22 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/34

  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist dünyanın iç ilişkilerinde yeni bir dönem
   Kontrgerilla: İşçilerin, emekçilerin ve
Kürt halkının can düşmanıdır!
Emperyalist savaş Ankara’daki işbirlikçilerin açmazını derinleştiriyor!
17 Ağustos deprem yıkımının tek sorumlusu sermaye düzeni ve devletidir!

Sermaye hükümetinin bakanları yolsuzluk batağında…

Toplu görüşmeyi toplu sözleşmeye çevirmek için…
  Belediyelerde grev hazırlıkları...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Tersanelerdeki işçi ölümlerine karşı mücadelenin durumu ve görevler
  Mamak Kültür-Sanat Festivali’nin 5. yılında bütünlüklü ve güçlü bir politik faaliyet…
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  Milletin parası...
Yüksel Akkaya
  Pakistan diktatörü general Pervez Müşerref çukura sürüldü
  Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi tamamlandı...
  Doğu Avrupa’ya “füze kalkanı” yeni savaşlara davetiye çıkarıyor!
  Dünyadan…
  Diyet öyküleri / 2...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu

45. Ulusal 18. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri sona erdi. Ulusalcı yaftasıyla ortalarda dolaşan belediye başkanı ve şürekası, Ergenekon operasyonun basıncı altında, başta cumhurbaşkanı olmak üzere dinci partinin tüm önemli aktörlerini bu yılki şenliklere davet etti.

Sermaye devleti bu yılki etkinliklere yönelik ilerici ve devrimci etkiyi sınırlamak için büyük bir çaba gösterdi. Son yıllarda Hacıbektaş Şenlikleri’ne ilişkin devrimci propaganda-ajitasyon faaliyetinin asgariye çekilmiş olması bunu kolaylaştırdı. Geçtiğimiz yıl hiçbir devrimci siyasal yapı şenliklere herhangi bir politik müdahalede bulunmadı. Bu yıl ise, Devrimci Demokrasi stant açmakla sınırlı bir müdahalede bulundu. Sadece komünistler, şenlikler öncesi başlattıkları çalışma ile tüm süreçlere müdahale ettiler.

Devlet Aleviciliği beklemediği bir tepkiyle karşılaştı

Devlet Aleviciliği’nin kökleşmesi için çaba gösterenler, son yıllarda önemli bir mesafe aldılar. Daha önce şenlik programı Alevi örgütleriyle birlikte planlanıyordu. Son yerel seçimlerde belediye başkanı seçilen emekli general ve ekibi ise, Alevi örgütleriyle yan yana gelmekten özenle kaçındı. “Hacıbektaş Hacıbektaşlılar’ındır” anlayışı ile gerici tutumunu haklı çıkarmaya çalıştı.

Törenin ilk günü tüm devlet yetkilileri alanda bulunan Alevi emekçileri tarafından yuhalandı. Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Salmanpakoğlu, Hacıbektaş Kaymakamı, Nevşehir Valisi, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay kürsüden konuşurken Alevi emekçilerinin sert tepkisiyle karşılaştılar. Alanda bulunan yaklaşık 5 bin kişinin önemli bir kısmı devlet erkânını protesto etti.

Abdullah Gül konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıktığında, Alevi emekçilerinin, Pir Sultan Abdal örgütleri ile komünistlerin çağrısına uyarak alanı terketmeleri, devlet Alevicileri üzerinde soğuk duş etkisi yaptı. Hızırlar’ı Alevi emekçilerine dost olarak sunma anlayışı, alanı terketme eylemi ile büyük bir darbe aldı.

BDSP’nin de içinde yer aldığı ve Pir Sultan örgütlerinin katıldığı eylemde, Hacıbektaş Gençlik Platformu’nun ana gövdesi de yer aldı. Yaklaşık 500 kişi yürüyüş kolu oluşturarak alana doğru yürümeye başladı. Yürüyüş boyunca Alevi inancının ifadesi olan şiarlarla birlikte, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Sivas’ın hesabı sorulacak!”, “Sivas’ın katili sermaye devleti!”, “Kurtuluş devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!” şiarları coşkuyla atıldı.

Aynı coşku ve kararlılık alanda da devam ettirildi. BDSP çalışanlarının katilleri yalanlarıyla alanda baş başa bırakma çağrısı, Alevi işçi ve emekçileri üzerinde etkili oldu. Pir Sultan genel merkez yöneticilerinin ayak sürümesine karşın, komünistlerin çağrısı karşılığını buldu. Alanda bulunan, AKP’nin çevre illerden getirdiği birkaç yüz kişinin dışındaki tüm kitle alanı terketti. Geride kolluk güçleri ve AKP’nin ilçe dışından getirdiği unsurlar kaldı.

