11 Haziran 2005
Sayı: 2005/23 (23)


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşak takımı Bush’un huzuruna çıktı
  TÜSİAD uşaklık politikasında “pürüz”
istemiyor
  Faşist saldırılar yoğunlaşıyor
  İstanbul Üniversitesi’nde faşist
saldırılar sürüyor
  SES ve Eğitim-Sen eylemlerinin ardından
  DİSK uyuşturucuya karşı mücadele
ederek uyuşturacak!
  Asgari ücret yüksekmiş!
  Eğitim-Sen eylemlerinden
  SES eylemlerinden
  Seydişehir işçisi sesini duyurmak
için yol kesti
  GİMAS grevi üzerine
  Özelleştirme saldırısına karşı
ortak eylem
   Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler/3
(Orta sayfa)
  Cumhurbaşkanı ve başbakan arasındaki atama tartışmaları
  Kaçırarak, tehdit ederek yıldırmayı
başaramayacaklar!
  İnsanı aletin egemenliğinden işçi
sınıfının devrimci eylemi kurtaracak!

  Halk ayaklanmasının yeni bir örneği: Bolivya

  Mesa’nın istifa ettiği gün
  Filistin seçimleri ertelendi
  Onbinlerce Kürt Suriye yönetimini hedef aldı
  Fransa’da sosyal yıkım saldırıları sürüyor
  “Koma Komalên Kürdistan” üzerine
  Bültenlerden/KEB
  Bültenlerden/İMES
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İMES cehennem, işçiler köle olmayacak!

İMES işçileri, kardeşler;

Birçoğumuz çocuk denecek yaştan beri İMES denen bu sömürü cehenneminin içinde çalışıyoruz. Her gün 10-12 saatimizi atölyelerdeki eski ve bakımsız makinelerin arasında öğütüyoruz. Oysa ne iş güvenliğimiz var, ne de iş güvencemiz. Yüzlerce atölyenin bulunduğu, 7000'in üzerinde işçinin çalıştığı İMES'te bir çoğumuz sigortasız olarak çalıştırılıyoruz. Sigortalı olarak çalışanlarımız ise sigorta paralarının yatırılıp yatırılmadığını bile bilmiyor. Servis hakkımız olmadığı gibi, patronların çok büyük bir kısmı, yol parasını kendi cebimizden ödememizi istiyor. Özellikle genç yaşlarda olan sınıf kardeşlerimiz atölyelerde sürekli olarak baskı ve hakaretlere maruz kalıyor.

Keza maaşlarımızın en az belirlenen asgari ücret tutarında olması gerekiyor. Fakat biliyoruz ki patronların çıkarları sözkonusu olduğunda, yasalar hiçbir anlam ifade etmiyor. Ya es geçiliyor ya da onların istedikleri gibi yeni baştan düzenleniyor. Geçtiğimiz günlerde asgari ücretin kaldırılması ile ilgili yapılan açıklamalar bunun yalnızca yeni bir örneği. Bugüne kadar yaptıklarını şimdi yasal kılıfına uydurmak, asgari ücreti kaldırmak istiyorlar. Yasalar varken bile asgari ücret vermekten kaçınanlar, asgari ücretle ilgili yasalar kalktığında ne yapar acaba? Açıktır ki yaşadığımız sefalet daha da fazla derinleşecektir.

Kurtuluş örgütlü mücadelede!

Peki tüm bunlara nereye kadar tahammül edeceğiz? Milyonlarca işçi ve emekçi sefalet içerisinde yaşarken bir avuç sömürücü asalağın servetine servet katması kader olabilir mi? “Ülke ekonomisinde rekor büyüme var!” nutukları atarken sıra bizlere gelince neden hep krizlerden dem vuruluyor?

Tüm yaşadıklarımız tahammül sınırlarını çoktan geçmiştir kardeşler! Bundan sonra bu bir avuç sömürücü asalağın bizleri bu kadar rahat sömürmesine, aşağılamasına izin veremeyiz. Bunun için birbirimize güvenmeli, ayağa kalkıp silkinmeli, mücadele bayrağını yükseltmeliyiz.

