12 Haziran 2009
Sayı: SİKB 2009/22

  Kızıl Bayrak'tan
  Mücadele sertleşirken...
  “Ekonomik teşvik ve istihdam paketi”nin özü özeti
Kürt sorununun “çözüm”üne yönelik yeni ekonomi paketi...
Kent AŞ direnişi
İşçi ve emekçi hareketinden…
  Kapitalizmin krizine karşı 15-16 Haziran Direnişi'nden öğrenilmesi gerekenler
  Tersaneler cehennem,
işçiler köle kalmayacak!
AKP’nin sözde Alevi açılımı...
  Eğitimde fırsat eşitliğinden ve seçme özgürlüğünden bahsedenler sermayenin sözcüleridir...
  ÖSS mitinglerinden...
  Kapitalizm doğanın ve insanlığın geleceğini yok ediyor!
  Dünya Emekçi Kadınlar
Konferansı’na doğru
  Obama’nın Kahire vaazı…
  Pakistan’da iç savaşın perde arkası - Knut Mellenthin
  Taraf’ın Taraf’ı...
  Engin Çeber davası sürüyor...
  Bir kitap tanıtımı ve
yazarının okura çağrısı...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Engin Çeber davası sürüyor...

İstinye Şehit Muhsin Bodur Polis Merkezi ve Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence sonucu katledilen Engin Çeber’in davası, Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 8 Haziran günü görüldü. 

Engin Çeber davasının Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşması, duruşma salonunun daha büyük olması nedeniyle 34. Asliye Ceza Mahkemesi salonunda görüldü. Duruşmada tutuklu cezaevi müdürü Fuat Karaosmanoğlu’nun da aralarında bulunduğu 6’sı tutuklu, 16 tutuksuz sanık ile Çeber ailesi ve avukatları hazır bulundu.

Duruşmaya getirilen ve Çeber ile aynı dönemde cezaevinde bulunan Şükrü Zeren tanık olarak dinlendi. Önce cezaevine gelen müfettişlere ifade verdiğini belirterek, güvenlik gerekçesiyle ifadesini tekrarlamak istemediğini söyleyen Zeren, daha sonra Çeber’in koğuşa geldiğinde vücudunda morluklar olduğunu ve şiddete maruz kaldığını aktardı. Zeren, Çeber’in özellikle sabah ve akşam sayımlarında ayağa kalkmayı reddettiğini ve bu nedenle baskı gördüğünü anlattı. 7 Ekim günü ise aynı şekilde sabah sayımında ayağa kalmak istemediği için Çeber’in gardiyanlar tarafından dövüldüğünü öne süren Zeren, bu sırada kendilerinin yukarı çıkarıldığını, daha sonra aşağı indiklerinde Çeber’in yerde yattığını gördüklerini ve ikinci müdür Fuat Karaosmanoğlu’nun kapıda kendilerine, “Bu şekilde davranırsanız, böyle cezalandırılırsınız” dediğini belirtti.  

Bu arada, duruşmada sanık avukatları tutukluların tahliyesini isteyince Engin Çeber’in babası Ali Tekin, “Bu çocuğu uzaydan gelen biri mi öldürdü” diyerek tepki gösterdi. Abla Şerife Çeber ise “Siz tahliye istiyorsunuz, ben de kardeşimi istiyorum. Toprağın altından onu bana getirebilir misiniz” şeklinde tepki gösterdi.  

Çeber’in avukatı Taylan Tanay, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Adil Serdar Saçan’ın tanık olarak duruşmaya çağrılmasını talep etti.

Mahkeme heyeti Engin Çeber’in gözaltında tutulduğu karakolda ve Metris Cezaevi’ndeki güvenlik kamerası görüntülerinden oluşan CD ve DVD’lerin çözümü için bilirkişilere ek süre verilmesine, duruşmaya gelmeyen sanıkların bir sonraki celseye getirilmesine, Şişli Etfal Hastanesi’nde görevli doktor Hanife Akınoğlu’nun da tanık sıfatı ile mahkemeye getirilmesine, Çeber’in avukatları tarafından mahkemeye getirilmesi istenen ve Engin Çeber’e işkence yapılırken kullanılınan cezaevindeki kapı demirinin mahkeme salonuna getirilmemesi yönünde karar verdi.

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Tuncay Özkan ve Adil Serdar Saçan’ın daha önce basında yer alan, “Bizim yan koğuşumuzdaydı. Döve döve öldürdüler” şeklindeki açıklamaları nedeniyle, Mahkeme, Özkan ve Saçan’ın Çeber ile aynı tarihlerde Metris Cezaevi’nde olup olmadıklarının araştırılması ve cezaevinde hangi koğuşta kaldıklarının öğrenilmesi için, cezaevine yazı yazılmasına karar verdi.

