24 Temmuz'04
Sayı: 2004/29 (21)


  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı ve emekçiler bu yağma ve peşkeşe dur demelidir!
  “Kamu Yönetimi Reformu” adlı kapsamlı saldırı programı
  Aydoslu emekçiler yıkıma karşı örgütleniyor
  Kölelik yasası meclisten geçti... Sırada işgüvencesinin gaspı var...
  Eğitimde sözde devrim ya da gericiliğin sınır tanımazlığı
  Özelleştirme saldırısına, kölelik dayatmasına karşı
  Metal ve tekstilde TİS süreci yaklaşıyor...
  Direnişteki Socotab işçileriyle konuştuk...
  İşgal karşıtı direnişte yeni gelişmeler...
  Filistin direnişi engelleri aşacaktır!
  Üçlü şer ittifakını dağıtmak bölge halklarının görevidir
  Direnişçi Castleblair işçileri DİSK Tekstil yöneticilerini yanıtlıyor!..
  Sarsan ve saflaştıran direniş!..
  Castleblair’de bugün olup bitenlerin ışığında ibretle okunsun!..
  Beybi’de sendikalaşma ve reformizmin gericiliği
  Direnişçi Castleblair işçilerine...
  Direnişçi Castleblair işçilerine...
  Daimler-Chrysler işçisi kölelik dayatmasına karşı mücadelede kararlı
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Kapitalizmde spor
  Semt gençliği ve kültürel dejenerasyon
  Mamak İşçi Kültür Evi ve Mamak İşçi-Gençlik Kültür Evi’nin yaz dönemi kampanyası...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Direnişteki Socotab işçileriyle konuştuk...

“Kazanana kadar mücadele edeceğiz!”

- Yaşadığınız süreci kısaca anlatır mısınız?

Kadir Dereli (temsilci): Biz Socotab Tütün fabrikasının mevsimlik işçileriyiz. Önceleri 5-6 ay süren çalışma süremiz şimdi 9 güne düştü. Bütün bir yıl geçimimizi 9 günlük bir çalışmayla sağlamamızı istiyorlar. Bu ise bizim açlığa mahkum edilmemiz demektir. Bizler bunu kabul etmiyor, haklarımızı istiyoruz. Haklarımızı kazanana kadar mücadele etmeye kararlıyız. Bunun için de önce fabrika önünde toplanarak direnmeye başladık. Daha sonra da Konak Sümerbank önünde yaptığımız basın açıklaması ile mücadelemizde kararlı olduğumuzu açıkladık.

- Kaç yıldır çalışıyorsunuz?

1. işçi: 4 yıldır çalışıyorum.

2. işçi: 1994’den beri çalışıyorum.

3. işçi: 1989’dan beri çalışıyorum.

- Çalışma koşullarından bahseder misiniz?

2. işçi: Depolarda harman ayrımı yapıyoruz. Patron teknolojiyi yeniliyoruz diye bizlerin çalışma süresini 9 güne indirdi. Şu an eve götürecek ekmek param bile yok. İşten çıkınca başka yerde iş bulmak zor.

3. işçi: 10 yıl içerisinde koşullar daha da kötüleşti. 10 yıl öncesinde 5-6 ay çalışıyorduk. Fabrika yabancı şirkete devredildiğinden beri çalışma süresi daha da azaldı.

4. işçi: Ben 1997’de girdim. Bu şirket geçmişte Karagöz şirketi olarak faaliyet yürütüyordu. İşçilerin haklarını vermemek için iflas gösterildi. Daha sonra Universal ve Vertop’la birleşerek (1998) Socotab oldu. Şu an üç şirket olarak faaliyet gösteriyorlar. Beş senede bir ad değişikliği yaparak vergi kaçırıyorlar. Aynı zamanda giriş-çıkış göstererek haklarımızı gaspediyorlar.

5. işçi: Biz üretmesek onlar nasıl kazanırlar? Biz üreticiyiz, meşru ve haklı mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.

6. işçi: İşveren şimdiye kadar bir kere olsun masaya oturmadı. Size soruyorum, 9 gün çalışan bir insan nasıl evini geçindirir? Bize hayvan muamelesi yapıyorlar. İnsan yerine koymuyorlar. Ama biz birleşerek haklarımıza sahip çıkacağız.