Alevi örgütlerinin tutumları

Hacıbektaş Şenlikleri’ne yönelik alternatif bir çalışma yürütülmesi konusunda, 2005’den bu yana Alevi örgütleri çeşitli platformlarda düşüncelerini dile getirip kararlar alsalar da, bunun gereklerini yerine getirmeyerek büyük bir politik ciddiyetsizlik sergilediler. Bu durum Hacıbektaş’ta yapılan tüm toplantılarda BDSP tarafından açıkça dile getirildi.

Bu kez Pir Sultan Abdal örgütleri alana müdahale konusunda, komünistlerin çok önceden başlattıkları çalışmanın da etkisiyle, olumlu bir tutum almak zorunda kaldılar. Güçlerini alana müdahale eylemine katmak için çalışma yürüttüler.

Hacıbektaş Veli Kültür Dernekleri’ne bağlı örgütler ise, politik eylemli müdahaleden uzak durdular. Kendilerini sadece yapacakları alternatif Cem’le sınırladılar. Oysa alana yönelik müdahalenin içinde olsalardı, protesto eylemi çok daha güçlenecek ve devlet Aleviciliği’ne daha güçlü bir darbe vurmanın önü açılacaktı.

Protesto eylemi sonrasında Hacıbektaş Süha Düğün Salonu’nda bir toplantı yapıldı. Tüm konuşmacılar, belediye eliyle Alevi kültürüne yönelik bir linç kampanyası sürdürüldüğünün, belediye başkanının dinci gazete Zaman’a yaptığı açıklamayla ilerici ve devrimcileri hedef gösterdiğinin altını çizdiler.

Konuşmak için sıraya giren örgüt temsilcileri, Hacıbektaş Şenlikleri’ne yönelik çalışmayı haftalar öncesi başlatan BDSP’nin konuşma talebini ise geri çevirdiler. Bu tutum Alevi orta sınıflarının ve burjuvazisinin sınıfsal tutumunun ifadesiydi. Yapılan bu toplantı, Alevi örgütlerinin Alevi orta sınıflarını ve burjuvazisinin sözcüsü olduğunu bir kez daha gösterdi.

Devrimci, ilerici siyasal yapıların durumu

Hacıbektaş Şenlikleri öncesi ve sırasında sosyal reformist ve devrimci-demokrat yapıların herhangi bir politik müdahalesi olmadı. Bunun tek istisnası Devrimci Demokrasi gazetesinin tanıtım standı açmasıydı.

Önceki yıllarda ÖDP, DTP, EMEP vb. reformist yapılar, şenliklere kendi cephelerinden müdahalelerde bulunurlar, stantlarını açarlardı. Bildiri vb. propaganda-ajitasyon araçlarını kullanırlardı. Son üç yıldır giderek zayıflayan müdahaleye bu yıl hiç rastlanmadı. Bu durum, reformist ve devrimci demokrat güçlerin politik planda iddiasızlaşmalarından bağımsız değil.

Komünistlerin müdahalesi...

Komünistler şenliklerden on gün önce tüm ilerici ve devrimci yapıları ve Alevi örgütlerini şenliklere yönelik müdahaleyi tartışmak üzere toplantıya çağırdı. Çağrıda şunlar söylendi:

“... Devlet Aleviciliği, 12 Eylül askeri faşist darbesinden sonra, özellikle de son beş yılda önemli kazanımlar elde etti. Bu sayede Aleviler’in önemli bir inanç merkezi olan Serçeşme’de kutlanan şenliklere son beş yıldır damgasını vurabiliyor. Hızır Paşalar’ın temsilcileri, şenlikler üzerinde ideolojik, politik ve kültürel hegemonyalarını kurmak, mazlumun zalimi savunduğu bir ortamı yaratmak için seferberlik halinde çalışıyorlar.

Aleviler tarih boyunca farklı bir inanç grubu olmaları nedeniyle ezildiler, horlandılar, katliamlara maruz kaldılar. Aleviler’de bir tarih bilinci yaratmak, tarih boyunca çektiklerini nedenleriyle birlikte ortaya koymak, Pir Sultanlar’da, Baba İshaklar’da, Seyit Rızalar’da ve nice şehitte ifadesini bulan direnişçi tarihsel kimliklerini ortaya çıkarmak, ezilen bir kesim olarak taleplerini demokratik hak ve özgürlüklerin parçası olarak ele almak acil bir ihtiyaçtır.

İlerici Alevi örgütlerinin sorunları bu çerçevede dillendirmeleri, belli bir pratik çaba içinde olmaları anlamlı ve önemlidir. Ancak bu örgütlerin, son 2 Temmuz eylemlerinde olduğu gibi, Maraş, Sivas vb. katliamlardaki rolüyle tarihsel hafızada yerini alan CHP vb. burjuva partileriyle birlikte iş yapmaktan vazgeçmeleri tarihsel sorumluluklarının bir gereğidir.

