06 Ağustos 2005
Sayı: 2005/31 (31)


  Kızıl Bayrak'tan
  Seydişehir direnişinin
anlamı ve önemi
  Seydişehir’de yağmacılara karşı militan
direniş!
   Avrupa Birliği’nin TEKEL’i ve tütüncülüğü bitirme dayatması
  TMY’de değişiklikler gündemde... Devlet terörde sınır tanımayacak
  ÖSS’de biçimsel değişiklikler
Coca Cola işçilerinin çadırına polis saldırdı
Sendikalaşmanın önündeki en büyük
engel sendika ağalarıdır!
  Adalet Ağaoğlu’nun İHD üyeliğinden istifası... “Aydın” olmanın
dayanılmaz hafifliği!
  Anayasa Mahkemesi kadın başkanla “taç”landı!
  Gelin canlar bir olalım, Hızır Paşalar’ın
kanlı iktidarını yıkalım!
  Munzur Festivali fiili
olarak gerçekleşti!
  Mersin Limanı işçilerinin eylemi sürüyor
  Bu UMUDU öldürmeye
gücünüz yetmez!
  Sınıf hareketinin güncel görünümü ve işçi
kurultayı çalışmaları (Orta sayfa)
  Tasfiyeciliği örtme ve teorileştirme aracı:
Demokratik konfederalizm!
  Şimdi de Gazze’ye ırkçı duvar

  ABD askerleri arasında depresyon
yaygınlaşıyor.

  İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (İRA) silahlı mücadeleye son verdi
  Özbekistan, topraklarındaki ABD
üssünün boşaltılmasını istiyor
  Düzen mumdan gemiyle ateşten denizi geçmeye çalışıyor
  Yarım kalan hayatlar
  Ekim Gençliği’nden
  Mamak 2. Kültür-Sanat Festivali
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (İRA) silahlı mücadeleye son verdi...

“İrlanda'nın bağımsızlığı için mücadele devam edecek!”

İrlanda halkının İngiliz emperyalizmine karşı yükselttiği bağımsızlık mücadelesi, geçen yüzyılın başında beri gündemdeki yerini koruyor. İngiliz egemenliğinden kurtulmuş Birleşik İrlanda için verilen silahlı mücadele, farklı evreler geçirse de 86 yıldır devam ediyordu. Bu mücadelenin son 36 yılına, İRA'nın yeraltında devam ettirdiği silahlı direniş damgasını vurmuştur. İRA'nın silahlı mücadeleye son verme kararı, Birleşik İrlanda uğruna mücadelenin terki değil, fakat farklı araçlarla devam etmesi anlamına geliyor.

Gerry Adams'ın çağrısı...

İRA'nın silahlı mücadeleye son vermesi için önceki yıllarda da çeşitli girişimler olmuştu. Kimi zaman bazı konularda görüş birliğine de varılmıştı. Ancak bu girişimlerin tümü şimdiye kadar başarısız olmuştu. Silahların bırakılmasıyla son bulan süreç, daha çok İRA içinde devam eden tartışmalar şeklinde gelişmişti.

İRA'nın siyasi kanadı olarak kabul edilen Sinn Fein Partisi'nin lideri Gerry Adams, geçen Nisan ayında örgütün silahlarını bırakması çağrısı yapmıştı. Adams, Birleşik İrlanda mücadelesinin yalnızca demokratik yollarla yürütülmesinin gelinen aşamada mümkün olduğunu söylemişti. Geçmişte, İRA'nın silahlı mücadele hakkını savunduğunu söyleyen Adams, artık silahlı mücadelenin bir alternatifi olduğunu dile getirmiş, bundan sonra atılması gereken adımın, Cumhuriyetçi idealler için siyasi destek sağlamak olduğunu savunmuştu.

Bu çağrı üzerine İRA, Sinn Fein Partisi lideri Gerry Adams'ın yaptığı ‘silahlı mücadeleye son verme' çağrısını dikkatle değerlendireceğini açıklamıştı.

“Silahlı mücadele bütünüyle meşruydu”

28 Temmuz'da İRA önderliği tarafından yapılan açıklama, Adams'ın çağrısının olumlu karşılık bulduğunu gösteriyor. Açıklamada “Tüm İRA birimlerine silah bırakılması emredilmiştir. Bütün gönüllüler, barışçıl araçlarla, salt siyasi ve demokratik programların gelişimini desteklemek üzere talimat almıştır” ifadeleriyle, silahlı mücadeleye son verildiği ilan ediliyor. Tüm geçmiş mücadele tarihini sahiplenen İRA, bunu, “Silahlı Konsey bu kararı emsalsiz iç tartışmalar ve danışmanlıkların ardından İRA birimleri ve gönüllüleri ile birlikte alınmıştır. Gerçek tarihsel tartışmanın önderlik ettiği yoldaşlık hattımızdan gurur duyuyoruz” ifadeleriyle dile getiriyor.

