Irak çıkmazında ABD
Irak batağında debelenen, kendine bir çıkış yolu arayan ABDnin işi zor görünüyor. İşgal öncesindeki en temel iddiası olan kitle imha silahlarının varlığına, işgalin üzerinden aylar geçmesine karşın rastlanamadı. Iraktaki kitle imha silahlarını araştırmakla görevli Irak Gözlem Grubunun bu ay yayınlayacağı raporun taslağında, herhangibir kitle imha silahına, bunları geliştirebilmek için kullanılan bir laboratuvara rastlanamadığı ortaya konuldu. Bush yönetiminin yalanları açığa çıktıkça işgali meşrulaştırabilmek için harcadığı çabalar boşa çıkıyor.
Bu savaş modern bir Haçlı seferine benziyor!
Bush hükümetinin Amerikan halkının gözündeki inandırıcılığı hızla azalıyor. İşgal döneminde yüzde yetmiş dolayındaki halk desteği yüzde kırklara düştü. Bush yönetimi halkını ikna edemiyor. Iraktaki ABD askerlerinin aileleri işgalin bitmesi ve çocuklarının evlerine dönmesi için geçtiğimiz ay başlattıkları kampanyalara yenilerini ekledi. Her gün yeni tabutlarla karşılaşan asker yakınları tepkilerini yüksek sesle dile getirmeye başladılar. Geçtiğimiz günlerde ABDnin çeşitli kentlerinde binlerce kişinin katıldığı gösterilerle işgal protesto edildi. Sam Amca, Irak senin Vietnamın olacak şeklinde sloganlar atıldı, Filistin bayrakları taşındı. Önümüzdeki günlerde çocuklarını tabutlar içinde geri alan ABD halkının tepkileri daha da genişleyerek artacak.
Sadece ülke içinde değil cephede de hoşnutsuzluklar artıyor. Askerler, ABDnin o sözde yüce değerlerini savunmak ve Irak halkını özgürleştirmek için geldiklerini sandıkları Irak çöllerinde her geçen gün daha fazla tedirginlik ve ölüm korkusu içindeler. Pek çoğu işsizlik ve yoksulluktan dolayı orduya katılmışlar. 150 bin kişilik ordunun 40 bin kadarı ABD vatandaşlığını almaya çalışan göçmenlerden oluşuyor.
ABDnin Irakta yaşadığı ve yaşattığı dehşetin boyutları, cephe gerisinde de savaşın meşruiyetini sorgulatıyor. Basına uygulanan sansüre rağmen, Iraktaki durum artık saklanamıyor. Bir ABD askeri olan Tim Predmore, The Guardianda yayınlanan mektubunda şunları söylüyor: Irakta, dünyanın en az maliyetle arıtılan petrolü var. Bu savaş, baskı altındaki bir halkı özgürleştirmek veya dünyayı acımasız bir diktatörden kurtarmak için değil, bir başka ülkenin doğal kaynaklarını ele geçirmek için başlatılan, modern bir Haçlı seferine benziyor. En azından bana, buradaki varlığımızın nedeni petrolmüş gibi geliyor. Oğlu Iraka giden bir ABDli baba ise, Irakın, bırakın ABD için tehdit oluşturmayı, kendini savunacak güçte bile olmadığını gördükçe birçok Amerikalı, savaşın yanlışlı&currn;ını anlıyor. Amerikalılar Bush ve diğer yöneticilerin kendilerine ihanet ettiğini düşünüyor. diyerek, işgalin gerçek yüzünü anladıklarını ifade ediyor
İşgalin bilançosu açlık, yoksulluk ve ölüm!
ABDnin kayıp çetelesine her gün yenileri ekleniyor. Ölen ABDli asker sayısı 300ü aştı. Ölen İngiliz askerlerinin sayısı da 51. Irakın kayıpları ise resmi olarak açıklanmasa da oldukça yüksek. Ölen Iraklı asker sayısının 2320, sivil kaybın ise 9 bin civarında olduğu söyleniyor.
Irak halkı için yaşam koşulları oldukça ağır. Çok küçük yaşlarda sokaklarda çalışan çocukların görüntüleri televizyon ekranlarına yansıyor. İşsizlik yüzde elli dolaylarında. Geçtiğimiz günlerde Bağdatta yaşayan işsiz halk bu durumu protesto etmek için çeşitli eylemler yaptı. İş bulma bürosuna yaptıkları başvuru sırasında para ödedikleri halde göreve kabul edilmeyen işsizler, Bağdatın merkezinde yabancı gazetecilerin kaldığı Filistin Oteli yakınında bir karakol önünde nöbet tutan polislere taşla saldırdı. Polisi rüşvet almakla suçlayan kızgın göstericiler iki aracı ateşe verdiler. Polis araçlarına da taş atarak caddeyi trafiğe kapattılar. Polis kalabalığa ateş açtı. İki kişi yaralandı. Benzer olaylar Musulda da yaşandı.
