22 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/34

  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist dünyanın iç ilişkilerinde yeni bir dönem
   Kontrgerilla: İşçilerin, emekçilerin ve
Kürt halkının can düşmanıdır!
Emperyalist savaş Ankara’daki işbirlikçilerin açmazını derinleştiriyor!
17 Ağustos deprem yıkımının tek sorumlusu sermaye düzeni ve devletidir!

Sermaye hükümetinin bakanları yolsuzluk batağında…

Toplu görüşmeyi toplu sözleşmeye çevirmek için…
  Belediyelerde grev hazırlıkları...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Tersanelerdeki işçi ölümlerine karşı mücadelenin durumu ve görevler
  Mamak Kültür-Sanat Festivali’nin 5. yılında bütünlüklü ve güçlü bir politik faaliyet…
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  Milletin parası...
Yüksel Akkaya
  Pakistan diktatörü general Pervez Müşerref çukura sürüldü
  Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi tamamlandı...
  Doğu Avrupa’ya “füze kalkanı” yeni savaşlara davetiye çıkarıyor!
  Dünyadan…
  Diyet öyküleri / 2...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye hükümetinin bakanları yolsuzluk batağında…

Yolsuzluğun kaynağı kapitalizme karşı mücadeleye!

Tüm sermaye hükümetleri gibi dinci partinin önde gelen isimlerinin de adları rüşvetle anılır hale geldi. 3 Kasım 2002 seçimlerinde yoksulluğu ve yolsuzluğu bitireceği vaadiyle tek başına hükümet olan dinci parti, 7 yıllık hükümet sürecinde söylediklerinin tam tersini yaptı. İşçi sınıfı ve emekçiler daha da yoksullaştı. Yolsuzluk vakaları rutinleşti. Adı rüşvetle birlikte anılmayan bakan kalmadı.

Başbakan ve bakanlar dünyalıklarına dünyalık kattılar!

Tayyip Erdoğan’ın çocukları Ahmet Burak Erdoğan ile Necmettin Bilal Erdoğan, İstanbul’da 1 milyon YTL değerinde villalara sahipler. Ahmet Burak Erdoğan’ın yüzde 50 hissesine sahip olduğu MB Denizcilik Taşımacılık Limited Şirketi, kurulduktan 18 gün sonra 2 milyon 350 bin dolara kuru yük gemisi satın aldı. Bilal Erdoğan da ABD’nin Maryland eyaleti College Park’a 261 bin 500 dolara ev almıştı.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın çocukları da ticarette hızla yükselenler arasında yerlerini aldılar. Oğlu Abdullah Unakıtan, kızları Fatma Unakıtan, Zeynep Basutçu ile bakanın eşi Ahsen Unakıtan 2001’de AB Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ’yi 10 bin 500 YTL sermayeyle kurdular. Kısa bir süre sonra şirketin ödenmiş sermayesi 16 milyon 816 bin YTL’yi aştı. Unakıtan’ın çocukları, Telemobil Bilgi İletişim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret AŞ’yi de şirketlerine eklediler. Özelleştirilen Mersin Limanı’nın 2 milyon dolarlık işletim sistemi ihalesini de tabiî ki limanı özelleştiren Unakıtan’ın çocuklarının şirketi aldı.

Kuş gribinin yayılmasıyla Kemal Unakıtan’ın çocukları pastörize sıvı yumurta işine girdi ve Unakıtan markasıyla satışa sundu. Pastörize yumurtanın KDV’si yüzde 18’den 8’e düşürüldü. Sırf bu KDV indiriminden Kemal Unakıtan’ın girişimci çocukları 1,5 milyon dolar kâr elde etti. Unakıtanlar’ın sahibi olduğu AB Gıda AŞ, binlerce tonluk mısır ithalatından dört gün sonra vergi oranının artırılması sayesinde yüzde 50 kazanç sağladı. AB Gıda’nın yalnızca 2005’teki satış tutarı 22 milyon 163 bin 902 YTL olarak hesaplandı. 12 aylık dönem boyunca devlete ödediği KDV tutarı ise “sıfır” olarak kayıtlara geçti.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım ise gemi sahibi oldu. Oğul Yıldırım’ın kardeşiyle ortak olduğu Derin Denizcilik Şirketi’nin kuruluş sermayesi 10 bin YTL idi. Şirketin 445 bin Avro’ya sahip olduğu gemiye bilet kesen ise Santour adlı şirketti. Bu şirketin Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne ait Ankara feribotunu ihalesiz olarak kiraladığı ortaya çıktı.

Orman Bakanı Osman Pepe’nin çocukları İsmail ve Mustafa Talha Pepe de 9 milyon YTL’lik teşvikle gemi sahibi oldu. Geminin şu anki değerinin 44 milyon dolar olduğu sermaye basınına yansıdı.

Abdullah Gül’ün 16 yaşındaki oğlu Mehmet Emre Gül de ticarete atılanlardan. Internet ortamında elektronik eşyalardan mobilya ve kitaba kadar farklı ürünler tanıtan 15 bin YTL sermayeli bir şirket kurdu. Oğul Gül’ün Ankara’daki iki alışveriş merkezinde stantta mısır satılması işine girdiği de ortaya çıktı.

