Yönetim devri emperyalist işgali
meşrulaştırmaya yetmeyecek
Irak işgali için gösterilen tüm gerekçelerin yalan olduğu ortaya çıkınca emperyalist işgal tamamen gayr-ı meşru bir duruma düştü. Bunun üzerine yönetim değişikliği ile Iraka demokrasi götürme demagojisi devreye sokuldu. Ancak yaygın ve sistematik işkencenin tüm vahşetiyle ortalığa saçılması, ortaya atılan kirli yalanın ters tepmesine yolaçtı. Demokrasi ve özgürlük ihraç ettiklerini iddia edenlerin, katliam, yıkım, yağmanın yanısıra işkence ve tecavüz ihraç ettikleri görüldü.
Emperyalist haydutların fiyasko üzerine fiyasko yaşamaları elbette işgal karşıtı direniş sayesinde mümkün olmuştur. Bu sıkışıklık içinde ABD işgal yönetiminin gündeme getirdiği son yalanı Iraka tam egemenlik verileceğine dairdir. Oysa yeni olduğu iddia edilen yönetimi de esas olarak ABD emperyalizmi belirledi.
Kuklaların direnişi ve BMnin sefilliği
Irakta 30 Mayısta devlet başkanının kim olacağına yönelik sıkı pazarlıklar işgalcilerin istediği şekilde sonuçlanmadı. ABDnin önerdiği isim olan kendi ajanı Adnan Paçacı, Geçici Hükümet Konseyinin (GHK) karşı çıkması üzerine, kendisine önerilen başkanlık teklifini reddetti. Bunun yerine GHKdaki Şii ve Kürt temsilcilerin desteklediği Sünni aşiret reisi Gazi Meşal Acil Yaver Irak devlet başkanlığına atandı.
İradeden yoksun Amerikan kuklalarının bile isteklerinde ısrarlı olmaları, esas olarak işgalcilerin direniş karşısındaki acizliklerinden kaynaklanıyor. Tabii itibarsız kuklaların da bir irade gösterisine ihtiyaçları vardı. İradesiz bir devlet başkanı seçerek de olsa bu gösteriyi gerçekleştirdiler. Ancak bu başarı içinde bulundukları düşkünlük mertebesini değiştirmeye yetmiyor. Zira sömürge valisi Paul Bremerin alacakları her kararı veto etme yetkisi yerli yerinde duruyor.
Irakta yeni yönetimi güya BM belirleyecekti. İşgali meşrulaştırmak amacıyla yapılan bu açıklamaların da koca bir yalandan ibaret olduğu hemen anlaşıldı. BM adına yeni yönetimi belirlemek için görevlendirilen Lahdar Brahminin bu konuda hiçbir söz hakkı olmadığı anlaşıldı.
Yönetimin belirlenmesinden sonra Brahminin insanlar benim Irakta tamamen bağımsız birisi olduğumu ve istediğim herşeyi yapabileceğimi düşünüyorlar diyerek, herhangi bir iradeden yoksun olduğunu teslim etti. BMnin ruhuna fatiha okuyan Bushla savaş çetesinin bu kuruma nasıl bir misyon biçmek istediği de böylece netlik kazandı: Emperyalist barbarlığı örten incir yaprağı.
Başbakan Allavi emperyalistlerin ajanı
Baş işbirlikçi Ahmet Çelebi ile arası açılan Amerikan emperyalizmi, Çelebiden geri kalmayan bir uşak olan İyad Allaviyi başbakanlığa atadı. CIA ajanı olduğu da söylenen bu soysuz, eski Baascılar ve İngiliz gizli servisi M15le de çalışmış. Çelebi gibi sahte silah belgeleri üreten Allavi, İngiltereyi işgal için ikna edenlerden biri aynı zamanda.
Çelebi, Allavi ve onlara benzer düşkünler takımı, güya Saddam rejimine muhaliftiler. Ancak bunlar, bağımsız demokratik bir Irak için mücadele etmek bir yana, zamanlarını ABD emperyalizminin Irakı işgal planına malzeme hazırlamakla geçirdiler. Karşılığında da CİAdan para aldılar.
1 Temmuzda kuklalar dışında
Irakta değişen bir şey olmayacak
Yeni yönetimin atanmasını memnuniyetle karşılayan haydut başı Bush, Irakın bu adımla demokrasiye yaklaştığını iddia etti. Oysa sözkonusu yönetimin seçilme şekli bile bunun demokrasiyle uzaktan yakından herhangi bir ilgisi olmadığını göstermeye yetiyor.
1 Temmuzdan sonra da 130 bin işgalci asker Irakta kalmaya devam edecek. Hatta takviye birliklerin Iraka sevkedilmesinden de sözediliyor. Tabii işgal ordularının idaresi yine Pentegona bağlı olmaya devam edecek. Askeri operasyon ve saldırılar, hükümet denetimi dışında kalacak.