Silahlı mücadelenin meşru olduğunun vurgulandığı açıklamada, alınan kararın Birleşik İrlanda mücadelesini geliştirmek amacı taşıdığının altı çiziliyor: “İnanıyoruz ki, şimdi buna ulaşmak ve ülkemizdeki İngiliz kanunlarına son vermek için bir alternatif vardır. Liderlik, kararlılık ve yüreklilik göstermek bütün gönüllülerin sorumluluğudur. Görüşümüzü tekrarlıyoruz ki silahlı mücadele bütünüyle meşruydu.”

Yapılan açıklamada atılan adıma rağmen tarihi amaçlara ve stratejik hedeflere bağlı kalınacağı vurgulanıyor: “İRA, 1916 Bildirgesi'nde öngörülen İrlanda birlik ve bağımsızlığına ve Cumhuriyetin inşasına dair amaçlarına bütünüyle bağlıdır. Eminiz ki, İrlanda cumhuriyetçileri olarak her yerde birlikte çalışarak amaçlarımıza ulaşabileceğiz. Her gönüllü aldığımız kararların farkındadır ve bütün olarak uygulayacaktır.”

“Şiddet gerici devletlerin tekelinde kalmalıdır”

İRA'nın kararı sermaye cephesinde farklı yorumlara neden oldu. Ancak bu yorumların ortak özelliği, tümünün emperyalist/kapitalist düzen adına iğrenç propaganda yapma amacı taşımasıdır. Örneğin Iraklı çocukların katili Blair, oldukça sevinçli bir havada yaptığı açıklamada, “Barış savaşın yerini alıyor; siyaset terör ve şiddetin yerini alıyor” şeklinde yorumladı. Kimi kalemşörlar, “artık acıların üzerine siyaset inşa edilemeyeceği anlaşılmış durumda” yorumu yaparken, kimileri de “şiddet ve terörün çıkmaz sokaklarında yürüyerek masum insanlara acı çektirmeye devam etmenin çıkar yol olmadığı görülmüştür” teranesini tekrarladı.

Barbarlık düzenine karşı olan her harekete “terörist” damgası vurmanın tiksinti verecek sıklıkta tekrarlandığı bir dönemde, Irak'ta 100 bini aşkın insanın emperyalist devlet terörü ile katledilmesine, bu aynı “hassas” kişi/kişilerden çıt yok. Tam da bu dönemin ruhuna uygun yapılan tüm değerlendirmelerde güdülen temel kaygı, “şiddet devletlerin tekelinde kalmalıdır” şeklinde özetlenebilir. Bazıları bunu, “silahlı mücadelenin artık savunulur bir yanı kalmadığı, anlaşılan, kafalara iyiden iyiye dank etti” sözleriyle ifade ettiler. Bu zehirli propagandaya göre, bağımsızlık veya özgürlük uğruna mücadele edenlerin şiddeti, insanı dehşete düşürür, çünkü toplumlara çok acı çektiriyor. Peki ya devletlerin emekçilere ve ezilenlere derin acılar çektiren o sınırsız şiddeti! Aynı propagandaya göre bu meşru ve gereklidir. Bu durumda onlar için bütün sorun, şiddet kullanımını burjuvazinin hizmetindeki burjuva devletinin tekelinde tutmak, emekçileri ve ezilenleri bundan mahrum bırakmaktır.

Egemenleri dehşete düşüren son 35 yılda İrlanda'da 3600 kişinin ölümü veya onbinlerce kişinin yaralanması mı? Örneğin Irak'ta 100 bin kişinin ölmesine, birkaç yüzbinin yaralanmasına bir şey demeyenler için bu rakamlar çok “az” değil mi? Açık ki, bu iğrenç demagojiler de aynı mantık silsilesine dayanıyor: Şiddet devletin tekelindedir. Dozunu kendisi ayarlar. Devlet karşıtı güçlerin idealleri uğruna şiddete başvurması dehşet vericidir, hiçbir şekilde kabul edilemez...

Bu gerici olduğu kadar gerçeğin tersyüz edilmesi anlamına gelen zırvaların tekrarlanmasının başka nedenleri de var elbet. İlkin İrlanda da çekilen acıların dolaysız sorumlusunun işgalci İngiliz emperyalizmi olduğu gerçeğinin üstünü örtmektir. Gerici koronun tümü, İngiltere ordusu İrlanda da ne arıyor sorusundan özenle kaçınmıştır. Bir diğeri ise, “egemenlere karşı ne kadar direnirseniz direnin, amacınıza ulaşamazsınız” düşüncesini zihinlere yerleştirmek ve yaymaktır.

Oysa biliyoruz ki, zorbalığa başkaldıranların amacına ulaşmasının yolu örgütlü mücadeleden geçer. Ve bu örgütlü mücadele her türlü araç ve yöntemi, demek oluyor ki şiddeti ve silahlı başkaldırıyı da içermek, kritik hesaplaşmada ise özellikle buna dayanmak zorundadır. Tüm sınıflı toplumlar tarihi, ama özellikle 20. yüzyılda yaşananlar, bunun böyle olduğunu ve olması gerektiğini bütün açıklığı ile gösterir. Emperyalist/kapitalist düzenin efendilerinin modern haydutlara dönüştüğü günümüzde ise, örgütlü direnişin ve bunun şiddete dayalı biçimlerinin her zamankinden daha özel bir önem taşıdığını vurgulamak gerekir.