Ticarileşen eğitim alanında tamamlayıcı bir saldırı...
Toplam Kalite Yönetimi
Eğitim başta olmak üzere hizmet alanlarının özelleştirilmesi uzun süredir planlanan ve uygulamaya konan bir saldırıdır. Burjuvazi her insanın yaşaması için zorunlu olan eğitim, sağlık, su, elektrik, ulaşım vb. hizmetleri ticarileştirerek para ile satın alınan birer meta haline getirmektedir. Dünya Ticaret Örgütü tarafından yapılan bir çalışmada, sadece yüksek öğrenimin ticarileşmesi ile 27 milyar doların üstünde bir cironun oluşacağı söylenmektedir. Ayrıca, devletlerin her eğitim düzeyinde yaptığı yıllık harcamaların 2 trilyon dolar tutarında olduğu, bunun toplam dünya gelirleriinin 20de birine eşit olduğu, dünyada eğitim alan 1 milyar çocuk ve gencin bulunduğu belirtilmektedir.
Toplam Kalite Yönetimi (TKY) teorisyenlerinden olan H. Ensarinin şu sözleri de saldırının niteliğinin itirafıdır: Günümüzde müşteri kavramı eğitim hizmetlerinden yararlananlar için de kullanılmaktadır. Ancak eğitim müşterileri süper market alıcısıyla çok az benzerlik taşımaktadır. Bu farklılıkların en önemlisi eğitimin müşterisinin müşteri olmak zorunda olmasıdır. Süper market müşterisi ise hiçbir şey almadan çıkıp gidebilir. (21.Yüzyıl Okulları İçin Toplam Kalite Yönetimi) Burada, temeli insan gelişimi ve donanımı olması gereken eğitim kaba bir ticari ilişkiye indirgenmekte, 1 milyar çocuk ve genç zorunlu müşteri olarak görülmektedir. Öyle ya, eğer eğitim istiyorsunuz ki bu hayati önemde bir ihtiyaçtır- o zaman satın alacaksınız. Bu sağlık sektöründe de böyledir Neo-liberal politikalarla dizginlerinden boşalan burjuvazi ya paran ya canın pervasızlığını sergilemektedir.
Hizmet alanlarının özelleştirilmesi saldırısı, 95te ortaya konulan, hala üzerinde çalışılan ve 2005te karara bağlanacak olan GATS (Uluslararası Hizmet Ticareti Anlaşması) üzerinden yürütülmektedir. Türkiyenin de bir bileşeni olduğu bu anlaşma DTÖnün denetiminde hayata geçirilmektedir. Türkiyede bir takım uygulamalar hayata geçirilmekte, üç yönetmelik şu an fiili olarak uygulanmaktadır:
* Norm Kadro Yönetmeliği
* Eğitim Bölgeleri ve Eğitim Kurulları Yönetmeliği
* Toplam Kalite Yönetimi ve Müfredat Laboratuar Okulları (MLO)
İki yıldır uygulanan Norm Kadro, esnek çalışma ve esnek istihdamın ön uygulamasıdır. Norm kadro dışında kalan öğretmenlerin istenilen bölge ve okulda çalışma zorunluluğu, bu olanak yoksa süresiz-ücretsiz izinli sayılması da bu yönetmeliğin bir uygulamasıdır.
Eğitim Bölgeleri ve Eğitim Kurulları Yönetmeliği ise Norm Kadro Yönetmeliğinin tamamlayıcı unsurları olarak uygulamaya sokulmaktadır.
GATS çerçevesinde eğitim alanındaki özelleştirmenin bir bileşeni olan TKYyi biraz daha ayrıntılı inceleyelim
Genel olarak Toplam Kalite Yönetimi
Toplam Kalite Yönetimi ile ifade edilen kavram ve uygulamanın temelleri 2. Dünya Savaşı sonrasında Dr. W. Edwards Deming, J. M. Juran, Kaoru Ishikawa gibi ABD ve Japonyalı mühendis ve teknisyenlerce atılmıştır. TKYni önceleyen gelişmeler ABD kaynaklıdır. Endüstriyel işletme stratejisi olarak ise 1950-1990lar arasında Japonyada geliştirilmiştir. Bugün başta ABD ve Japonya olmak üzere bazı ülkelerde uygulanmaktadır. TKY 1985lerden sonra Türkiyede de, çoğu uluslararası tekellerle ortak olmak üzere 150ye yakın büyük ve orta ölçekli işletmede uygulanmaktadır.
