Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Haziran 2003
Sayı: 61
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Haklarımızı gaspettirmeyeceğiz, geleceğimizi savunacağız!
  Geride kalan bir yılın ardından...
  İşçi sınıfının şanlı 15-16 Haziran direnişi yol gösteriyor...
  "DTCF faşizme mezar olacak!"
  Eskişehir'de faşist saldırı...
  Meyhane değil, bilim ve kültür yuvası üniversite istiyoruz!
  Ankara'da liseli gençlik çalışmamızın bir yılı...
  Özelleştirme ve kölelik saldırısı boyutlandı!
  TÜSİAD'ın yeni oyunu: Eğitime doğrudan müdahale
  Irak yanıyor, Irak yağmalanıyor!.
  ABD'nin tarihsel suç dosyasından bazı örnekler
  Toplam Kalite Yönetimi
  GATS'a uyum sürüyor...
  Herşeye rağmen intifada sürüyor!
  "Galiba aslolan onur..."
  MGK'nın çetesi tetikte...
  Türk Solu çetesi ve son gelişmeler...
  Devlet güdümlü şovenist çetenin maskesini düşürmeye devam edeceğiz!
  Haziran'da ölümsüzleşenlerin anısına...
  İşçi sınıfının büyük komünist ozanı
  Bir "Nike" öyküsü....
  Thomas More ve "Ütopya"
  Bir roman...
  Gençlik gözaltında
  Okur mektupları



 
 
Okullarda okutulmak üzere coğrafya, tarih,
felsefe kitapları hazırladılar...

TÜSİAD’ın yeni oyunu: Eğitime doğrudan müdahale

Eğitim özellikle son yıllarda sermayenin iştahını kabartan bir alan. Bu yönelimin nedeni bir yandan yetişen genç kuşakların eğitimine, demek oluyor ki beynine hakim olma ihtiyacı, öte yandan ise kârlı bir sektör olarak bu alana yatırım yapma isteği.

Tekelci sermaye oligarklarının kulübü TÜSİAD; 1994 yılında yayınlanan “Türkiye’de ve Dünyada Yükseköğretim, Bilim ve Teknoloji” ve 1999 yılında yayınlanan “Türkiye de Mesleki ve Teknik Eğitimin Yeniden Yapılanması” başlıklı raporlar ile niyetlerini olduğu kadar saldırılarının kapsamını da bir bakıma kamuoyuna duyurmuş oldu. Niye ‘eğitim sektörü’ sorusuna TÜSİAD’ın sitesinden aldığımız bir alıntıyla cevap verelim:

“Avrupa Birliği üyesi olmayı amaçlayan, hem ekonomik, hem siyasi, hem de sosyal anlamda gelişmiş ülkeler liginde oynamayı arzu eden bir Türkiye’nin, herşeyden önce eğitim sistemindeki eksiklikleri, aksaklıkları gidermeye çalışması gerekiyor. Geleceğimizi planlarken, o geleceği yaratacak olan çocuklarımızın, gençlerimizin, fırsat eşitliği sağlanarak çağdaş normlara göre eğitilmelerinin zorunlu olduğunu kavramak gerekiyor”

“TÜSİAD olarak, insan kaynaklarımızın, tam üyelik sürecinde olduğumuz AB düzeyini yakalaması, hatta onun da ötesine geçerek rekabette üstünlüğe ulaşması için, eğitim politikalarının yeniden gözden geçirilmesinin büyük önem taşıdığına inanmaktayız.”

Kısacası bütün bu hummalı çabaların sebebi “insan kaynaklarımızın” geliştirilmesi, sermayenin ihtiyaç duyduğu niteliğe kavuşması. Bu yönelimlerine uygun olarak sermayedarlar çalışmalarını hızlandırmış, yeni projelerini uygulamaya sokmak için kollarını sıvamış durumdalar.

Sermayenin bu saldırılarının yeni bir adımını okullarda okutulmak üzere hazırlanmış ders kitapları oluşturuyor. TÜSİAD 2001 yılında hazırladığı coğrafya kitabından sonra bu yıl da tarih ve felsefe kitaplarını hazırlayıp, geçtiğimiz günlerde Swiss Otel’de düzenlediği bir basın toplantısında medyaya tanıttı. Toplantının basın metnine kısaca bir göz attığımızda bu yeni saldırının kapsamını ve boyutlarını daha açık görebilmekteyiz:

