<

03 Eylül 2010
Sayı: SİKB 2010/36

 Kızıl Bayrak'tan
Referandum sonrası yeni dönem…
Referandum aldatmacası sona erdi, sınıf mücadelesi sürüyor!
Baskı ve tehditlere rağmen Kürdistan’da boykot kazandı
HPG gerillalarının katledilmesi protesto edildi
Anadilde eğitim için
kampanya
Şerzan Kurt cinayetinde
polisten sahte tutanak
KPSS rezaletinin
faturası emekçiye kesildi!
UPS direnişinin kazanması için
UPS direnişi dayarnışma ile büyüyor...
İşçi ve emekçi hareketinden...
Tuzla’da umutları dirilten direniş: BETESAN
Zorlu mücadele süreci ve görevler
MİB’den MESS önünde
TİS eylemi!
İş kazaları ve
cinayetleri durmuyor
Kapitalizm geleceksizlik üretiyor
Filistin-İsrail temsilcileri doğrudan görüşmelere başladı
Fransa’da işçi ve emekçiler ayakta
Foxconn patronu konuştu: İnsan öğüten fabrikalarda “insan sevgisi”!
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri
Köln’de 12 Eylül sempozyumu ve
Yılmaz Güney anması
Kadın sözkonusu olunca sermaye devleti 3 maymunu oynuyor
Referandum sonuçları
üzerine…-M. Can Yüce
Tutsak BDSP’lilerden mektup
Tekirdağ F Tipi’nde
hak ihlalleri sürüyor
Allianoi: Bir varmış, bir yokmuş
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tutsak BDSP’lilerden mektup...

“Mücadelenin gereklerini yerine getirmeye devam edeceğiz!”

25 Ağustos tarihinde Ankara’da gerçekleştirilen operasyonla gözaltına alınan ve 28 Ağustos günü çıkartıldıkları mahkemece tutuklanan sınıf devrimcileri, Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden sesleniyorlar...

 

Merhaba dostlar, yoldaşlar;

Günümüz sınıf ilişkileri ve çatışmaları, burjuvazi ile proletarya arasında ve onların tarafında saf tutanlar arasında amansız bir mücadeleyi gerektiriyor. Bu mücadele, düzen güçleri açısından baskı ve zor aygıtları kullanılarak sürdürülüyor. Biz sınıf devrimcileri açısından ise, bu mücadelede cezaevleri sık uğranılan, mücadelenin parçası haline gelen yerler olarak karşımıza çıkıyor.

Özellikle son bir yıldır Ankara’da sınıf devrimcilerine yönelik gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamalara bir yenisi daha eklendi. 25 Ağustos 2010 günü yedi sınıf devrimcisi gözaltına alındı. Ve dördümüz 28 Ağustos 2010 günü tutuklanarak Sincan F-1 No’lu cezaevine getirildik. Gerekçe olarak geleceksizliğe ve güvencesizliğe karşı 6-7-8 Ağustos’ta Mamak İşçi Kültür Evi tarafından gerçekleştirilen Mamak 7. Kültür Sanat Festivali gösterilmektedir. Festivaldeki stantlardan konuşmalara, Eksen Yayıncılık kitaplarından Kızıl Bayrak gazetesine ve İşçi Kültür Evi pankartlarına, koli taşımaktan Kültür Evi’nin adresini tarif etmeye kadar birçok ‘suç’ unsuru tutuklanmamıza delil olarak gösterilmektedir. Bunlar, ancak korkunun ve burjuva hukukunun ifadesi olabilir.

25 Ağustos 2010 günü gerçekleştirilen gözaltılar için hazırlanan yakalama kararında 5 isim yer alırken, 3 sınıf devrimcisi ise yoldaşlarının yanında bulundukları gerekçesiyle gözaltına alındılar, hem de hiçbir hukuki dayanağı olmamasına rağmen ardından açılan dava dosyasına dahil edildiler. Bu bile, uygulamanın, gözaltı ve tutuklamaların keyfiliğini ortaya koymaktadır. Hakkında yakalama kararı bulunan bir devrimcinin yanında olmak da suçtur.

Yedi yıldır Mamaklı emekçilerin mücadele mevzisine dönüşen Mamak Kültür Sanat Festivali, bu yıl da binlerce emekçiye ulaşılarak, yüzlerce emekçiyi festivalin örgütlenmesine katarak amacına ulaşmıştır. Mamaklı emekçiler festivallerine sahip çıkmışlardır, bundan sonrada sahip çıkacaklarına dair inancımız tamdır.

