8 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/32

  Kızıl Bayrak'tan
  Liberal ham hayaller
   Düzen içi çatışmada bir perde kapanırken...
Geçici uzlaşma sağlayan egemenler sahte vaatler yayıyor...
KEY rezaleti...

Direnen işçilerden birleşik mücadele çağrısı!

İşçi ve emekçi hareketinden...
  Düzenin krizinden devrimci amaçlar için faydalanmak…
İşçi ve emekçi kitlelerin karşısına düzene karşı devrimci bir odak olarak çıkılmalıdır!
  Liman işçilerine patron tetikçilerinden saldırı!
  Çapa Temizlik işçileri ile konuştuk… -
  Hiroşima ve Nagazaki katliamlarının 63. yıldönümü...
  ABD-İran ilişkileri…
  Irak’ı sömürgeleştirme planı halkların direnişine çarpacak!
  Radovan Karaciç Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde…
  Hamas-El Fetih çatışması…
  Şah ve pat
M. Can Yüce
  Olimpiyat meşalesi
burjuvazinin elinde…
  “Geceyarısı Ekspresi” ve zindan gerçeği!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Geceyarısı Ekspresi” ve zindan gerçeği!

Senaryosunu Oliver Stone’un yazdığı ve Alan Parker tarafından yönetilen “Geceyarısı Ekspresi” filmi vizyona girdiği günden itibaren büyük yaygara kopartmıştı. ‘79 yılında iki dalda Oscar alan film, sermaye devleti ve ırkçı örgütlenmeler tarafından sıklıkla protesto edilmiş, yakın zamana kadar yasaklı filmler arasında kalmıştı.

Filmin bu kadar tepki çekmesinin sebebi ise Türkiye cezaevlerindeki insanlık dışı yaşam koşullarını ve işkenceyi konu alıyor olmasıydı. Filmde yaratılan cezaevi, gerçeklikten uzak fantastik bir zindandı ama, işkence ve insanlık dışı yaşam koşulları bakımından Türkiye’de bulunan cezaevlerinden aşağı kalır yanı yoktu. Asalak takımını rahatsız eden de, teğet de olsa zindan gerçeğine temas etmesiydi. Ve filmin çekiminden yalnızca bir yıl sonra, ‘80 faşist cuntası ile, Türkiye’nin dört bir yanı “Geceyarısı Ekspresi”ni mumla aratacak bir işkencehaneye dönecekti.

Yıllarca protestolara hedef olan film hakkında Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’den şaşırtıcı bir açıklama geldi. Balıkesir’in Edremit ilçesinde Adalet Binası açılışı için bulunan Şahin, AKP’nin icraatlarını övdükten sonra ceza infaz sisteminin sorunlarından bahsetmeye başladı. Konuşmasında “Geceyarısı Ekspresi” filminin Türkiye’nin imajına zarar verdiğini belirterek, “Ancak bazı bölümleri itibarıyla abartılı da olsa hakikat payı vardır” dedi. Başta masum bir itiraf gibi görünen bu sözlerin neden edildiği ise kısa sürede ortaya çıktı.

Fatura bir kez daha koğuş sistemine!

Şahin sözlerini, F tipine geçiş döneminde sık sık boy gösteren, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ü hatırlatır biçimde koğuş sisteminin sorunlarını anlatarak sürdürdü: “Cezaevlerimizi de 50-60 yıl önceki halinden kurtarmak gerekiyor. Koğuş sistemine göre 50-60 kişinin, 80 kişinin aynı koğuşta bulunduğu cezaevi şartları Türkiye’ye yakışmıyor.”

Türkiye’ye yakışan cezaevi ise pek tabii ki tecritin ve işkencenin boyutlarının tam olarak tespit bile edilemediği F tipleriydi. Şahin geçmişle “hesaplaşmaya” Bayrampaşa cezaevinden örnek vererek devam etti ve buranın kapatılmasının da atılan olumlu bir adım olduğunu iddia etti. Bayrampaşa’nın yerine ise Silivri’de “modern” bir Cezaevi Kompleksi hizmete girmişti!