TKYnin teorisyenleri sıfır hata, yüksek verimlilik, israf ve yanlışlıkların düzeltilmesi gibi herkesin benimseyeceği argümanları kullanıyorlar. Oysa bu argümanlar temelde maksimum kâr, maksimum denetim ve maksimum sömürüden başka hiçbir şey ifade etmiyor; emek-sermaye çelişkisinin üstünün örtülmesi, emekçilerin üretim sürecinde üslendikleri rolle sömürü mekanizmasının içselleştirilmesi amaçlıyor. Emekçiler TKY nedeniyle iş arkadaşlarına yabancılaşıyor, kendilerini amansız bir rekabet içinde buluyorlar.
TKY savunucularının iddialarını bir kenara bırakıp gerçek sonuçlarına bakarsak, maksimum verimlilik, fayda vb.nin maksimum sömürü ve kâr olduğunu bir kez daha görürüz: 1990-98 yılları arasında dünyada 100 birimlik verimlilik artışı karşısında 10 birimlik bir ücret artışı, yine aynı yıllar arasında Türkiyede 300 birimlik verimlilik artışı karşısında 0,02 birimlik bir ücret artışı olmuştur. 1983-99 yılları arasında dünyanın en büyük 200 uluslararası şirketinin kârlarındaki artış %362 olurken, istihdam ettikleri işgücü artışı sadece %14dür.
Bir TKY teorisyeni olan Mina Özevren şunları söylüyor: İşletmenin başarılı alabilmesi için kârlı satışlar yapması gerekir. Bunun için de müşterisi olmalıdır. İşletmeler hem şu andaki müşterilerini elde tutmak, hem de gelecekte müşteri bulabilmek için çabalamalıdırlar.
Buna göre, bir işletme kârlarını maksimize edebilmek için, verimliliğe ve etkinliğe önem vermelidir. Bunun için müşteriyi tatmin edecek mal veya hizmeti en düşük maliyetle üretmeye çalışmalıdır. Özevrenin de belirttiği gibi verimlilik, hata ve israfı en aza indirmek vb. kavramlar kârlılık şartına bağlı olarak ele alınmaktadır.
Genel bir kavram olarak özetleyecek olursak, TKY bir yönetim mantığıdır. Fordizmin dikey işbölümü yerine yatay, yani bir işçinin hemen tüm üretim sürecinde yer alabileceği bir işbölümüne gidiliyor, üretimde bulunan işçilere sorumluluk ve inisiyatif veriliyor. Yüksek değerde üretim araçları kullanılıyor, sıfır hatalı üretim hedefleniyor. Uygulamada, sanki çekirdek işgücü için iş güvencesinin varolduğu gibi bir yanılsama yaratılıyor. İşyeri ile bütünleşme ve aidiyet duygularının oluşturulması, işçilerin kontrol edilmesinin ve sömürünün yoğunlaştırılmasının bir yöntemi haline geliyor. İşçi ve işverenin ortak çıkarı, aynı gemideyizgibi söylemler yoğun olarak kullanılıyor.
Kısacası TKY, uluslararası sermayenin kârlılık krizi ve derinleşen rekabete karşı çıkarlarını geliştirmeyi amaçlayan ve emeği, ideolojik ve yönetsel olarak daha yoğun denetlemeyi sağlayan bir işletme stratejisi ve yönetimi anlayışıdır.
Eğitimde kaliteli sömürü dönemi
Konumuz olan eğitim alanına dönersek ilk olarak şunu söyleyebiliriz: Bir işletme stratejisi olan ve kâr temeli üzerinde kurgulanan, kendini verimlilik, müşteri memnuniyeti vb. üzerinden tanımlayan TKY eğitime tümüyle yabancı bir kavramdır. Böyle bir bakış eğitimi süper marketten alışveriş yapmak gibi kaba bir kâr-zarar hesabına sokmaktadır. Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi, paralı özel eğitimi bir ön kabul olarak alır; çünkü bu bir işletme stratejisidir. Burada, henüz özelleştirilmemiş olsa da, özel işletme niteliğinde bir eğitim kurumu ve eğitim anlayışı söz konusudur.