5. işçi: Arkadaşlarımız iş kazası geçirdi. Fakat işveren hiç ilgilenmedi.

7. işçi: Ben 57 yaşındayım. Bu şirkette 10 yıldır toz hanede çalışıyorum. Çuvalları çekerken belim sakatlandı. Bu durum sağlığımı olumsuz etkiliyor.

- Birlikte eylem yapmanız nasıl bir duygu?

8. işçi: Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için savaşıyoruz. Sonuna kadar gitmeye kararlıyız.

- Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Tüm işçilerin ortak düşüncesi: Haklarımızı elde edinceye kadar mücadele etmeye kararlıyız. Bunun için bütün meşru yollara başvurmaktan çekinmeyeceğiz. Geri durmayacağız.

- Bizden istediğiniz bir şey var mı?

Hepsi: Yanımızda olun yeter.

Kızıl Bayrak/İzmir



Socotab işçilerinin eylemi...

“Direne direne kazanacağız!”

Socotab Tütün fabrikasında 9 gün çalıştıktan sonra işlerine son verilen tütün işçileri eylemlerine 16 Temmuz’da Bornova’daki fabrika önünde yaptıkları yürüyüşle devam ettiler. Bornova Metro yakınlarından fabrikaya doğru yürüyüşe geçen yaklaşık 200 işçi, fabrika önüne geldiklerinde eylemlerinin amacını anlatarak hak arama mücadelesine devam edeceklerini ifade ettiler.

17 Temmuz günü de Konak Emekli Sandığı önünde basın açıklaması yapan Socotab işçileri şunları söylediler:

“... Bornova’daki fabrikayı tasfiye etmek isteyen işveren, bunu yaparken işçilerin kıdem ve ihbar tazminatlarını vermek istemiyor. Bu nedenle 2004 yılında fabrikayı sadece 9 gün açık tuttular. Her sene aynı taktiği izleyerek işçilerden tazminatsız kurtulmayı planlıyorlar. Patronlar bizden bir seneyi bu 9 günlük çalışma ile geçirmemizi istiyorlar.

“Socotab patronu ve müdürleri şunu bilmelidir ki; ne emeğimiz ne ekmeğimiz çocuk oyuncağı değildir. Mücadelemiz emeğimiz ve ekmeğimizi koruma mücadelesidir. Bu mücadeleyi meşru ve hukuki alanda sürdüreceğiz. Yasalara göre işlenecek ürün olduğu halde işveren eğer üretimi durduruyorsa işçilerin tazminatlarını vermek zorundadır. Sendikamızın yaptırdığı tespit sonucu fabrikada işlenecek ürün olduğu ortaya çıkmıştır. Açacağımız dava ile haklarımızın takipçisi olacağız...”

Yaklaşık 200 işçinin katıldığı eylemde “Haklıyız kazanacağız!” pankartı taşındı, “Direne direne kazanacağız!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir



Emekçilere sefalet,
sermayeye kıyak!

Geçtiğimiz hafta asker ve polisin zam istemesi üzerine, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan bütçe disiplininin bozulmasını gerekçe göstererek “kimseye zam yok” dedi. Bu söylem işçi ve emekçileri kandırmak için kullanılan manipülasyonlardan biri. Çünkü uşak takımının hükümette kalabilmesi için İMF ve TÜSİAD’ın önüne koyduğu programı eksiksiz uygulaması gerekiyor. Acı reçeteleri büyük bir kararlılıkla uygulamak zorunda olmaları onları demagojik söylemler kullanmaya itiyor.

