22 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/34

  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist dünyanın iç ilişkilerinde yeni bir dönem
   Kontrgerilla: İşçilerin, emekçilerin ve
Kürt halkının can düşmanıdır!
Emperyalist savaş Ankara’daki işbirlikçilerin açmazını derinleştiriyor!
17 Ağustos deprem yıkımının tek sorumlusu sermaye düzeni ve devletidir!

Sermaye hükümetinin bakanları yolsuzluk batağında…

Toplu görüşmeyi toplu sözleşmeye çevirmek için…
  Belediyelerde grev hazırlıkları...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Tersanelerdeki işçi ölümlerine karşı mücadelenin durumu ve görevler
  Mamak Kültür-Sanat Festivali’nin 5. yılında bütünlüklü ve güçlü bir politik faaliyet…
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  Milletin parası...
Yüksel Akkaya
  Pakistan diktatörü general Pervez Müşerref çukura sürüldü
  Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi tamamlandı...
  Doğu Avrupa’ya “füze kalkanı” yeni savaşlara davetiye çıkarıyor!
  Dünyadan…
  Diyet öyküleri / 2...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kızıl Bayrak'tan...

Kafkaslar’da patlak veren Gürcistan-Rusya çatışmasının ardından bölgedeki gelişmeler hız kazandı. Bu gelişmelerin önümüzdeki günlerde daha da tırmanacağı yönündeki belirtiler gittikçe çoğalıyor. Zira emperyalistler arası çatışmanın temel alanlarından biri de Kafkasya bölgesidir.

ABD emperyalizminin bölgeye yönelik hesapları ise biliniyor. “Renkli devrimler”le Rusya’yı kuşatma altına alan ABD, eski Doğu Avrupa ve kimi Baltık ülkeleriyle ikili anlaşmalar imzalayarak savaş ve saldırganlık politikalarına yeni boyutlar kazandırıyor. Bu çerçevede Polonya ile füze kalkanı projesini imzalayan Amerika, Rusya’yı kuşatma planlanlarını güçlendirmeye devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Brüksel’de gerçekleştirilen NATO Dışişleri Bakanları olağanüstü toplantısında alınan kararla önce Boğazlar’dan İspanyol gemileri ardından ABD gemileri geçirilmesi kararlaştırıldı. Önümüzdeki günlerde ise sırada Almanya ve Polonya savaş gemilerinin geçisi var. Günlerdir Türkiye-ABD arasında Boğazlar’dan Amerikan savaş gemilerinin geçirilerek Gürcistan’a “insani yardım” yapılması konusundaki görüşmeler sonuçlandı. Burjuva basınında yeni bir “1 Mart tezkeresi” krizi olarak adlandırılan süreç varılan anlaşmayla noktalanmış bulunuyor. Bu anlaşmayla birlekte Amerikan donanmasına ait 3 savaş gemisi Boğazlar’dan geçerek Karadeniz’e açılacak. Böylece ABD, Gürcistan’a “insani yardım” adı altında bölgeye yerleşme konusundaki planlarına yeni bir boyut katacak. Böylece, bölge halkalarının emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarının hedefi haline gelmeleri ve halklar arasındaki düşmanlık tohumlarının ekilmesi kaçınılmaz hale gelecektir.

Burada asıl üzerinde durulması gereken nokta şudur: Emperyalist saldırganlığın Karadeniz’e taşınması ve Ankara’daki amerikancı işbirlikçilerin buna rıza göstermesidir. Gemilerin geçişinin Montrö Antlaşması’na uygun bir kılıf altında gerçekleştirilmesi Ankara’daki işbirlikçilerin suçunu hiçbir biçimde gizleyemez. Günlerdir bu suçun üzerini örtmeye yönelik girişimlerini sürdüren Türk sermaye devleti, Montrö Anlaşması’na “uygun” bir çözüm kılıf bularak bu işin içinden sırmaya çalışıyor. Ancak hiçbir kılıf bu suçu gizleyemez.

Türk sermaye devletinin Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar bölgesinde emperyalist savaş ve saldırganlığın taşeronluğu rolünü üstlenmesi yeni değildir. Uzun yıllardır bu bölgelerde halklara karşı emperyalizm adına jandarmalık rolünü üstlenmiştir. Bu rolünü bugün daha da ilerden oynamaya devam ediyor. Bölgenin emperyalist efendilerinin çıkarları temelinde bir savaş ve çatışma alanına çevrilmesinde onların hizmetindedir.

Bölgemiz bir çatışma alanına çeviren emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarına karşı durmak bugün ertelenemez bir görevdir. Boğazlar’ın emperyalist savaş gemilerine kapatılması ve bunun eylemli bir tutumla birleştirilmesi güncel bir görev olarak önümüzde duruyor.

* * *

1 Eylül Dünya Barış Günü yaklaşıyor. 1 Eylül vesilesiyle çeşitli kentlerde eylem ve etkinlikler gerçekleştirilecek. “Barış Meclisi” de Kürt sorununa demokratik çözüm ekseninde bazı kentlerde mitingler düzenleyecek. Komünistler, bu eksende gerçekleştirilen eylemlere katılmayacaklardır. Zira hem eylemin politik muhtevası hem de eyleme katılacak diğer güçlerin kendi politik platformlarını ifade etmelerinin engellenmesi böyle bir tutumu zorunlu kılıyor. Bu nedenle komünistler, bulundukları tüm alanlarda “Kapitalizm savaş demektir, barış sosyalizle gelecek!” şiarı ile etkin bir çaba ortaya koyabilmelidirler.