<

03 Eylül 2010
Sayı: SİKB 2010/36

 Kızıl Bayrak'tan
Referandum sonrası yeni dönem…
Referandum aldatmacası sona erdi, sınıf mücadelesi sürüyor!
Baskı ve tehditlere rağmen Kürdistan’da boykot kazandı
HPG gerillalarının katledilmesi protesto edildi
Anadilde eğitim için
kampanya
Şerzan Kurt cinayetinde
polisten sahte tutanak
KPSS rezaletinin
faturası emekçiye kesildi!
UPS direnişinin kazanması için
UPS direnişi dayarnışma ile büyüyor...
İşçi ve emekçi hareketinden...
Tuzla’da umutları dirilten direniş: BETESAN
Zorlu mücadele süreci ve görevler
MİB’den MESS önünde
TİS eylemi!
İş kazaları ve
cinayetleri durmuyor
Kapitalizm geleceksizlik üretiyor
Filistin-İsrail temsilcileri doğrudan görüşmelere başladı
Fransa’da işçi ve emekçiler ayakta.
Foxconn patronu konuştu:İnsan öğüten fabrikalarda “insan sevgisi”!
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri
Köln’de 12 Eylül sempozyumu ve
Yılmaz Güney anması
Kadın sözkonusu olunca sermaye devleti 3 maymunu oynuyor
Referandum sonuçları
üzerine…-M. Can Yüce
Tutsak BDSP’lilerden mektup.
Tekirdağ F Tipi’nde
hak ihlalleri sürüyor
Allianoi: Bir varmış, bir yokmuş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Fransa’da işçi ve emekçiler ayakta...

Neoliberal saldırıya karşı
kitlesel-militan genel grev!

Kapitalizmin küresel krizinin faturasını işçi sınıfıyla emekçilerin sırtına yıkmaya çalışan gerici Nicolas Sarkozy yönetimi, kitlesel militan direnişle karşılaştı. Son aylarda iki genel grev ve çok sayıda kitlesel yürüyüşe sahne olan Fransa’da, tekelci sermayenin arsız temsilcisi Sarkozy yönetiminin işi giderek zorlaşıyor.

Irkçı politikalar eşliğinde pervasız saldırılar…

Kapitalizmin küresel krizinin çöküşe sürüklediği şirketleri kurtarmak için milyarca avro harcayan Sarkozy yönetimi, son aylarda bu kabarık faturayı işçi sınıfı ile emekçilere ödetmek için çaba harcıyor. Üç yılda 100 milyar dolar “tasarruf” elde etmeyi hedefleyen Fransız sermaye iktidarı, işçi ve emekçilerin bu kapsamlı saldırıya karşı tepkisini saptırmak amacıyla, ırkçılığa sarıldı. Başta Romanlar olmak üzere göçmen işçi ve emekçileri “günah keçisi” ilan eden Sarkozy yönetimi, Naziler’in zihniyetini hortlatma eğiliminde olduğunu gösterdi.

Doğu Avrupa kökenli Romanlar’ı sınırdışı ederek işe başlayan gerici rejim, işçi ve emekçilerin haziran ayında gerçekleştirdiği genel grevle ivme kazanan kitle hareketini baltalama telaşına düştü. Ancak ırkçı politikalarla sınıfın birliğini dinamitlemeye heveslenen Sarkozy yönetimi, baltayı taşa vurmuş görünüyor. Zira yaygın bir şekilde gerçekleştirilen ırkçılık karşıtı gösterilerin hemen ardından ilan edilen yeni genel grev, Sarkozy yönetiminin kirli planının hedefe ulaşma olanağından yoksun olduğunu gözler önüne serdi.

İşsizliğin, yoksulluğun, sefilliğin ve her tür yozlaşmanın nedeni kapitalizmin yapısal hastalıkları olduğu halde, bu musibetlerin kurbanı olan göçmen emekçileri bundan sorumlu tutmak, sermaye egemenliğinin barbarlıkta sınır tanımadığını kanıtıdır. Bu hamle ile bir taşla iki kuş vurmayı hesaplayan Sarkozy yönetimi, hem sınıfın birliğini parçalamayı hem göçmen emekçilere günah keçisi yaftası asmayı hedefliyor. Bu plan, tekelci burjuvazi ile onun hizmetindeki devlet aygıtının, sömürü ve kölelik düzeninin bekası için, hiçbir barbarlıktan çekinmeyeceğini bir kez daha kanıtlamaktadır. Bu örnek, en gelişmiş kapitalist devletlerin bile ırkçı zihniyeti eksiksiz bir şekilde muhafaza ettiğini gözler önüne seriyor.

