24 Temmuz'04
Sayı: 2004/29 (21)


  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı ve emekçiler bu yağma ve peşkeşe dur demelidir!
  “Kamu Yönetimi Reformu” adlı kapsamlı saldırı programı
  Aydoslu emekçiler yıkıma karşı örgütleniyor
  Kölelik yasası meclisten geçti... Sırada işgüvencesinin gaspı var...
  Eğitimde sözde devrim ya da gericiliğin sınır tanımazlığı
  Özelleştirme saldırısına, kölelik dayatmasına karşı
  Metal ve tekstilde TİS süreci yaklaşıyor...
  Direnişteki Socotab işçileriyle konuştuk...
  İşgal karşıtı direnişte yeni gelişmeler...
  Filistin direnişi engelleri aşacaktır!
  Üçlü şer ittifakını dağıtmak bölge halklarının görevidir
  Direnişçi Castleblair işçileri DİSK Tekstil yöneticilerini yanıtlıyor!..
  Sarsan ve saflaştıran direniş!..
  Castleblair’de bugün olup bitenlerin ışığında ibretle okunsun!..
  Beybi’de sendikalaşma ve reformizmin gericiliği
  Direnişçi Castleblair işçilerine...
  Direnişçi Castleblair işçilerine...
  Daimler-Chrysler işçisi kölelik dayatmasına karşı mücadelede kararlı
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Kapitalizmde spor
  Semt gençliği ve kültürel dejenerasyon
  Mamak İşçi Kültür Evi ve Mamak İşçi-Gençlik Kültür Evi’nin yaz dönemi kampanyası...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
15 Temmuz’da 80 bin işçi alanlara çıkmıştı... İşçiler öfkeli ve kararlı!.. Toplantılardan grev ve mücadele komiteleri kararları çıkıyor...

Daimler-Chrysler işçisi kölelik dayatmasına karşı mücadelede kararlı

Almanya’nın otomobil devi Daimler-Chrysler yönetiminin saldırı kararlarını protesto etmek için başta Stuttgart (Sindelfingen, Untertürkheim bölümleri) olmak üzere Düsseldorf, Berlin, Mannheim’de onbinlerce Daimler-Chrysler işçisi sokağa döküldü. 15 Temmuz’da 80 bin işçi alanlara çıkmıştı. Stuttgart-Untertürkheim bölümünde ise 10 bini aşkın, Untertürkheim-Mettingen bölümünden 2 bin işçi sabahın erken saatlerinde otobanı işgal ederek 4 km boyunca yürüyüş yaptı. Burada Untertürkheim’daki sınıf kardeşleriyle birleştiler. İşçiler yürüyüş ve miting boyunca taşıdıkları pankart ve dövizlerle patrona ve sendika bürokratlarına karşı kin ve öfkelerini haykırdılar. Patron ve sendika bürokratlarının 5 ay önce yaptıkları toplusözleşme görüşmelerinden hemen sonra işçi haklarına yönelik sdırıya geçilmişti. Saldırıların hükümette olan “SPD-Yeşiller”in Agenda 2010 adı altında yasalaştırdıkları saldırı paketlerinden hemen sonra gündeme gelmesi şaşırtıcı değildir. Bu tür saldırılar her zaman sosyal demokrat partilerin hükümette olduğu dönemlerde uygulanmıştır. Tüm dünyada bu böyle uygulanıyor, bugün de yaşanan budur.

Patronun hazırlayarak uygulamaya sokmak istediği genelge işçi sınıfının yıllarca kanı-canı pahasına kazandığı haklara saldırıdır. Daimler-Chrysler yönetiminin sendikaya sunduğu talepler şunlar; haftalık çalışma süresinin 35 saatten 40 saate çıkarılması, hatta 48 saat olması; izin ve noel paralarının kısıtlanması; vardiya ücretinin cumartasi için ödenmemesi; cumartesi gününün iş günü olarak kabul edilmesi; yıllık izin süresinin kısaltılması.

