8 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/32

  Kızıl Bayrak'tan
  Liberal ham hayaller
   Düzen içi çatışmada bir perde kapanırken...
Geçici uzlaşma sağlayan egemenler sahte vaatler yayıyor...
KEY rezaleti...

Direnen işçilerden birleşik mücadele çağrısı!

İşçi ve emekçi hareketinden...
  Düzenin krizinden devrimci amaçlar için faydalanmak…
İşçi ve emekçi kitlelerin karşısına düzene karşı devrimci bir odak olarak çıkılmalıdır!
  Liman işçilerine patron tetikçilerinden saldırı!
  Çapa Temizlik işçileri ile konuştuk… -
  Hiroşima ve Nagazaki katliamlarının 63. yıldönümü...
  ABD-İran ilişkileri…
  Irak’ı sömürgeleştirme planı halkların direnişine çarpacak!
  Radovan Karaciç Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde…
  Hamas-El Fetih çatışması…
  Şah ve pat
M. Can Yüce
  Olimpiyat meşalesi
burjuvazinin elinde…
  “Geceyarısı Ekspresi” ve zindan gerçeği!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hükümetin ve medyanın Güngören katillerini saklama manevrası ters tepti…

Katliamın sorumlusu kontrgerilla devletidir!

Güngören katliamının kontrgerilla tarafından gerçekleştirildiği gün geçtikçe su götürmez bir gerçek haline geliyor. Üstelik düzen cephesinden hükümet ve medya elbirliğiyle yürütülen dezenformasyon kampanyasına rağmen bu böyle. Dahası, bu kampanyanın kendisi de, suçun devlete ait olduğu gerçeğine kanıt oluşturuyor. Çünkü, katliamın kontrgerilla tarafından gerçekleştirildiği o kadar açık ki, düzen cephesine tam bir telaş havası hakim. Bu telaşla yapılan üstünü örtme, suçu PKK’ye atarak işin içinden sıyrılma manevraları da doğal olarak göze daha fazla batıyor, telaş içinde yaptıkları acemilikler ellerine ayaklarına dolanıyor.

Katliamdan hemen sonra, ortada herhangi bir kanıt yokken hükümet, CHP, polis ve medya sorumlu olarak PKK’yi ilan etmekte bir sakınca görmemişti. Fakat katliamın gerçekleştiriliş zamanı, biçimi ve hedefleri üzerinde düşünüldüğünde, adres dosdoğru kontrgerillaya çıkmaktaydı. Zaten Ergenekon tartışmalarıyla ortalığa saçılan pisliklerin farkında olan halkı da bu iddialarına inandıramadılar. Öyle ki, halkın büyük bölümü bu katliamı PKK’nin yaptığına inanmıyor, kontrgerillanın parmağı olduğu yönünde bir kanaat taşıyordu. Bunun üzerine devlet cephesinden yeni bir manevra kaçınılmaz oldu.

Bunun için tüm şüpheleri gidermek amacıyla tanıdık bir yöntem izlendi. Henüz katliamın üzerinden birkaç gün geçmişken, kolluk güçlerinin katilleri yakaladığı duyuruldu. Daha gözaltına alınanlar mahkemeye çıkarılmadan, bizzat İçişleri Bakanı, bombayı patlatanların kesin olarak yakalandığını, şüpheye yer bırakmayacak kanıtlara sahip olduklarını söyledi ve sorumlunun PKK olduğunu ilan etti. İçişleri Bakanı’nın açıklamasıyla eşzamanlı olarak, başını Hürriyet gazetesinin çektiği düzen medyası, gözaltına alınanları bombacı olarak teşhir etti. Hatta daha da ileri giderek, bu kişinin polis ifadesinde “bombayı patlattıktan sonra keyifle izledim” dediğini manşetinden duyurdu. Provokatörlüğün bu düzeyde alçakça icra edildiği olaylar herhalde az bulunur. Hürriyet gazetesinin başını çektiği bu provokatörler tam bir linç kampanyasına giriştiler. Böylece de, Güngören katliamını gerçekleştirenlerle aynı soysuz amacı taşıdıklarını, tam bir eylem birliği içerisinde davrandıklarını göstermiş oldular.