Milyonların genel grev ve direnişi…

Sermayenin neoliberal saldırılarına karşı kararlı bir direniş sergileyen Fransa işçi sınıfı, emekçileri ve gençliği son yıllarda defalarca genel greve çıkmıştır. Ülkenin dört bir yanını eylem alanlarına çeviren emekçiler, saldırıları sineye çekmeme konusunda kararlılık gösteriyorlar.

Geçen haziran ayında genel greve çıkan 2 milyonu aşkın işçi ve emekçi, ülkenin dört bir yanını eylem alanlarına çevirmişti. Buna karşın faturayı işçi sınıfıyla emekçilere ödetmekte ısrarlı olan rejim, “emeklilik reformu” adı altındaki saldırı paketini yeniden gündeme getirdi. 60 olan emeklilik yaşını 62’ye çıkarmayı planlayan Sarkozy yönetimi, üç yılda emekçilerin sırtından 100 milyar dolar sızdırmayı hedefliyor.

Emeklilik yaşının yükseltilmesini reddeden 3 milyona yakın işçi ve emekçi ise, bir kez daha genel greve çıktı. Kamu ve özel sektörde uygulanan genel grev sırasında ulaşım, eğitim, sağlık hizmetleri büyük oranda durdu; özel sektörde de pek çok alanda hizmet üretilmedi. Genel grevi gerçekleştiren sendikalar, hükümetin geri adım atmaması durumunda eylemlerine devam edeceklerini açıkladılar.

Genel greve çıkan milyonlarca işçi, emekçi ve genç, 200’ü aşkın kentte gösteri ve yürüyüş düzenledi. Emeklilik yaşının yükseltilmesi planının derhal geri alınmasını talep işçi ve emekçiler, saldırıyı geri püskürtme konusunda kararlı olduklarını ortaya koydular. Paris, Marsilya, Bordeaux gibi büyük kentelerdeki gösterilere yüz binler katılırken, toplam 2.7 milyon işçi, emekçi ve gencin sokaklara çıktığı bildirildi.

Genel grevin basıncı altında kalan rejimin şefleri, medyada boy göstererek “emeklilik reformu”nun neden gerekli, hatta zorunlu olduğunu içeren vaazlarda bulundular. Sarkozy dahil sermaye temsilcilerinin sergilediği tutum, kolayından geri adım atmayacaklarına işaret ediyor. Emeklilik yaşı yükseltilmezse, önümüzdeki 10 yıl içerisinde emeklilerin parasının ödenemeyeceği tehdidini savuran Çalışma Bakanı Eric Woerth, faturayı işçi ve emekçilere ödetme konusunda kararlı olduklarını ilan etti.

Sınıf çatışmaları, devrimci önderlik sorunu…

Görünen o ki, Fransız burjuvazisinin çıkarlarını korumakla mükellef olan Sarkozy yönetimi, kapitalizmin krizinin faturasını işçi ve emekçilere ödetme konusunda pervasızlıkta sınır tanımayacak. Öte yandan işçiler, emekçiler ve gençler de, sermayenin saldırılarına karşı direnme konusunda kararlılar…

Bu tablo, iki zıt dünyaya ait olan burjuvazi ile işçiler ve emekçiler arasındaki çatışmanın, önümüzdeki dönemde keskinleşme ihtimalinin yüksek olduğuna işaret ediyor. Zira sermaye iktidarı saldırmakta, işçi ve emekçiler ise bu saldırıya karşı direnmekte kararlılar.

Fransız işçi sınıfının, emekçilerinin, gençliğinin direniş konusundaki deneyim, birikim ve kararlılığı, Sarkozy yönetiminin kabusu olmaya aday. Yine de direnişin neoliberal saldırıyı püskürtebilmesi için kararlı, militan ve uzun soluklu olması şarttır. Bu noktada direnişin en temel zaafı, devrimci önderlikten yoksun olmasıdır. Gerçi “sol/sosyalist” parti ve örgütler işçi ve emekçilerin mücadelesine destek sunuyorlar, ancak söz konusu güçler, verili koşullarda işçi sınıfının devrimci önderlik ihtiyacını karşılama niteliğinden yoksunlar.

Hal böyleyken, sınıf hareketinin yükseliş eğiliminin devam etmesi ya var olanlardan birinin ileriye çıkması ya da yeni bir devrimci akımın boy vermesine zemin hazırlayabilir. Dünya proletaryasına Paris Komünü gibi şanlı bir deneyim armağan eden Fransız işçi sınıfı, devrimci önderliği ile buluştuğunda neoliberal saldırıyı püskürtmekle kalmayacak, sömürü ve kölelik düzeni kapitalizmle nihai hesaplaşmanın zeminini de döşemeye başlayacaktır.