Iraktaki insan hakları ihlalleri ise oldukça ciddi boyutlarda. Uluslararası Af Örgütünün konuyla ilgili yaptığı açıklamada ABD askerlerinin ya da silahlı grupların, tam bir cezasızlık içinde, sivilleri öldürmediği ya da yaralamadığı bir tek gün bile geçmediği, saldırıların doğrudan hedefi olan ABD güçlerinin güvenliği sağlayamadığı ve bunun öldürme iznine sahip olunmasını mazur gösteremeyeceği dile getirdi. İşgalciler direnişle karşılaştıkça daha da saldırganlaşıyor ve Irak halkına dönük saldırılarını arttırarak devam ediyorlar. Geçtiğimiz ay yaşanan bir olay; 18 yaşında bir lise öğrencisi olan Farah Fadıl adlı genç kız, ABD askerlerinin Mahmudiyedeki evlerine sabah 00:30 sıralarında yaptığı baskın sonucu öldürüldü. Herhangi bir uyarıda ulunmadan kapıyı tekmeledikleri için erkek kardeşi eve hırsızların geldiğini sanarak eline silah alıp ateş etmeye başladı. Askerler yoğun bir karşı ateşle cevap verdi: Daireye el bombaları attılar ve yoğun ateş açtılar. Marwan adlı bir erkek, kardeşini aramak için apartmanın dışına silahsız olarak çıktığında vurularak öldü. Bir görgü tanığı, The Observer gazetesi muhabirine olayı şöyle anlatıyor: ... çtıdan baktığımda yolda bir sıra askerin çılgınca eve doğru ateş ettiğini ve yukarıdan bir helikopterin gelmekte olduğunu gördüm.
ABDnin bataklıktan çıkma çabaları
ABD, Irakta uğradığı hezimetin sonuçlarını hafifletmenin yollarını bulma peşinde. Bunun için daha önce elinin tersiyle ittiği BMye başvurdu. Geçtiğimiz ay sunduğu tasarının kabul görmemesi üzerine yeni bir tasarı hazırladı. Bu tasarıda BMye daha güçlü bir rol veriliyor, ancak yönetimin Iraklılara ne zaman devredileceği konusuna açıklık getirilmiyor. Bunun yerine yönetimin bir an önce Iraklılara devredilmesi temennisi dile getiriliyor. Ayrıca ABD, BM üyesi ülkelere askeri ve mali destek çağrısı yapıyor. Tasarıda, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin çok uluslu güç haline dönüştürülmesi öngörülüyor. Oluşturulacak yeni gücün görevleri arasında, yeni anayasanın kabulü, seçimlerin güven içind yapılması, geçici hükümet üyeleri, BM binaları ve diğer tesislerin korunması bulunuyor.
Avrupalı emperyalistler Iraktaki çıkarları nedeniyle geri adım attılar. Fransa cumhurbaşkanı Chirac, ABDye destek için koşullar öne sürdü. Yönetimin ABDlilerden Irak Geçici Yönetim Konseyine sembolik olarak devredilmesi ve gerçek yönetimin 6 ila 9 ay içerisinde Iraklılara devri. Yakın zamana kadar Fransa ve Almanya Irakta yönetimin tamamen BMye bırakılması gerektiğini söylüyorlardı. ABD ise bu öneriyi reddetti. Almanya, Fransa ikilisi BM şartını geri çektiler. Bunun yerine BMye daha fazla rol verilmesini talep ediyorlar.
ABD gelinen yerde diğer emperyalistlere belli tavizler veriyor. Tek başına el koymak istediği Irak ganimetlerinin bir kısmını onlara sunuyor. Ancak direniş karşısında zorunluluk olarak ortaya çıkan bu durum elbetteki ABDnin üzerinde oturduğu aslan payını başkalarına kaptırmak niyetinde olduğu anlamına gelmiyor.