Demek oluyor ki, işgal orduları şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da, Iraklıları istediği zaman tutuklayacak, katledecek, işkence vahşetini sürdürecek, yıkım ve yağmaya ara vermeden devam edecektir. Irakı yönetenler ise işgalci icraata karışamayacak. Nitekim yeni atanan hükümet üyelerinin işgal destekçisi ve umudunu ABD emperyalizmine bağlayan soysuz takımı arasından seçilmesi, tam da bu durumu güvenceye almak içindir.
The New York Timesın sahte erdem gösterisi...
Dünün savaş çığırtkanları günah çıkartıyor!
The New York Times, ABDnin en bilinen birkaç gazetesinden biridir. Diğerleri gibi bu gazete de şu ana kadar emperyalist saldırganlık ve savaşın borazanlığını yaptı. Özellikle Amerikan toplumunun basın yoluyla yönlendirilmeye fazlasıyla müsait yapısı gözönüne alındığında, savaş şakşakçısı medyanın rolü ve suçları daha iyi anlaşılır. Ünlü ve çok okunan bir gazete olmasından dolayı NY Times gazetesinin suç dosyası diğerlerinden de kabarık.
Bu gazetenin editörleri geçenlerde hem Amerikan hem de dünya halklarına karşı izledikleri aldatmacaya dayalı yayın çizgisinden dolayı özür dilediler. Times ve Irak başlığıyla kaleme aldıkları yazıda, savaş öncesinde ve sırasında yayımlanan haber ve makalelerde gerektiği kadar dikkatli olmadıklarını itiraf ediyorlar. Editörler, Yaptığımız birkaç haberde olması gerektiği kadar dikkatli olmadığımızı gördük. Geçmişe dönüp baktığımızda, öne sürdüğümüz iddiaları gözden geçirmede keşke daha kararlı olsaydık ifadesini kullandılar.
NY Timesın yalanları elbette birkaç haberden ibaret değildi. Savaşı gerekli gösteren yayın çizgisinin toplamı olduğu gibi yalana dayalıydı. Nitekim editörler, 2001-2003 yılları arasında yayımlanan ve Irakta kimyasal, biyolojik ve nükleer silah bulunduğu veya Saddam Hüseyinin El Kaide ile ilişkisi olduğu yönünde iddialar içeren haberlerin yalan olduğunu kabul ediyorlar. Bu haberlerin kaynağını, batılı emperyalist ülkelerde yaşayan satın alınmış ve Amerikan ajanları olarak hareket eder hale gelmiş Iraklılar oluşturuyor. CİAnın verdiği dolarlarla beslenen bu soysuz takımının vereceği haberlerin şüpheli olduğunu daha baştan en iyi bilenler arasında NY Times editörleri de bulunuyordu muhakkak ki.
Bu yalan haber kampanyasının planlı/programlı olduğu, basın tekellerinin savaş kundakçısı çete ile ortak çalışmasından da bellidir. Editörler, Iraklı satılmışlara dayandırılan haberlerin kendileri tarafından neden tartışmasız doğru kabul edildiğini açıklıyorlar, Bu durumda asıl sıkıntı, tüm iddiaların Iraka müdahalede kararlı olan Amerikalı yetkililerce çok güçlü bir şekilde doğrulanmasıydı. Demek oluyor ki, savaş kundakçılarının doğru olduğunu iddia ettikleri her haberi, ünlü editörler de tartışmasız doğru kabul ediyorlar.
Bu itirafı tamamlayan ifadeler de şöyle, ...Irakla ilgili çarpıcı iddialar öncelikli yer bulurken, bu iddiaların sorgulanması gerektiğine yer veren yazılar gizleniyordu. Demek ki emperyalizmin borozanı tekelci Amerikan basını yalan haberleri özellikle tercih ederken, tersinden doğru haberleri de bilerek gizliyor, çöpe atmayı tercih ediyordu.
Onlar belli aralıklarla bu tür itiraflarda bulunurlarken, yine bilinçli ve hesaplı bir tutumla hareket ediyorlar. Amaç bir kez daha okur kitlelerini aldatmak, samimi özeleştiri kılıfı içinde itibar tazelemektir. Yalana dayalı kampanya zamanında işlevini fazlasıyla yerine getirdiğine göre ve bugün de tüm bu yalanlar artık gizlenemez biçimde ortaya çıktığına göre, bu durumda geçmişteki hatayı yüreklilikle kabullenmenin en akıllı iş olduğunu ve dahası, bunun pekala erdem olarak da yutturulabileceğini bu adamlar iyi biliyorlar. Ve yazık ki dün yalana dayalı kampanyaların tuzağına kolayca düşen Amerikalı okur, bugün de bu sahte erdem gösterisine aldanmaya fazlasıyla yatkındır.
Yine de bu itiraflar, düşünme yeteneğini yitirmemiş her insan için, basın tekellerinin silah tekelleri ve gerici saldırgan burjuva devletlerle iç içe olduğunun belgesidir. Çürüyen ve ancak zorbalıkla varlığını sürdüren kapitalizmi savunan tüm kurumlar gibi sermaye basını da kan ve irin içinde yüzmektedir.
|