Bakan, devlet politikası olan F tipi zindanları kendisinden önceki bakanlar gibi savunmaya devam etse de, bu artık o kadar kolay değil. Çünkü F tipi zindanların kanlı bir operasyon eşliğinde açılmasından bu yana 8 sene geçti. Bu süre boyunca hücrelerden yansıyan işkence, baskı ve ölüm oldu. İnsanlık dışı koşullarda yaşamaya zorlanan, birbirleriyle konuşmaları yasaklanmış, en temel insani haklardan yoksun, tedavi edilmediği için hayatını kaybeden, aylarca haber alınamayan tutsaklar, onursuz aramalar, işkenceli sevkler vb., uygulamaların yalnızca küçük bir kısmı…

Bu yüzden artık kimse bir zamanlar “beş yıldızlı otel” diye sunulan zindanlar hakkında anlatılan masallara inanmıyor. Ulucanlar, Bayrampaşa gibi cezaevlerinin kapatılması gibi şovlar da artık zindanlardan yansıyan tabloyu gizleyemiyor.

Bursa’da öğrenciler yargılanıyor!

Bahar döneminde Uludağ Üniversitesi’nde faşist saldırılar yaşanmış, 75 öğrenci gözaltına alınmış ve 100’den fazla öğrenciye soruşturma açılmıştı. Öğrenciler hakkında 900 yıl hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması 31 Temmuz günü gerçekleşti.  

Uludağ Üniversitesi öğrencileri duruşma arasında adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. “Adalet ve özgürlük istiyoruz! Uludağ Üniversitesi Öğrencileri” pankartının açıldığı eylemde şunlar söylendi:

“Bu davada yargılanan arkadaşlarımıza terör örgütü nitelendirilmesinde bulunması, üniversitelerin özgürleşmesi için yan yana gelen, örgütlenen öğrencilere yönelik bir diğer saldırıdır. Biliyoruz ki, bizler doğrular için mücadeleye devam ettikçe egemenler ve onların kurumu YÖK de bizlere saldırmaya devam edecek. Bizler bu saldırılara karşı devrimci duruşumuzu örgütlü bir biçimde sürdürmeye devam edeceğiz.”

İşçi Hakları Derneği, Eğitim-Sen, SDP, Barış Meclisi Girişimi, SODAP, ESP, Halkevleri’nin destek verdiği açıklamaya 45 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Bursa


İHD’den “ihlaller raporu”…

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, Ocak-Temmuz 2008 tarihleri arasında hapishanelerde yaşanan hak ihalleri ile ilgili raporunu 5 Ağustos günü dernek binasında açıkladı. Açıklamayı komisyon adına Abdullah Geldi okudu.

Geldi, hapishanelerden kendilerine ulaşan temel şikayetlerin, hasta tutukluların tedavi edilmeyerek ölüme terkedilmeleri, işkencelerin devam etmesi, Türkçe dışındaki dillerde iletişim yasakları, disiplin cezaları, sohbet hakkının kullandırılmaması olduğunu ifade etti. 45/1 nolu genelge ile getirilen “sohbet hakkı”nın aradan geçen 1.5 yıla rağmen uygulanmadığını, genelgenin uygulanmama gerekçesi olarak gösterilen “personel ve mekan eksikliği”nin aradan geçen zamana rağmen ele alınmadığını vurguladı.

Hasta tutsakların tedavi ve tahliye konusunda girişimlerine rağmen, hiçbir önlem alınmadığını ve hasta tutsaklardan 77 yaşındaki Ali Çekin’in göz göre göre hayatını kaybettiğini ifade etti. Belli özel kişilerin ise hastalıkları nedeniyle tahliye edildiklerini ekledi.

Açıklama şu sözlerle sona erdi: “Biz insan hakları savunucuları olarak, soruların kalıcı olarak çözümünü sağlamak için gerekli girişimlerde bulunmaya devam etmekteyiz. Ancak bu girişimlerimiz karşısında yetkililerden aldığımız tepkiler sorunların gözardı edildiğine, mahpuslar arasında ayrımcılık yapıldığına ve sorunların insan haklarına ve mahpus haklarına uygun çözüm için yeterince istekli olmadığına işaret etmektedir. Yetkililerin bu isteksizliği hasta mahpusların ölümünü hazırlamakta, tecrit ve izolasyonu arttırarak mahpusların ruhsal ve sosyal yaşamlarına ağır darbeler indirmektedir…”

Ardından Sevim Yıldırım, Ocak-Temmuz 2008 Cezaevi raporunu temel noktalarıyla özetledi. Tekirdağ 1 ve 2 Nolu, Bolu, Edirne, Kandıra F Tipi Hapishaneleri, Gebze M Tipi ve Maltepe Çocuk Hapishanesi’nde yaşanan hak ihlallerini maddeler halinde sıraladı. Hapishanelerde yaşanan hukuksuzlukların takipçisi olmaya devam edeceklerini ifade etti.

Kızıl Bayrak / İstanbul