Yüzbinlerce Amerikalının protestoları eşliğinde gerçekleşen Cumhuriyetçi Parti Kongresi, tarihin tanık olduğu en büyük yalan seremonilerinden biriydi. Bu iğrenç gösteride boy gösteren katiller, yaptıkları yıkım ve katliamları savunarak dünyaya özgürlük vaadettiler. Buna gösterdikleri kanıt ise Afganistan ve Irak oldu. Zira bu iki mazlum halkın başına gelen felaketler, emperyalist özgürlüğün numuneleri, dahası canlı örnekleri durumundadır.
Genelde emperyalist sistemin, özelde ABD emperyalizminin insanlığa karşı işlediği suçların çetelesi tutulacak cinsten değil. Yakın geçmişte sadece ABDnin dünya jandarması sıfatıyla yaptırdığı askeri faşist darbeler, yıkımlar, katliamlar, kitlesel insan kırımları vb.nin haddi hesabı yok.
Kapitalizmin her türden savunucuları ABD şahsında yapılan icraatları her zaman hür dünyanın başarı hanesine kaydetmişlerdir. Bu iğrençlikleri demokrasi ve özgürlük adına yaptıklarını söylemekten de hiçbir zaman geri durmadı bu yalan imparatorluklarının soytarıları. Ancak son yıllarda bu çerçevede yürütülen beyin yıkama kampanyası doruk noktasına ulaşmış bulunuyor. Artık her olay ya da olgu tam zıddı kavramlarla ifade ediliyor. Amerikan uşağı rejimlerin psikolojik savaş uzmanlarının donanım alanı esas olarak bu çöplüktür. Cezaevi katliamlarına hayata dönüş adı verildiğini hatırlatmakla yetinelim.
Cumhuriyetçi Parti Kongresinde konuşan Bush ve diğer savaş kundakçıları yalan söyleme konusunda da birbiriyle yarıştılar. Diğerleri bir yana haydutbaşı Bushun kullandığı ifadelere bakmak bile kokuşmuşluğu görmeye yeter.
Irak işgali için ortaya atılan tüm gerekçelerin yalan olduğu çoktan açığa çıkmış bulunuyor. Buna rağmen emperyalist savaş politikasını savunan haydutbaşı, bu barbarlığı Ortadoğuya özgürlük, barış ve gelecek umudu götürmek şeklinde niteliyor. Afganistan ve Irak halklarının yıkıma uğratılmasından sonra dünyanın daha güvenli olduğunu iddia ediyor, tam bir enkaza çevrilen bu ülkelerin bugün özgür olduğunu söyleyerek hiç utanmadan yalan söylüyor.
Katil Bush bu sözleri sarfederken, Amerikan savaş uçakları Bağdatta, Samarada, Fellucede Irak halkının üzerine bomba yağdırıyordu. Busha göre Amerikan bombalarıyla katledilen kadın, erkek, yaşlı, çocuk tüm Iraklılar onun yönetimi sayesinde özgürlüğe kavuşmuştu. Konuşmasında kasap Şaron ve diğer siyonist katillere tam destek veren Bush Filistin halkını da tehdit ederken, aynı anda İsrail ordusu savaş uçaklarıyla Gazzedeki Filistin mülteci kamplarına bomba yağdırıyordu.
Ortadoğunun ve dünyanın kendi sayelerinde daha özgür olduğunu savunan Bush, bu yolda yürümeye devam edecekleri ve kimsenin onları engelleyemeyeceği müjdesini veriyor. Demek oluyor ki, koşullar elverirse önümüzdeki yıllarda çok sayıda yeni Filistin, Afganistan ve Irak örnekleriyle karşı karşıya kalacağız. Büyük Ortadoğu Projesi, sıradaki ülkelerin hangileri olduğu konusunda bir fikir veriyor. Suriye ve İran sürekli gündemde tutulan iki örnek. Son günlerde Sudanın Darfur bölgesindeki olaylar bahane edilerek Amerikan askerinin bu ülkeye gönderilmesinden de sözedilmeye başlandı bile.
Gemi azıya alan emperyalist saldırganlığın geçen yüzyılda olduğu gibi yakın gelecekte de halkları büyük felaketlere uğratması uzak bir ihtimal değil. Temel sorun, bu emperyalist paylaşım savaşı planlarının uygulanma olanağı bulup bulmaması noktasında düğümleniyor.
Savaş bütçesine yarım trilyon dolar ayıran ABD emperyalizmi, Ortadoğuya özgürlük getirmek bir yana, kendi ülkesinde bile milyonlarca insanı yıkıma sürüklemektedir. Savaşa akıl almaz miktarda pay ayrılırken 35 milyon Amerikalı açlık sınırında yaşıyor. Bush yönetiminin ilk üç yıllık icraatları sonucu ise 2.3 milyon kişi işsiz kalmış bulunuyor. Nitekim, kongrenin son günü tepkilerini sokaklara taşıyan işsizler, 5 kilometrelik bir insan zinciri oluşturarak savaş çetesini protesto ettiler. Buna polis terörü de eklendiğinde, Bush ile savaş kundakçılarının Amerikalı emekçilerin esaret zincirilerini günden güne kalınlaştırdıkları açıkça görülür.
