06 Ağustos 2005
Sayı: 2005/31 (31)


  Kızıl Bayrak'tan
  Seydişehir direnişinin
anlamı ve önemi
  Seydişehir’de yağmacılara karşı militan
direniş!
   Avrupa Birliği’nin TEKEL’i ve tütüncülüğü bitirme dayatması
  TMY’de değişiklikler gündemde... Devlet terörde sınır tanımayacak
  ÖSS’de biçimsel değişiklikler
Coca Cola işçilerinin çadırına polis saldırdı
Sendikalaşmanın önündeki en büyük
engel sendika ağalarıdır!
  Adalet Ağaoğlu’nun İHD üyeliğinden istifası... “Aydın” olmanın
dayanılmaz hafifliği!
  Anayasa Mahkemesi kadın başkanla “taç”landı!
  Gelin canlar bir olalım, Hızır Paşalar’ın
kanlı iktidarını yıkalım!
  Munzur Festivali fiili
olarak gerçekleşti!
  Mersin Limanı işçilerinin eylemi sürüyor
  Bu UMUDU öldürmeye
gücünüz yetmez!
  Sınıf hareketinin güncel görünümü ve işçi
kurultayı çalışmaları (Orta sayfa)
  Tasfiyeciliği örtme ve teorileştirme aracı:
Demokratik konfederalizm!
  Şimdi de Gazze’ye ırkçı duvar

  ABD askerleri arasında depresyon
yaygınlaşıyor.

  İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (İRA) silahlı mücadeleye son verdi
  Özbekistan, topraklarındaki ABD
üssünün boşaltılmasını istiyor
  Düzen mumdan gemiyle ateşten denizi geçmeye çalışıyor
  Yarım kalan hayatlar
  Ekim Gençliği’nden
  Mamak 2. Kültür-Sanat Festivali
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

TMY'de değişiklikler gündemde...

Devlet terörde sınır tanımayacak!

Sermaye hükümetinin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Terörle Mücadele Yasası'nda bazı değişiklikler yapılacağını açıkladı. Yasa taslağının Eylül ayına kadar hazır hale getirilip Meclis'e gönderileceğini belirtti.

Devlet terörünün ayyuka çıktığı böylesi bir dönemde gündeme gelen Terörle Mücadele Yasası'ndaki değişiklik, devlet terörünün yasallaştırılmasının, faşist saldırganlığın hukuki kılıf altında tırmandırılmasının zeminini düzlemeyi hedefliyor. Yeni değişikliklerle, işkencelere, yargısız infazlara, gözaltında kayıplara yasal meşruiyet kazandırılmak isteniyor.

Terörle Mücadele Yasası devlet terörü yasasıdır!

Öncelikle değiştirilmek istenen TMY'nin içeriğine yakından bakalım. TMY, mücadele saflarında yer alan devrimcilere ve ilericilere yöneltilmiş bir hukuk terörüdür. Bu yasa ile her türden muhalif devrimci düşünce ve örgütlenmenin ağır hapis cezalarıyla bastırılması hedefleniyor. Bu yasanın öngördüğü cezaları almak için devrimci olmak, devrimci politik mücadeleye ilgi duymak fazlasıyla yeterlidir. Üniversitede “Paralı eğitime hayır!” pankartını astıkları gerekçesiyle üniversite öğrencileri örgüt üyesi olarak tanımlanıp onbeşer yıl cezaya çaptırılabiliyor. Bu yasaya göre her tür demokratik talebi savunanlar terör örgütü üyesi sayılıp ağır cezalar alabiliyor.

Terörle Mücadele Yasası siyasi tutsakların aldıkları cezaların nasıl infaz edileceğini de düzenliyor. Siyasi tutsakların aldıkları cezaların tek başlarına hücrede infaz edilmesi bu yasada yeralıyor. Hücre saldırısı da bu yasanın ardına sığınılarak gündeme getirilmişti.

Yasa cezaların infazında yaşanan eşitsizliğin de kaynağıdır. Bilindiği gibi adli tutuklu ve hükümlüler aldıkları cezanın beşte ikisini cezaevinde geçirirken, siyasi tutsaklar aldıkları cezanın dörtte üçünü fiilen cezaevinde geçirdikten sonra tahliye olabiliyorlar. Yasa devrimci tutsakların aldıkları cezanın tümünü yatmaları için çok basit gerekçeleri yeterli görüyor. Siyasi tutsakların teslim alınması, politik kimliklerinin yok sayılması ve itirafçılık saldırısına yasal zemin kazandırılması saldırılarında terör yasasında oldukça önemli hukuki dayanakları var.

TMY'deki değişiklikler Kürt halkının özgürlük mücadelesini hedefliyor

Kürdistan'da son dönemlerde çatışmalar arttı. Adalet Bakanı, TMY'de öngörülen değişiklerin gerekçelerinden birinin de “Kürt bölücüleriyle mücadelede kolluk güçlerinin yetkilerin arttırılması” düşüncesinden kaynaklandığını açıkladı.