TKYnin fiili uygulama alanı olarak Müfredat Laboratuvar Okulları (MLO) olarak adlandırılan pilot uygulamalar var. Bu okullar 93 yılında Dünya Bankası destekli olarak uygulamaya konuldu. Türkiyede 23 ilde 208 okulda uygulanıyor. 99 yılından itibaren tüm okullarda uygulanması kararlaştırılan bu proje, TKY ile ne kaliteli eğitimin, ne de demokratik yönetim ve katılımcılığın sağlanamayacağının kanıtı olmuştur. Projenin finansmanı veliye yüklenerek, okullar arasında, hatta aynı okulun farklı sınıfları arasında teknolojik ve fiziksel niteliklerde büyük farklılıklar doğmasına, eğitimde fırsat eşitsizliğinin daha da derinleşmesine neden olmaktadır.
Konuyla ilgili MEBnin 2506 sayılı tebliğinin ilk maddelerinden birisi şudur: Bu çalışmaların gerçekleştirilmesinde ihtiyaç duyulacak harcamalar genel bütçe ve her türlü mahalli kaynaklar ile karşılanır. Mahalli kaynaklar, veliden başkası değildir. Bununla insanların çocuklarının okuyacakları okula katkı yapmaları sağlanarak, paralı eğitimin, bağış ve harçların ilk adımları meşrulaştırılmaktadır.
MLOların yönetilmesi için Okul Gelişim Yönetim Ekipleri tanımlanıyor. İdare, öğretmen, öğrenci, veli, sivil toplum örgütleri, sanayi ve ticaret odaları temsilcileri ve mahalle muhtarı bu ekibi oluşturuyor. OGYE, MLOnun yönetiminden sorumlu oluyor. Bu, çocuklarının eğitimine katkıda bulunmaya çalışan velileri eğitime yönelen bu saldırının bir parçası haline getirmenin bir ifadesidir. Aynı şekilde, ezildiği sömürü çarkının sanki bir belirleyicisiymiş bilinci aşılanan öğretmenlere yönelik olarak da bir ideolojik saldırı söz konusudur. Söz konusu uygulamalarla iş güvenliği gibi en temel hak ve güvencelerini kaybedecek olan öğretmenlerin bu yönetimde ne kadar belirleyici olabilecekleri yeterince açıktır.
Eğitim emekçileri cephesinden TKY
Önce çarpıcı bir örnekle TKYnin emekçiler için ne ifade ettiğini genel olarak görelim. TKYnin en yaygın olarak uygulandığı ülke olan Japonyada işçiler günde yaklaşık 18 saat çalışarak, bedenlerini ve beyinlerini fabrikadaki verimlilik artışı çalışmalarına adamışlardır. İşçiler hastalık izinlerini, yıllık izinlerinin büyük bir kısmını kullanmayarak işyeri performans göstergelerini etkileme yoluna gitmektedirler.
Özellikle Japonyadaki uygulamalarda, TKYde iş yoğunlaşmasının çalışanlar üzerindeki etkileri ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Örneğin otomobil fabrikalarında presleme aşaması ABDde 6 saatte gerçekleşirken, bu Toyota fabrikalarında 1 saat 12 dakikaya indirilmiştir (Petrol-İş Yıllığı 95-96). Emek verimliliğinin bu artışına rağmen Japonyada ücretler ve sendikalaşma oranlarında önemli düşüşler yaşanmıştır.
Bu uygulamanın sonucu, Japonyada karashi denilen ani ölümlerin (kalp ve diğer rahatsızlıklar sebepli) artması olmuştur. Bu nedenle 4152 ölüm olayı hakkında dava açılmıştır. Japon işçilerinin %54,1inin en çok kaygılandığınız şey ne sorusuna yanıtı sağlığım olmaktadır.
