11 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/02

  Kızıl Bayrak'tan
   Saldırıları püskürtmek için devrimci sınıf mücadelesi!
  Sınır ötesi operasyonun karşılığı ABD emperyalizmine sınırsız hizmet!
ESK ve DİSK’in tutarsızlıkları
Dağlıca tutsaklarının iddianamesi tamamlandı…
Operasyonlara ve saldırılara karşı
birlikte mücadeleyi yükseltelim!
“Vatan mevzu bahisse gerisi teferruattır” ancak...
  Emekçi kadınlar Kurultay’a hazırlanıyor...
  Sınıf hareketinden...
  “Sosyal güvenlikte kara delik”: Yalancının...
Yüksel Akkaya
  Emekçi Kadın Kurultayı’na doğru...
  Düzen medyasına “Türbanlı komünist”ten yanıt:
  Verem değil düzen öldürüyor!
  Türkiye Facebook’ta rakip tanımıyor! .
  ABD’de başkanlık yarışı başladı...
  “Renkli devrim” safsatasının çöküşü
  Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’in devrimci anılarını sahiplenmek için Berlin’e!
  Yeni bir yılda düzen şuursuzlaştırmaya
devam ediyor!
  Yeni bir yıla girerken...
M. Can Yüce
 yök Bültenlerden...
  Özgürlük ne yana düşer, YÖK ne yana!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Zorunlu mesailer sağlımızı, geleceğimizi, yaşamımızı çalıyor…

İnsanca koşullarda yaşamak ve çalışmak için birleşelim!

Bizler yaşamını devam ettirebilmek için emeğinden başka satacak bir şeyi olmayan işçileriz. Aslında, uzun çalışma saatlerini, kölece çalışma koşullarını, sendikasız, sigortasız çalışmayı, mezarda emekliliği de düşünürsek, “tüm yaşamını sefalet ücreti karşılığında patronlara satan köleleriz” demek daha doğru olur! 

Birçok fabrikada normal çalışma süresi 10-12 saat kabul edilmektedir. Vardiyalı çalışan bazı işyerlerinde ise bu süre 8-10 saat olmaktadır. Çalışma saatlerine bir de zorunlu mesaileri eklediğimizde çalışma süremizin 13-16 saati bulduğu olmaktadır. Patronlar birçok fabrikada fiilen günlük çalışma süresini bu şekilde belirlemektedir.

Haftalık olarak ise ortalama 50-95 saat arası çalıştırılırız. Oysa yasalarda dahi çalışma süresinin üst sınırı haftalık 48 saat olarak belirtilmektedir. Ancak bu patronların umrunda bile değildir. Zira onlar sadece kârlarını düşünmektedirler. Eğer biz patronların karşısına çıkıp “Ben haftalık 48 saatten fazla çalışmayacağım, yasalar böyle söylüyor” dersek, hiçbir yerde iş bulamayacağımız kesindir.  

Arkadaşlar, sömürü düzeninde konu işçi ve emekçilerin hakları olduğunda patronların çıkarı için hazırladıkları yasaları dahi tanımazlar. Zaten bugüne kadar birçok hakkımız önce fiili olarak gaspedilmedi mi? Daha sonra da bu hak gasplarını yasalarıyla da güvence altına almadılar mı? Bizler biliyoruz ki, yasalar patronların çıkarlarını korumaktadır.

Çalışma sürelerimiz neden giderek artıyor?

Bunun en önemli nedenlerinden birisi işsizliğin giderek artmış olmasıdır. İşsizlik, kapitalist düzenin insanlığı mahkum ettiği felaketlerden birisidir. İşsizliğin yoğun olduğu durumda daha beter koşullarda çalışmaya razı edilebilecek yedek işgücü ordusunun varlığı patronların çıkarınadır. Çalışan kesimler ise giderek artan ağır çalışma koşullarına işsiz kalma korkusu nedeniyle razı edilirler. İşte bu “işsizlik korkusu” patronların elinde bir silaha dönüşür. Patronlar bizlerin bu korkusundan, örgütsüzlüğünden, sessizliğinden aldığı güçle çalışma saatlerimizi her geçen daha fazla uzatırlar. Ücretlerimizi düşürerek kârlarını daha fazla artırmaya bakarlar. Yani işsizliğin artması demek fabrikalarda, tüm çalışma yaşamında kuralsızlığın artması anlamına gelmektedir. İşçi ve emekçiler başkaldırmadığı koşullarda patronlar çalışma koşullarını kendi çıkarlarına göre belirler ve bizleri daha beter koşullara mahkûm ederler. Özetle, bizlere ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışırlar. 