Bu kısıtlamalarla yılda 500 milyon euro daha fazla kâr etmeyi amaçlamaktadırlar. Bu tür dayatmalarla Daimler-Chrysler yönetimi bazı bölümlerini Polonya, Çek Cumhuriyeti, Güney Afrika gibi ülkelere kaydırmakla tehdit etmektedir. Bu tehditleri işçiye dayatan Daimler-Chrysler, dünyada en büyük tekeller sıralamasında ilk sıralarda yer alarak yılda 136 milyar euro satış yapan bir otomobil tekelidir. Ancak kârını az görmektedir. Siemens AG de bunu yaptı. IG Metal’in sendika şefleri patronun dayattığı saldırıları onayladı. Siemens işçileri şimdi haftada 35 saat yerine 40 saat çalışıyorlar. Aylıklar ise aynı düzeyde kalıyor. Weinachten ve izin paraları verilmek istenmiyor.

Sendika şeflerinin işçilerden habersiz olarak ama işçiler adına patronla yaptıkları gizli görüşmelerde 180 milyon euroluk fedakarlık önerdiler. Patron 500 milyondan aşağısını kabul etmiyor. Bunlar her yıl işçi haklarından kesilecek paralardır. Anlaşma sağlanamazsa 6 bin işçinin işten atılacağı söyleniyor. Patron ile sendika arasındaki görüşmeler devam ederken Sindelfingen işyeri toplantısına 10 bin işçi katıldı. İşçiler kızgın ve mücadeleye hazır olduklarını defalarca tekrarladılar. İşçi toplantısından çıkan bir diğer ortak görüş ise grev ve mücadele komiteleri kurulması ve kararlıca mücadele edilmesi gerektiği oldu. Ayrıca işyeri güvenliğinin sağlanması ve haklardan feragat edilmemesini de talep ediyorlar. Binlerce işçi Bremen’deki ve G. Afrika’daki işçi kardeşleriyle karşı karşıya getirilmeye izin vermeyeceklerini söüyor. Kapitalizm koşullarında iş güvencesinin mümkün olmadığı, patronun saldırılarına karşı birlikte mücadele edilmesi gerektiği yönlü görüşler ağırlık taşıyor.

Kızıl Bayrak/Stuttgart



30 saatlik iş haftası için mücadeleye!

Opel’deki işçi arkadaş!
Kapitalistler aylardır seni konuşuyorlar. Gazete ve televizyonlar aracılığı ile sana karşı peşpeşe saldırılar düzenliyorlar. Uğruna yıllarca bedeller ödeyerek kazandığın tüm hakları tek tek geri almak istiyorlar. Bunlardan biri senin de uğruna yıllarca mücadele ettiğin 35 saatlik haftalık işgünü. Bunu yıllarca sınıf kardeşlerinle birlikte kazandın. Büyük bedeller ödedin. Tüm bunları unutmanı istiyorlar. Yeni yılın başında İGM bürokratları seni sattılar. İşveren temsilcileri ile birlikte 40 saatlik çalışmanın yolunu açtılar. Şimdi de daha da küstahlaşarak 50 saat çalışmanı istiyorlar. Daha fazla çalıştırıp aynı anda ücretini aşağıya çekerek seni yoksulluğa mahkum etmek istiyorlar. Aynı şeyi yılbaşı parası, izin parası için yapmıyorlar mı?

Şimdi de işyerindeki sözleşmene çıkış verip seni bir kez daha düşük ücrete, yani yoksulluk sınırına çekiyorlar. Dahası var: Kılıç gibi salladıkları, hiç eksik etmedikleri bir söylem var; “Opel’de 1000 ile 1500 kişilik işçi fazlalığı var” vb. Yani seni işten atmalarla, işsizlikle tehdit ediyorlar.

Gayeleri nedir? Biz sana söyleyelim. Seni 40 saate hatta daha fazlasına mahkum etmek, ücretini yoksulluk sınırına çekmek, hatta açlığa mahkum etmek... Gelecek kuşağı ise kölelik yasasına mahkum etmek. Ayrıca senin sessizliğin sayesinde milyonlarca işsiz ordusunu yaratmak. Yarattıkları işsizler ordusunu sana karşı kullanmak. Amaçları tüm bunları sana kabul ettirmek.

