11 Haziran 2005
Sayı: 2005/23 (23)


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşak takımı Bush’un huzuruna çıktı
  TÜSİAD uşaklık politikasında “pürüz”
istemiyor
  Faşist saldırılar yoğunlaşıyor
  İstanbul Üniversitesi’nde faşist
saldırılar sürüyor
  SES ve Eğitim-Sen eylemlerinin ardından
  DİSK uyuşturucuya karşı mücadele
ederek uyuşturacak!
  Asgari ücret yüksekmiş!
  Eğitim-Sen eylemlerinden
  SES eylemlerinden
  Seydişehir işçisi sesini duyurmak
için yol kesti
  GİMAS grevi üzerine
  Özelleştirme saldırısına karşı
ortak eylem
   Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler/3
(Orta sayfa)
  Cumhurbaşkanı ve başbakan arasındaki atama tartışmaları
  Kaçırarak, tehdit ederek yıldırmayı
başaramayacaklar!
  İnsanı aletin egemenliğinden işçi
sınıfının devrimci eylemi kurtaracak!

  Halk ayaklanmasının yeni bir örneği: Bolivya

  Mesa’nın istifa ettiği gün
  Filistin seçimleri ertelendi
  Onbinlerce Kürt Suriye yönetimini hedef aldı
  Fransa’da sosyal yıkım saldırıları sürüyor
  “Koma Komalên Kürdistan” üzerine
  Bültenlerden/KEB
  Bültenlerden/İMES
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Uşak takımı Bush'un huzuruna çıktı…

Amerikan uşaklığında yeni dönem!

Tayyip Erdoğan nihayet muradına erdi ve Bush'un huzuruna alındı. Bush'un huzuruna, kulağı bükülecek bir uşak edasıyla çıkan Erdoğan'ın görüşme sonrasında da yüzünden düşen bin parçaydı. Anlaşılan o ki öncesinde ne söylerse söylesin ve kaç takla atarsa atsın efendisinin fırçasından kurtulamamıştı. Bu kadarı Erdoğan şahsında işbirlikçi sermaye düzeni ile Amerikan emperyalizmi arasındaki ilişkinin özünü yeterince açık biçimde anlatıyor. Bu yeni ve bilinmez değildir. Bununla birlikte yapılan ilk açıklamalardan anlaşılacağı üzere, Bush-Erdoğan görüşmesi başta bölge halkları olmak üzere emekçi halklar açısından oldukça ağır sonuçlar içermektedir. Şimdilik bir takım kodlamalar ve laf çevirmelerle gizlenmeye çalışılan bu sonuçlar, kısa zaman içinde somut ve pratik adımlar biçiminde açığa çıkacaktır.

Benzer her görüşmede olduğu gibi bu görüşme öncesinde de düzen cephesi tek bir ağızdan Türkiye'nin ABD'den beklentilerini ve taleplerini işlemekteydi. Ancak gelenek bir kez daha değişmedi ve görüşme sonrasında işbirlikçi sermaye iktidarının talep ve beklentilerinin lafzı dahi edilmedi. Öyle ki yapılan açıklamalarda sıralanan konu başlıkları hemen tümüyle Amerikan dış politikasının Türkiye'ye yönelik hesap ve beklentilerinden ibaret kalmaktadır. Hatta Türk heyeti karşılıklı görüşme beklerken, Erdoğan'ın deyişiyle bir “çalışma” düzeni bulmuştur. Bu demektir ki, Erdoğan ve ekibinin önüne ABD planları konulmuş ve görevleri tanımlanmıştır. Zaten ABD yönetimi, görüşmeye ilişkin dolaylı yollardan yapılan ön uyarılarla bunun böyle olacağını kesin biçimde belirtmekteydi de.

Ön açıklamalarda ayrıca görüşmelerin iki ana başlıkta ifade edilen amaçlara hizmet edeceğinin de altı çizilmekteydi. Bunların birincisi “yıpranan ilişkileri tamir etmek”, ikincisi ise “ilişkileri ileriye çekmek”ti. “İlişkileri tamir etmek” lafzı, sermaye iktidarının dizginlerinin sağlamlaştırılması anlamına gelmektedir. Yakın zamanda ABD tarafından sistematik baskı yoluyla yapılmak istenen buydu ve artık sermaye iktidarı tüm hatlarıyla yelkenleri suya indirmiş, ABD'nin emirlerine hazır bir kıvama ulaşmıştı. Dolayısıyla düzen cephesinin bir “al-ver” diyalogu olarak gösterme çabalarına karşın görüşmelerin ana konusunu, ABD isteklerinin muhataplara iletilmesi ve bir uyum içerisinde gereklerinin yerine getirileceğine dair teminat alınması oluşturmuştur. Ordu ve hükümetin aynı anda huzura alınması bu gerçeğin dolaysız ifadesidir.

