26 Kasım 2005 Sayı: 2005/46 (46)

  Kızıl Bayrak'tan
  Devlet ve düzen suçlarının üstünü örtme, suçluları koruma telaşına düştü
  Şemdinli'nin yaydığı dalga kabarıyor
  Yüksekova'da onbinlerin katıldığı cenaze töreni
  Ülke çapında Şemdinli protestoları
  "Şemdinli, Yüksekova'nın faili devlettir"
Şemdinli protestolarından
Ordu'da skandal bitmiyor; Yalova'da deprem soygunu
  CHP Kurultayı ve ötesi
  DİSK'ten sermayeye "daha aktif" hizmet!
  Laik-şeriatçı bölünmesi değil emek-sermaye bölünmesi
  Sendikal ihanet çetelerinden arsızlığın bu kadarı
  Roj TV tartışmaları; Basın özgürlüğü kimin için?
  Son milli maçta yaşananlar devlet geleneğinin resmidir
  Milli Güvenlik Siyaset Belgesi üzerine... Devletin gizli ama gerçek anayasası / Orta sayfa
  Her üç kadından biri şiddete maruz kalıyor
  Ankara Sendika Şubeler Platformu sözcüsü ile röportaj
  Şemdinli ve gençlik alanında devrimci sorumluluklar
  Ekim Gençliği: Hedefli, sistemli bir kitle çalışması ve yoğun bir politik faaliyet örgütlüyoruz
  Ekim Gençliği'nin 10. yılında özgüleştirilmiş bir kampanya hazırlığı
  Irak'ta zorunlu olan halkların birleşik direnişidir!
  APEC zirvesini onbinlerce emekçi protesto etti
  Tekeller işkenceden de kar ediyor
  Yerel işçi kurultaylarında "işçilerin birliği halkların kardeşliği" şiarı yükselecek!
  Yerel işçi kurultayı hazırlıklarından
  Değiştirmek için değişmeli!
  Ekim Devrimi 88, Yeni Ekimler'in Partisi 7 yaşında!
  Basından/ Şemdinli olaylarının siyasal boyutu
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Gençlik çürüyen düzenden hesap sormalıdır!

Şemdinli ve gençlik alanında devrimci sorumluluklar

Ekim Gençliği olarak 10. mücadele yılımızı bir kampanya faaliyeti ile bütünleştirdiğimiz bir dönemdeyiz. Gençlik hareketinin daraldığı ve kitle tabanının önemli ölçüde gerilediği böylesi bir dönemde; hedefli ve iddialı bir kitle faaliyeti ve örgütlenme çabası ortaya koymak, gençlik içerisinde devrimin ve sosyalizmin bayraktarlığını yapmak, elbette güncel ve ertelenemez bir sorumluluktur. Ve Ekim Gençliği ülkenin dört bir yanında bu çabanın ve sorumluluğun gereklerini yerine getirmek için yoğun bir çaba harcamaktadır.

Ekim Gençliği’nin 10. mücadele yılı vesilesiyle başlattığı kampanya gençlik içerisinde yaşanan daralmaya, dağınıklığa ve örgütsüzlüğe karşı bir mücadele çağrısı olarak tanımlanabilir. Zira gençlik içerisinde örgütlü siyasal güçlerin bu ölçüde daraldığı bir dönemde kapitalist barbarlık karşısında gençliğe örgütsel bir alternatif sunabilmek ve gençliği yeni Ekimler için Ekim Gençliği saflarında mücadeleye çağırmak iddialı bir çıkışı ifade etmektedir.

Ekim Gençliği başlatmış olduğu kampanya ile bu iddianın güncel temsilcisi olduğunu; ortaya koyduğu faaliyetin alanlarında oluşturduğu etki ile bir kez daha ve üstü örtülemez bir biçimde gençliğin karşısına çıkartmak sorumluluğu ile karşı karşıyadır.

Biz bu kampanya vesilesiyle gençliğin karşısına, “Ya barbarlık içinde çöküş, ya da sosyalizm” ikilemini etkili bir kitle çalışması içerisinde koymayı hedefliyoruz. Gençliğin ve ülkenin kronikleşen sorunlarının tek çözümünün devrimci mücadele olduğunu geniş gençlik kesimlerine anlatmaya, onları da bu mücadelenin bir parçası yapmaya çalışıyoruz. Bu çağrının yankı bulabilmesinin, geniş gençlik yığınları nezdinde bir karşılık oluşturabilmesinin temel koşulu bu çağrının hayattan kopuk olmadığını somut pratiğimizle etkili bir biçimde ortaya koyabilmekten geçmektedir.