İMES işçisi arkadaş;

Mücadeleyi büyütmenin ilk adımını, biraraya gelerek sorunlarımızı tartışmak oluşturuyor. İşte bunun için derneğimizde bir İMES Komisyonu oluşturduk. Bu komisyonda İMES'te çalışan sınıf kardeşlerimizle sorunlarımızı paylaşıyor, hep birlikte İMES denen sömürü cehennemini insanca çalışabileceğimiz koşullara ulaştırmak için mücadele ediyoruz. Bu komisyona katılan arkadaşların sayısı arttıkça ve mücadelemiz yükseldikçe İMES'te hiçbir patron bizlere bugünkü kadar pervasızca saldıramayacaktır. Hatta gücümüze güvendiğimiz koşullarda, harekete geçen taraf biz olacak, insanca yaşam ve çalışma koşulları başta olmak üzere istediğimiz bir çok şeyi elde edebileceğiz.

Bunu gerçek kılmak ve hak ettiğimiz bir yaşam için, tüm İMES işçisi kardeşlerimizi komisyonumuza destek vermeye, çalışmalarına katılmaya çağırıyoruz!

OSİM-DER İMES Komisyonu

(OSB-İMES İşçi Bülteni'nin Haziran 2005 tarihli son sayısından alınmıştır...)

------------------------------------------------------------------------------------------

EKA'da direndik ve hakkımızı aldık!

Bizler EKA Elektronik'te çalışıyoruz. 140 işçinin çalıştığı işletmede ücretlerimiz uzun süreden beri doğru düzgün ödenmiyor. Üç haftada bir 100-150 milyon ancak alabiliyoruz. Maaşlarımızın büyük çoğunluğu içeride duruyor.

Asgari ücretle çalışıyoruz. Öyle ki; maaşlarımızın ödenmesi isteminden dolayı zam isteğimizi bile unuttuk. Yani bize ölümü gösterip sıtmaya razı tutuyorlar. Yeter ki içerideki maaşlarımız ödensin diye düşünüyoruz.

Müdürler, şefler patronların yanında yeralıyorlar ve işçileri de tehdit ediyorlar. Alacağımız ücreti de tehdit olarak, koz olarak kullanıyorlar. “Mesaiye kalırsanız paranızı alırsınız” diyorlar. Bu uygulamalardan kaynaklı işyerine hiç kimsenin güveni kalmadı. Örneğin geçenlerde yapılan geleneksel bahçe pikniğine, 140 kişinin çalıştığı işyerinde aileleriyle birlikte katılanların sayısı 20'yi aşmamıştır. Çalışanlar, bu şirketin düzenlemiş olduğu etkinliğe gelme gereği duymuyor. Demek ki güvenmiyorlar.

Bizim ücretlerimizin ödenmemesinin gerekçesi olarak, daima, işyerinin durumunun kötü olduğu söyleniyordu. Diğer işleri bir yana bıraksak bile, yalnızca geçtiğimiz yaz NATO'nun İstanbul'da gerçekleşen toplantısında tüm NATO vadisinin, ardından da Eurovision'un güvenlik sistemini döşeyen, bu iki işten bile milyonlarca dolar kazanan bir şirket, nasıl oluyor da işçinin parasını ödemekten aciz olabiliyor?

Geçtiğimiz hafta Cuma günü bizlere ücretimizin karşılığı 100 milyon verildi. İçeride 500 ile 1 milyara yakın alacağımız varken, 100 milyon verilmesi bize hakaretti. Hiçbirimiz bu parayı almadık. Parayı suratlarına çarptık.

Salı günü ise “para verilmiyorsa çalışmıyoruz” dedik. İş bıraktık. Bizim bu kararımız karşısında, sırayla şirketin tüm idarecileri yanımıza geldiler. İlk başta tehditler savurdular. “Siz inat ederseniz biz de inat ederiz” dediler. Sonra tehditlerini yasalara dayandırmaya çalıştılar. Ancak hiçbir şey tutturamadılar. Toplantı yaptılar. Toplantıda ikna edemeyeceklerini anlayınca tehditler yumuşadı, duygu sömürüsüne dönüştü. 1,5 günün sonunda patronun yanıtı, “siz yeter ki çalışın, paranızı vereceğim” oldu. Bir saat sonra son 1,5 yılda tek seferde verilmiş en büyük ücreti (350 milyon) almış olduk. Patron işyerinde paranın olmadığını söylemesine rağmen, birkaç saat içinde parayı bulabilmiştir.