Gözaltına alınanların mahkemeye çıkarılmalarının ardından bunun böyle olduğu da, tam olarak açığa çıkmış oldu. Çünkü, bombacı olarak gösterilen tekstil işçisi Kürt genci de dahil olmak üzere gözaltına alınanların bu yönde herhangi bir ifadelerinin olmadığı, dahası kendilerini tutuklayan mahkeme ve savcılığın bu yönde herhangi bir soru sormadığı ve tutuklamanın bombalama eylemi değil, örgüt üyeliği ve yardım yataklık iddiasıyla olduğu açığa çıktı. Bu kadarıyla da kalmadı, medyanın senaryolarına malzeme olarak kullandığı tüm iddialarının da aslı astarı olmadığı somut delillerle kanıtlandı. Örneğin medya bombayı koyduğu iddia edilen gencin Kandil’de bomba eğitimi alıp ülkeye dönüş yaptıktan sonra bu eylemi gerçekleştirdiğini ayrıntılarla anlatıyordu. Fakat, teksil işçisi gencin bordrosu onun aralıksız çalıştığını ispatlamaktaydı vb... Nitekim aynı günlerde açıklamalarda bulunan Alman İstihbarat Örgütü’nün (BND) şefi de katliamın PKK’nın işi olamayacağını vurguladı.

Böylelikle medya aracılığıyla oynanan bu oyunun gerçek katilleri aklamak için düzenlenmiş bir mizansen olduğu ortaya çıkmıştır. Yalan söylemeye, mizansenler kurup yoksul Kürt emekçilerini katil diye yutturmaya ihtiyaç duyanların gerçek katillerle işbirliği içerisinde oldukları açıktır. Belli ki, hükümet ve medya elbirliğiyle katil devleti saklamaya çalışıyorlar.

Yapılması gereken, katil devletten hesap sormak üzere, devlete ve düzene karşı emekçilerin öfkesini harekete geçirmektir. Baltayı bu kez taşa vuran, suç üstü yakalanan kontr-gerilla devletinden hesap sorulmalıdır. Bunun için verilecek mücadelede hakların kardeşliği bayrağı yükseltilmeli, halkları birbirine düşürüp, bölüp parçalayarak işleri yürütme hesapları boşa çıkarılmalıdır.

 

Taksim’de kontrgerilla düzenine karşı ortak yürüyüş…

“Bu pisliği devrim temizler!”

Kontrgerilla düzenine karşı ortak süreci örmek için biraraya gelen ilerici ve devrimci kurumlar, 3 Ağustos günü Taksim’de gerçekleştirdikleri eylemle, gerici iç dalaşa karşı tek alternatifin devrim olduğunu haykırdılar. Militan ruhun hâkim olduğu coşkulu eylemle katliamcı devlet geleneğine tok bir yanıt verdiler.

Beyoğlu Tünel’de “Bu pisliği devrim temizler!” pankartı arkasında döviz ve flamalarla toplanan yüzlerce kişi buradan sloganlarla Galatasaray Lisesi’ne yürüdü.

“Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Bıji bratiya gelan!”, “Kahrolsun MGK, MİT, CİA, Kontrgerilla!”, “Kahrolsun ABD, işbirlikçi AKP!”, “Çeteler halka hesap verecek!”, “Yaşasın devrimci dayanışma!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” sloganlarının atıldığı yürüyüş çevik kuvvetin belli aralıklarla kurduğu barikatlar eşliğinde devam etti.

Alınteri, Anti Kapitalist, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP), Demokratik Toplum Partisi (DTP), Emek Partisi (EMEP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), Halk Cephesi, Halkevleri, Halk Kültür Merkezleri (HKM), Kaldıraç, Köz, Odak, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Sosyalist Parti Girişimi, Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP), Limter-İş, DİSK / Sine-Sen, Tekstil-Sen, ‘78’liler Federasyonu ve KESK İstanbul Şubeler Platformu bileşenleri Galatasaray Lisesi’ne geldiğinde, katılımcı kurumlar adına basın açıklaması okundu.

Açıklamada Maraş, Çorum, Sivas, Gazi ve 1 Mayıs ‘77 katliamlarına dikkat çekildi, kontrgerilla düzeninin katlettiği kişilerden bazılarının isimleri sıralandı. Güngören katliamının kontrgerilla saldırılarından biri olarak nitelendirildiği açıklama şu sözlerle devam etti: “Bu patlayan bomba, siyasi iktidarın kontrgerillanın üzerine gitmediğinin göstergesidir. Söylenen yalanlar karşısındaki çıplak gerçektir. Ergenekon iddianamesiyle 5-10 ulusalcı faşisti derdest edenlerin, kontrgerilla düzenine dokunmadığının kanlı bir kanıtıdır. Bir kısmı tasfiye edilmiş kontrgerilla, bütün vahşetiyle iş başındadır. Hazırlanan Ergenekon iddianamesi ise, iş başındaki kontrgerilla düzeninin koruma kalkanıdır. Hükümet karşıtı bir hareketi Ergenekon operasyonuyla durduranlar, Güngören bombacılarını durdurmamıştır. Çünkü dertleri, katliamlara, provokasyonlara karşı halkı korumak değil, kendi çıkar aygıtlarını korumaktır. Çünkü tüm halkımızı acıya ve öfkeye boğan Güngören katliamı faillerinin henüz tasfiye edilme zamanı gelmemiştir.”

