11 Eylül'04
Sayı: 2004/36 (28)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yeni Ceza İnfaz Yasa Tasarısı gündemde...
  Yeni CEZA İNFAZ YASASI aslına uygundur / görülmüştür!
  Eğitim-Sen'i kapatma talebiyle açılan davanın ikinci duruşması 15 Eylül'de....
  Savaş örgütü NATO'nun NAM-04 tatbikatı Konya'da başladı...
  Sarıgazi Şenlikleri'nde AKP ve jandarmaya büyük öfke
  Metaldeki ve Tekstildeki toplu iş sözleşmeleri görüşmeleri kritik önemdedir...
  Philips tekelinin işçi kanı üzerine kurulu dünyası
  İşgüvencemiz ve kazanılmış haklarımız tehdit altındayken göstermelik toplu görüşme aldatmacasına kanmayalım!..
  Zina sorunu üzerine
  Irak direnişi işgalcilerin saldırı ve manevralarına rağmen ilerliyor
  Emperyalist saldırganlığı direnen halklar püskürtecek!
  Birleşmiş Milletler emperyalist saldırganlığın hizmetinde
  Castleblair patronu saldırıyor, saldırtıyor
  Sportif aktiviteler işçileri kaynaştırıyor
  Sermayenin çözümleri de yalan ve çarpıtmaya dayalı
  Türkiyeli emekçilerin katılımı için daha çok çaba!
  Almanya'da sermayenin saldırılarına karşı emekçilerin protestoları sürüyor
  OPEL'de saldırı hazırlıkları
  Ekim Gençliği'nden..
  Okur anketi çalışmasından gözlemler...
  Sefaköy'de coşkulu 10. yıl etkinliği
  Despotik siyaset tarzı, demokrasi ve "biz"...
  Bültenlerden....
  İnfaz yasasıyla zindanlara yönelik kapsamlı saldırı tamamlanmak isteniyor
  Victor Jara: Şili'nin ölümsüz şarkısı
  Basından...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Birleşmiş Milletler emperyalist
saldırganlığın hizmetinde

Amerika’daki başkanlık seçimleri yaklaşırken, Bush liderliğindeki savaş kundakçısı çete, namluları Suriye’ye çeviriyor. Saldırganlık ve savaş politikasını seçimleri kazanma yatırımı olarak değerlendiren haydut takımının bahanesi, bu defa Lübnan’da bulunan Suriye askerleri oldu. Suriye’nin kitle imha silahlarına sahip olmaması, “teröre destek verdiği” iddialarının ise inandırıcı olmaması nedeniyle, zorbaların elinde, bu ülkeyi hedef almak için Lübnan dışında bir bahane kalmıyor.

ABD’nin BM büyükelçisi, BM Güvenlik Konseyi’ne, “Lübnan’ın egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi ve bu ülkedeki Suriye askerlerinin çekilmesi” çağrısı yapan bir tasarı sundu. Emperyalist saldırganlığa hizmet eden Güvenlik Konseyi, Suriye’den Lübnan’daki askerlerini çekmesini ve bu ülkedeki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmemesini isteyen bir kararı hemen kabul etti. Amerika tarafından sunulan ve Fransız emperyalizminin desteklediği tasarı 9 oyla onaylandı. 6 ülkeyse oylamaya katılmadı. Fransa’nın isteğiyle tasarı metninden Suriye’nin adı kaldırıldı. Ancak Lübnan’da askeri gücü bulunan tek ülkenin Suriye olduğu biliniyor.

Amerikan-Fransız emperyalistlerinin girişimiyle Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar üzerine Lübnan hükümeti, bu konuda herhangi bir tartışmayı kabul etmediğini BM’ye resmen bildirdi. Bu girişimin “uluslararası hukuka ters düşen bir proje” olduğunu belirten Lübnanlı yetkililer, sözkonusu kararı protesto etti. Lübnan Dışişleri Bakanı Jean Ubeyd, “Lübnan, ana sorunu görmezden gelen her türlü projeyi reddedecektir; bu ana sorun İsrail işgalidir” görüşünü dile getirdi. Suriye’nin BM daimi temsilcisi Faysal Mikdad da, karara sert tepki göstererek, Lübnan hükümetinden talep gelmesi halinde bu ülkedeki askerlerini çekeceklerini söyledi. Mikdad, “Bu mesele dünya barış ve güvenliğini tehdit etmiyor. Peki Güvenlik Konseyi bu konuyu tartışmak için meşruiyeti nereden buluyor?” diye sordu.

Karara en çok sevinen ise, Filistin’in yanısıra Lübnan, Suriye ve Ürdün topraklarının bir kısmını işgal altında tutan İsrail rejimi oldu. Adının açıklanmasını istemeyen siyonist bir yetkili, kararla ilgili konuşmasında, “İsrail karardan memnun, çünkü 30 yıldır Suriye Lübnan’ı işgal etmiş durumda ve bu ülkenin meşru haklarını boğuyor” ifadelerini kullandı. Bu küstah katil, İsrail’in Filistin ve Lübnan’daki yıkım ve kıyımlarını yok sayan açıklamayı BM sayesinde yapabiliyor. Asıl işgalcinin siyonist İsrail devleti olduğunu ise herkes biliyor.

Şam yönetimi Lübnan’ın siyasi hayatında önemli bir rol oynuyor. Bu ülkenin Lübnan’da 17 bin kişilik askeri gücü bulunuyor. Suriye’nin Lübnan’da asker bulundurması tartışılabilir, ama bu halkların katili emperyalistlere düşmüyor. Öte yandan Mikdad’ın sorusu da anlamlı. Irak işgaline doğrudan destek vermeyen Güvenlik Konseyi, bu defa saldırganlığın önünü açmak için hemen göreve koştu. Zira gündeme gelen saldırgan tasarı iki emperyalist odak ABD-Fransa tarafından destekleniyordu. Dolayısıyla anında kabul edildi. Bu da, emperyalist saldırganlığın “paravan örgütü” haline gelen BM’nin bizzat kendisinin gayri meşru bir konumda olduğunun göstergesidir.

