Okullarda okutulmak üzere coğrafya, tarih,
felsefe kitapları hazırladılar...
TÜSİADın yeni oyunu: Eğitime doğrudan müdahale
Eğitim özellikle son yıllarda sermayenin iştahını kabartan bir alan. Bu yönelimin nedeni bir yandan yetişen genç kuşakların eğitimine, demek oluyor ki beynine hakim olma ihtiyacı, öte yandan ise kârlı bir sektör olarak bu alana yatırım yapma isteği.
Tekelci sermaye oligarklarının kulübü TÜSİAD; 1994 yılında yayınlanan Türkiyede ve Dünyada Yükseköğretim, Bilim ve Teknoloji ve 1999 yılında yayınlanan Türkiye de Mesleki ve Teknik Eğitimin Yeniden Yapılanması başlıklı raporlar ile niyetlerini olduğu kadar saldırılarının kapsamını da bir bakıma kamuoyuna duyurmuş oldu. Niye eğitim sektörü sorusuna TÜSİADın sitesinden aldığımız bir alıntıyla cevap verelim:
Avrupa Birliği üyesi olmayı amaçlayan, hem ekonomik, hem siyasi, hem de sosyal anlamda gelişmiş ülkeler liginde oynamayı arzu eden bir Türkiyenin, herşeyden önce eğitim sistemindeki eksiklikleri, aksaklıkları gidermeye çalışması gerekiyor. Geleceğimizi planlarken, o geleceği yaratacak olan çocuklarımızın, gençlerimizin, fırsat eşitliği sağlanarak çağdaş normlara göre eğitilmelerinin zorunlu olduğunu kavramak gerekiyor
TÜSİAD olarak, insan kaynaklarımızın, tam üyelik sürecinde olduğumuz AB düzeyini yakalaması, hatta onun da ötesine geçerek rekabette üstünlüğe ulaşması için, eğitim politikalarının yeniden gözden geçirilmesinin büyük önem taşıdığına inanmaktayız.
Kısacası bütün bu hummalı çabaların sebebi insan kaynaklarımızın geliştirilmesi, sermayenin ihtiyaç duyduğu niteliğe kavuşması. Bu yönelimlerine uygun olarak sermayedarlar çalışmalarını hızlandırmış, yeni projelerini uygulamaya sokmak için kollarını sıvamış durumdalar.
Sermayenin bu saldırılarının yeni bir adımını okullarda okutulmak üzere hazırlanmış ders kitapları oluşturuyor. TÜSİAD 2001 yılında hazırladığı coğrafya kitabından sonra bu yıl da tarih ve felsefe kitaplarını hazırlayıp, geçtiğimiz günlerde Swiss Otelde düzenlediği bir basın toplantısında medyaya tanıttı. Toplantının basın metnine kısaca bir göz attığımızda bu yeni saldırının kapsamını ve boyutlarını daha açık görebilmekteyiz:
Eğitim sistemimizi, içeriği ile birlikte yeniden yapılandırmadan küresel rekabet koşullarında ayakta durmamız da çok zor... Bilindiği gibi, ABde Türkiye karşıtı kesimleri, en çok toplumumuzun eğitim düzeyinin düşüklüğü etkilemektedir. Genç ve dinamik nüfusumuzu büyük bir kazanca dönüştürmenin yolunun eğitim sistemimizin modernleşmesinden geçtiğine inanmaktayız. Unutmayalım ki küreselleşme çağında yaşıyoruz ve Türkiye 1980lerden itibaren hızla dışa açık ekonomi haline gelmektedir. Dünya ekonomisinden Türkiyeye daha çok dış ticaret payı ve sermaye yatırımı almamız için, dünyada geçerli hukuk ve insan hakları değerlerini ülkemizde de yerleştirmek zorundayız. Kaldı ki bu değerler, ekonomik getirilerinin yanında, kendi başlarına da büyük önem tşıyan insanlık değerleridir.
İşbirlikçi tekelci burjuvazinin niyetlerini kabaca dışarı vuran bu sözler şaşırtıcı değil kuşkusuz. Herşeyi kapitalist azami kâra ve çıkara tahvil eden burjuvalardan başka türlüsü beklenemezdi. TÜSİADın hazırlamış olduğu bu yeni ders kitapları ve müfredatın içeriği bilimsellikten uzak, tamamen sermayenin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş bilgilerle doldurulmuştur. Örneğin tarih kitabı ile ilgili yazıda 1940lardan sonraki döneme ilişkin olarak şunlar söyleniyor: İkinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşından günümüze kadar gelen dönemde, genel olarak dünyaya ve özel olarak dünya düzenini, kendi çıkarları doğrultusunda etkileme gayreti içinde olan, nüfus ve gelir açısından büyük ölçekli ülkelere ilişkin bölümler Türkçeye çevrildi.
Bu yıllarda ABD emperyalizminin dünya halklarına yönelik sürekli savaşlar yürüttüğünü biliyoruz. Gittiği yerlere yıkım ve yoksulluğun yanı sıra baskı, işkence, terör ve katliam götüren, yüzmilyonlarca insanı derin acılarla yüzyüze bırakan ABDnin bu emperyalist politikası, TÜSİADın kitabında, tam da Amerikan resmi doktrinlerine uygun bir biçimde, özgürlük ve demokrasi için yapılan barışçıl müdahaleler olarak sunulabiliyor. CIAnın örgütlediği ve yüzbinlerce insanın yaşamına malolan (yalnızca Endonezyada yaklaşık bir milyon insanın!) faşist askeri darbeler, totaliter ve otoriter rejimlere karşı yurtseverlere destek verilmesi gibi gösteriliyor. Artık çocukların bile ABDnin asla barış ya da demokrasiyle ilgilenmediğini; onu yalnızca kendi emperyalist çıkarlarının ilgilendirdiğini; bu ğurda beyaz terörden, kirli savaşlardan ve gerektiğinde dosdoğru emperyalist savaş ve müdahalelerden kaçınmadığını bildikleri bir dönemde, burjuvalarımızdan kapitalist-emperyalist sistemi şirin gösterme işini daha incelikli bir biçimde yapmalarını beklerdik. Ama onlar arsızca, gözümüzün içine baka baka, gerçekleri tersyüz ederek kaba yalana ve çarpıtmaya başvurabiliyorlar.
Felsefe kitabının da bundan pek farklı olduğu söylenemez. Örneğin hemen tüm burjuva felsefecilerinin kendilerince eleştirmeden geçemedikleri Marksa kitapta yer verilmemiş. Elbette burjuvazinin kendi baş düşmanına saygı duymasını beklememek gerek. Ancak buna rağmen kalkıp bilimsellikten söz etmek de bir başka arsızlık örneğidir. Tanıtım toplantısında bunu dile getiren bir soruya kitabın yazarı büyük bilim adamı, Marksa yer vermeye gerek duymadık diye yanıt verebiliyor. Üç perdelik komedi örneği...
Önümüzdeki öğretim yılında ilk ve orta öğretim okullarında yardımcı ders kitabı olarak okutulması beklenen bu kitaplarla sermaye, uzun yıllardır kendisi için büyük bir tehlike olarak gördüğü gençliği, kendi istekleri doğrultusunda apolitik, bireyci, özgür ve bilimsel düşünce yeteneği olmayan insanlara çevirip geleceğini güven altına almanın araçlarını oluşturmaya çalışmaktadır
|