Diğer taraftan ABD yönetiminin bu görevler karşılığında herhangi bir pazarlık marjına tahammül göstermeyeceği de bilinmekteydi. Zira bu çerçevede yapılacaklar artık ödenmesi gereken bir borç sayılmakta ve herhangi bir pazarlığa konu edilmeyeceği de kesin olarak belirtilmekteydi. Sermaye iktidarının, ABD tarafından durumun bu biçimde konulması karşısında herhangi bir çekincesi de yoktu. İncirlik'in ABD'nin esnek ve sınırsız kullanımına açılması kararı bunun açık ifadelerinden biridir. Diğer taraftan medyaya sızdırılan fiili anayasa, yani yeni Milli Güvenlik Siyaset Belgesi de göstermektedir ki, işbirlikçi sermaye iktidarı kendisini ve geleceğini ABD ihtiyaç ve çıkarlarına uygun olarak hazırlamaktadır.

Ortada kesin olarak bir pazarlık yoktur ama, elbette bir takım talep ve beklentiler ABD yönetimine iletilmiştir. Kıbrıs, PKK, AB vb. gibi. Ancak bu talep ve beklentiler ABD'nin görev listesi karşısına konularak değil, çıkarlarına uygunluğu halinde yapılmak üzere ABD'nin keyfine bırakılmıştır. Eğer “çalışma”da bir pazarlık varsa, bu da ancak Amerikan karşıtı toplumsal duyarlılıklar masaya sürülerek yapılmıştır. Nitekim Erdoğan ve diğer görüşmecilere ABD yolundayken beklentileri sorulduğunda, hepsi Kıbrıs, PKK ve AB sürecine destek gibi konuları belirttikten sonra, bu konuları Amerikan karşıtlığıyla ilişkilendirmişlerdir. Yani tamam biz sizin her istediğinizi yapmaya hazırız ama işte o pek şikayet ettiğiniz Amerikan karşıtlığının en önemli malzemeleri de bunlardır, bu konularda eğer bize yardımınız dokunursa halkın gönlünü de almış olur, böylelikle sınırsız hizmette işimizi kolaylaştırmış olursunuz denilmek istenmektedir.

Anlaşıldığı kadarıyla ABD'nin Erdoğan'ın önüne koyduğu görev listesinin başında, GOP ve GOP'un güncel hedefi durumunda olan İran ve Suriye'ye yönelik müdahalelerde sermaye iktidarının üstleneceği rol bulunmaktadır. Bu müdahalenin biçimi ne olursa olsun sermaye iktidarının Irak sürecindeki açıklarını telafi edecek bir etkinlikte görev alacağı kesindir. Görüşme sonrasında birlikte yaptıkları ortak açıklamada her ikisinin de sözlerine “stratejik işbirliğimizi geliştireceğiz” diyerek başlaması bu bakımdan tesadüf olmasa gerek. Ayrıca Erdoğan'ın medya mensuplarının sorularını yanıtlarken ayrıntı isteyen gazetecilere, “Kosova'da, Somali'de, Afganistan'da ne yaptıysak onu yapacağız” demesi durumu yeterince açık kılmaktadır. Yani Suriye ve İran'a yönelik olası bir Amerikan müdahalesinde, Irak'ta yapılamayan yapılacak, Türk ordusu doğrudan savaşın ön cephesinde kullanılacaktır.

Özcesi ABD'nin yolunu tutan uşak takımı Amerikan maşalığı ve piyonluğu için kesin taahhütlerde bulunmuş ve yeni rollerle dönmüştür. Artık işçi ve emekçiler ile bölgenin ezilen halkları karşısında her zamankinden daha tereddütsüz ve çekincesizce Amerikan uşaklığını icra edecektir. Bu, doğal olarak içeride halkın yanıltılması uğruna sistematik bir psikolojik harekatın yanısıra, toplumsal muhalefet üzerindeki baskı ve zorun yoğunlaşacağı anlamına gelmektedir. Son haftalarda dozu giderek artan faşist baskı ve zor ile birlikte yeni TCK, CİK ve CMK gibi yasaların beklentilerin aksine eskilerinden çok daha baskıcı bir içerikle çıkarılmış olmaları gerçeği bu kapsamda değerlendirilmek durumundadır. Doğal olarak dışarıda emperyalizmin hizmetinde yeni maceralara hazırlanan sermaye iktidarı, içeride bu “ilişkileri zora sokan” engellerden kurtulmak istemektedir.

Başta devrimci güçler olmak üzere tüm toplumsal muhalefet güçleri, düzenin kendilerine yönelik yoğunlaşacak saldırılarına karşı her zamankinden daha uyanık ve hazırlıklı olmak zorundadırlar. Bu hazırlığın bir yanını yoğunlaşacak faşist baskı ve terörü göğüslemenin gerekleri oluştururken, diğer yanını ise işçi ve emekçileri sermaye iktidarının Amerikan uşaklığına karşı mücadeleye seferber etmek için yapılacaklar oluşturmaktadır.