Emperyalist saldırganlığın paramparça ettiği, yıkım ve katliamların günü birlik yaşandığı Afganistan, Irak, Filistin gibi ülkelerin “egemenlik hakkı ve toprak bütünlüğü” ile ilgilenmeyen, 50 küsur yıldır BM’yi aşağılayan ve Güvenlik Konseyi’nin hiçbir kararını uygulamayan siyonist İsrail’e sesini çıkaramayan bu “saygın” kurum, güya -üstelik bu ülkeden talep gelmediği halde- Lübnan’ın “egemenlik hakkı”nı korumaya çalışıyor. Elbette bu iddianın hiçbir inandırıcılığı yoktur.

Washington’daki savaş kundakçılarının İran’a yaptırım uygulanması yönünde çağrı yaptığı günlerde Güvenlik Konseyi’nin onayladığı tasarının, ABD emperyalizminin saldırganlık ve savaş politikasının bir gereği olarak gündeme getirildiği ve hızla onaylandığı gün gibi ortada. Oysa Irak işgalinin nedeni ne kadar kitle imha silahları idiyse, Güvenlik Konseyi kararı da Lübnan’ın “egemenlik” hakkıyla ancak o kadar ilgilidir.



Savaş çetesinden güç alan siyonistler Filistin’e bomba yağdırıyor

Amerika’daki seçim dönemlerini her zaman bir fırsat olarak değerlendiren siyonist çete, bugünlerde aynı oyunu tekrarlıyor. 2 Kasım’da yapılacak ABD başkanlık seçimleri yaklaştıkça, İsrail ordusu saldırılarını doruk noktaya çıkardı. Onlarca Filistinli’nin katledildiği, yüzlercesinin yaralandığı saldırılar halen devam ediyor. Göründüğü kadarıyla siyonist cellatlar, bu saldırılara Amerikan seçimleri geçene kadar devam edecekler.

Siyonistlerin vahşette sınır tanımayan saldırgan tutumları elbette yeni değil. Ancak Amerikan seçimleri öncesinde -ortada herhangi bir bahaneleri olmadığı halde- önceki günlere nazaran saldırı ve katliamlar katlandı.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırıda en az 14 Filistinli öldü, 45 Filistinli de yaralandı. Görgü tanıkları, gece yarısından sonra meydana gelen olayda, İsrail ordusunun El Sicaiye bölgesinde Hamas tarafından kullanıldığı iddia edilen bir kampa karadan karaya füzelerle son haftaların en büyük saldırısını düzenlediğini açıkladı. İsrail ordusu Gazze Şeridi’ndeki Han Yunus mülteci kampına da saldırı düzenledi. Son haftalarda bölgeye düzenlenen en büyük saldırının 20 tank ve zırhlı araç eşliğinde yapıldığı bildirildi. Saldırı esnasında bölgede bulunan apartmanlardan ikisi yıkıldı. İsrail helikopterleri, Gazze’deki Mugazi Mülteci Kampı’ndaki bir depoya üç füze fırlattı. Hızını alamayan siyonist caniler Filistin yönetiminin yanısıra, Lübnan’da üslenen Hizbullah örgütünü ve Suriye’yi de tehdit etti. İsrail’in son birkaç günde gerçekleştirdiği saldırıların bir kısmıydı bunlar.

Yaptıkları her vahşetin, Washington’daki savaş çeteleri tarafından tam destek göreceğine emin olan siyonistler, -zira seçimler öncesi kimse siyonist Yahudi lobisini kızdıracak bir davranışta bulunamaz- Filistin yönetimini de hedef alıyorlar. Tam da bu günlerde İsrail Savunma Bakanı Şaul Mofaz, Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ı, Filistin topraklarından sürmeye kararlı olduklarını açıkladı. İsrail ordu radyosunda konuşan Mofaz, “İsrail devletinin, Yaser Arafat’ın bölgeden sürülmesini sağlamak için doğru yer ve zamanı bulacağını” söyledi. Mofaz, İsrail güvenlik kabinesinin geçen yıl Arafat’ın “ortadan kaldırılması gerektiği” yönündeki kararını hatırlattı ve savundu.

Siyonist bakan aynı konuşmada, Batı Şeria’dan Filistinli militanların sızmasını önlemek bahanesiyle inşa edilmekte olan tecrit duvarının daha da uzatılacağını açıkladı. Mofaz, başlangıçtaki güzergahın, El Halil kentinin güneyinde yeni yerleşim birimlerini kapsayacak şekilde değiştirildiğini açıkladı.

Görüldüğü gibi kasap Şaron ve katiller çetesinden oluşan kabinesi, Amerikan seçimlerinden azami ölçüde faydalanmayı amaç edinmişler. Emperyalistler tarafından Ortadoğu’nun yegane “demokratik devleti” kabul edilen ırkçı İsrail ise, sergilediği bu barbarlıkla Filistin halkını ortadan kaldırmak istediğini bir kez daha ortaya koyuyor. Bu vahşete karşı ne “uygar batı”ın, ne de Suriye’ye aleyhine Güvenlik Konseyi kararları alan Birleşmiş Milletler’in gıkı çıkmıyor. Bu zorbalığa karşı kararlılıkla direnen Filistin halkının “uluslararası toplum”dan gelmesini umduğu destek gelmiyor. Anti-emperyalist, anti-siyonist güçlerin desteği ise, yazık ki, siyonistler üzerinden basınç yaratacak güçte değil.