02 Temmuz 2005
Sayı: 2005/26 (26)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yolunu bulamayan öfke!
  Genelkurmay'dan itiraflar; ABD'nin her istediğini yerine getirdik
  İmam hatipler ve türban tartışması
  Tüm düzen kurumları ABD emperyalizminin hizmetinde
  Telekom çalışanları eylemde; İşçi-memur elele genel greve!
  Kamu TİS'lerinde özelleştirme ağırlığı
  Sendika şubeleri Ankara'da ortak mücadele platformu oluşturdu
  Tariş'te grev başladı
  Samsun'da gözaltı ve tutuklama terörü
  Saldırı ve katliamlara karşı protesto eylemleri
  Mercan katliamını protesto eylemleri
  MKP'nin Mercan Şehitleri'ne ilişkin açıklamasından... 17'ler ölümsüzdür! (Orta sayfa)
  Dersim şehitlerinin ardından.. /M. Can Yüce
  DİSK: 35 yıl önce, 35 yıl sonra / Yüksel Akkaya

  Kayseri Sosyalist Kamu Emekçileri'nden panel

  DTCF'de dekan, polis, faşist çeteler işbaşında... Üniversitelerimizi savunacağız!
  İran'da Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı
  Bulgaristan'da seçimlerden sosyalist parti galip çıktı...
  Irak Dünya Mahkemesi Bush-Blair ve savaş çetesini mahkum etti
  Özelleştirme saldırısı ve kadın
  Şakirpaşa İşçi Kültür Evi'nin coşkulu kampanya şenliği
  Kazım Koyuncu'nun ardından
  Basından: İran'da sınıf savaşları
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Tekstil atölyelerinde sömürü her geçen gün artıyor. Ben de bu atölyelerden birinde çalışıyorum. Sürekli mesai üstüne mesai. Kimi zaman sabahlara kadar çalışıyoruz ve çok düşük bir mesai ücreti veriyorlar. Uyku düzenimiz bozuluyor. Yanısıra ciddi sağlık problemlerimiz oluyor. Sigortamız ve hiçbir iş güvencemiz yok. Aldığımız ücret karnımızı doyurmaya bile yetmiyor. Sürekli hakaretlere maruz kalıyoruz. Arkadaşlarımız birbirleriyle yarıştırılıyor. Bazı arkadaşlarımız öğlen yemeğinde bile çalıştırılıyor. Aynı zamanda yemekler çok az ve sağlıksız. Hastalanıp gelmediğimizde bir sürü laf söylüyorlar. Sanki bizler isteyerek hasta olmuşuz gibi gelmediğimiz günün ücretini kesiyorlar. Hafta sonu tatili yok, keyfi bir biçimde canları ne zaman isterse bizleri izine gönderiyorlar. İş olduğu zaman çalıştırıyorlar iş olmadığı zaman eve gönderiyorlar. Sanki kendimiz izin talep etmişiz gibi gelmediğimiz günleri de ücretimizden kesiyorlar. Sömürü cehennemi her geçen gün artıyor. Keyfi bir şekilde işçi alıp çıkartıyorlar. Patronların kâr hırsı bitmiyor.

Bu sorunlarımızı arkadaşlarımızla konuşmaya çalıştık ama işten atılmaktan korktukları için yanaşmadılar. Kimi ise ya şükürcü ya da patron yalakası. Ancak bu böyle gitmeyecek. Hepimiz çalışan birer ücretli köle olmayacağız. Onlar bizi sömürerek yumuşak koltuklarda rahat içinde yaşıyorlar. Bir avuç asalağın saltanatına son vermek için işçi sınıfı olarak kendi gücümüzün farkında olmalıyız. O zaman korkma sırası onlara gelecek.

Sömürüsüz bir dünya için bütün dünyanın işçileri birleşiniz!..

Adana'dan bir tekstil işçisi

-------------------------------------------------------------------------------------------

İstanbul'da Ekim Gençliği satışı...

İstanbul'un genç nüfus bakımından en kalabalık yerlerinden olan Taksim'de yayınımız Ekim Gençliği'nin yaklaşık iki saat boyunca satışını yaptık. İdeolojimizin yansıması olan kendine güvenen duruşumuzla ve ajitasyon konuşmalarımızla ilgi çektik. İnsanlarla konuşarak yaklaşık 20 adet Ekim Gençliği sattık.

EG/İstanbul

------------------------------------------------------------------------------------------

Kapitalizm her yerde!..

Anlatacağım yer, Ege kıyılarında bulunan güzel bir bölge. Denizle dağın ve ormanın içice girdiği ve güneşin batarken muazzam bir görüntü oluşturduğu güzel ve şirin bir yer. Apartmanlardan çok iki-üç katlı villalardan oluşan sitelerle dolu bir yer. Yaza doğru insanların sesleriyle canlanan, Eylül ayının sonunda ise tamamen kendi sessizliğine terkedilen bir mekan...