Açıklamanın devamında gerçek faillerin ve yönlendiricilerin açığa çıkarılmadığı, saldırının sorumlusunun PKK olduğu söylenerek hedef saptırıldığı ve kontrgerillanın korunduğu ifade edildi. “Teröre karşı milli birlik” adı altında Kürt halkına düşmanlığın kışkırtıldığı söylendi.

Basın açıklaması, katliamdan çıkar elde etmek isteyen düzen partilerinin ve medyasının teşhirinin yanısıra eylemin de temel vurgusu olan düzen pisliğini devrimin temizleyeceğinin altını çizen şu sözlerle sona erdi: “Bugün Güngören katliamının hesabını sormak, halkımızın acılarını paylaşmak, kontrgerilla düzenini yaratan devlet anlayışıyla hesaplaşmaktan geçiyor. Tüm işçi, emekçi ve ezilenleri birlikte hesap sormaya çağırıyoruz. Gerçekler aydınlansın, halka hesap verilsin!”

Bini aşkın ilerici ve devrimcinin katıldığı eylem sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Kontrgerilla düzenine karşı protestolar...

“Kontrgerilla düzeninden hesabı emekçi ve ezilen halklar soracak!”


Kontrgerilla düzenine karşı ortak mücadele …

31 Temmuz günü gerçekleştirilen basın toplantısı ile kontrgerilla düzenine karşı mücadele çağrısı yapıldı.“Kontrgerilla düzeninden hesabı emekçi ve ezilen halklar soracak!” pankartının açıldığı basın açıklamasında, düzenin çatışan taraflarının karşısında devrimci ve ilerici güçlerin bağımsız tutumlarını ortaya koymak amacıyla biraraya geldikleri, kontrgerilla düzenine karşı bir süreç örgütleyecekleri vurgulandı.

Açılış konuşmasının ardından ortak basın açıklaması metni okundu. Açıklamada, Ergenekon adlı kontra örgütlenmesini dağıtmak için yola çıktığını söyleyen AKP ve sermaye kesiminin aslında kendi muhaliflerini sindirme ve kontrgerillayı aklayıp, ABD’nin bölge planlarına uygun bir biçimde yeniden düzenlemekten başka anlam taşımayan bir operasyon sürdürdüğü ifade edildi. Halkın ve onun devrimci, demokratik güçlerinin kanla yarattığı mücadele değerlerinin, egemenlerin kirli orta oyunu malzemesine dönüştürülmesine izin verilmeyeceği, politik hak ve özgürlükler için ve emperyalizme karşı mücadelenin, hiçbir sermaye kuvveti tarafından kullanılamayacak kadar, işçi, emekçi ve ezilen tüm halka ait olduğu söylendi. Tüm kontrgerilla politikalarının sorumlularının şimdi ve geçmişte devlet mekanizmalarının en tepesindeki sermaye uşakları olduğu vurgulandı.

BDSP, DTP, EMEP, EHP, ESP, Sosyalist Parti Girişimi, Halk Cephesi, HKM, Kaldıraç, Köz, Odak, ÖDP, SODAP, TÖP, SDP tarafından oluşturulan birliktelik, kontrgerilla düzenine karşı ortak eylem ve etkinlikler gerçekleştirecek.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Halk Cephesi: “Kontrgerilla işbaşında!”

Halk Cephesi İstanbul temsilciliği, 31 Temmuz günü Taksim Tramvay Durağı’nda gerçekleştirdiği basın açıklaması ile kontrgerillanın AKP’nin dışında olmadığını vurguladı. “AKP yalan söylüyor, kontrgerilla işbaşında! / Halk Cephesi” pankartı ve dövizlerinin açıldığı eylemde kontrgerillanın Türkiye’nin 60 yıldır değişmeyen gerçeği olduğu belirtildi. Hiçbir iktidarın yıllardır kontrgerillayı tasfiye etmeye kalkışmadığı, aksine kontrgerilla politikalarını sahiplenip, sürdürücüsü oldukları ifade edildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

İTO ve SES: “Terör şebekeleri temizlenmeli!”

İstanbul Tabip Odası (İTO) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Şişli Şubesi, Güngören’deki saldırıyı, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, 31 Temmuz günü gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla protesto etti.

İTO ve SES üyeleri adına açıklama yapan SES Şişli Şube Başkanı Rabia Tuncer, “Bu saldırı bir kez daha göstermiştir ki, Türkiye’de terör şebekeleri temizlenmelidir. Demokratik bir mücadele ile halka karşı işlenen suçlar ve tertipler aydınlatılmalıdır” dedi.

Kızıl Bayrak / İstanbul


EKD: “Kontrgerilla karanlığı istemiyoruz!”

