5 Haziran'04
Sayı: 2004/22 (14)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalizmi işçi sınıfının örgütlü mücadelesi altedecek!
  İnsanca yaşamaya yeterli ücret!
  Asalaklar 303 milyon asgari ücreti dahi çok buluyorlar...
  Emperyalistlerle açık-gizli tüm antlaşmalar iptal edilsin!
  Devrimci bir DİSK yaratmak için öncü işçiler görev başına!
  Personel rejimi yasası saldırısı gündemde...
  İNSERT işçileri direndi ve kazandı...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  NATO karşıtı faaliyetlerden...
  Soruşturmalar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!
  NATO Zirvesi karşıtı kampanyanın sorunları
  Parti ve yeni dönem
  İşkence Ebu Garib zindanıyla sınırlı değil
  "Yönetim devri" emperyalist işgali meşrulaştırmaya yetmeyecek
  Yeniden "savaş" mı?
  ABD, Irak ve Kürtler...
  Çiğli İşçi Kurultayı gerçekleşti...
  Bültenlerden...
  Ekim Gençliği'nden...
  İşkence ve katliamlara sessiz kalmayalım!
  Nazım Hikmet, Orhan Kemal, Ahmed Arif...
  Demokrasi aldatmacası, F tipleri, işkence ve intihar...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Emperyalist işgal çetesinin suç dosyası kabarıyor...

İşkence Ebu Garib zindanıyla sınırlı değil

Emperyalist orduların Iraklı tutsaklara uyguladığı vahşi işkenceye dair haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Tüm dünya halklarının tiksintiyle izlediği fotoğraflar, bir kez daha emperyalizmin bir şiddet ve zorbalık düzeni olduğunu kanıtladı.

İşkence fotoğrafları yayınlandıktan sonra açıklamalarda bulunan Uluslararası Kızılhaç Örgütü yetkilileri, yaygın işkence konusunda Bush yönetimini erken bir tarihten itibaren uyardıklarını dile getirmişlerdi. Uluslararası Af Örgütü’nün son yayımlanan raporunda da Amerikan emperyalizminin şiddete dayalı saldırgan politikasına dikkat çekildi: “ABD ülkesindeki ve dünyadaki insan hakları ihlallerini görmezden geliyor. İstediği zaman istediği yerde önleyici askeri güç kullanarak özgürlüğe zarar veriyor; ve dünyayı daha tehlikeli bir yer haline getiriyor.” Af Örgütü’nün raporunda yer alan bu ifadeler Bush’la savaş kundakçılarını çok öfkelendirdi. Gerçekte hafifletilmiş olan ve ancak emperyalist suç dosyasının küçük bir kısmına değinen bu ifadeler, emperyalist barbarlığı gizlenemez hale gelen boyutları konusunda bir fikir veriyor.

Bilindiği gibi Bush’la savaş kundakçısı çete ortaya çıkan işkence vahşetinin sorumluluğunu üstlenerek özür dilemek zorunda kaldılar. Bunun ikiyüzlü ve tepkileri savuşturmaya yönelik bir davranış olduğu ise buna paralel olarak işkencecileri savunmalarından da anlaşıldı. Güya işkenceyi yapanlar “iyi eğitilmemiş” birkaç askerle sınırlıymış. Bu askerler de mahkeme önüne çıkartılarak yargılanacaklarmış. Sistematik olduğu ve merkezden yönlendirildiği gizlenemez biçimde açığa çıkan işkencenin savunulması anlamına gelen bu açıklamalar, dünya halkları bir yana Amerikalılar’ı bile kandırmaya yetmiyor artık.

Uydurma açıklamalara ve ortaya dökülen belgelere bakanlar, emperyalizme ve işgale her gün biraz daha iğrenerek bakmaktadırlar. Zira işkencenin sistematik ve yaygın olduğunu kanıtlayan belgelere sürekli yenileri ekleniyor. Son olarak konuyla ilgili itiraflarda bulunan Amerikalı gardiyanlar, Irak’taki tek işkence merkezinin Ebu Garib zindanı olmadığını ortaya koydular. Gardiyanlar, Ebu Garib dışında dört cezaevinde daha askeri istihbarat servisi ajanlarının Iraklı tutuklulara sürekli işkence yaptıklarına tanık olduklarını anlattılar.

Vahşi işkence ve aşağılamalara maruz bırakılan Iraklı tutsakların önemli bir kısmının ne ile suçlandığı bile belli değil. İşkencenin sistematik ve yaygın olduğu açığa çıkınca yüzlerce mahkumun apar topar serbest bırakılması bunu gösteriyor. İşgalcilerin yaptığı kitlesel tutuklamaların ne kadar keyfi olduğu da böylece anlaşılmış oldu.

İşgalci Amerikan ordusu mensubu general Donald J. Ryder de Iraklılar’a uygulanan zorbalığı kabul ediyor. General, aylarca hücrelerde tutulan mahkumların “kötü niyet ya da memnuniyetsizlik” gibi gerekçelerle suçlandığını açıkladı. Yani işgalden “memnun” değilseniz (ki hiçbir onurlu insanın ülkesini işgal eden çapulculardan memnun olması düşünülemez) veya işgalci askerlere göre “kötü niyetli” kabul ediliyorsanız, sırf bu yüzden aylarca hücrede tutulur, barbarca işkencelere maruz kalabilirsiniz. İşte bu iğrenç tablo, Amerikan-İngiliz emperyalistlerinin Irak halklarına sunduğu özgürlüğün gerçekte ne anlama geldiğini gösteriyor.

