Kamu alanında bu yıl üçüncüsü yapılacak olan toplu görüşmeler 15-30 Eylül tarihlerinde başlayacak. Görüşmeler yetki alan sendikalara bağlı konfederasyon (KESK, Kamu-Sen ve Memur-Sen) temsilcileri ile hükümet temsilcileri arasında yürütülecek. Bu sene hükümet toplu görüşme sonrası mecliste hızla görüşerek yasalaştırmayı planladığı Kamu Personel Yasa Taslağıyla masaya oturacak.
Bugüne kadar hükümetlerin reform olarak sunduğu her yasa ve uygulamanın altından hep azgın saldırılar çıktı. Son olarak kamu personel rejiminde yapacakları değişiklikleri reform olarak sunarak şimdi de iş güvencemize göz diktiler. Bunu sosyal hakların gaspı anlamına gelen sosyal güvenlik reformu saldırısı izleyecek. Ve sıfır zam dayatması bunları tamamlayacak.
İMFnin verdiği direktifler dışında hareket etme şansı bulunmayan sermaye hükümeti kamu emekçilerine iş güvencesinden yoksunluğu, esnek çalışmayı, mezarda emekliliği, düşük ücreti ve sosyal güvenceden yoksun kölece çalışma koşullarını dayatacak. Sözkonusu saldırıların İMFye verilen niyet mektuplarında yeraldığını biliyoruz.
Tüm dünyada işçi ve emekçilerin zorlu mücadelelerle kazanmış olduğu temel haklar bir bir gaspediliyor. Avrupada emeklilik yaşı yükseltiliyor, sosyal haklar tırpanlanıyor, iş güvencesi tehdit ediliyor vb. Kapitalist-emperyalist sistem, ya İMF ve Dünya Bankası gibi emperyalist kuruluşlar eliyle hazırladığı sömürü, yağma ve kölelik yasalarıyla, ya da Filistin, Afganistan ve Irakta olduğu gibi saldırı, savaş ve işgal yoluyla, dünya emekçilerine ve ezilen halklarına çok yönlü bir köleliği dayatıyor.
Kamu emekçileri tüm bu saldırılara şimdiden hazırlanmalıdır. Çünkü örgütlü olduğumuz sendika ve konfederasyonların ciddi hiçbir hazırlığı bulunmamaktadır. Tıpkı geçen yıllarda olduğu gibi hükümet yetkilileriyle masa başında biraraya gelerek kazanılmış haklarımızın gaspedilmesine seyirci kalacaklar.
Buna izin vermemeliyiz!
İş güvencesi gibi temel bir hakkımız tehdit altındayken tüm konfederasyonlar salt ücret artışlarını öne çıkarmakta, böylece başlarını kuma gömmektedirler. Yaptıkları açıklamalarda Kamu Personel Yasa Taslağına karşı kararlı bir mücadelenin sözünü bile etmemekte, yalnızca ücret artışlarını vurgulamaktadırlar. Elbette ücret artışları da önemlidir. Ancak iş güvencesi gibi daha temel haklar saldırı altındayken dikkatleri salt ücret artışlarına çekmek, esas sorundan ve görevden kaçmaktır. Bu temel hakları savunma iradesinden ve kararlılığından yoksun olanlar, ücret artışını da sağlayamazlar.
Sermaye iktidarı iş güvencesini gaspettiği emekçilere düşük ücreti ve kölece çalışma koşullarını dayatmaktadır. Kamu Personel Yasa Taslağı bunun ifadesidir. Bu tasarı, kamu hizmetlerini özelleştiren Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanununun alt ayağıdır. İktidar bu tasarıyla kamu çalışanlarının geniş tasfiyesini amaçlamakta, kalanlara ise esnek çalışma koşullarını dayatmaktadır. Bu yolla sendikal örgütlülüğü de bitirmeyi hedeflemektedir. (...)
Böylesi bir dönemde ücret artışlarıyla sınırlı bir söylem kullanmak kölelik yasalarını kabul etmek anlamına gelecektir. Kamu emekçilerini köleleştirecek saldırı yasalarına karşı bir an önce hareket geçmek gerekmektedir. Yoksa ortada kazanılmış haklarımızdan kırıntı dahi kalmayacaktır.
Saldırılar tüm emekçileri ilgilendirmektedir. Metal sektöründe ve belediyelerde TİS süreci sürmektedir. Kamu işçilerinin ve tekstil sektörünün TİSleri yaklaşmaktadır. Ortak saldırılara karşı ortak mücadele için koşulların fazlasıyla elverişli olduğu böylesi bir dönemde kamu emekçileri bir an önce mücadeleye hazırlanmalı, sendikal ihanet ve bürokrasiye geçit vermemelidir. Bunun için önce işyerlerinde biraraya gelmeli, acil ve güncel taleplerimizi belirlemeli, tabanda birliğimizi sağlamalıyız. Sözkonusu saldırılar tüm kamu emekçilerine yönelik olduğuna göre hiçbir gücün bizlerin birliğini bölmesine izin vermemeliyiz. Tabanda biraraya gelerek hak alıcı bir mücadele programı etrafında birleşmeliyiz.
Hepimiz hak alıcı bir mücadele programının, kazanana kadar devam eden eylemli bir süreç olduğunu biliyoruz. Hizmet üretiminden gelen gücümüzü kullanmanın en etkili yöntem olduğu açıktır. Bugünden süresiz iş bırakma kararı alınmasını sağlayarak işyerinde adım adım bu mücadeleyi örmek için çalışmalıyız. Birbirini aşan, giderek yaygınlaşan ve kitleselleşen eylemlerle örgütlü ve örgütsüz tüm emekçi kesimleri kucaklamayı hedeflemeli, mücadele programımızı bu doğrultuda oluşturmalıyız. Böylesi hak alıcı bir mücadele programı oluşturmaları ve uygulamaları için sendika yönetimlerini zorlamalıyız.
Bu bilinçle iki yıldır toplu görüşme adı altında sürdürülen orta oyunundan bu sene çekilinmesi ve greve hazırlanılması için sendika ve konfederasyon yönetimlerine baskı yapmalıyız.
Kölelik dayatmasına geçit vermeyelim!
Saldırılara karşı direnişe ve greve hazırlanalım!