Yeni eğitim yılı başladı...
Yeni dönem, eski sorunlar!..
Yeni eğitim yılı başladı. Ancak eski sorunlar, yeni eğitim yılına başlayan 16 milyon öğrenci, veliler ve eğitim emekçileri için, sürmeye devam ediyor. Her sene olduğu gibi bu sene de ziller, iktidarın bol keseden dağıttığı vaadlerle çalmaya başladı. Bu yıl hükümetin eğitim alanındaki icraatlari Her yerde, her zaman, herkes için eğitim! şiarıyla ekranlara yansıdı.
Her yerde, her zaman, herkes için eğitim!
Son 15 yılda ülkemizde öğrenci sayısı iki kat arttı. Aynı 15 yıl içerisinde bütçeden eğitime ayrılan pay giderek azalarak %6ya geriledi. Bu oran, bu yıl devletin öğrenci başına 85 milyonu reva gördüğü anlamına geliyor.
Bütçeden eğitime yeterli pay ayrılmayınca okullara gönderilen ödenekler, asgari ihtiyaçları dahi karşılamaya yetmiyor. Bu yıl binlerce okul, yeni eğitim yılına yakacak, su, elektrik problemi ile birlikte giriyor. Depremlerde hasar gören 2 bin okuldan ancak yirmisi onarılmış durumda. Bingölde ise sadece üç okul eğitim verebilecek durumda. Elbette susuzluk koşullarında yaygınlaşacak bulaşıcı hastalıkları bir yana bırakırsak, elektriklerin kesik olduğu durumlarda karanlıkta eğitim görmeyi göze alırsak, kış soğuklarını sineye çekip depremi bir risk saymazsak, bu kurumlarda bu yıl da eğitim verilecek .
Derslik ve öğretmen açığı ise hızla artmaya devam ediyor. İlk ve orta eğitimde 3 bin 600 okul, 120 bin derslik ve 160 bin öğretmen açığı var. Açık bu denli büyük olunca derslik başına ortalama 60 öğrenci düşüyor. Ancak bu ortalama taşralarda ve işçi-emekçi çocuklarının gittikleri okullarda 70-75i buluyor. Oysa zengin semtlerinde derslik başına 20-25 öğrenci düşüyor.
İkili eğitime ve kalabalık sınıflara mahkum kılınan öğrenciler dersi anlamakta güçlük çekiyor. Dahası, öğretmenin öğrencilerle tek tek ilgilenmesinin olanaksız olduğu koşullarda, öğrencilerin sağlıklı kişisel gelişimleri de neredeyse olanaksız hale geliyor.
Eğitim sistemindeki bu çarpıklıkları görmezden gelen iktidar, Hakkaride iki yıl üst üste kaldıkları gerekçesiyle 300 öğrencinin eğitim hakkını elinden alabiliyor. Yine aynı iktidar, binlerce üniversite mezununun formasyon hakkını vermezken, öğretmeni olmayan bir köyde çocukları köyün çobanından okuma-yazma öğrenmeye mahkum kılıyor.
Fatura yine emekçilere kesildi
Tüm bu çarpıklıklara rağmen, veliler okulların açılmasından günlerce önce çocuklarını iyi bir okula kaydettirebilmenin hazırlıklarını yapmaya başladılar. Okulların fiyatları günlerce önceden belli oldu. Fiyatlarda pazarlıklar başladı ve parayı denkleştiremeyen veli gerektiğinde çocuğunu kaydettireceği okulu temizlemeyi bile göze aldı.
Kayıt parasında anlaştıktan sonra sıra servis, defter-kalem, okul kıyafeti masraflarına geldi. Öte yandan veliler okulun temizlik malzemesi, dosya, tebeşir masraflarına da katkı sunmak zorunda bırakıldı. Ve bu yıl velilerin cebinden, özel ders ve dershane masrafları hariç 17 katrilyon para çıktı. Oysa devletin bu yıl eğitim için yaptığı masraf 10 katrilyondu.
Bir öğrencinin bir yıllık asgari eğitim ihtiyacını karşılayabilmek 1,5 milyar ile olanaklı iken devletin öğrenci başına sadece 85 milyon ayırması, elbetteki faturanın bir kez daha emekçilere kesileceği anlamına geliyordu. Amaçlanan tek başına eğitim masraflarının emekçilerce karşılanması da değildir. Amaç aynı zamanda eğitimin bir rant kapısı haline getirilmesidir. Durum bu olunca, sermayenin özelleştirme politikalarının kararlı bir savunucusu ve uygulayıcısı olan AKP hükümeti yeni yaratıcı yöntemler buldu. Bundan böyle devamsızlıktan da para alınacağı yeni ilköğretim anayasasında ilan edildi.
Sermayenin özelleştirme saldırılarına karşı
birleşik mücadeleye!
Devlet okullarında çözülmeyi bekleyen birikmiş yığınla sorun varken, burjuvazi yıllardır işçi ve emekçilerin sırtından elde ettiği kârları işçi-emekçi çocuklarına değil kendi sınıf çıkarları için özel okullara yatırıma yöneltiyor.
Çocuğunun kendisi ile aynı kaderi paylaşmasını istemeyen emekçi, çocuğunu okula gönderebilmek için onca sıkıntı çekerken, çocuklarını gönderdikleri okullar, bilimsellikten uzak eğitim koşullarında her geçen gün sermayeye yeni işsiz-yedek orduları yetiştirmeye devam ediyor.
MEB arsızca, zorla bağış alınmasının yasal olmadığını açıklayadursun, kural değişmiyor; ne kadar paran varsa o kadar eğitim alırsın!..
Bugünkü koşullarda mevcut eğitim sistemiyle sorunların çözülemeyeceği, tüm vaatlerin bir safsatadan ibaret olduğu ortada.
Sermayenin eğitimi bir rant kapısı, öğrencileri müşteri, eğitim emekçilerini tezgahtara dönüştürme sistemli çabasına karşı, biz eğitim emekçileri, veliler ve öğrenciler olarak herkese parasız, bilimsel, demokratik, anadilde eğitim talebi için mücadeleyi yükseltmeliyiz.
|