1984'te başlayan Kürt halkının ulusal kurtuluş mücadelesine PKK uzun süre önderlik etti. Daha sonra ‘99'da yakalanan Abdullah Öcalan teslimiyeti öne çıkaran bir politika izledi. Buna rağmen sermaye devleti, ısrarla imha ve inkâr politikasını dayattı. Son dönemdeki eylemleri bahane eden sermaye devleti, Terörle Mücadele Yasası'nın daha da ağırlaştırılması gerektiğini dile getirmeye başladı.

Kürt halkının insanlık dışı zorbalıklara, yok sayılmaya karşı yürüttüğü mücadelenin önüne Terörle Mücadele Yasası'ndaki değişikliklerle daha güçlü bir barikat örülmek isteniyor. Kürt halkının ulusal özgürlük istemleri katmerleştirilmiş cezalarla karşılanmak isteniyor. Ulusal baskı ve eşitsizliğe karşı başkaldıran Kürt halkının hukuk terörü kıskacına daha fazla alınması hedefleniyor.

TMY'deki değişiklikler işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesini hedefliyor!

Uygulanan ekonomik ve sosyal yıkım politikalarının işçi ve emekçilerin öfkesini arttırdığını, özelleştirme karşıtı tepkinin yoğunlaştığını, işçi sınıfında özelleştirmelere karşı direnme eğiliminin arttığını, ABD emperyalizmiyle pekiştirilen uşaklık ilişkilerinin işçi ve emekçileri rahatsız ettiğini sermaye devleti çok iyi biliyor.

Sömürünün ayyuka çıkarılması, sosyal yıkımın derinleştirilmesi, özelleştirme saldırılarının en kârlı kuruluşları hedef tahtasına çakması nedeniyle işçi ve emekçilerin tepkisinin militan bir boyut kazanması ihtimali sermaye devletini kaygılandırıyor. Ama işçi ve emekçilere karşı saldırıları devam ettirmekten başka da bir çaresi bulunmuyor. Bu nedenle baskı ve şiddete dayanan devlet aygıtının önündeki tüm engellerin temizlenmesi sermaye iktidarı açısından hayati bir önem taşıyor.

Gelişecek bir işçi-emekçi hareketinin önü Terörle Mücadele Yasası daha da ağırlaştırılarak kesilmek isteniyor. Yeni düzenlemelerle dizginsiz terör uygulamaları işçi ve emekçilere yöneltilerek mücadele azimlerini kırmak istiyor. Zira sermaye devletinin işçi ve emekçileri oyalayıp aldatma imkanları oldukça daralmış bulunuyor.

Sermaye devleti, işçi ve emekçilerin öfkesini arttırmaya mahkûmdur. Zira, özelleştirmeler, işsizlik, asgari ücrette düşüklük, sefalet koşullarının daha da ağırlaştırılması vb. saldırılardan vazgeçmesi mümkün değildir, bunları kararlılıkla uygulamak zorundadır.

İşçi sınıfı ve emekçilerin demokratik hak ve özgürlükleri kazanma hedefiyle sermaye iktidarına karşı mücadeleyi yükseltmesi ihtimali, ki bu işçi ve emekçilerin devrimcilerle buluşması demektir, sermaye devletinin en büyük korkusudur. Bu korku nedeniyledir ki, yeni Türk Ceza Kanunu, Ceza İnfaz Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu şiddet aygıtının güçlendirilmesi temelinde yeniden şekillendirildi. Bugün TMY'de yapılan istenen değişiklikler de bu faşist düzenlemelerin devamı niteliğindedir.

Faşist devlet uygulamalarının kesintisiz olarak yaşandığı ülkemizde, bu koşullardan en fazla etkilenen işçi ve emekçilerin gözünde Avrupa Birliği‘nin demokrasi istemiyle özdeşleştirilmesi, sermaye devletinin yaratmaya çalıştığı yanılsamalardan biriydi. Kitleler demokrasiyi elde etmenin AB'den geçtiğini düşünüyorlardı. AB ülkelerindeki emekçilerin mücadeleyle elde ettiği kazanımlar, duyulan ilginin bir diğer nedeniydi. İşçi ve emekçilerin bu beklentisi sermaye iktidarı tarafından özellikle körüklendi.

Sermaye devleti gelinen yerde AB ülkelerinde “teröre karşı önlemler” adı altında gündeme getirilen saldırılara da yaslanarak kontra devlet kimliğini pekiştirmek peşinde koşmaktadır. TMY tam da bu anlayış çerçevesinde yeniden şekillendirilmek istenmektedir.

Bu yeni saldırıların püskürtülmesinin, TMY'nin ortadan kaldırılmasının tek yolu, işçi sınıfı ve emekçilerin militan mücadelesidir.