Geleceksizliğe ve güvencesizliğe karşı örgütlenme şiarı ile düzenlenen festival, düzen güçlerinin de yoğun ilgisine konu olmuştur. Festival öncesinde ve esnasında, mahallede, Mamak İşçi Kültür Evi çevresinde ve festival alanında sürekli olarak takip, kamera-fotoğraf çekimi, ses kaydı gibi yöntemlerle abluka oluşturulmuştur. Referandum sürecine, aile hekimliği uygulamasına ve sağlık hakkının gaspına, işçi kardeşimiz Yunus Dönmez’in meslek hastalığına yakalanması üzerinden meslek hastalıkları ve iş kazaları konuları üzerinden yürütülen devrimci mücadele ile birleşince önemli bir mevziye dönüşen Mamak İşçi Kültür Evi ve Mamak Kültür Sanat Festivali’nin düzen güçleri tarafından yoğun bir ilgi ile karşılanması sınıf çatışmasının dolaysız sonucudur. Ancak bu saldırı da daha öncekiler gibi boşa düşecektir. Devrimci kültür-sanat faaliyeti engellenemeyecektir.

Referandum süreci ile beraber düzen güçleri anayasal hayaller yaymaya, güç toparlamaya ve işçi emekçileri düzen içi kanallara yöneltmeye çalışmaktadır. Sınıf mücadelesinin gerçek gündemleri karşısına çıkardıkları ‘evet-hayır’ sahte ikilemine, 12 Eylül’le hesaplaşılması yalanlarına, her ikisi de düzene çıkan seçeneklere aldanmamak, düzene karşı devrimi savunmak için en tutarlı kesimi oluşturan sınıf devrimcilerine yönelik tutuklamalar, düzenin sonunu değiştiremeyecektir. Bizler, bugün alınan anlık sonuçlara bakmaksızın bilimsel sosyalizmin ışığında sınıflar mücadelesinin gereklerini yerine getirmeye devam edeceğiz.

Proletaryanın kurtuluşunun savunucuları ve mücadelesini verenler olarak, özgürlüğe ve geleceğe her zamankinden daha çok sarılacağımız ve duvarların parmaklıklarının bizler için bir hükmünün olmadığını daha önce nasıl gösterdikse yeniden göstereceğiz.

Yaşamları köleleştirilen, cehennem hayatına mahkûm edilen milyonların özgürleştirilmesi için ilk önce düşüncelerimizin özgür olması, bu düzenin sınırlarını aşması, onun içine sığamaması gerekmektedir. Özgürlüğü hayatlarımızda var edebilmek, özgürlük için mücadeleyle olur, bunu gerektirir. Bu da ancak devrim ve sosyalizm için mücadele ile olur. Proletarya, mevcut sınıf iktidarına karşı bağımsız sınıf tutumunu ortaya koymadan, burjuvazinin egemenliğinden kurtulamayacaktır.

Sincan’dan özgür tutsaklar olarak moralimiz ve coşkumuz tamdır. Sınıf kinimiz bilenmektedir. Hayatın her anında mücadeleyi büyüteceğimizi ve bedenen olamasa da yüreklerimizle hep bir arada olduğumuz bilinmelidir.

Özgür yarınlarda buluşmak dileğiyle, özgür yarınların mücadelesini birlikte örmeye devam edeceğiz. “Vardık, varız, var olacağız!”

Tüm dostları ve yoldaşları devrime olan tüm inancımız ve mücadele azmimizle sımsıkı kucaklıyoruz.

Sincan’dan tutsak sınıf devrimcileri




Hasta tutsaklar için eylem

Hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle Adana’da her hafta gerçekleştirilen eylemlerden biri daha 11 Eylül günü İnönü Parkı’nda yapıldı.

Açıklamada cezaevlerinde işlenen insanlık suçlarının katlanarak devam ettiği ve 12 Eylül rejiminin tutsaklara yönelik teslim alma politikalarının bugüne kadar iktidara gelen tüm partilerin ortak paydası olduğu vurgulandı.

İHD’nin hazırladığı raporlara göre cezaevlerinde, 2009 yılında 39, 2010 yılının ilk 7 ayında ise 26 tutuklunun hayatını kaybettiği belirtilerek siyasal iktidarın toplumun sessizliğinden cesaret bulduğu söylendi. Cezaevlerinde hasta tutuklu ve hükümlülerin yaşam savaşı verdiği ifade edildi.

Cezaevlerinde 325 hasta siyasi ve adli tutuklu ve hükümlü bulunduğu, bunlardan 55’inin durumunun aciliyetini koruduğu belirtilerek bu tutsaklardan Ümit İlter, Erol Zavar ve Kemal Özelmalı’nın sağlık durumlarına değinildi.

Açıklama son olarak hasta tutsakların derhal serbest bırakılması gerektiği, bunun için bugüne kadar sürdürülen mücadelenin bundan sonra da devam ettirileceği belirtilerek sona erdi.

İHD, ODAK, ESP, Halk Cephesi, Devrimci Proletarya, Emek ve Özgürlük Cephesi, TUHAYDER, BDSP ve SDP tarafından gerçekleştirilen eylem oturma eyleminin ardından sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Adana