Büyük Ortadoğu Projesinin merkez ülkesi Türkiye!..
Emperyalizme ve
işbirlikçilerine karşı mücadeleye!
Kapsamlı saldırı planı için destek turuna çıkan Marc Grossmanın bir durağı da Ankara olacak. Grossman, Türkiyedeki temasları kapsamında Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uğur Ziyalle görüşecek ve Türkiyenin Müslüman ama laik bir ülke olarak Büyük Ortadoğu Projesinde oynayabileceği rol ele alınacak. Bushla savaş çetesinin de son dönemde Türkiyenin öneminden sözetmeleri bir rastlantı olmasa gerek.
Sermaye iktidarı böyle bir misyona dünden razı. Geçen yıl gizli anlaşma ile İncirliki ABDnin sınırsız kullanımına sunan Genelkurmay başkanlığı, generaller aracılığıyla yaptığı açıklamalarla bu anlaşmayı savunarak tutumunu net bir şekilde ortaya koymuştur. AKP hükümetinin Amerikan uşaklığı ise her icraatında ortaya çıkıyor. Başta Erdoğan ve Gül olmak üzere savaş kundakçılarının ayağına giden AKP tarikatı, efendilerinden gelen her emri esas duruşta beklediğini, siyonist lobilerin önünde secdeye durmaya pek hevesli olduğunu bir kez daha tescil etti. Nitekim Tayyip Erdoğan da, ... şu anda Amerikanın da Büyük Ortadoğu Projesi var ya, Genişletilmiş Ortadoğu, yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir, bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım diyerek, efendilerinin projelerine e kadar önem verdiğini gösteriyor.
Bir kısım Amerikan uşakları da emperyalist saldırganlık planını Türkiye için büyük bir açılım olarak gösteriyorlar. Sovyetlerin dağılmasından sonra Adriyatikten Çin Seddine Türklük dünyası sloganını kullananlar şimdi, Büyük Ortadoğu projesi için Osmanlı misyonu sloganını gündeme getiriyorlar. Bu düşkünler takımı, Türkiyedeki laik Müslüman Amerikan uşağı rejimin 22 ülkeye model olacağı, buna bağlı olarak da Türkiyenin bu projede aktif rol alarak, büyük bir kazanç elde edeceği propagandasını yapıyorlar. Bu kesimler, projeye karşı çıktığı var sayılan bazı İslamcıları da, konu hakkında bilgi sahibi olmadan tavır geliştirdikleri gerekçesiyle eleştiriyorlar. Bir kere BOP, henüz plan değil, bir proje! İstemezuuml;k! İslamcılarımız Ortadoğunun kendi tarihinden gelen özellikleri var diyerek BOPa karşı çıkıyorlar. vb.
Bu arada İslami gericiliğin ikiyüzlü tutumlarına da değinmek gerek. Bunlar hitap ettikleri kesimlerin hassasiyetlerini gözetmek için kılıktan kılığa giriyorlar. Demokratik hak ve özgürlüklerin gaspeden, faşist devlet terörü uygulayan, işçi grevlerini yasaklayan hükümete toz kondurmayan bu gerici takımı, türban meselesi gündeme gelince özgürlük savunucu kesilirler. Siyonizme karşı olduklarını iddia ederler, ama Filistin halkını değil, siyonist İsraili destekleyen Erdoğan ve tayfasına tam destek verirler.
İşte bu gerici çevreler şimdi de BOPa karşı olduklarını iddia ediyorlar. Üstelik bunu, İslam dinine karşı girişilmiş bir hareket olarak gösterip gerçeği çarpıtarak yapıyorlar. Yani her zamanki ikiyüzlü tutumlarını sürdürüyorlar. Hem ABDnin projesine karşı olduklarını iddia ediyorlar, hem de savaş çetesinin ayaklarına kapanan Amerikancı AKPnin borazanlığını yapmaktan geri durmuyorlar. İslami gericilerin bu tutumu doğrudan emperyalistlere hizmet ediyor. Zira bunlar, hem saldırının kapsamını farklı gösteriyorlar, hem de siyasal islamcıların etkisinde olan kesimlerin AKPye verdikleri desteğin devamı için çaba harcıyorlar.
Sermaye düzenini temsil eden kurumların bu kapsamlı saldırıya doğrudan ya da dolayı destek sunmaları ve bundan kazanç sağlama hesapları yapmaları şaşırtıcı değil. Genelkurmayından hükümetine, bürokrasisinden medyasına, liberalinden islamcısına kadar kokuşmuş düzenin tüm kurumları halkların yıkımı üzerinden kazanç peşinde koşacak kadar gayri insani ve çürümüştür. Bunu en açık şekilde Irak işgalinden önce ABD ile yaptıkları Mehmetçik kanı pazarlığından da biliyoruz.
Asıl önemli olan, bu kapsamlı saldırıya karşı işçi ve emekçilerin, ilerici ve devrimci güçlerin kararlı bir mücadele yürütmesidir. İşbirlikçi takımı kendisine verilecek görevi yapmaya şimdiden hazırlanıyor. O halde emekçilerle ilericiler ve devrimci güçler de emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı güçlü bir direnişi yükseltmeye, giderek bunu bölge halklarıyla ortak bir cephede birleştirmeye hazırlanmak durumundadırlar.
İstanbul Üniversitesi öğrencisi Önder Babat vuruldu!
Yeni bir faili meçhul!