Kürt halkına dönük saldırılar ve devrimci görevler

Son günlerde yaşanan gelişmeler sermaye devletinin emperyalizme uşaklık, emekçilere, halklara ve gençliğe düşmanlık politikasını derinleştirdiğini göstermektedir. Sermaye devleti, özellikle Kürt halkına, onun haklı ve meşru taleplere dayalı mücadelesine karşı yürütülen inkâr ve imha politikasını son aylarda sistemli şekilde tırmandırmaktadır. Bir dönem yoğun olarak kullanılan kirli savaş yöntemlerini yeniden devreye sokmaktadır. Sermaye devletinin saldırı dalgasını tırmandırmasının arkasında varolan sorunlara baskı ve terör dışında bir çözüm üretememesi vardır. Bunun sonucunda ise bu uygulamalar süreklileşmiş ve sistematik bir hal almıştır. Bugün Şemdinli, Yüksekova, Mersin ve daha birçok yerde Kürt halkına karşı tırmandırılan sistematik saldırılar, devletin karanlık yüzünü bir kez daha ancak bu sefer üstü örtülemez bir biçimde ortaya çıkartmıştır. Bu saldırıların arkasında burjuva ve reformist muhalefetin iddia ettiği gibi devletin karanlık odakları değil, bir bütün olarak 82 yıllık cumhuriyetin her geçen gün tahkim ettiği bir terör devleti bulunmaktadır. Bu 82 yıllık tarih; onlarca kitlesel katliamla, yılları bulan kirli savaşlarla, sistematik baskı ve terör politikaları ile tahkim edilmiş kanlı bir tarihtir. Ve sermaye devletinin tutarlı ve istikrarlı bir biçimde devam ettirdiği tek şeyin de bu kanlı politikalar ve “terör” uygulamaları olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Güncel planda Kürt halkına karşı başlatılan saldırılar ve bu saldırılar içerisinde devletin kirli ve kanlı yüzünün üstü örtülemez bir biçimde ortaya çıkmış olması, genç komünistlerin karşısına çok yönlü imkanlar ve sorumluluklar çıkartmaktadır. İmkân diyoruz; çünkü sermaye devletinin ve kapitalist sistemin çözümsüzlüğünü geniş kitlelere anlatmaya çalıştığımız bir kampanya döneminde sermaye devletinin Kürt halkına yönelik provokasyonları ve saldırıları geniş gençlik yığınları içinde “ya barbarlık ya sosyalizm” ikilemini etkin bir biçimde ortaya koymamızın imkânlarını oluşturmaktadır. Sorumluluk diyoruz; zira Ekim Gençliği’nin gençliğin devrimci alternatifi olarak geniş kitlelerin karşısında etkili bir kampanya çabası ile çıktığı böylesi bir dönemde Ekim Gençliği’nin taşıdığı misyon bunu bir sorumluluk olarak karşımıza çıkartmaktadır.

Gelişen bu süreci etkili bir politik çalışmanın ve yürüttüğümüz kampanya faaliyetinin bir parçası haline getirmek öncelikle sorununun geniş gençlik yığınları karşısına hangi politik çerçeve içerisinde çıkarılacağını tanımlamakla mümkün olacaktır. Şemdinli’de suçüstü yakalanan devletin herhangi bir odağı değil, sermaye devletinin bizzat kendisidir. Bu politik faaliyetin yönünü belirleyen ana halkayı oluşturmaktadır. Zira böylesi bir süreçte burjuva çevreler ve reformizm sürecin arkasındaki sermaye devletini kitlelerin karşısına çıkartmaktan özenle kaçınmakta; “suçluların yargılanması” vb. talepleri öne çıkartmaktadır. Oysa ki suçlu bir bütün olarak sermaye devletidir. Ve örülecek mücadele bir bütün olarak sermaye devletini hedeflemelidir. Ortaya çıkan güncel faaliyetin geniş gençlik yığınlarında yarattığı tepkinin geçmiş örneklerde olduğu gibi -Susurluk vb.- sönümlenmesini engellemek sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Zira bugün birçok üniversitede başlayan ortak çalışmalarda ve örgütlenen ortak eylemlerde dikkatle gözetilmesi gereken yanı burası oluşturmaktadır. Zira bu yan bugün döne döne tekrar ettiğimiz gençlik içinde reformizmin etkisi ile kararlı ve sistematik mücadelenin de can alıcı halkasını oluşturmaktadır. Böylesi dönemlerde ortaya konulacak kararlı politikalar zaten gençlik içerisinde örgütsel bir ağırlık ifade etmeyen reformist örgütlenmelerin politik etkilerini de zayıflatmak için paha biçilmez fırsatlar sunmaktadır.