İlerici Alevi örgütleri ve devrimci anlayışlar yıllardır, Hızır Paşalar’ın denetiminin dışında alternatif Hacıbektaş Şenlikleri’nin örgütlenmesinin öneminden bahsediyorlar. Bu önemli bir saptamadır. Ama önemli olan saptamak değil, bu konuda iradi bir tutum ortaya koymaktır.

Bu açıdan dört yıllık pratiğimize bakıldığında, sergilenen çabanın zayıf olduğu görülecektir. Hacıbektaş şenliklerine devlet Aleviciliğinin, Hızır Paşalar’ın damgasını vurmasını engellemeye yönelik alternatif bir pratiği örgütleyemediğimiz açıktır. Bu nedenle 45. Ulusal 18. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür Sanat Etkinlikleri’ne yönelik devrimci müdahale sorumluluğunu omuzlama görevi önümüzde duruyor. Hacıbektaş Şenlikleri Hızır Paşalar’a terk edilemez anlayışını ete-kemiğe büründürmek için görev başına!”

Henüz bilgisine sahip olamadığımız “nedenler”den dolayı toplantıya, çağrı yapılan örgütlerden katılım olmadı. Sadece Hacıbektaş ilçesinin yerel dinamiklerinden az sayıda kişi katıldı. Hacıbektaş yerel gazetesi etrafında odaklaşmış olan ÖDP’lilerin, toplantı çağrısının yapıldığı gün ve saatte yerel seçimlere ilişkin bir toplantı düzenlemeleri, katılımı zayıflatan etkenlerden biriydi.

Komünistler, hem yaptıkları çağrıyı Hacıbektaş yereline maletmek, hem de çağrı karşısında ortaya konulan tutumu teşhir etmek için kesintisiz bir çalışma yürüttüler.

Şenliklere yönelik olarak hazırlanan bildirinin yaygın dağıtımı ve Kızıl Bayrak’ın propaganda-ajitasyon konuşmaları eşliğinde satışı gerçekleştirildi. Aynı zamanda tanıtım standı açılarak, şenliğe katılan işçi ve emekçilerin komünist yayınlarla buluşması sağlandı.

Komünistler, şenlik öncesi ve sırasında anlamlı bir devrimci müdahalede bulundular. Atatürk posterleri taşıyan kitlenin bile alanın boşaltılması eylemi sırasında devrimci şiarlar atan komünistlere eşlik etmesi, Hacıbektaş Şenlikleri’ne damgasını vuran devlet Aleviciliği cephesinde açılan önemli bir gediğin ifadesiydi. Alanı terketme eylemi sırasında kitlenin duyarlılık alanlarını hesaba katan şiarların öne çıkarılması, eyleme katılan kitlenin tüm şiarları sahiplenmesinin önünü açtı.

Protesto eylemi sonrasında BDSP pankartının bulunduğu kitap standına gelen belediye başkanının, gerçekleşen eylemi “Kızıl Bayrakçılar”a maleden bir konuşma yapma ihtiyacı hissetmesi, BDSP’nin şenliklere yönelik politik müdahalesinin dosta ve düşmana gerekli mesajı verdiğinin açık göstergesiydi.

Yapılan politik müdahale ile asgari bir başarı elde edilmiştir. Önümüzdeki yıl yapılacak etkinliğin doğrudan tarafı olacak bir çalışmayı devrimci hareketin sahiplenmesi için gerekli çabayı sergilemeliyiz. Onbinlerce işçi ve emekçinin katıldığı şenliklerin daha etkin bir politik müdahaleye konu edilmesi görevini layıkıyla yerine getirebilmek için daha yoğun bir çaba harcamalıyız.

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu / Hacıbektaş


Alışveriş- eğlence-oyun-spor merkezleri…

Tüketim kültürü ya da kültürün tüketilmesi!

Sayıları onbinlerle ifade edilen kalabalıklar Bakırköy’de, Taksim’de, Ulus’ta ve daha onlarca merkezde amaçsız bir şekilde tüketim çılgınlığının peşinde koşuyor. Ankara’da bulunan ve Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezleri arasında yer alan Akköprü Ankamall’u hafta içi ve hafta sonu ziyaret eden tüketici sayısı dudak uçuklatan cinsten. Hafta içinde 45 ile 50 bin, hafta sonlarında ise 75 bin ile 100 bin kişinin alışveriş yaptığı bu devasa alışveriş merkezini, özel günlerde 120 ile 140 bin kişi ziyaret ediyor. Üst gelir grubunun ilgi gösterdiği Armada Alışveriş Merkezi’ni ise hafta sonu ziyaret edenlerin sayısı 40 bine çıkıyor. Toplam 40 bin metrekare kapalı alana sahip olan Çayyolu Arkadium’a gelenlerin sayısı da 65 bini geçiyor.

