İşgal karşıtı direnişte yeni gelişmeler...
Emperyalist ordular kuklalarını dahi koruyamıyorlar
Terörle mücadele uzmanı Paul Bremer Iraka sömürge valisi olarak atandığında, kısa sürede güvenliği sağlayacak, ardından da yetkiyi demokratik bir yönetime devredecekti. Pılını-pırtını toplayıp Iraktan defolup gittiğinde ise ilk günlerdeki kibirinden eser kalmamıştı.
İşgal karşıtı direnişin giderek güçlenmesi her türlü hesabı boşa düşürdü. Ne Irak halkının tepesine yağdırılan bombalar, ne Ebu Garibdeki vahşet güvenliği sağlamaya yetti.
Amerikan ajanı Allavinin başbakanlığa atanması ve güya yetkinin Iraklılara devredilmesi de bir işe yaramadı. Zira Irak halkları emperyalist orduların işgali devam ederken sergilenen yetki devri mizansenini ciddiye almadı. Başbakan Allavi başta olmak üzere tüm kuklalar, Amerikan tanklarının sağladığı zırhın arkasından görevlerini ifa ediyorlar. Irak halklarını değil işgalcileri temsil ettikleri, sığındıkları kovuklarından da bellidir.
İşbirlikçi bakan ve valilerin peşpeşe saldırıya uğraması, işgalcilerin kuklalarını gerektiği gibi koruyamadıklarını gösteriyor. Allavinin göreve hızla başlayıp sıkıyönetim ilan etmesi de bir işe yaramadı. Kukla yönetimin -aralarında Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebarinin de bulunduğu- birçok üst düzey yetkilisi son günlerde suikastlara hedef oldu. Bu saldırılar bir kez daha Amerikan uşaklarının Irak halkı tarafından meşru kabul edilmediklerini gösterdi.
Direnişin gelişme sağladığı bir diğer alan ise gerillaların daha büyük çaplı saldırılar gerçekleştirmesidir. Önceleri yollara mayın döşeme, uzaktan kumandalı bombalar patlatma, işgal askeri konvoylarına saldırı düzenleme, işgal güçleri karargahlarına füze fırlatmak vb. eylemler yapılıyordu. Son günlerde ise işgal güçlerinin karargahlarına doğrudan baskınlar düzenlenmeye başlandı. Özellikle Felluce, Ramadi, Bakuba, Bağdat gibi kentlerde yapılan bu tür eylemlere aynı anda onlarca gerilla katılmakta ve işgal güçlerine ağır kayıplar verdirilmektedir.
Buna karşın işgal güçleri siyonist ordunun Filistin halkına karşı izlediği taktiği uygulamaya başladı. Belirledikleri hedefleri füzelerle vurmaya başladılar. Direnişçilerin barındığını iddia ettikleri bu evlerde, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda sivil katledilmektedir. Ancak bu vahşi saldırılar, direnişi zayıflatmak bir yana, işgalcilere duyulan nefretin daha da kökleşmesine yolaçıyor.
İşgalcilerin bazı kentleri boşaltması da onları direnişin hedefi olmaktan kurtaramadı. Özellikle Felluce, Necef gibi kentlere yaklaşmamaya çalışan işgal güçleri, başkent Bağdatın da bazı mahallelerine girmemeyi tercih ediyorlar. Buralara girmeye kalkıştıkları zaman sert bir direnişle karşılaşacaklarını biliyorlar. Daha önce Felluce ve Necefi kuşattıklarında bunu yaşayarak görmüşlerdi. Tabii bu taktiğin altında işgali kısmen de olsa gözlerden uzak tutuma hesabı da yatıyor.
Tüm bu manevralara karşın ne işgalciler, ne de kuklalarının meşruluğu zerre kadar sağlanmış değil. Bu koşullar devam ettiği sürece sağlanması da mümkün görünmüyor.
Bir süre önce direniş hareketinin 16 farklı grubunun tek çatı altında birleştiği açıklanmıştı. Direniş cephesinin ortak bir program hazırlayacağı ve bu program çerçevesinde direnişin, Irak toprakları işgalcilerden temizlenene kadar devam edeceği vurgulanmıştı. Bu çabalar somut bir sonuç verdiği koşullarda direniş hareketi çok daha etkili ve kitlesel bir düzeye ulaşacaktır.
Onursuz uşağın hezeyanları
ABD emperyalizmi tarafından atanan kukla yönetim, daha bir ayını bile doldurmadan direniş karşısında acze düştü. Kuklalar artık Irakın içişlerine karışılmasından rahatsız olduklarını ve bu girişimlere karşılık vereceklerini ilan ettiler. Bu uşak takımı Irakın içişlerine karışılmasından sözederken 150 bin işgal askerini kastetmiyor elbette. Onlara göre emperyalist orduların Iraka gelmesi müdahale değil yardım amaçlı iyi niyetli bir girişimdir. Irakı yakıp yıkmaları, onbinlerce sivili öldürmeleri ise demokrasi için kaçınılmaz bir bedeldir.