Açık ki bugüne kadar ortaya çıkan bu kanlı ve kirli ilişkilere gençliğin verdiği tepki sınırlı ve dağınık bir halde kalmıştır. Çeşitli üniversitelerde hedefli ve ciddi bir ön sürece dayanmayan eylemler örgütlenmiş, ancak bu eylemler hâlihazırda ortaya çıkan duyarlılığı kucaklamaktan ve güçlendirmekten uzak bir seyir izlemektedir. İşte böylesi bir dönemde genç komünistler gelişen bu süreci hedefli bir mücadele sürecine dönüştürmek için yoğun bir çaba harcamalı, ileri ve örgütlü güçleri bu hedefli ve soluklu mücadele içerisine seferber edebilmelidir.
Burada ısrarla faaliyetin niteliğini tanımlarken üç temel noktayı öne çıkartmaktayız; güçlü bir politik hatta dayanan, hedefli ve birleşik bir mücadele. İlk başlık daha önce ifade ettiğimiz örülecek olan faaliyetin politik niteliğidir ve faaliyetin hedefli olmasını belirleyen temel eksendir. Ancak bunun ötesinde faaliyetin kendi içerisinde bir planlama dâhilinde birleşik bir hatta hayata geçirilmesi temel önemdedir. Daha somut olarak ifade edecek olursak, gençliğin sürece verdiği ilk yanıt yerel ve dağınık eylemler olmuştur. Bugün görev bu dağınıklığı aşacak bir politik faaliyet ortaya koymak, ortaya çıkan ilk eylemsel çıkışları süreklileştirmek ve bu mücadeleyi birkaç aylık bir mücadele veya birkaç eylem olarak değil, geniş gençlik güçlerini etkileyen uzun soluklu bir çalışma olarak tanımlamaktır.

Yerellerde ortaya çıkan ilk örgütsel biçimler -“inisiyatif”, “platform” vb.- mutlaka gerçek kitle örgütlenmeleri doğrultusunda geliştirilebilmelidir. Zira gündemin yakıcılığı ve geniş kesimlerde yarattığı duyarlılık, öte yandan ise birçok siyasal gençlik grubu açısından yarattığı birleşik mücadele zemini, bunu hem olanaklı ve hem de zorunlu hale getirmiştir. Bu örgütsel biçimleri geniş gençlik güçlerini kapsayan bir örgütsel hatta tanımlamak öncelikli olan yandır. Zira biz bunu bir dizi alana taşıyan bir mücadele olarak tanımlıyorsak, bu süreç içerisinde ortaya çıkacak duyarlılıkları çeşitli örgütsel biçimlerde örgütlemek sorumluluğu ile karşı karşıyayız demektir. Yine süreci bu geniş kesimlerle beraber etkili bir kitle çalışması ve süreklileşmiş eylemlerle bütünleştirebilmek zorundayız. Zira böylesi bir dönemde nitelik olarak kendini sürekli bir biçimde geliştiren, fiili ve meşru bir eylem hattı üzerinde yürümek özellikle önemlidir. Gençlik hareketinin yaşadığı darlık ve kitlelerden kopukluk yanıltıcı olmamalıdır. Çeşitli dönemlerde yapılan fiili ve meşru eylemler, ayları bulan propaganda çalışmalarından çok daha etkili sonuçlar oluşturabilmektedir. Ve Şemdinli vesilesi ile ortaya çıkan sürecin böylesi bir süreç olduğunu bilmeliyiz.

Yine bir takım üniversitede ortaya çıkan eylem biçimleri; yurtlarda ışık söndürme eylemleri, alkışlı protestolar, sürecin daha geniş bir kesime taşınması açısından önemli olan eylem biçimleridir. Süreklileştirilerek ve yaygınlaştırılarak sürdürülmelidir. Ancak bir kez daha tekrarlamak pahasına hatırlatmakta fayda görüyoruz. Bu tür pasif ve geniş kitleleri içine katabilecek eylem biçimlerinin politik içeriği güçlü olmalıdır. Fiili meşru, militan kitle eylemlerinin yanısıra sürdürülmelidir. Doğru bir politik hatta, kitlelerin militan mücadelesini açığa çıkarmayı hedefleyen bir eylem programının parçası olmalıdır.