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi dördüncü sınıf öğrencisi ve Devrimci Hareket dergisi çalışanı Önder Babat, İstiklal Caddesinde dergi bürosu çıkışında arkadaşlarının yanında aniden yere düştü. Arkadaşları kafasında kan olduğunu ve nefes alamadığını gördüler. Bunun üzerine Taksim İlk Yardım Hastanesine kaldırılan Önder Babat on dakika sonra öldü.
Polis olay yerinden delil olarak getirdiği taşa dayanarak, kafasına taş düşmesi sonucu öldü raporu hazırladı. Ancak ailesi ve yoldaşlarının isteği ile yapılan otopsi sonucu avukatlardan ilk alınan bilgiye göre, 9 mmlik bir silah ile uzak mesafeden ve susturucu kullanılarak başının arkasından vurularak öldürüldüğü anlaşıldı.
Adli Tıp önünde basın açıklaması yapan yakınları, arkadaşları ve yoldaşları olaydan polisin sorumlu olduğunu söylediler. Adli Tıp önünde yaklaşık 100 kişinin katıldığı bir basın açıklaması yapıldıktan sonra cenaze Yenibosna Cemevine götürüldü. Buradan Önder yoldaş ölümsüzdür! Bedel ödedik bedel ödeteceğiz! sloganları ve Beyazıt Marşıyla memleketi Dersime uğurlandı.
Ekim Gençliği/İstanbul Üniversitesi
Adana Kadın Platformunun 8 Mart şenliği
Adana Kadın Platformu 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Adana Kültür-Sanat sokağında bir şenlik düzenledi. Etkinliğe yaklaşık 50 kişinin katıldı.
Erken saatte biraraya gelen platform bileşenleri standlarını açmaya başladılar. Saat 11:00de basın açıklaması metni okundu. Açıklamada kadına yönelik baskı, şiddet ve sömürüden sözedildi, yaşanan sorunlara karşı ezilen kadınların bir araya gelmesi gerektiği vurgulandı. Sık sık Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye son!, Yaşasın halkların kardeşliği! sloganları atıldı. Açıklama bitiminde 8 Mart mitingine çağrı amaçlı bildiri çarşı merkezinde dağıtıldı. Etkinlik müzik, skeç ve halaylarla sona erdi. Çeşitli kurumlar stantlarda yemek ve kart postal satışları yaptılar. Şakirpaşa İKE olarak bulunduğumuz yeri kızıl bayraklar ve emekçi kadınların resimleriyle donattık. Standımızda kartpostal ve el işlerinin satışı gerçekleştirildi.
Şakirpaşa İşçi Kültür Evi çalışanları
Kölnde saldırılara karşı panel
BİR-KARın Almanyanın çeşitli kentlerinde işçi-emekçiler içinde sosyal hak gasplarına karşı duyarlılık yaratmak, özellikle Türkiyeli işçileri saldırılara karşı mücadeleye yöneltmek amacıyla gerçekleştirdiği paneller devam ediyor.
BİR-KARın Sosyal yıkıma hayır! Kazanılmış haklarımız için elele, mücadeleye! şiarı ile başlattığı kampanya çerçevesinde gerçekleştirilen bu panellerden biri de 28 Şubat günü Kölnde yapıldı. Panele yaklaşık 50 kişi katıldı. Panelistler BİR-KAR temsilcisinin yanı sıra, metal işkolundan iki işyeri işçi temsilcisi, inşaat işçileri sendikası Köln şube sekreteri ve bir öğrenci gençlik temsilcisinden oluşuyordu. Katılımcıların yarısını başta Kölndeki Ford işçileri olmak üzere işçilerin oluşturması anlamıydı. Pek çok işçinin katıldığı işlevli tartışmalar yapıldı.
Panel BİR-KAR temsilcisinin kısa açılış konuşmasıyla başladı. İlk bölümde tüm panelistler saldırıların kapsamı, yoğunlaşma alanları ve ilk elden yolaçtığı sonuçlara dikkat çektiler. Bu çerçevede özellikle IG Metal üyesi metal işçilerinin yakın dönemde yüzyüze kaldığı satış sözleşmesi konusunda verilen bilgiler hayli ilgi çekti.
Panelin ikinci bölümü canlı yer yer karşılıklı diyaloglarla süren tartışmalarla geçti. Karşı karşıya olunan sorumlulukların altı çizilip, çözümüne ilişkin düşünce ve öneriler üzerinde duruldu. Tüm panelistler ve tartışmalara katılan hemen herkes saldırıların hedefi olan hakların mücadele ile kazanıldığı, korunup geliştirilmesinin de ancak mücadelelerden geçtiği üzerinde birleştiler. Tersi durumda tüm kazanımların tek tek gaspedilerek işçi ve emekçilerin daha zor koşullara mahkum edileceğini vurguladılar.
Panelin özellikle son bölümünde tartışma asıl çerçevesine oturdu. Saldırının özünde burjuvazinin saldırısı olduğu ve çözümün de devrimci sınıf mücadelesinden geçtiği belirtildi. Kapitalizm varoldukça bu sorunların hep varolacağı, bunun yegane alternatifinin ise sosyalizmin olduğu açıklandı. Bunun kimilerinin sandığı gibi soyut bir düşünce olmadığına, tüm somut gelişmelerin her geçen gün bunu ortaya koyduğuna, bu doğrultudaki bir mücadeleyi güncelleştirdiğine işaret edildi.
Panel 2-3 Nisan 2004 tarihinde Avrupanın belli başlı tüm metropollerinde sosyal saldırılara karşı yapılacak protesto gösterilerine hazırlık ve katılım çağrısı ile sona erdi.
|