Emekçi Kadınlar Derneği (EKD) 2 Ağustos günü Taksim Tramvay Durağı’ndan başlattığı yürüyüşün ardından Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Yürüyüşte, “Kontrgerilla karanlığı istemiyoruz! /EKD” pankartı ve “Yaşasın kadınların kardeşliği!”, “Kontrgerilla yargılansın!”, “Ergenekon çetesini halk yargılasın!” vb. dövizler taşındı. Yapılan açıklamada 12 Mart ve 12 Eylül’de darbeleri kimin gerçekleştirdiğinin ve bin operasyonu kimin yaptığının artık zor bir bilmece olmadığı belirtildi. Güngören’de patlatılan bombanın kardeşliğe atılan bir bomba olduğu söylendi.

 Kızıl Bayrak / İstanbul


Gülsuyu: “Katillerden hesabı emekçiler soracak!”

4 Ağustos akşamı Gülsuyu Mahallesi’nde yapılan eylemle Güngören’de gerçekleştirilen saldırı protesto edildi. BDSP, Halk Cephesi, DHP, Partizan, EMEP, DTP, D. Komünistler, P. Devrimci Duruş, SDP ve ESP tarafından örgütlenen eylem öncesinde kahveler dolaşılarak eyleme çağrı yapıldı. Ardından parkta toplanılarak Heykel’e doğru yürüyüşe geçildi. Polisin yoğun ablukaya aldığı Heykel’e gelindiğinde kitle adına açıklama yapıldı. Güngören’de patlatılan bombanın failinin devlet olduğu söylendi. Yaratılmak istenen korku atmosferinin Gülsuyu’nda da etkisini gösterdiği, mahalle halkının tedirgin olduğu belirtildi.

150 kişinin katıldığı eylem sırasında polisin provokatif tutumu boşa düşürüldü. Eylemde sık sık “Kahrolsun MGK, MİT, CIA, kontrgerilla!”, “Katillerden hesabı emekçiler soracak!”, “Yaşasın halkların onurlu mücadelesi!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / Maltepe


Limter-İş: “Katiller bulunsun, hesap sorulsun!”

Limter-İş Sendikası 1 Ağustos günü İçmeler Tren İstasyonu’nda gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla Güngören katliamı üzerinden katliam ve darbelere karşı çıkarak, “Özgürlük, adalet, eşitlik ve kardeşlik!” talebini yükseltti. Açıklamada, “yeni katliamların önüne geçilmesi için katilleri sanık sandalyesinde görmek istiyoruz” denildi.

Eylemde“Güngören katilleri sanık sandalyesine!”, “Katiller bulunsun, hesap sorulsun!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Gün gelecek, devran dönecek, çeteler halka hesap verecek!” sloganları atıldı.

 Kızıl Bayrak / Tuzla


Halk Cephesi: “Kahrolsun MİT, CİA, kontrgerilla!”

Halk Cephesi 4 Ağustos günü İzmir Kemeraltı’nda gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla “AKP yalan söylüyor, kontrgerilla görev başında!” dedi. Açıklamada, “Emperyalizmin çıkar ve sömürüsü için ‘ben daha iyi iktidar olurum’ diye girdikleri iktidar kavgalarının tarafı olmayalım. Yalnız ezen ve ezilen olmak üzere iki taraf olduğunu bilerek kendi iktidarımız için örgütlenelim. Emperyalizm ve işbirlikçilerine karşı bağımsızlık, demokrasi mücadelesini yükseltelim!” çağrısı yapıldı. Eylem boyunca, “Kahrolsun MİT, CİA, kontrgerilla!”, ‘Kahrolsun faşizm, yaşasın mücadelemiz!”, “Halkız, haklıyız, kazanacağız!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak / İzmir


Devrimci 78’liler: “Darbecileri halkımız yargılayacak!”

Devrimci ‘78’liler Federasyonu ve İstanbul ‘78’liler ADA-DER, Ergenekon operasyonu ile ilgili 31 Temmuz günü Taksim Tramvay Durağı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi. Eylemde, “AKP, Ergenekon ve darbecileri halkımız yargılayacaktır” pankartı açıldı.

Açıklamada, darbecilere muhtaç olunduğu inancını yaratmak için geçekleştirilen şiddet eylemlerinin, darbe girişimlerinin ve darbenin önünün ancak demokratik güçlerce kesileceği ifade edildi. Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Bizler inanıyoruz ki, Türkiye’de darbecileri yargılatacak, siyasi iktidarlarla hesaplaşacak yeterli demokratik güç vardır. Temel çözüm, emek ve demokrasi güçlerinin sürece müdahale etmesini sağlayabilmektir.”

Kızıl Bayrak / İstanbul