Peki TYK ülkemizde eğitim emekçileri cephesinden ne gibi uygulamalar doğuruyor? Eğitim-Sen İstanbul 6 Nolu Şube başkanı Özgür Müftüoğlunun açıklamaları bu soruyu cevaplandırıyor:
* Öğretmenlerin çalışması esnekleştirilerek ucuzlatılıyor. Stajyer öğretmen uygulaması bunun ilk adımıdır. Bugün 400-500 milyon lira alan bir sınıf öğretmeninin yapacağı işi, dışarıda 150-200 milyona yapmaya hazır milyonlarca insan var. Böylece öğretmenlerin birbirleriyle rekabeti sağlanıyor. İş güvencesi ortadan kalkıyor.
* Artık 3 yıllık sözleşmeler olacak. Bu sözleşmeli sistem içinde çalışırken, performansınız diğer öğretmen arkadaşlarınızdan daha düşük olursa işten çıkarılacaksınız. İş arkadaşlarınızla da rekabet etmeniz gerekecek.
* Öğretmenler yaz tatilinde işten çıkartılıp dönem başında yeniden işe alınacak. Burada kıdem tazminatı da kalkacak. Bu, geçen yıl bazı özel okullarda uygulandı.
Yürütülen takım çalışmalarında bireysel performans gözetilerek, emekçiler kendi içlerinde rekabete sevk ediliyor. İç denetim adı altında ve herkesin başarısının diğer iş arkadaşlarıyla yarış içinde belirlendiği bu sistemde ispiyonculuk teşvik ediliyor. Bu ve benzeri uygulamalar emekçiler arasındaki örgütlenme, dayanışma zeminini ortadan kaldırmayı hedefliyor.
Sonuç
Eğitimde kaynak yetersizliği döne döne vurgulanıyor. Bu vurgu, geçtiğimiz yıllarda bu soruna çözüm arayan rektörlerin biraraya gelip çıkardıkları yeni YÖK yasa tasarısı düşünüldüğünde çok anlamlı bir yere oturuyor.* Aynı dönemde devlet okullarında anlatılan doğalgaz parasını bile ödeyemiyoruz hikayesi ve ardından gelen sıcak su kesintileri, soğukta geçirdiğimiz kış dönemleri ve paralelinde vakıf üniversitelerine ayrılan bütçeler, çeşitli yardımlar düşünüldüğünde bütün bu sonuçlar çok net bir yere oturuyor. Temel bir hak ve hayati bir gereksinim olan eğitimin para karşılığı satılan bir mal haline getirilmesi, okullarımızın sermayenin çıkarı için araştırma-geliştirme merkezleri yapılma saldırısıdır.
Eğitim alanına yönelik saldırının bir tamamlayanı olarak TKY, bir burjuva işletme mantığına dayanır. Öğrencinin parası olan bir müşteri olarak görüldüğü bu sistem eğitim emekçilerini amansız bir rekabet ve yabancılaşmaya sevk edecektir. Verimlilik, fayda gibi söylemler eğitime yalnızca burjuvazinin kâr hırsı olarak yansıyacaktır.
* Bir eğitim emekçisi konuya ilişkin aktardığı şu veriler son derece çarpıcı: MEBin Türkiyede bir öğrencinin kamuya maliyeti yıllık 2 milyardır gibi bir açıklaması var. MEBin yıllık bütçesi tüm masraflar dahil 7,5 katrilyon. MEBe bağlı toplam 16,1 milyon öğrenci var. Basit bir matematik ve kişi başına yaklaşık 500 milyon masraf! Bakanın hesabının doğru çıkması için MEBin yıllık bütçesi 30 katrilyonu aşmalı!
Kaynaklar:
- Eğitim-Sen TKY Çalışma Grubunun yayınladığı Eğitimde Toplam Kalite Projesinin İç Yüzü adlı dosya.
- Kaoru Ishikawa, Toplam Kalite Kontrolü, KalDer Yay.
- Mina Özevren, Toplam Kalite Yönetimi Temel Kavramlar ve Uygulamaları
- KESKin eğitim dizisi yayınlarının 10. sayısı: Kamuda Esnek Çalıştırma ve Toplam Kalite Yönetimi
|