Halklar, ancak dünya emperyalistler ile işbirlikçilerinden arındırıldığında, gerçek özgürlüğe kavuşabileceklerdir.



Iraklı kadınlar da işkence
vahşetine maruz kalıyor

Emperyalist barbarların Iraklı tutsaklara reva gördükleri muamelenin aynası olan fotoğraflar vahşet tablosunu tam yansıtmıyor. Eksik bırakılan, Iraklı kadın tutsakların maruz kaldığı iğrenç uygulamalardır. Irak toplumunun kültürel yapısından kaynaklanan sınırlamaların baskısı altında bulunan kadınlar, kamuoyu karşısına çıkıp kendilerine uygulanan işkenceleri anlatamıyorlar. Yine de bu türden vakalardan bazı örnekler Uluslararası İşgal İzleme Örgütü (IOWC) tarafından açığa çıkarıldı.

Bazı mahkumların ifadelerini açıklayan örgüt, tüyler ürpertici tabloyu ortaya çıkardı. Amerikan askerlerinin gözetiminde, tutulduğu hücrede “Irak” polisi tarafından bir günde 17 kez tecavüze uğradığını anlatan bir kadın, askerler tarafından 58 saat boyunca bilincini kaybetmiş bir halde tutulduğunu anlattı. Benzer vahşete maruz kalan kadınların çoğu kısa süre sonra intihar ediyor.

Tutuklu ve Mahkumlar adlı Irak merkezli bir kuruluş da, tecavüze uğrayan kadınların ya aileleri tarafından öldürüldüğünü ya da intihar ettiğini saptadı.

Amerikan askerleri tarafından kocasının önünde tecavüze uğrayan dört çocuk annesi bir kadın, olaydan kısa süre sonra intihar etti. Ebu Garib cezaevinden serbest bırakılan bir mahkum da, çığlık atan bir kadın tutsağın “bizi öldürmek için bir yol bulun” dediğine tanık olduğunu anlattı. Ebu Garib zindanında tecavüze uğrayan ve hamile kalan üç genç kadın, serbest bırakıldıktan sonra aileleri tarafından öldürüldü.

İşgalcilerin tecavüzüne maruz kalan kadınlara dair araştırma yapan örgütler dahi, ailelerin “onurunu temizlemek” kaygısıyla intihar eden ya da aileleri tarafından öldürülen kadınların sayısını tespit edemiyor. Ancak bu trajik sonu yaşayan pek çok kadın olduğu da biliniyor.

Iraklı kadınlara bu vahşeti reva gören işgalci haydutların kullandığı argümanlardan biri de, “kadın özgürlüğü”dür. Bu sapık caniler, Ortadoğu’da kadın haklarının geliştirilmesi için çaba harcayacaklarını iddia ediyorlardı. Oysa görüldü ki, emperyalistlerin kadınlara vaadettiği “özgürlük” işkence ve tecavüze uğramaktan, insanlık onurlarını ayaklar altına almaktan ibarettir.

Halklar gibi Ortadoğu kadınları da insanlığın yüzkarası emperyalist cellatlara ve işbirlikçilerine karşı yükselen mücadele içinde yerlerini alarak özgürleşecekler.



Özgürlük direnişten geçiyor!

Her gün onlarca kişinin katledildiği Irak’ta, işgal karşıtı direniş de güç kazanarak sürüyor. İşgal sonrasında kitlesel ölümlerin sıradan bir olay haline geldiği Irak’ta, emperyalist orduların kayıpları da kesintisiz şekilde devam ediyor. Nisan ayında 136 kayıp veren emperyalist ordulara, 1-29 Mayıs tarihleri arasında 62 ABD askeri daha eklendi.

Bağdat, Felluce, Necef ve Ramadi başta olmak üzere pek çok kentte etkili bir işgal karşıtı direniş var. Şii kastın baskısı altında ateşkes öneren Şii milisler de, işgal ordusunun anlaşmaya uymaması üzerine direnişe devam kararı aldılar. İşgal güçlerinin kentten çıkması şartına bağlanmaştı ateşkes, fakat işgalciler bu koşula uymadılar. Amerikan askerlerinin ateşkesi bozarak saldırıya geçmesi, çatışmaların yeniden şiddetlenmesine neden oldu.

Mehdi Ordusu’nun lağvedileceğine dair haberler ise Sadr tarafından yalanlandı. El Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada, işgal güçleri Irak’ı terketmediği sürece Mehdi Ordusu’nun da lağvedilmeyeceğini söyledi.

Emperyalist işgalin Irak’ta yarattığı kaos ortamı ise derinleşerek devam ediyor. Kukla yönetimin bazı figüranlarını değiştiren işgal güçlerinin varolan cehennem ortamını düzeltmeleri sözkonusu bile değil. Zira bunun asıl nedeni bizzat işgalin kendisidir. Direniş işgalci zorbalar ile işbirlikçilerini Irak’tan söküp atana kadar sorun çözülmeden kalacaktır.