Bayındırlık Bakanı Faruk Özak’ın küçük oğlu Mehmet Akif Özak, 22 Ağustos 2007 tarihinde Öztok Gıda İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ni kurdu. Öztok Şirketi’nin kuruluşunun üzerinden henüz 4 ay geçmişti ki, ortaklar 24 Aralık 2007 tarihinde şube açma kararı aldılar. Şirket, Capacity Alışveriş Merkezi ile Yeşilköy Atatürk Havalimanı İç Hatlar Terminali gidiş katında haşlanmış mısır satış standı açtı. Böylelikle havalimanları Bayındırlık Bakanı’nın oğlu için rant alanına dönüştü.

Kapitalist düzenin politikacıları yolsuzluktan beslenir

Yukarıdaki tablo sadece son sermaye hükümetinin bakanlarının yolsuzluklarını yansıtıyor. Tablonun bununla sınırlı olmadığı biliniyor. Zira kapitalizm yolsuzluğun ve hızlı zenginleşmenin temel kaynağıdır. Bu kaynak kurutulmadıkça yolsuzluk çarkı dönmeye devam edecektir.

Türkiye’nin bir yıllık geliri tutarında büyük bir para yolsuzluk çarkına harcanmıştır. Toplam miktar konusunda ifade edilen rakam 160 milyar dolar civarındadır. Bunlar saptanmış olan yolsuzluklar. Gerçek yolsuzluk rakamının verilen rakamların en az iki katı olduğunu, bizzat sermaye devletinin resmi kurumları itiraf ediyorlar. Kısacası ortada 320 milyar dolarlık bir yolsuzluk var.

Yolsuzluk yapanlar ne araştırılıyor, ne soruşturuluyor, ne de yargılanıyor!

Sadece açığa vurulan soygunun boyutları bile ibret vericidir. Ancak daha ibret verici olanı, sermaye devletinin usulen de olsa birçok rüşvet olayı hakkında soruşturma açma gereği bile duymamasıdır. Mızrağın çuvala sığmadığı durumlarda soruşturma ve yargılamalar yapılmış, ama her seferinde rüşvetçiler aklanmıştır. Ne önceki, ne de bugünkü soruşturma ve yargılamalarda yakasına yapışılan, malvarlığına el konulan, yolaçtığı kayıpları karşılaması istenen bir tek burjuva politikacı veya kapitalist bulunmamaktadır. Üstelik bu yolsuzlukların bir ucu (kamu ihalelerinin önemli bir bölümü) toplu kıyım olararak adlandırmayı hakeden toplu ölümlere neden olduğu halde, katiller ellerini kollarını sallayarak dolaşabilmektedir.

‘99 depremlerinde onbinlerce insanın ölümünden ilk elden sorumlu olan kapitalistlerin, ihale yolsuzluklarının suçlusu müteahhitlerin arkasında sermaye devleti vardır. Onbinlerce insanın katili olan hırsızlardan biri bile hapiste yatmamaktadır. Daha vahim olan ise, bu katil ve hırsız müteahhitlerin, müteahhit firmaların bir kısmının, kalıcı deprem konutlarının yapım ihaleleriyle ödüllendilmesi, bazılarının ise başka bölgelerde başka toplu mezarlar inşasına devam etmesidir.

Sermaye medyası suskunluk fesadı oyununu oynamaya devam ediyor!

Yolsuzluk konusu meclis tarafından yeniden gündeme getiriliyor. Yolsuzlukların sadece büyük paraların kaybına değil, nasıl can kayıplarına da yolaçtığı ortaya saçılıyor. Sermaye medyası olan bitenler karşısında üç maymunu oynamaya devam ediyor.

“Unutmayacağız, unutturmayacağız!” sloganını sadece reklam amacıyla kullandığı bir kez daha anlaşılan sermaye medyası, böyle konuları gündeme getirmekten özenle kaçınmaktadır. Yolsuzluk düzeninden beslenen semaye medyasının patronlarının böylesi bir tutum içinde olmaları sınıfsal kimliklerinde ayrı düşünülemez.

Zira onlar da kapitalist rüşvet düzeninden besleniyorlar. Elde edecekleri ayrıcalıklar karşılığında, sermaye hükümetlerinin borazanlığını yapıyorlar. Yeterince rant elde edemedikleri durumlarda, başbakanları bile tehdit etmekten kaçınmıyorlar. Doğan Medya patronu ile Mesut Yılmaz arasında yapılan anlaşma bunun en açık kanıtıdır. Sermaye medyası en ufak bir sorun yaşandığında bakan kellesi bile isteyebiliyor. Elindeki medya gücünü ayrıcalıklar elde etmek için şantaj aracı olarak kullanmaktan çekinmiyor.

Yolsuzluğun olmadığı, bağımsız sosyalist Türkiye için mücadeleye!

Hırsızlığın, yolsuzluğun kaynağı, kapitalist düzenin bizzat kendisidir. Bu düzen ayakta kaldıkça, yolsuzluk çarkları dönmeye devam edecektir. Yolsuzluğun ortaya çıkardığı faturalar da her seferinde işçi ve emekçiler tarafından ödenecektir.

Yolsuzlukla mücadele, devrim ve sosyalizm mücadelesinden ayrı düşünülemez.

İşçi sınıfının iktidar dümeninde oturduğu düzenin adı olan sosyalizm, yolsuzluğun kalıcı olarak ortadan kalkmasının biricik yoludur.