İçişlerine müdahaleyle ilgili açıklama yapan Irak Savunma Bakanı Hazım Eş-Şalan, direnişçilere destek veren ülkelere misillemede bulunmaya hazır olduklarını söyledi. Londrada yayınlanan Şark-El Avsat gazetesine verdiği demeçte, Irakın haklarını ve onurunu korumak için savaş alanını direnişçilere destek veren ülkelere kaydırmaya hazırız dedi. Irak Savunma Bakanı, açıkça telaffuz etmese de, İranın yanısıra Suriyeyi de direnişçilerin Iraka sızmasına izin vermekle suçluyor.
Irakın içişlerine karıştıkları gerekçesiyle İran ve Suriyeyi de tehdit eden bu düşkünler, onursuzluğun dipsiz çukurunda debelendiklerini unutmuş olamazlar. İçinde bulundukları aşağılık duruma rağmen böyle konuşabilme cüretini CİAdan almış olabilirler. Zira ABD emperyalizminin hedefi olan bu iki ülkeyi tehdit etmek, hele da onlara savaş açmaya hazır olmak bu kuklaların boyunu aşan bir iştir. Belli ki efendilerinden İran ve Suriyeyi hedef alan açıklamalar yapma emri almışlar.
Amerikan tanklarının zırhı ardına sığınarak kendilerini direnişçilerden korumaya çalışan bu soysuzlar, yaptıkları açıklamalarla, Irak haklarının yanısıra tüm bölge haklarına kin kustuklarını göstermişlerdir.
Kitlesel katliamlara
kukla başbakandan onay!
28 Haziranda yapılan yönetim devrinden sonra başbakanlığa atanan İyad Allavinin Amerikan ve İngiliz istihbarat örgütleriyle çalıştığı herkes tarafından biliniyor. Kirli-kanlı bir sicili olan Allavinin seçilmesi bir rastlantı değildi elbette. Allavinin başbakanlığa atandığı günlerde, kirli savaş şeflerinden John Negroponte geniş yetkilerle ABDnin Irak Büyükelçiliğine atandı.
Eli kanlı iki katilin liderliğinde çalışmaya başlayan işgalcilerle kukla yönetimin direnişi ezebilmek için her türlü kirli savaş yöntemini kullanmaktan kaçınmayacakları hemen görülmüştür. Artık işgal orduları kitle katliamlarını gerçekleştirmek için Irak başbakanı Allavinin onayını da alıyorlar. Böylece karar süreçlerinin ne kadar demokratik olduğu ispatlanmış oluyor.
Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 14 Iraklının katledildiği bombalama olayının Allavi onaylı olduğu, kukla yönetimin bir yetkilisi tarafından açıklandı. Yetkili, çok uluslu güç, terörist barınakların bulunduğu belirli yerlere operasyon düzenlemek için başbakan Allaviden izin istedi dedi. Son aylarda sık sık gündeme gelen bu katliamların gerekçesi hep aynı: El Kaide militanları bu evlerde saklanıyor. Bu iddiaların yalan olduğunu, her bombardımanın ardından onlarca silahsız sivil Iraklının enkaz altından çıkarılan cesetleri kanıtlıyor.
Eski bir CİA ajanının tanımıyla elleri kanlı, bir sürü pis işe karışan Allavinin marifeti katliamlara onay vermekle sınırlı değil. Aktif CİA ajanlığı döneminde otobüs, gazete binası, sinema, cami bombalama konusunda deneyimli olan Allavi, toplu cinayet işleyecek bir canidir aynı zamanda. Başbakanlığa atanmadan birkaç gün önce 6 direnişçiyi infaz ettiği görgü tanıkları tarafından bir Avustralya gazetesine açıklandı. Iraklı polisler, Amerikalı korumalar, İçişleri Bakanı Falah El Nakibin de bulunduğu bir ortamda gerçekleşti infaz olayı. Allavi, polis merkezinde, gözleri bağlı şekilde işkence altında tutulan direnişçileri yakın mesafeden ateş ederek katletmiştir.
Başbakanlık katliamı yalandı. Ancak öldürülenlerin üçünün isminin açıklanması ve kukla yönetimin bu kişiler hakkında sorulan soruları karşılıksız bırakması, hükümetin yalan söylediğini gösteriyor. Kirli savaş şefi Negroponte de infazla ilgili haberleri yalanlamadı.
Emperyalist işgalciler, Allaviyi eli kanlı bir sicile sahip olduğu için başbakanlığa atadılar. Ancak Amerikan tanklarının bu soysuz uşağı korumak için yeterli olup olmayacağını zaman gösterecek.
|