Mahkeme aynı zamanda, Metris Cezaevinde Çeber ile aynı koğuşta kalan tanıklar ile İstinye Devlet Hastanesi’nde Engin Çeber’e ilk raporu veren doktorun mahkemeye getirilmesine, İstanbul Barosu avukatlarından Ömer Kavilli’nin hazırladığı raporun incelenerek Kavilli’nin tanık olarak dinlenmesine, bilirkişi raporu mahkemeye ulaşmadan haberini yapan televizyon kanalları hakkında Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’na ihbarda bulunulmasına karar verdi. 

Öte yandan Engin Çeber’in yer aldığı görüntülerin dudak okuma raporunu yayınlayan basın yayın kuruluşları hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar veren mahkeme heyeti, 6 tutuklu sanığın tutukluluk hallerinin devamına karar vererek, duruşmayı 22 Temmuz 2009 tarihine erteledi.

Duruşma sonunda konuşan Avukat Taylan Tanay, sahte bilirkişi raporu hazırlanmak istendiğini, bilirkişinin bu raporları yanlış şekilde hazırlayarak bazı TV kanallarına sattığını iddia etti ve konu ile ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Tanay ayrıca sanıkların yüksek güvenlikli bir cezaevinde tutulması gerektiğini ancak bunların halen Paşakapısı Cezaevi’nde tutulduğunu aktardı. Mahkemenin bu yönlü taleplerini reddettiğini söyleyen Avukat Tanay, uygulamanın ayrıcalıklı bir uygulama olduğunu belirtti.

Engin Çeber davası da, bu ülke de gerçekleştirilen katliamlar sonrası devam eden dava süreçlerine benzemektedir. Gazi Mahallesi’nde gerçekleştirilen katliam davası buna örnektir. Yine güncel olan bir başka örnek, Baran Tursun davasıdır. Umut Kitabevi’nin bombalanması sonrası açılan dava ve Hrant Dink davası da böyledir. Tıpkı 19-22 Aralık katliamlarının ve 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın davası gibi…

Bu katliamlar burjuva hukukuna göre yargılandığı içindir ki bu davalar sonuçsuz kalmaktadır. Böylesine davalar gündemden düşünceye kadar mahkeme salonlarına hapsedilir, bazen o ilden o ile sürülür, arkasından da katillerin ödüllendirildiği “cezalar!” verilir.

Böylesine davaları gündemde tutacak olan sınıf ve kitle hareketinin gelişmesi olacaktır. Hukuk terörüne dönüşen devlet terörünün önüne geçilmesi de bu sayede mümkün olacaktır. Bu olmadığı koşullarda burjuva “hukuk devleti”nin “adil yargılama”sı, yaşanmakta olduğu gibi, onlarca çocuğa sadece taş attıkları için verilen onlarca yıllık hapis cezalarıyla tecelli edecektir.

 

Çeber’in katledilişi kameralarda

Çeber’in işkence ile katledilişine dair güvenlik kamerası görüntüleri dava dosyasına eklendi. Görüntülerde gardiyanların ellerinde sopalarla Çeber’in hücresine girişleri ve ardından Çeber’in baygın halde revire götürülüşü görülüyor.

Engin Çeber tutuklanarak götürüldüğü Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence nedeniyle hayatını kaybetmişti. Katledilişinin ardından devlet önce bildik manevralarla olayın üstünü örtmeye çalışmış, cinayetin aleniliği nedeniyle üzerinin örtülemeyeceği anlaşıldığında ise dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin özür dileyerek suçluların bulunacağını ilan etmişti. Ancak henüz özrün üzerinden bir hafta bile geçmeden kurumlar suçu birbirine atarak kendilerini temize çıkarmaya çabalamışlar, katilama katılan infaz koruma memurları ise farklı cezaevlerine dağıtılmaya başlanmıştı.

Çeber’in işkence sonucu katledildiğine dair pek çok kurum tarafından rapor verilmesine rağmen davalarda da bir türlü istenen sonuçlar elde edilemedi. Ancak son olarak mahkemeye sunulan güvenlik kameraları görüntüleri katliamı hiçbir şüpheye imkan vermeyecek şekilde gözle rönüne serdi.

Metris Cezaevi’nde, Çeber’in hücresinin bulunduğu koridorda çekim yapan kameranın görüntülerinde infaz koruma memurlarının pek çok kez sopalarla hücreye girdikleri ve bir süre sonra çıktıkları görülüyor.

Çeber’in katledildiği 7 Ekim 2008 tarihine ait görüntülerde ise yine bir saldırının ardından Çeber’in baygın biçimde koridora çıkarıldığı görülüyor. Herhangi bir görevli tarafından değil aynı hücrede kaldığı arkadaşları tarafından taşınan Çeber’in revire götürürken sedye dahi bulunmaması dikkat çekiyor.

Çeber’in hastaneye sevk edilmeden önce bir süre yerde bekletildiği de Cezaevinden yansıyan görüntüler arasında...

Engin Çeber davasının bir sonraki duruşması 8 Haziran Pazartesi günü Bakırköy Adliyesi’nde görülecek.