Zira sürecin ortaya çıkardığı bir diğer imkân ise siyasal gençlik grupları açısından birleşik bir mücadelenin olanaklarını etkili bir biçimde açığa çıkartmış olmasıdır. Bu bugün için sadece potansiyel bir imkânı ifade etmektedir. Ve ancak hedefli ve güçlü bir politik müdahale ile bu imkân gerçek bir güce dönüştürülebilir. Zira bugün gençlik hareketinin ihtiyaç duyduğu asıl şey salt eylemsel ortaklaşmalar değil, fakat daha hedefli ve soluklu bir birleşik devrimci mücadele hattıdır. Bugün birçok üniversitede ortaya çıkan eylemsel birliktelikler, kapsamlı bir politik faaliyet ile bütünleştirilmeli ve bu birliktelikler bir-iki eylem örgütleme hedefinden çıkartılmalıdır.

“Bugün öğrenci hareketine etkin ve yolaçıcı bir müdahale tam da bu parçalı güçlerin birleşik bir örgütlenme ve pratik içinde seferber edilebilmesinden geçmektedir. Bu nesnel bir imkân olduğu kadar nesnel bir ihtiyaçtır da. Nesnel bir imkândır diyoruz; zira öznel planda birçok grup arasında bölünmüş olsa da sözkonusu olan yılların mücadelesi içinde öğrenci hareketinin oluşturduğu ilerici-devrimci birikimdir ve nesnel varlığı ile gerçekte ona aittir. Nesnel bir ihtiyaçtır diyoruz; zira öğrenci hareketinin bu öncü birikimine dayanmak, geniş öğrenci kitlelerine etkin ve başarılı bir yönelimin olmazsa olmaz koşuludur. Bu gücü toplamı içinde birleşik bir kuvvet olarak harekete geçiremediğimiz ölçüde, hiç değilse bugün için geniş gençlik kitlelerinde yankı uyandıracak ve destek bulacak bir gençlik mücadelesi geliştiremeyiz.” (Gençlik Hareketinin Sorunları, Ekim, Sayı:239, Ekim 2004, Başyazı)

Çeteleşmiş sermaye devletinden hesap soralım!

Bugün örgütlediğimiz kampanyanın başarısının bir yanını da bu gündemi kampanya faaliyeti içinde ne kadar etkin bir çalışmaya konu ettiğimiz üzerinden tanımlamak zorundayız. Zira Ekim Gençliği’nin gençlik hareketine ve devrime karşı sorumluluğu bunu tüm yakıcılığı ile bir görev olarak karşımıza çıkartmaktadır. Biz kampanyamızın başladığı günden bu yana ördüğümüz faaliyetin somut ve can alıcı gündemlerle birleştirilmesi sorumluluğunu döne döne tekrarlamıştık. Bugün Şemdinli vesilesi ile ortaya çıkan çeteleşmiş sermaye devletinin kendisidir. Ve bu sorunu kitle çalışmamız ve kampanya faaliyeti içerisinde etkili bir biçimde işlememiz “Ya barbarlık içerisinde çöküş, ya sosyalizm” ikileminin güncel bir slogan olduğunu açık bir biçimde ortaya koyacaktır.

Kampanya faaliyeti içerisinde bu gündemin nasıl işleneceğine ilişkin daha somut bir hat çizersek, Ekim Gençliği’nin örgütlü olduğu tüm alanlarda, yürütülen tüm kampanya faaliyetleri içerisinde, Şemdinli ve Kürt halkına dönük güncel saldırılar bir başlık haline getirilebilmeli, yerel etkinliklerimizde ve elbette propaganda faaliyetimizde etkin bir yer tutabilmelidir. Alanlarda ortak yürüyen faaliyetlere paralel olarak Kürt ve Türk gençliğini, karşı karşıya bulunduğu saldırılara karşı devrim ve sosyalizm için mücadeleye çağırmak güncel planda öne çıkan sorumluluktur.

Biz bu kampanya kapsamında gençliğe devrimci bir örgütsel alternatif sunmayı hedefliyoruz. Daralan gençlik hareketinin karşısına örgütsel ve politik bir odak olarak çıkmayı hedefliyoruz. Öyleyse kampanya kapsamında çizdiğimiz bu görevleri başarıya ulaştırmak için çürüyen düzenden hesap sorma kararlılığı ile kampanyamıza ve sürece yüklenmeliyiz.

Çürüyen düzenden hesap soralım!
Ya barbarlık ya sosyalizm!

Ekim Gençliği