Çalışma saatlerimizin uzamasındaki bir diğer neden ise birçok işçinin fazla mesailere ek gelir kaynağı olarak bakmasıdır. Çünkü normal koşullarda elimize geçen ücretler karnımızı doyurmaya yetmez. Bizler de insanca yaşayabileceğimiz koşulları sağlamak için mesaiye kalmayı tercih ederiz. Bir süre sonra ise fazla mesaileri olağan karşılamaya, daha sonra bizlere reva gördükleri sefalet ücretini kanıksamaya başlarız.

Oysa İMF-TÜSİAD saldırı programları sonucunda ücretlerimiz alabildiğine aşağı çekilmiş, birçok hakkımız gaspedilmiştir. Bu saldırılarla birlikte zaten yoksulluk içinde yaşayan işçi sınıfı sefalete itilmiştir. Geçim derdine düşen, ay sonunu getiremeyen birçok işçi arkadaşımız ise aldığı üç kuruşluk ücreti beş kuruşa yükseltmek için, çoğu zaman patronların herhangi bir baskı uygulamasına dahi gerek kalmadan, fazla mesailere kendi rızasıyla kalmaktadır. Birçoğumuz bunu yaşayarak görmedik mi? Ücretlerimize zam istemek için patronla görüştüğümüzde bize “ücretini arttırmak istiyorsan fazla mesaiye kal” demedi mi? Hatta iş değiştiren birçok işçi arkadaşımızın fazla mesai yaptıran fabrikaları tercih ettiğini mutlaka görmüşüzdür.  

Fazla mesaiye ister gönüllü olarak, ister patron baskısı sonucu kalalım, ağır, uzun ve yorucu iş saatleri yaşamımızdan, sağlımızdan birçok şeyi alıp götürmektedir. Öncelikle bu kadar uzun çalışma saatleri fiziki olarak büyük bir yıpranmaya neden olmaktadır. Çoğumuz en ağır koşullarda durup dinlenmeksizin sürekli ayakta çalışıyoruz. Belki genç olanlarımız henüz herhangi bir sağlık sorunu yaşamamış olabilir, fakat bu çalışma temposunda günler geçtikçe vücudumuzun bu yükü taşıyamadığını farkedeceğiz. Uyku düzenimizin bozulması, düzensiz ve yetersiz beslenme, eklem ağrıları vb. sorunlar, çeşitli rahatsızlıklar ve hastalıklar baş gösterir. Hastalandığımızda ise patronlar tarafından kapı önüne konuluruz.  

Uzun çalışma saatleri aynı zamanda sosyal yaşamımızı da olumsuz etkiler. Uzayan saatler boyu çalıştıktan sonra ertesi gün hemen tüm vaktimizi dinlenmeye ayırırız. Arkadaşlarımıza, ailemize ya da kendimize ayıracak zamanımız kalmaz. Böylelikle ruhsal olarak da bir çöküntü yaşamaya başlarız. Kendi sorunlarımızdan, toplumsal yaşamdan, kültürel ve sanatsal etkinliklerden soyutlanırız.

Uzun çalışma saatleri kaderimiz değildir. Bu tabloyu tersine çevirmek, insanca koşullarda çalışmak ve yaşamak, daha güzel bir dünya kurmak bizlerin ellerindedir. Bunun yolu işçi ve emekçilerin birliğinden geçmektedir. Patronlara karşı ancak birlik olursak kazanabiliriz. Uzun çalışma saatleri ve fazla mesai aldatmacasını patronlara karşı birlikte mücadele ederek bozabiliriz.

7 saatlik işgünü 35 saatlik çalışma haftası!

Her türlü fazla mesai yasaklansın!,

İnsanca yaşamaya yetecek her türlü vergiden muaf asgari ücret!


Sincan Organize Sanayi’nden metal işçisi


(Ankara İşçi Bülteni-İşçiden İşçiye’nin

Ocak 2008 tarihli son sayısından alınmıştır...)