Kızıl Bayrak'tan...
İşçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir dönüm noktası olan 15-16 Haziran Direnişi'nin 35. yılını geride bıraktık. Ancak 15-16 Haziran Direnişi bugün de güncelliğini koruyarak günümüz mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor. 15-16 Haziran Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutuyor. Bu önem hem sınıfın militan ve kitlesel bir eylemi olması, hem de saldırıyı püskürtme, hakları koruma ve kazanma konusundaki başarısından ileri gelmektedir. İşçi sınıfı bugün yeni 15-16 Haziranlar yaratmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyor.
Zira bugün işçi sınıfı çok yönlü saldırılarla yüzyüze. Bu saldırıların en başta geleni özelleştirmedir. Seydişehir işçileri günlerdir özelleştirme saldırısına karşı çeşitli eylemler yapıyorlar. 5 Haziran günü Konya-Antalya karayolunu yarım saat süren bir eylemle trafiğe kapattılar. 10 Haziran günü binlerce Seydişehir işçisi Ankara'ya gelerek Seydişehir Eti Alimünyum tesislerinin özelleştirilmesini protesto edecekler.
Petkim, Tüpraş, Telekom ve limanlardaki özelleştirmeleri protesto etmek amacıyla çeşitli eylem ve açıklamalar yapılıyor.
İşçi sınıfının değişik bölükleri bu saldırılar karşısında sessiz kalmıyor. Ancak ortaya konulan tepkinin düzeyi bu saldırıları püskürtmek ve hakları korumak içen yeterli değil. Bunun yolu sınıfa karşı sınıf tutumu ve devrimci iktidar bilincinin yön verdiği dişe diş bir mücadeleden geçiyor.
Sermayenin saldırılarına karşı mücadelede sendika bürokratlarına bel bağlanamaz. Bu nedenle işçi sınıf bizzat mücadelenin inisiyatifini ve sorumluluğunu üstlenmek zorundadır.
15-16 Haziran Direnişi'nin yıldönümünde işçi sınıfı, kendi mücadele geleğine sahip çıkarak geleceğini kazanmanın yolunu açmalıdır. 15-16 Haziran Direnişi'nin ruhuyla birleşik, devrimci siyasal bir sınıf hareketi yaratmak için ileri çıkılmalıdır. Bağımsız devrimci siyasal bir sınıf hareketi yaratılamadan geleceğe güvenle bakmak mümkün olmayacaktır. |