YTÜ 8. Geleneksel Bahar Şenlikleri...
Bir yanda sermayenin yoz kültürü ve öte yanda dostluğun, dayanışmanın ve mücadelenin devrimci kültürü
Yıldız Teknik Üniversitesinde öğrenci kulüpleri tarafından geleneksel olarak düzenlenen bahar şenliklerinin 8.si 24-28 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirildi. YTÜ şenliklerinde de diğer üniversite şenliklerinde olduğu gibi her geçen yıl artan apolitiklik bir panayır havası yaşanıyor. Geçen yıla kadar Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine! şiarı ile ve sponsorsuz olarak gerçekleştirilen şenlikler, geçtiğimiz yıl sponsorlar desteği ile düzenlenmişti. Bu durumu engellemek üzere komünist ve ilerici güçler, etkin oldukları kulüpler aracılığıyla, sene başından beri yoğun bir çaba içerisindeydiler. Diğer kulüpler ile yaşanan ve özellikle sponsor noktasında kilitlenen tartışmaların ardından bu çaba belli ölçüde sonuç verdi. Böyle şenliklerin ilk iki günü bu kulüplerin inisiyatifinde ve sponsorsuz gerçekleşti.
Şenliklerin iki gününde de etkinlikler, şenliğin hangi koşullarda yapıldığını, anlam ve önemini anlatan konuşmalar ile başladı. Şenliklerin bu ilk iki günü, aynı zamanda toplumsal sorunlara duyarlı sanatçıların sahne aldıkları günlerdi. İlk gün Mazlum Çimen ve Metin Kahramanın katıldığı şenliğe, ikinci günYaşar Kurt, Gökhan Birben, Grup Yorum ve Moğollar katıldılar. Bu iki gün aynı zamanda öğrenci gençliğin sorunlarını ifade ettiği, NATOya ve emperyalizme karşı tepkisini ortaya koyduğu günler oldular. İki gün boyunca şenlik alanından Katil ABD Ortadoğudan defol!, Emperyalistler, işbirlikçiler, 6. Filoyu unutmayın!, Yaşasın halkların kardeşliği! sloganları yükseldi. Şenlik alanının girişine ozalitlerle NATOya hayır! yazıldı, çeşitli yayınların standları acedil;ıldı. Bizler de YTÜ Ekim Gençliği olarak iki gün boyunca standımızdan EG ve KB satışı yaptık. Şenlik alanının bulunduğu yol üzerine NATOya ve emperyalizme karşı şimdi Deniz olunmalı! şiarının yazılı olduğu pankartımızı astık.
Şenliklerin ikinci gününde Trakya Üniversitesinde gerçekleştirilen bahar şenliğine yapılan saldırı ve bu saldırı sonucunda 20 öğrencinin tutuklanması kınandı. Bu arada alanda arkadaşlarımızın hastane ve mahkeme masrafları için yardım toplanarak, TÜ öğrencileri ile dayanışma içerisinde olunduğu vurgulandı. Konu ile ilgili yapılan konuşmanın ardından alanda Soruşturmalar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz! ve Katil polis üniversiteden defol! sloganları haykırıldı.
Şenliğin diğer günleri yaşananlar ise sermayenin yoz kültürünün birebir görüldüğü günler oldu. Bugünlerde kampüsün birçok yerinde açılan sponsor firmaların standları, konser alanında ise içmekten ayakta dahi duramayan insanlar vardı. Sponsorlu şenliğin örgütleyicisi olan kulüpler, alanda içki satışı yapıldığı gerekçesiyle ve alana dışardan içki sokulmasını engellemek için alan girişinde üst araması yapabilecek kadar yozlaşmış durumdaydılar.
Eğlence adı verilen bu yoz burjuva bayağılıkları gördüğümüzde, şenliğin tamamına müdahale edememiş olmamıza karşın, ilk iki günü için harcanan çabanın ve ortaya çıkan tablonun önemini bir kez daha farketmiş olduk.
Önümüzdeki yıllarda ise şenliği yeniden Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine! şiarı ile ve tümünü bu şiara yakışan bir içerikte gerçekleştirmek için daha yoğun çaba sarf edeceğiz!
YTÜde Derviş protestosu...
Sermaye uşaklarına geçit yok!
Yıldız Teknik Üniversitesinde 25 Mayıs günü İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanlığı tarafından 21. Yüzyılda sosyal-demokrat politikalar ve Türkiye konulu bir panel düzenlendi. Üniversite Oditoryumunda gerçekleştirilen panelin konuklarından biri de ANAP-MHP-DSP koalisyon hükümetinin Dünya Bankasından ithal bakanlarından Kemal Derviş idi. Panel günü, emperyalizmin bu tescilli temsilcisinin hakettiği şekilde karşılanması için üniversitemizde bulunan örgütlü güçler ile bir protesto eylemi örgütlemek üzere bir görüşme yaptık.
