12 Haziran 2009
Sayı: SİKB 2009/22

  Kızıl Bayrak'tan
  Mücadele sertleşirken...
  “Ekonomik teşvik ve istihdam paketi”nin özü özeti
Kürt sorununun “çözüm”üne yönelik yeni ekonomi paketi...
Kent AŞ direnişi
İşçi ve emekçi hareketinden…
  Kapitalizmin krizine karşı 15-16 Haziran Direnişi'nden öğrenilmesi gerekenler
  Tersaneler cehennem,
işçiler köle kalmayacak!
AKP’nin sözde Alevi açılımı...
  Eğitimde fırsat eşitliğinden ve seçme özgürlüğünden bahsedenler sermayenin sözcüleridir...
  ÖSS mitinglerinden...
  Kapitalizm doğanın ve insanlığın geleceğini yok ediyor!
  Dünya Emekçi Kadınlar
Konferansı’na doğru
  Obama’nın Kahire vaazı…
  Pakistan’da iç savaşın perde arkası - Knut Mellenthin
  Taraf’ın Taraf’ı...
  Engin Çeber davası sürüyor...
  Bir kitap tanıtımı ve
yazarının okura çağrısı...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP’nin sözde Alevi açılımı...

Ertuğrul Günay’ın açıklaması
ve ortalığa saçılan gerçekler!

Başbakanlık Alevi Açılımı Koordinasyonu tarafından “Alevi Çalıştayı” düzenlendi. Alevi Çalıştayı’na 35 Alevi örgütü katıldı. Alevi örgütleri, Madımak Oteli’nin müze olması, Cemevleri ve kültür evlerinin yasal statüye kavuşturulması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Alevi köylerine cami yapılması politikalarından vazgeçilmesi, başta Hacı Bektaş Veli Dergahı olmak üzere “değerlerin” gerçek sahiplerine iade edilmesi konusunda ortaklaştılar.

Alevi Çalıştayı’nda gündeme gelen Hacıbektaş Müzesi’nin Alevi örgütlerine veya Hacıbektaş Belediyesi’ne verilmesi talebi karşısında Turizm ve Kültür Bakanı, Ertuğrul Günay ateş püskürdü. Yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“O zaman Mevlana Müzesi’ni de Mevlevilere terkedelim, Sümela’yı da Hıristiyanlara, Noel Baba’yı da Ortodokslara terk edelim... Biz laik bir devletiz, laik devlet olarak bütün bu eski mabetler, dergâhlar, ören yerlerini hepsinin hizmetini yapıyoruz. Mevlana, Hacı Bektaş, Hacı Bayram, Sümela, Ayasofya, Efes, Bergama gibi birbirinden değerli eserlerin hepsi bizim. Saçmalamasınlar... Bazıları, sürekli işi yokuşa sürme konusunda özel bir gayret gösteriyorlar. Biraz siyaset yapıyorlar.”

Aleviler mi işi yokuşa sürdü, yoksa sermaye devleti mi?

Ertuğrul Günay’ın özelde Sivas katliamında, genelde cumhuriyet tarihi boyunca yaşanan Aevi katliamlarını görmezden gelerek, Alevi emekçilerini, ‘işi yokuşa’ sürmekle suçlaması tam bir utanmazlık örneğidir. Öte yandan Aleviler ve inançlarına yönelik düşmanca yaklaşım ne Ertuğrul Günay’la, ne de AKP ile sınırlıdır. Ertuğrul Günay’ın yaptığı açıklama, özelde dinci partinin genelde sermaye devletinin alevi emekçilerinin talep ve istemlerine yönelik tutumunun açık ifadesidir.

Ertuğrul Günay yaptığı açıklama ile Osmanlı dönemi Alevi politikalarının tartışma götürmez bir mirasçısı olan sermaye devletinin dinsel gericiliğin arkasına gizlenerek oynadığı rolü bir kez daha gözler önüne serdi. Ertuğrul Günay’ın söyleminin aksine Alevi emekçilerinin istem ve talepleri karşısında,‘işi yokuşa’ süren hep sermaye devletiydi. Sermaye devletinin Alevi emekçilerine karşı uyguladığı inkar ve asimilasyon politikaları sadece Osmanlı İmparatorluğu’nca uygulanmadı. Cumhuriyet tarihi boyunca da devam etti. Sermaye devleti, Aleviler’in inançlarını unutmaları, Sünni inancı doğrultusunda yaşamaları için her türden baskı, şiddet ve katliam yöntemlerini kullandı.

Devletin kendi Alevisi’ni yaratma girişimleri ne AKP ile, ne de Ertuğrul Günay ile başladı. Aleviler bu girişimlerle tarihleri boyunca hep yüz yüze kaldı. Sünnileşerek sistem içinde erime politikası hala da sürmektedir. Bundan dolayı da Aleviler hiçbir zaman devletle barışık olmadılar.

Özelde AKP, genelde sermaye devleti
kendi Alevi’sini yaratmanın peşinde!