İşçi arkadaş! Bunları yaşayan yalnız sen değilsin; Simens, DaimlerChreysler işçileri, Köln Ford işçileri yaşıyorlar, kısaca tüm metal sektörü bunu yaşıyor. Şu an DaimlerChreysler işçileri yürünmesi gereken yolu gösterdi. Kapitalist sınıfın çalışma saatlerini yükseltmesine, ücretleri aynı anda düşürmesine karşı uyarı grevlerine başladılar.

Sen de sendika büroklarlarına güvenme.

Unutma, Hartz komisyonunda İGM ve DGB’nin imzası var.

Peki kime güveneceksin? Kendine, kendi çalışma arkadaşına, aynı makinada, aynı bantta çalıştığın sınıf arkadaşına güvenmeli, işyerinde örgütlülük yaratmalısın. Unutma bir değil, bin değil, milyonlarcasın sen, sen bir ordusun. Mutlaka bir işyeri komitesi kurmalısın, mücadeleci kararlar almalısın.

Unutma, her şey işçilerin kendisine, mücadele bilincine ve mücadele düzeyine bağlı. Herşey size bağlı! Unutma Opelin geleceği demek, Rüsselsheim, Raunheim, Kelsterbach, Trebur, Gross-Gerau’da yaşayan halkın geleceği demektir. Bu çevrenin kaderini siz belirleyeceksiniz. Liselerin, okulların, çocuk yuvalarının kaderi de sizlerin elinde. Hatta işsiz kardeşlerinizin geleceği de sizlerin elinde.

Fabrikanın içinde işçi kardeşlerinle birlikte yakacağın en küçük kıvılcım her tarafa sıçrayacak ve yalnız olmadığını göreceksin.

30 saatlik iş haftası için mücadeleye!

Bir-Kar
(İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu)



Terör mağdurlarına terör
cumhuriyetinden destek!

Terör ve terörle mücadele faaliyetlerinden maddi zarar görenlerin tazmini için bir yasa çıkarıldı. Yüzlerce köy boşaltıldı, binlerce hayvan öldürüldü. Ormanlar, evler yakıldı, talan edildi. Bunlar yalnızca maddi zararlar. Yüzlerce insan gözaltında kaybedildi, 30 bin insan katledildi. İnsanlık dışı yaşam koşulları olan zindanlara tıkılarak, işkencelere maruz bırakıldı. Faşist düzene zindana tıkmak yetmedi, zindanlarda da katliamlarını sürdürdü.

Terör suçlarından hüküm giyenler belirlenen tazmimantları alamayacak. Böylelikle binlerce gerillanın, devrimcinin ailesine ve yakınlarına devletin vermiş olduğu zarar tazmin edilemeyecek. Kaldı ki ezilen Kürt halkının yaşadığı acılar tazmin edilebilir mi? Hangi maddi miktar o acıları karşılayabilir ki? O acıları sömürgeci devletin vereceği tazminatlar değil, Kürt halkının özgürlük savaşının onuru karşılayabilirdi. Kürt halkı önderliğinin oturduğu teslimiyetçi platforma rağmen ödediği ağır bedellerle kazandığı onurla yaşıyor. Verdiği özgürlük savaşının onurunu taşıyor. Bu onur 5 yıllık teslimiyetçi tasfiyeci politikalara rağmen kırılamıyor.

Düzenin Kürt halkına dönük imhacı, inkarcı politikasının sürdüğü yerde bu yasa da ne oluyor o zaman? Yasa tümüyle Kürt halkının özgürlük savaşına karşı kullanılan kirli savaş unsurları için çıkarılmıştır. Bunların başında korucular geliyor. Bunun dışında halktan kimi insanların zararlarının tazmin edilmesi de onların tarafsızlaştırılması hedefine hizmet etmek üzere planlanmıştır.

Kürt halkı yaratılan değerlerin imhası noktasında sermaye devletine hizmet eden önderliği eninde sonunda aşacak ve özgürlük mücadelesine kaldığı yerden devam edecektir. Özgürlük tek başına varılacak hedef değil, aynı zamanda hedefe varmak için yürünen yoldur.