Görüşmenin panelden kısa bir süre önce gerçekleşmesi ve bahar şenliklerinin ilk gününün panelin olacağı güne denk gelmesi nedeniyle panelin yapılacağı salonda alacağımız tutumu net olarak belirleyemeden toplantıdan ayrılmak zorunda kaldık. Sunuş konuşmasının ardından konukların tanıtıldığı sırada, şenlikler için hazırlanmış olan NATOsuz dünya, YÖKsüz üniversite istiyoruz! pankartını açarak ve İMFci/NATOcu Derviş üniversiteden defol! sloganları ile protestomuzu başlattık. Ardından bir arkadaşımız Dervişin kimliğini teşhir eden ve üniversitede yeri olmadığına dair bir konuşma yaptı. Bu sırada daha öncesinden net bir tutum belirleyememiş olmamız nedeniyle bir kısım arkadaşımız yapılanın yeterli olduğunu ve paneli protesto ederek dışarı çıkmamız gerektiği yönünde bir eğilim gösterdiKısa süreli bir iç tartışmanın ardından pankart ve sloganlarımız ile salonu terkettik.
Salonu terketmemizin ardından diğer panelistlerden Emre Kongar söz alarak, Keşke kalsalardı da tartışabilseydik diyerek, paneli ve Kemal Dervişi meşrulaştırmaya çalışmış. Ancak bizler Emre Kongarın da daha önce yaşadığımız karşılıklı tartışmalarda kullandığı üslubu ve altından kalkamadığı tartışmalarda karşısındaki insanı nasıl susturmaya çalıştığını da gayet iyi biliyoruz. Yine de protestoonun amacını tam olarak aktaramadan salondan ayrılmış olmamız nedeniyle, Kongarın bu sözlerinin izleyici kitlesi üzerinde bir etki yarattığı da bir gerçek.
Panele dair bir diğer ayrıntı ise, ÖGBlerin ve polisin gerçekleştirilen eyleme dair bir hazırlık veya müdahale içerisine girmemiş olmasıdır. Daha öncesinde üniversitede gerçekleştirilen panellerde devrimci öğrencilerin salona girişlerini engellemek, girişi engelleyemedikleri koşullarda ise protestoları engellemek için devrimcilerin etrafına etten duvar örmek de dahil her türlü çabayı gösteren üniversite yönetimi, bu sefer üniversitede bulunan demokratik ortamı göstermek adına olmalı herhangi bir müdahalede bulunmadı. Bu durum panelistler tarafından da kullanıldı. Üniversitemizin ne kadar demokratik olduğunu vurguladılar ve kendilerinin de öğrencilik dönemlerinde böyle eylemler yaptıklarını dile getirerek protestonun anlamını karartmaya çalıştılar. Kemal Dervişin kendisi de eylemin Kopenhag kriterlerine uygun oldu&curen;unu söyleyerek, bu pek demokrat ve hoşgörülü tutum üzerinden prim yapmaya çalıştı.
Ancak bizler, Kopenhag kriterlerini Edirnede sokak ortasında dövülen gençlerden, tam da bugünlerde Trakya Üniversitesinde devletin terör saldırısına hedef olan öğrenci arkadaşlarımızdan, cezaevlerinde gerçekleştirilen katliamlardan biliyoruz. Üniversitemizdeki sözde demokrasiyi ise soruşturmalardan, polis ve ÖGB teröründen gayet iyi tanıyoruz. Onların bu söylemleri ancak salonda bulunanların kafalarını bir süre daha bulandırmak adına kullanabilecekleri demagojilerdir.
Sonuç olarak, güçlü bir hazırlık yapılamamasına ve net bir tutum belirlenememesine rağmen, uzun bir aradan sonra Yıldız Teknik Üniversitesinde sermaye temsilcileri hakettikleri şekilde karşılandılar. Artık üniversitemize gelecek olan sermaye sahipleri ve uşakları gelmeden önce bir kez daha düşünmek zorundalar!
Devrimcilerin varlığından
bile korkuyorlar!
Bir hafta boyunca süren şenliğin ilk günü üniversite rektörü Ayhan Alkışın bir açılış konuşması yapması planlanıyordu. Son günlerde YÖK Yasası üzerinden yaşanan tartışmalar nedeni ile Alkışın konuşmasında bu konuya da değineceğini ve üniversitelerin özerkliğinden dem vuracağını gayet iyi biliyorduk.
Bu konuşmalara müdahale etmek, YÖKü, sermayeyi ve rektörün kendisini teşhir etmek üzere konuşmanın yapılacağı alana gittik. Programda bu konuşmaya yarım saat ayrılmasına rağmen, konuşmasını yapmak üzere sahneye çıkan rektör, alandaki devrimcilerin kendisini teşhir edeceğini gayet iyi bildiği için, herhangi bir konuşma yapmayacağını ve sözü müziğe bıraktığını söyleyerek sahneden indi.
Bulunduğumuz her alanda onları teşhir etmeye ve yüreklerine korku salmaya devam edeceğiz!
|