“Eğitim sistemimizi, içeriği ile birlikte yeniden yapılandırmadan küresel rekabet koşullarında ayakta durmamız da çok zor... Bilindiği gibi, AB’de Türkiye karşıtı kesimleri, en çok toplumumuzun eğitim düzeyinin düşüklüğü etkilemektedir. Genç ve dinamik nüfusumuzu büyük bir kazanca dönüştürmenin yolunun eğitim sistemimizin modernleşmesinden geçtiğine inanmaktayız. Unutmayalım ki küreselleşme çağında yaşıyoruz ve Türkiye 1980’lerden itibaren hızla dışa açık ekonomi haline gelmektedir. Dünya ekonomisinden Türkiye’ye daha çok dış ticaret payı ve sermaye yatırımı almamız için, dünyada geçerli hukuk ve insan hakları değerlerini ülkemizde de yerleştirmek zorundayız. Kaldı ki bu değerler, ekonomik getirilerinin yanında, kendi başlarına da büyük önem tşıyan insanlık değerleridir.”

İşbirlikçi tekelci burjuvazinin niyetlerini kabaca dışarı vuran bu sözler şaşırtıcı değil kuşkusuz. Herşeyi kapitalist azami kâra ve çıkara tahvil eden burjuvalardan başka türlüsü beklenemezdi. TÜSİAD’ın hazırlamış olduğu bu yeni ders kitapları ve müfredatın içeriği bilimsellikten uzak, tamamen sermayenin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş bilgilerle doldurulmuştur. Örneğin tarih kitabı ile ilgili yazıda 1940’lardan sonraki döneme ilişkin olarak şunlar söyleniyor: “İkinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar gelen dönemde, genel olarak dünyaya ve özel olarak dünya düzenini, kendi çıkarları doğrultusunda etkileme gayreti içinde olan, nüfus ve gelir açısından büyük ölçekli ülkelere ilişkin bölümler Türkçe’ye çevrildi.

Bu yıllarda ABD emperyalizminin dünya halklarına yönelik sürekli savaşlar yürüttüğünü biliyoruz. Gittiği yerlere yıkım ve yoksulluğun yanı sıra baskı, işkence, terör ve katliam götüren, yüzmilyonlarca insanı derin acılarla yüzyüze bırakan ABD’nin bu emperyalist politikası, TÜSİAD’ın kitabında, tam da Amerikan resmi doktrinlerine uygun bir biçimde, “özgürlük ve demokrasi için yapılan barışçıl müdahaleler” olarak sunulabiliyor. CIA’nın örgütlediği ve yüzbinlerce insanın yaşamına malolan (yalnızca Endonezya’da yaklaşık bir milyon insanın!) faşist askeri darbeler, totaliter ve otoriter rejimlere karşı yurtseverlere destek verilmesi gibi gösteriliyor. Artık çocukların bile ABD’nin asla barış ya da demokrasiyle ilgilenmediğini; onu yalnızca kendi emperyalist çıkarlarının ilgilendirdiğini; bu ğurda beyaz terörden, kirli savaşlardan ve gerektiğinde dosdoğru emperyalist savaş ve müdahalelerden kaçınmadığını bildikleri bir dönemde, burjuvalarımızdan kapitalist-emperyalist sistemi şirin gösterme işini daha incelikli bir biçimde yapmalarını beklerdik. Ama onlar arsızca, gözümüzün içine baka baka, gerçekleri tersyüz ederek kaba yalana ve çarpıtmaya başvurabiliyorlar.

Felsefe kitabının da bundan pek farklı olduğu söylenemez. Örneğin hemen tüm burjuva felsefecilerinin kendilerince eleştirmeden geçemedikleri Marks’a kitapta yer verilmemiş. Elbette burjuvazinin kendi baş düşmanına saygı duymasını beklememek gerek. Ancak buna rağmen kalkıp bilimsellikten söz etmek de bir başka arsızlık örneğidir. Tanıtım toplantısında bunu dile getiren bir soruya kitabın yazarı “büyük bilim adamı”, “Marks’a yer vermeye gerek duymadık” diye yanıt verebiliyor. Üç perdelik komedi örneği...

Önümüzdeki öğretim yılında ilk ve orta öğretim okullarında yardımcı ders kitabı olarak okutulması beklenen bu kitaplarla sermaye, uzun yıllardır kendisi için büyük bir tehlike olarak gördüğü gençliği, kendi istekleri doğrultusunda apolitik, bireyci, özgür ve bilimsel düşünce yeteneği olmayan insanlara çevirip geleceğini güven altına almanın araçlarını oluşturmaya çalışmaktadır

Z. Diren