Köln’de 12 Eylül sempozyumu ve Yılmaz Güney anması
Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATIK) tarafından, 12 Eylül Pazar günü Almanya’nın Köln şehrinde bir etkinlik gerçekleştirildi. “30. yılında 12 Eylül askeri faşist cuntasını lanetliyor, ölümünün 26. yılında Yılmaz Güney’i anıyoruz!’’ başlığıyla düzenlenen etkinlik, sempozyum ve anma olmak üzere iki bölümden oluştu.
Etkinlikte, ATİK adına açılış konuşması yapıldı. Konuşmayı, 12 Eylül konulu sinevizyon gösterimi izledi. Sinevizyonun hemen ardından “30. yılında nedenleri ve sonuçlarıyla 12 Eylül faşist cuntası!’’ ana başlığıyla sempozyuma geçildi.
ATIK Başkanı Musa Demir ‘12 Eylül ve göçmenler’ başlıklı sunumunda, darbeden sonra toplam 14 bin politik mültecinin Batı Avrupa’ya geldiğini belirtti. Demir, politik göçmenlerin yurtdışındaki politik faaliyete yaklaşımının da kusurlu olduğunu, onların emekçi kitlelerle kaynaşmada sorunlar yaşadıkları yönlü tespitlerde bulundu.
BDP Temsilcisi ise ‘12 Eylül ve Kürtler’ başlıklı sunumunda12 Eylül’ün Kürtler açısından sadece ideolojik-politik bir saldırı değil aynı zamanda bir fiziki imha süreci olduğunu dile getirdi.
Yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik ise 12 Eylül öncesi kadınların devrimci mücadelede aktif olarak yer aldığını fakat ne yazık ki karar verme süreçlerinde katılımlarının sınırlı olduğunu belirtti. 12 Eylül’de çok sayıda kadının da, devrimci mücadele içindeki eş ve akrabalarından dolayı baskıya uğradığını, gözaltına alınan çok sayıda kadının işkencede tecavüze uğradığını fakat gelişmemiş politik bilinç ve oturmamış kadın kimliğinden dolayı bununla hesaplaşılamadığını sözlerine ekledi.
Kızıl Bayrak Temsilcisi sempozyumda yaptığı ‘12 Eylül ve cezaevleri’ başlıklı sunumuna, 12 Eylül döneminde cezaevlerinde sergilenen direniş örnekleriyle başladı. 12 Eylül zindanlarında teslimiyetin ve direnişin yan yana olduğunu, o gün direnenlerin, -kusurları bir yana - daha sonra varlıklarını sürdürebildiklerini, o gün teslimiyeti seçenlerin ise yok olup gittiklerini dile getiren temsilci, bu bağlamda çeşitli direniş örnekleri verdi.
Kızıl Bayrak temsilcisi sunumunun son kısmını geleceğe ilişkin bazı siyasal tespitlere ayırarak şu görüşleri dile getirdi: “Yeni dönemin devrimciliği, sınıf devrimciliğidir artık. Yeni bir kalkışmaya işçi sınıfı öncülük edecektir. Bu perspektif ve bilinçle bizim işimiz gücümüz, ne yapıp edip bu sınıfı örgütlemek olmalıdır. Kürt sorunu, alevi sorunu vs. bütün sorunların çözümü işçi sınıfı mücadelesinin gelişmesine bağlıdır. Bunun en bariz örneği TEKEL direnişidir. İşçiler kardeş olmadan halklar kardeş olamaz. Tarihin tek devrimci sınıfı olan işçi sınıfını devrimcileştirme çabası olmadan devrim ve sosyalizm üzerine söylenen her şöz boş bir laftan ibarettir!’’