Ben de bu sitelerin birinde bulundum. Burası birkaç senelik, daha tam olarak bitmemiş. Bahçe düzenlemesi yeni yeni yapılıyor. Her sitede olduğu gibi burada da bir bekçi çalışıyor. Bekçinin altı çocuğu var. Her ay eline asgari düzeyde bir ücret geçiyor. Eşi temizliğe giderek maddi katkı sağlamaya çalışıyor. Aldıkları para boğazlarına bile yetmiyor. Bu aile geçici olarak iki odalı bir evde iki seneden beri yaşıyor. Sitenin yapılma aşamasında bekçiye de diğer villalar gibi üç katlı bir ev planı çizilmiş. Ama bekçi hala o iki odalı evde kalıyor. Plana göre bu evin sitenin ortasında olması gerekiyor. O civarda ikamet eden birkaç aile bu duruma karşı çıkıyor. Karşı çıkmalarının nedenlerinden biri bekçiyi yakınlarında istememeleri, onu hor görmeleri. Diğerinin gerekçesi ise bahçelerinin daralması.

İşte bu güzelim yerde de kapitalizmin insanlar üzerinde bilinçli olarak kurduğu bencil, çıkarcı, duyarsız insan yapısını görüyorum. Burası ne kadar güzel ve huzurlu olsa da, hatta zaman zaman o güzelim güneşin doğuşu ve batışıyla mutlu olunsa da, kapitalizmin yansımaları surata bir tokat gibi çarpıp insanı titretiyor. Bunu tüm yaşam boyunca görebiliriz.

Ve ben tekrar şunu anladım ki, kapitalizm varolduğu sürece hiçbir yerde gerçek mutluluk ve huzur yaşanmayacak. Birlikte sevgi ve mücadeleyle yaratacağımız bir sistemde, sosyalizmde, insan gibi onurlu bir şekilde yaşamak umuduyla...

Bir okur

-------------------------------------------------------------------------------------------

Kardeşlik nerede?

Bizler için cezaevleri birer okuldur, üniversitedir. Zaman zaman buralarda baskılar katmerleşir. Diyarbakır, Metris, Mamak, Ulucanlar, 19 Aralık katliamları, cezaevlerinin tarihinde önemli yer tutar. M. Hayri Durmuş, Kemal Pir ve yoldaşlarının yattığı ölüm orucu, öncü kadrolara ne yapılması gerektiğini iyi anlatır.

Diyarbakır zindanının hücrelerinde yatan ve direnen devrimciler bunun en iyi örneklerini de bize göstermişlerdir. Bir grup tutuklu getirilir, içlerinde ilk itirafçılardan Şahin Dönmez de vardır. Şahin Dönmez Mazlum Doğan'a der ki; “ne yapayım, ne dersin Mazlum yoldaş”, Mazlum yoldaş der ki; “neyin nasıl yapılacağını biliyorsun, sen bir tas çorbaya halkını sattın, sana yeni bir fırsat diren, yeniden kendini kabullendir”. Şahin Dönmez direnmez, itirafçılığa başlar ve bunun cezaevinde yaygınlaşması için uğraşır. Oysa devrimci yurtseverlerde gelenek direnmektir, direnmek yaşamaktır. Hele bunlar öncü kadrolar, liderler ise her ne pahasına olursa olsun halkının geleceği için direnmeleri, gerekirse ölmeleri gerekir. Liderin lüksü yoktur, ölmesini bilmeyenler olsa olsa Ali İmranlı gibileri olur. Sonra da “lider, önder!” diye ortalarda dolandırırlar.

Gazetelerde okuyorum PKK, PASK üyeleri görüşe çıkmama, telefonlara çıkmama ve dönüşümlü açlık grevi eylemlerine başlayacaklarmış!.. İyi de Ali İmranlı açlık grevine, hatta ölüm orucuna neden başlamıyor? Meselenin asıl sahibi hayatından memnun, kılını kıpırdatmıyor, sizlere ne oluyor? Cezaevlerinde tecridi, F tiplerini meşrulaştıran bence 19 Aralık öncesi PKK'nin tutumudur. Bugünleri düşünmediler mi, Ali İmranlı açlık grevine başlasın, yeniden dirensin, işler değişir. Ama danışıklı dövüşür, tehlike orda işte.

Bir de “barış” diye turluyorlar. Sözde aydınların imzaladığı deklarasyondan sözediyorum. TC'nin beslemeleri çoğu. Daha yeni Dersim'de MKP'li 17 öncü kadro katledildi, kimseden ses yok, aydın diyenler neredeler? Devlet acımasızca operasyonlar yaparken, katliamlar yaparken, her ne pahasına olursa olsun bazılarının yerlerini daha da sağlamlaştırmak istiyor. Ülkede vahşet yaşanıyor, katliamlar yapılıyor, faşist beslemeler sokakta, üniversitelerde yurtsever-devrimci avına çıkıyorlar. Demokratik kitle örgütleri devlet adına özürleri kabul ediyorlar. En son Eğitim-Sen örneği unutmayın, bunları da iyi tanıyoruz. Tüzüğünda anadilde eğitim ile ilgili maddeyi değiştirirler, bunları unutmayın. Bunların “barış” anlayışları kurt ile kuzunun kardeşliğine benzer. Kardeşlik nerede?

Kürt halkı kölece yaşamdan kurtulmak isiyorsa savaşmalıdır. Özgürlüğe giden her yol çetindir. Düşenler olur, yorulanlar olur, ama aslolan kölenin kendini meşru göstermesidir, kendini meşru göstermiyorsa o köleden de daha beterdir. Bunca bedellerden sonra ne kazandırır ki... “Barış” istiyorsanız hedef özgürlük ve bağımsızlıktır. Özgürlük ve bağımsızlık elde edilene kadar mücadeleyi kesintisiz sürdürmektir.

Alişer