Bu gerçekleştirdiğimiz eylem bize çok şey öğretti. En ufak bir direnme karşısında patronların nasıl geri adım atabildiğini gördük. Birlik olursak, ortak karar alırsak nasıl kazanacağımızı gördük. Toplantılar yapmanın, patronla konuşmanın çare olmadığını, en güçlü silahımızın üretimdeki gücümüzü kullanmak olduğunu anladık.

Gerçekleştirdiğimiz eylemle ilk adımı attık ve eylemlerimizi de kazanımla sonuçlandırdık. Bundan sonra da haklarımızı alana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Tüm işçi arkadaşlarımızı birlik olmaya, mücadele etmeye ve direnmeye çağırıyoruz.

EKA İşçileri

(OSB-İMES İşçi Bülteni'nin Haziran 2005 tarihli son sayısından alınmıştır...)

------------------------------------------------------------------------------------------

Birlik olduğumuzda başaracağımız çok şey var!

13 yıldır İMES'te çalışan bir kadın işçiyim. 13 yıldır aynı atölyede çalışmama rağmen aldığım ücret 390 milyon. Yol parası için her ay 80 milyon harcamama karşın, yol parası olarak ancak 60 milyon veriyorlar.

Şu anda atölyede iş olmamasına rağmen bizlere her türlü işi yaptırıyorlar. Hiç sağlığımızı düşünmeden bizlere toz aldırıyorlar. “Neden bu işleri yaptırıyorsunuz? Sağlığımız önemli değil mi?” dediğimizde ise verdikleri cevap “Hayır!” oluyor. Onlar için önemli olan tek şey işlerinin yolunda gitmesi, daha çok kâr etmeleridir.

Günde 20 bin mal çıkarmamızı istiyorlar. Bu kadar mal zaten her zaman çıkmıyor. Benden hem bu malı çıkarmamı, hem de çaycılık yapmamı bekliyorlar. Yani bıktırmak, yıldırmak için ellerinden gelen kötülüğü yapıyorlar. Hiç sağlığımız düşünülmeden, güvenlik önlemi alınmadan yükler boşaltılıyor. Bütün gün üzerimize yağan tozları yutmak zorunda kalıyoruz.

Tüm bunlara bir de İMES'te bayan olarak çalışmanın zorlukları ekleniyor. Dışarı çıkıp oturamıyoruz bile. Halbuki oturabilecek bir yer olsa, öğle vakitlerinde gidip dinlenebileceğimiz bir mekan olsa daha güzel olurdu. Ama İMES'te her şey patronlar için yapılır, işçiler için hiç bir şey yapılmaz. Hiçbir hakkımız yok. Sadece orada patronlara para kazandıran, onları daha da yücelten insanlar olarak kalıyoruz. İşçiye hiç değer verilmiyor. Adeta birer köle gibiyiz.

En son çıkarttıkları iş yasası ile bu durumu yasallaştırdılar. Şimdi daha çok eziliyoruz, daha çok sömürülüyoruz. Hiçbir denetim yapılmıyor. Güya bizlerin haklarını koruması gereken Çalışma Bakanlığı'ndan hiç kimse gelmiyor. Geldiklerinde ise rüşvetlerini alıp geri gidiyorlar.

Kadınlara verilen ücretler erkeklere verilen ücretlere oranla oldukça düşük. 13 yıldır çalışmama rağmen geçtiğimiz yılbaşı işbaşı yapan erkek arkadaş benden daha yüksek bir ücret alıyor. Evli olduğunu, çoluk çocuk geçindirdiğini söylüyorlar. Halbuki ben de ev geçindiriyorum. 5 tane öğrenci okutuyorum. Üstelik aynı işin fazlasını yapıyorum.

Ben işçilerin birlik olmasını istiyorum. Derneğimiz ile birlikte çok şeyi birlikte başaracağımıza inanıyorum. Ama herşey işçilerin elinde, tek başımıza hiçbir şey yapamayız. Birbirimizin yanında olmalı birbirimize destek olmalıyız.

İMES'ten bir kadın işçi

(OSB-İMES İşçi Bülteni'nin Haziran 2005 tarihli son sayısından alınmıştır...)