Ertuğrul Günay Alevi örgütlerine ‘saçmalamasınlar’ diyerek, AKP ve devletin “Alevi açılımı” konusundaki samimiyetsizliğini açık hale getirdi. Ertuğrul Günay’ın açıklaması ile AKP’nin gündeme getirdiği ‘alevi açılımı’nın boş bir söz kalıbı olduğu da tescil edilmiştir.

Ne Ertuğrul Günay’ın ne de AKP de Alevi emekçilerinin demokratik istemlerine yanıt vermek gibi bir hedefi bulunmaktadır. AKP’nin asıl hedefi, Alevi inancını İslam inancı içine çekerek devlet denetimi altına almak, bu sayede de Alevi emekçilerini çok daha rahat kontrol etmektir. Alevi açılımının esas sahibi sermaye devletidir. Amaç ise Aleviler’i ve Aleviliği devlet denetimi altına almaktır.

Sermaye düzeni, sünni inancına mensup işçi ve emekçileri baskı ve denetim altında tutmak için dinden nasıl yararlanıyorsa, bu kez de Alevi inancını kullanarak, Alevi işçi ve emekçilerini ehlileştirmeyi hedefliyor. Aleviler’i denetim altına almanın önemli basamaklarından biri, Alevi emekçilerinin inancının Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gerici duvarları arasına hapsedilmesidir. Bu nedenle Aleviler’in mutlaka devlette temsil edilmesi hedefleniyor. Başbakanlığa bağlı, genel müdürlük statüsünde bir “Alevi kurumu” oluşturulması planlanıyor. Dede ve zakirlerin sesinin kısılması için maaşlı birer devlet memuru olmaları amaçlanıyor. Bu plan başarılı olursa Alevilik de tıpkı diğer dinsel inançlar gibi sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılacaktır.

Sermaye devleti kendine uygun bir Aleviliği egemen hale getirmeyi ve bunu Alevi emekçi yığınlarını denetim altında tutmanın etkili bir aracı olarak kullanmayı arzu etmektedir. Onyıllardır sermaye devletinin baskı ve zorbalığıyla yapılmak istenen şey bu kez AKP eliyle, para ve rüşvet ve devlet katında makam-mevki dağıtılarak hayata geçirilmek isteniyor.

Günay’ın hırçınlığı, AKP ve sermaye devletinin
hırçınlığının ifadesidir!

Aleviler her dönemde yozlaştırma, çarpıtılma, değiştirilme politikalarının hedefinde oldular. Sermaye iktidarı asimilasyon politikasında başarılı olamadıkça şiddet ve katliam politikalarına yöneldi. AKP’nin Alevi emekçilerinin taleplerini karşılamaya hiç mi hiç niyeti olmadığı tüm açıklığı ile ortaya çıktı. Bu yönüyle Ertuğrul Günay’ın son açıklaması bireysel bir çıkışın ifadesi olarak algılanmamalıdır.

Ertuğrul Günay’ın sözlerine yansıyan Alevi örgütlerine ve emekçilerine duyulan tepki, Alevileri hizaya sokmaya yönelik, AKP eliyle yürütülen devlet politikasının istenen düzeyde sonuç vermemesinden duyulan, sermaye iktidarının kolektif rahatsızlığının ve hırçınlığının ifadesidir. Ertuğrul Günay’ın açıklaması, aynı zamanda sermaye iktidarının Kürt sorunu ve Alevi sorunu konusunda elindeki en önemli aracı olan AKP’nin iflasının tescilinin yeni bir örneğidir.

Alevi burjuvazisi, Alevi inancının dinsel gericiliğin bir aracı olarak kullanılması için çabalıyor. Bu yolla, Alevi işçi ve emekçileri daha güçlü bağlarla düzene bağlamak istiyor. AKP’ye uyacak bir Alevilik yaratma gayretleri içinde olan işbirlikçi Alevi örgütleri ve bireyleri, AKP’nin Alevi iftarlarında boy göstermektedir. AKP’nin kararı ve el altında sağladığı destekle, Alevi emekçileri içinde faaliyet yürütmektedir.

Alevi emekçileri Ertuğrul Günay’ın yaptığı açıklamanın bireysel bir görüş olmadığını, sermaye devletinin anlayışının ifadesi olduğunu bir an olsun unutmamalıdırlar. Özelde dinci partiye, genelde sermaye devletine uyacak bir alevilik anlayışı arayışı hep sürecektir. Alevi emekçileri bireysel ekonomik çıkarlar peşinden koşan işbirlikçilerin, dinci partinin politikalarını meşrulaştıran, pazarlayan Hızır paşaların oyunlarına gelmemelidir. Tutulacak yol adı mücadeleyle direnişle özdeşleşmiş Pir Sultanlar’ın yoludur. Tüm ezilenlerin olduğu gibi alevi emekçilerinin taleplerinin gerçek anlamda karşılanacağı sosyalizm için mücadele alevi emekçilerin sorunlarının biricik çözüm anahtarıdır.