İşgal sürüyor, direniş büyüyor
Amerikalılar Irakta çiçeklerle değil, işgalcilere teslim olmayı reddeden Irak halkının iradesiyle karşılandılar. BM gücünün Iraka girmesi de ABDnin istediği sonucu yaratmayacak. Çünkü Irak halkı topraklarına ABDnin yanında giren her gücün işgalci olduğunu çok iyi biliyor ve her gün işgalcilere dönük saldırılara yenilerini ekliyor. İşgalciler en son teknolojinin ürünü silahları ve donanımlarıyla, düzenli bir ordusu bile olmayan Irak halkı karşısında çaresizliğe düşmüş durumdalar. Gitgide daha fazla saldırganlaşmaları bundan. Ancak tüm saldırganlıklarına rağmen kendilerine karşı düzenlenen saldırıları önleyemiyorlar, önleyemeyecekler de. Kendilerine ölüm ve yıkımdan başka alternatif sunulmayan Irak halkı işgalcileri kovacak. Zafer direnen halkların olacak!
Bu yağmaya sessiz kalmayalım...
... işgal altında 5 milyon metrekare orman alanı var. Buradakiler hergün rüşvet vermekten sıkılmış durumdalar. Metrekaresi 5 dolardan satılsa 25 milyar dolar eder...
Bu sözlerin sahibi Başbakan Tayyip Erdoğan. Mart ayındaki bir mülakatında hükümetin önerdiği yeni gelir kaynaklarını açıklayan Başbakan, çalışmalarına tabii ki daha erken başlamış. Kültür Bakanlığı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarında tasfiye işlemlerine başlandı. Şubat ve Mart ayı içinde rantiye karşıtı tutumları ile dikkat çeken çok sayıda kurul üyesinin (bunların arasında Türkiyede ve Avrupada kendini kanıtlamış ünlü mimarlardan Behruz Çinici, Oktay Ekinci, Mete Tapan da yer almakta) görevlerine son verildi.
Siyasal iktidarın bu hedef doğrultusunda ikinci adımı da, önceki girişimleri Anayasa Mahkemesi engeline takıldığı için, anayasa değişikliği önerisi oldu. Anayasanın orman arazisinin orman köylüsüne tahsisi ile ilgili 169. ve sit alanlarının korunması ile ilgili 170. maddelerinin değişikliği, milletvekili seçilme yaşının 30dan 25e indirilmesini öngören anayasa değişikliği önerisi içine sıkıştırılarak, meclis gündemine sunuldu. İlgili komisyonun çalışmaları ve taslağın hazırlık aşaması Orman Mühendisleri Odasından dahi gizlenerek tamamlandı.
Tasarıya göre birinci derece doğal sit olan arazilere dahi %6 yapılaşma izni verilecek. Bu araziler üzerinde bulunan baraj, dalyan, voli yerleri ve su ürünleri üretim hakkı da devredilecek. Ayrıca üzerinde yapı bulunan araziler ilgili belediyelere bedelsiz devredilecek. Belediyeler istedikleri takdirde bu arazileri kullanıcısına satabilecek. Satılacak alanlar arasında piknik alanları ve orman içi dinlenme tesisleri, Yassıada ve Sivriadanın yanısıra RAMSAR (Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi) kapsamında değerlendirilmesi istenen Balıkesirin Edremit ilçesinde bulunan Kuş Cenneti, Ölüdenizden Geliboluya kadar uzanan koruma altındaki birinci dereceden doğal sitler de yer alıyor.
Yapılmak istenen değişiklikle, orman arazileri, köylüleri dışında insanlara da satılabilecek. Üretim araçları ellerinden alınan onlarca ormancılık kooperatifinin içi boşaltılmış olacak. Bunun sonucu 17 bin orman köylüsü üretimdeki yerini kaybedecek.
Müjdeyi alanlar çoktan işe koyulmuşlar... Beykozun Çavuşbaşı köyüne bağlı ormanlık arazideki katliam insanın içini acıtıyor. Dünyada saatte üç bin dönüm yok olurken, son yüzyıl içinde 30 binden fazla bitki türü yok olmuşken ve Türkiye İrandan sonra ormanlarını en hızlı yitiren ikinci ülke iken doğa katledilmeye, araziler de birilerine peşkeş çekilmeye çalışılıyor.
Tasarının yasalaşmasıyla hem doğal sitler imara açılacak, hem kaçak yapılar meşrulaştırılacak, hem de içi boşaltılan kooperatiflere üye 17 bin orman köylüsü de işsizler ordusuna katılacak.
Son bir not; yalnızca İstanbulda AKPnin arka bahçesi olarak tanımlanan Üsküdar, Ümraniye ve Beykoz ilçelerinde, 16 bin hektar orman arazisi üzerinde birçok kaçak yapı bulunmakta.
Bu yağma karşısında sessiz kalmayalım!
|