Seçimlerde silah ve petrol tekellerinin bağışladığı 200 milyon dolarla yürütülecek olan yalan kampanyasının kimi Amerikalı seçmenleri etkilemesi olasıdır. Yüzbinlerce Amerikalının Bushu ve savaş politikasını protesto etmesi ise aldatılmayacak Amerikalı sayısının da giderek arttığını gösteriyor.
Dünya halklarının bu iğrenç yalanlardan etkilenmesi ise sözkonusu değil. Zira en geri bilinçli insan bile, Filistin ya da Iraka bakarak, ABD emperyalizminin ihraç ettiği demokrasi veya özgürlüğün ne anlama geldiğini görebilir. Emperyalist saldırganlar onlarca yıldan beri kendilerini hür dünyanın temsilcileri olarak lanse ediyorlar. Bushun sözünü ettiği vaatlerle saldırıyorlar halklara. Buna karşın barbarlık ordularının işgal ettiği tüm ülkelerde halklar direniş yolunu seçiyorlar.
Savaş kundakçılarının gündeme getirdikleri vaatlerin elbette ciddiye alınacak bir yanı yoktur. Bunlar bir çeşit kirli savaş retoriğinden ibarettir. Buna karşın ciddiye alınması gerekenleri de var. Bu mesajlar, emperyalist orduların kanlı yıkım saldırılarına pervasızca devam edeceğini söylüyor. Bu noktada Filistin ve Irak halklarının direnişi hayati bir önem kazanıyor.
Yeni cepheler açabilmeleri için haydutların bu iki direnişi ezebilmesi gerekiyor. Dolayısıyla direniş güçlerine ve onları sahiplenen halka karşı acımasız saldırılar yapılacağı kesindir. Şu günlerde hem Filistinde, hem de Irakta halk yoğun bombardıman saldırısı altında bulunuyor. En zor koşullar altında direnen bu halklara destek vermek her zamankinden büyük bir önem taşıyor.
Kapitalizmde bilim egemen sınıf olan burjuvazinin çıkarlarına tabidir. Bilimsel araştırmalar da bu sınıfın çıkarları için kullanılır. İnsanlığın ilk dönemlerinde dünyayı anlama kaygısı bilimsel gelişmeyi tetiklerken, özellikle emperyalizm döneminde dünyayı denetleme ihtiyacı bilime yön vermiştir. Dünyayı denetiminde tutmasını sağlayacak olan ise askeri ihtiyaçlarıdır. Özellikle emperyalizm döneminde bilimsel araştırmalar askeri çalışmalar için kullanılmaktadır. Atomu parçalayarak bilimsel olarak ileri bir adım atan insanlık, Hiroşima ve Nagazakide yüzbinlerin bu bomba nedeniyle ölümüne seyirci kalmıştır.
Bir başka örnek olarak şunu verebiliriz: Son zamanlarda üzerinde yoğunlaşan konulardan biri olan yapay zeka araştırmaları askeri hedefler doğrultusunda yapılmaktadır. Söylemde insanlığın hizmetinde olacak ve uygarlık yürüyüşünde onun tüm sorunlarını çözecek akıllı robot yaratma fikri, gerçekte insan ve makine bileşimi ideal asker yaratma amacının perdelenmesidir. İnsan vücudundaki yetersiz bölgeleri mükemmelleştirilmiş mekanik bölümlerle değiştirecek, beynini ise genetik bilimini kullanarak programlayacaklar.
Kapitalizmin hedefi başka ne olabilir ki zaten. Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan bu çalışmalar bilgisayarlarca yönlendirilen, hedefi kendisi tanıyıp hedefe kilitlenip vuran silahlar geliştimeye yöneldi. Ve bu silahların ilk kullanıldığı yer Vietnam savaşı oldu. Igloo White harekatı sırasında üç yıl boyunca binlerce ton bomba yine bilgisayarlarca hedefini vurdu. Teknoloji geliştikçe bu silahlar da gelişerek bu sefer Irakta uygulandı.
Askeri amaçlı bilimsel çalışmalar sonucu nükleer silahlar, biyolojik ve kimyasal silahlar geliştirildi. Halepçe katliamında binlerce insan kimyasal silahlar nedeniyle katledildi.
Kapitalizmde bilim başka nasıl kullanılıyor? Yeni gündemde olan insanda sömürüyü arttırma çalışmaları buna bir örnektir. Şimdilik maymunlar üzerinde süren bu çalışmalarla, ödül karşılığı çalışma güdüsü genlerde yapılan değişikliklerle engellenmeye çalışılıyor. Böylece karşılıksız çalışma isteğiyle tüm varlığını sermayeye sunacak insanlar yaratılmaya çalışılıyor.
Bilimsel çalışmaların hız aldığı günümüzde milyonlarca çocuk önlenebilir hastalıktan ölüyor. AIDS, kanser gibi ölümcül hastalıklara yanıt bulunamıyor. Ki bulunsa bile, bu sağlık hizmeti parası olanın sahip olacağı bir hizmet olacaktır. Burjuvazi herşeyin sahibi olurken, geri kalanların canı cehenneme! diyor.
İnsanlığın kurtuluşu ancak bu emperyalist-kapitalist sistemden kurtulmakla, bilim de dahil insanlığın kültür mirasını insanlığın kurtuluşu için kullanacak tek sistem olan sosyalizm ile mümkündür.