İşte bu nedenle hükümet sadece çalışanlara değil, hiç kimseye zam yok diyerek, sözüm ona hiçbir kesime ayrıcalık yapmadığını göstermek istiyor. Fakat gerçeklerin bununla bir ilgisinin olmadığını biliyoruz. Sermaye hükümeti “hiç kimseye zam yok” derken bile, bu hiç kimsenin işçi ve emekçilerden başkası olmadığı çok açık. İşçi ve emekçilerin ücretlerine sıfır zam yaparak geçiştiren sermaye hükümeti, akaryakıt istasyonlarının 1.5 centlik kâr payı artışını karşılamayı kendisine görev sayıyor. İşçi ve emekçilerin insanca yaşamak için istedikleri zammı bütçenin hassas dengelerini bahane göstererek geri çevirirken, aynı hassasiyeti akaryakıt istasyonlarının kâr payında göstermiyor. Akaryakıt istasyonlarının kâr payı artışının bütçeye ek maliyeti 115 trilyonNedense bütçe dengeleri bu kâr payı artışından bozulmuyor da, çalışanların ücretleri sözkonusu olduğunda hemen bozuluyor.

İşçi ve emekçiler ne zaman ücretlerinde bir artış istese verilen karşılık aynı oluyor; “ekonomi hassas bir denge içerisinde, istenilen zam dengeleri bozar”, “ekonominin gelişimi sürmez, yatırımlar düşer”, “istihdam azalır” vb. İşte bu söylemlerle sermayenin semirmesinin koşulları hazırlanıyor. Bu, kimi zaman işçilerin reel ücretlerinin dolaylı olarak düşürülmesi yoluyla, kimi zaman geçici vergilerin kalıcılaştırılmasıyla, kimi zaman da temel tüketim maddelerine yapılan zamlarla oluyor.

Aynı ortaoyunu yine sahneye konulmuş durumunda. Geçen ay işçilere verilen zam 15 milyon gibi gülünç bir orandı. Aynı oranda zam memurlara da yapılmıştı. Bu aynı dönemde sermaye çevrelerine geçilen kıyaklar, sağlanan kolaylıklar ise sermaye devletinin bütçesini bozmadı. Özel okullara vergi istisnası getirildi. Geçtiğimiz günlerde meclisten geçirilen Vergi Yasası’na göre özel okullar 5 yıl süreyle Gelirler ve Kurumlar vergisinden muaf tutulacaklar. Yine Vergi Yasası sayesinde, Vergi Barışı Kanunu uyarınca yüzde 10 uygulanarak alınan geç ödeme zam oranı 1 Ocak 2004’den geçerli olmak üzere yüzde 5’e inecek. Ayrıca vergi barışında geri ödeme üç ay daha uzatıldı. Spor klüplerinin borçları 5 yıla yayıldı ve faiz 0.5’e indirildi. Yatırım teşviki için istihdam ve yatırım miktarı azaltıldı. Teşvik verilen illerde verimuafiyeti getirildi. Vakıf üniversiteleri ve vergiden muaf olan vakıflar, üzerinde bulundukları araziyi yarı fiyatına alabilecekler. Tüm bu kıyakları yapan milletvekilleri elbette kendilerini de düşüneceklerdi. Milletvekillerine TBMM Başkanlığı ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) dubleks konut yapacak. Proje, milletvekillerine 20 milyar peşinle dubleks, 12 milyar lira peşinle daire sahibi olma imkânı tanıyor.

Sermaye hükümeti milyonlarca işç ve emekçiye yoksulluk sınırında yaşamayı dayatırken, sermayenin temsilcilerine, vergi kaçakçılarına, özel okul sahiplerine, spor kulüplerine, akaryakıt istasyonu sahiplerine her türlü olanağı sağlıyor.

Her ne kadar basına askerin ve polisin zam taleplerinin karşılanmaması olarak yansısa da, sermaye hükümetinin bu zam talebini karşılayacağı gün gibi açıktır. Sömürü düzeninin bekçisi ve temel yönetici gücünün gerçekte ordu olduğu biliniyor. Ordunun bu türden isteklerini hükümetin geri çevirmesi mümkün görünmüyor. Uygun bir fırsat kollayarak gerekli artışı yapacaklardır.

Ordu ile hükümet arasında belli konularda gerilim olsa da (türban, imam-hatip vb.) bu esası belirlemiyor. Sonuçta sermaye düzenin devamlılığı konusunda hemfikirler. Ordu, polis, maliye, adalet gibi kurumların misyonu sermaye düzenin devamlılığını sağlamaktır. Bu nedenle bu kurumlara her türlü ayrıcalığı sağlamak bir tercih sorunu değil, bir zorunluluktur.