İstanbul’da küçüklü büyüklü 57, Ankara’da 17, İzmir’de 12, Bursa’da 7 alışveriş merkezi var. Türkiye’deki 81 ilin 34’ü alışveriş merkezine sahip. Anadolu’da değişik şehirlerde alışveriş merkezi yapımı için 75’e yakın proje bulunduğu, sadece bu yıl yeni alışveriş merkezleri yapımı için 15 milyar dolar yatırım yapılacağı belirtiliyor. Bu alışveriş merkezlerinde giyim, kozmetik, değerli eşya mağazalarının yanısıra sinema salonları, bowling, buz pateni gibi spor merkezleri, yemek firmaları ve çeşitli gıda tekellerine ait marketler bulunuyor. Deyim yerindeyse tüketim adına her şeyi buralarda bulabiliriz. Süslü vitrinlerde ve tezgahlarda albenisi üst seviyede olan ürünler tüketicinin beğenisine sunuluyor. Son derece ferah ve iç açıcı bir şekilde yapılan bu merkezlerin insanlara her türlü dertlerini unutturma üzerinden bir kurgusu var. İçerde sürekli hafif ve rahatlatıcı müzikler çalınır. Kısacası insanların tüketmesi için en uygun şartlar hazırlanmıştır.

Buralarda göze çarpan bir diğer önemli husus ise, tüketimin yapısıdır. Her şey bireylerin şahsi tüketimi üzerinden kurgulanmıştır. Alışveriş çantalarından tutun da düzenlenen kampanyalara kadar bu böyledir. Kapitalist üretim ilişkilerindeki tüketimin bireysel yapısını buralarda rahatça görebiliriz. Bu bir zorunluluktan ziyade bireyci kültürü derinleştirmek için özel bir tercihtir.

İyi de bunun neresinde temelli bir sorun var diye sorulabilir. Kapitalist sistemdeki üretimin anarşist yapısı tehlikenin temelidir. Vitrinlerde satılan pahalı kürkler bir kaplan soyunun tüketilmesi pahasına yapılmaktadır. Kozmetik ürünlerinin imalatı esnasında havaya bırakılan gazlarla küresel ısınma her geçen gün daha fazla tehdit oluşturmaktadır. Geri dönüşüm tesisleri ve sistemlerinin maliyeti fazla olduğu için her yıl binlerce ağaç kağıt üretimi için katledilmektedir. Kaz Dağları sırf kâr hırsı için katledilmeye çalışılmaktadır. Daha ucuza mal edebilmek için sonucu tam olanak bilinmeyen bir şekilde bitkilerin genleriyle oynanmaktadır. Daha fazla güç ve kâr için sadece Irak’ta 1 milyonu aşkın insan katledilmiş durumdadır. Her türlü toplumsal ahlaki değer kâr için tüketim anlayışı içerisinde yok edilmekte, erozyona uğratılmaktadır. Sırf otel alanları açabilmek için ormanlar yakılmaktadır. Üretim tesislerine yapılmayan arıtma sistemleri yüzünden birçok nehir, göl ve deniz hızla kirletilmektedir. Tüketim kültürü ile insanlar aptallaştırılıp tembelleştirilmektedir. İş dönüşü yemek yapmaya üşenen birçok aile çoğu zaman kebapçılarda soluğu almaktadır. Yani hızlı bir tüketilme süreci yaşanmaktadır.

İşte o görkemli alışveriş ve eğlence merkezlerinin arkasında bu acı gerçek yatmaktadır. Tüketim anlayışı ile kurulan alışveriş merkezleri insanlığı kültürü ve ahlakı olarak tüketmektedir.

Kapitalist kültürün temeli, metaya dönüşebilecek her türlü değeri kâr temelinde üretip, tüketmesine dayalıdır. Bu üretim-tüketim süreci, kabaca bakıldığında, döngüsü olan bir zararsız süreç gibi anlaşılabilir. Ancak tüketimin kâr temelinde yapıldığı koşullarda tüketmeye başlanmış demektir. Kâr her türden değerin ve birikimin önüne alındığı zaman, o değer ve birikimlerin süreç içerisinde aşınarak yok olması sonucu kaçınılmazdır.

Bugün bu kaçınılmazı daha derinden yaşıyoruz. Farklı farklı kıyamet senoryalarının gün geçtikçe artarak karşımıza çıkması bunun göstergesidir. Evet insanlığın kıyametidir kapitalist sistem. Bu barbar sistem iki seçenek sunmaktadır. Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm.

Z. Yalçın