Araştırmacı-yazar Volkan Yaraşır ‘12 Eylül, işçi sınıfı ve sendikalar’ başlıklı sunumunda darbenin uluslararası gelişmelerle bağını kurdu. Bunun, kapitalizmin dünya çapında neoliberal politikalar çerçevesinde içerisine girdiği yeniden yapılanma çabasının ülkemizdeki yansıması olduğunu vurguladı. Dünyada aynı döneme denk gelen Vietnam savaşı, Avrupa’da, 68 hareketi ve yine Şili-Peru-Brezilya-Pakistan’da gerçekleşen askeri darbeler anlaşılmadan Türkiye’deki 12 Eylül darbesinin tam olarak anlaşılamayacağını belirten Yaraşır, kapitalizmin o dönemde krize bulduğu “çözüm”ün merkez ülkelerde neoliberal politikalar, periferide ise askeri-faşist diktatörlükler olduğunu söyledi.
Konuşmasının ilerleyen bölümlerinde ise 12 Eylül’ün Türkiye işçi sınıfı üzerinde yarattığı tahribata değinen yazar, bunu, sınıfın bilinç ve kimliğinin deforme edilmesi, sınıfın cemaatleştirilmesi ve sınıfın onurunun çiğnenmesi şeklinde özetledi.
Sempozyumun diğer konuşmacıları olan Prof. Cengiz Güleç (Ankara Alevi Enstitüsü Başkanı) “12 Eylül ve Aleviler” başlığıyla, Önder Çakar (senarist-film yapımcısı) ise “12 Eylül’ün kültür-sanat üzerindeki baskısı ve Yılmaz Güney” başlığıyla, Ercan Kanar (Avukat) ise “12 Eylül ve hukuk” başlıklı sunumlar gerçekleştirdiler.
Sempozyumun ardından etkinliğin ikinci bölümü olan Yılmaz Güney anmasına geçildi. Kültürel programından oluşan bu bölümde Pınar Sağ, Nurettin Rençber, Tiyatro Piya (Medine Akbaş), Grup Haykırış, sineviyzon ve halkoyunları sahne aldı. Salona 12 Eylül’deki uygulamaları yansıtan çeşitli fotoğraf ve bilgilerin yer aldığı ozalitler asılırken, çeşitli yapıların stand açtığı etkinlik gecenin geç saatlerine kadar devam etti.
Kızıl Bayrak / Köln
12 Eylül Berlin’de lanetlendi
BİR-KAR’ın da bileşeni olduğu “12 Eylül Askeri Faşist Darbesi Karşıtı Platform” (Bir-Kar/Berlin - Allmende - AGİF Berlin - ADHP - Mala Kurda - Sosyalist Gelecek Berlin - Kurdistan Solidaritätskomitee - Munzur İnisiyatifi Berlin - Emek ve Özgürlük Avrupa İnisiyatifi ve destekleyen Die Linke) 12 Eylül Pazar günü Almanya’nın Berlin şehrinde yaptığı yürüyüşle askeri faşist darbeyi lanetledi.
Eylem, Hermannplatz’da çalınan marşlar ve kısa konuşmalarla yürüyüşün neden yapıldığının çevrede bulunanlara duyurulmasıyla başladı. Ortak metnin okunmasının ardından atılan sloganlarla yürüyüş başladı. Türkiye’den 12 Eylül’le ilgili bir panel için Berlin’e gelen Teslim Töre ve Celalettin Can da yürüyüşe katılarak destek verdiler.
300’ün üzerinde kişinin katıldığı yürüyüş boyunca Türkçe, Kürtçe ve Almanca şarkı ve marşların söylendi, sloganlar atıldı. Yürüyüş boyunca 12 Eylül askeri faşist darbesini teşhir eden konuşmalar yapılarak metinler okundu. Bunlardan biri 68’ler Vakfı’nın Cumartesi günü Ankara’da yaptığı yürüyüşün ortak metninin okunması oldu. Bir diğeri ise Almanca olarak Kürdistan Solikomitee, Kürtçe olarak Mala Kurda, Türkçe olarak Bir-Kar adına yapılan konuşmalardı.
Miting alanına gelindiğinde gazeteci Nick Brauns Almanca olarak yaptığı konuşmayla 12 Eylül askeri faşist darbesinin tarihçesini özetleyerek, o süreçte Alman devletinin bu faşist darbeye nasıl destek verdiğini anlattı. Ardından AvEG-Kon temsilcisi 12 Eylül darbesini lanetledi.
Kızıl Bayrak / Berlin |