20 Temmuz 2018
Sayı: KB 2018/28

Türkiye kapitalizmi tekliyor
OHAL’i mumla aratacaklar
Dünün “Yeşil Kuşak” çocukları günümüzün “Ilımlı İslam”cıları
Tren faciasının asıl nedenleri
Suruç Katliamı’nın 3. yılı
CHP kendi yörüngesinde her daim dönecektir
Star Rafineri’de zehirlenme sonrası polis yığıldı, işçiler tepkili
Sınıfın biriken öfkesini devrime yöneltmeliyiz
BDSP’den 60. gününde Flormar direnişine ziyaret
KHK zulmü akrabaya sıçradı
Güneş paneli sektörü
Üretimde kriz sinyalleri
Putin-Trump görüşmesi
Irak’ta emekçiler sosyal talepler için sokaklarda!
Brüksel Zirvesi’nde NATO’nun iç hesaplaşması
“Zengin fakir ülke”de* emekçilerin durumu ve görevleri
Bir devlet klasiği olarak NSU davası
Mesleki eğitim alanında gelişmeler
Kadıköy’de Flormar işçileriyle forum ve eylem
Kadınlar Şule Çet için sokaklara çıktı
Sen yine sür umut tarlalarını!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

CHP kendi yörüngesinde her daim dönecektir

Bu yörüngenin merkezinde
sermaye sınıfı yer almaktadır!

 

CHP şeflerinden Kılıçdaroğlu ile İnce’yi tüm gerilimlerine, birbirlerinin karşısına sürekli rakip olarak çıkmalarına rağmen neydi bir arada yürüten? Sürekli gerilseler de, özellikle seçim döneminde olduğu gibi birbirlerine güzellemeler yapan noktaya bir anda getiren neler yaşanıyordu?

CHP’nin gündeminde Olağanüstü Seçimli Kurultay var. CHP’nin “muhalif” delegeleri kurultayı gerçekleştirebilmek için imza toplamak ve yeterli imza sayısına ulaşmak ile uğraşıyorlar. Kurultayı gerçekleştirme gerekçelerine bakıyoruz. Bir özeleştiri ihtiyacı tarif ediliyor ve Sokrates’in “Bir şeyler değiştirmek isteyen insan önce kendinden başlamalıdır” sözü ile süsleniyor.

Kurultay çalışmasının başını İnce çekiyor gibi görünmese de, bu kurultay için hamle yapanlar İnce çizgisinde olanlar. Nam-ı diğer CHP’nin muhalif kanadı. İnce yanlılarının kurultay telaşının başında olduğunu görmemek mümkün değil! Tüm oklar Kılıçdaroğlu’na çevrilmiş durumda.

Gerekçelendirme başlıkları şu şekilde: “Cumhuriyeti layıkıyla savunamadık”, “Aynı yöntemle farklı sonuç alamıyoruz”, “Kılıçdaroğlu siyasi ömrünü tüketti”, “Sağa yaslanarak büyüme hayalleri terk edilmeli”, “Tüzük değişmeli.” Halktan gelen bir talep olduğu ifade edilen bu kurultay “değişim ve umut”a atfediliyor.

Değişim ve umut…

Neyi değiştirmek istiyorlar, neyi umut ediyorlar?

Tabandan gelen bir değişim isteği mi; yönetim eksenli koltuk hedefli bir çaba mı; huzursuz tabanı kaybetmeden bir hamle yapma ihtiyacı mı?

Öne çıkan İnce ve İnce ile değiştireceğini düşünenler!

CHP’yi sahiplenen, bazı yerlerinde yönetimde görevde bulunan bir kesim CHP’nin tablosundan rahatsız. Sürekli başarısız olunmasından ve kendilerinin sorunlarına çözüm göremediklerinden CHP’den uzaklaşma eğilimi tepkisel olarak dışa vuruyor. Alışkanlıklarla, belli değerlerle körü körüne bağlılık türküleri söyleyenleri saymazsak.

Aslında çok değil, 2018 Şubat’ında olağan genel kurul yaptılar. Kılıçdaroğlu neredeyse İnce’nin iki katı oy alarak başkanlığı sürdürdü. Ardından İnce meydanların “lideri”, cumhurbaşkanlığının ilgi odağı olan bir isme dönüştürüldü. Kılıçdaroğlu ile İnce birkaç ay önce koltuk gerginliği yaşamamış gibi sıcak ve saygılı bir hava yansıttılar. Seçim geçti, bitti. Ardından hüsranla büyüyen gerginliğe yine tanık olmaya başladık.

24 Haziran seçimleri öncesinde gericilikten, baskıdan usanan kitleler bir çıkış arayışındaydı. Bu seçim döneminde de tam olarak CHP olmasa da Muharrem İnce, umutların bağlandığı, enerjinin aktığı bir nokta oldu. CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi gibi iki gerici odakla yan yana gelerek hamle yapmaya çalıştı. O da tutmadı. Muharrem İnce oy oranı olarak CHP’nin önünde kapattı seçim sürecini. CHP ile hala bir şeyleri değiştireceğini düşünenler, Kılıçdaroğlu’nu kaldırıp İnce’yi oturtunca toplumsal hayatın akışına büyük bir müdahale edeceklerini düşünüyorlar.

CHP’nin yönetiminin değişmesi ile önlerinin açılacağını ve bir şeylerin değişeceğini samimice düşünüyor olabilirler. Ama bu bile bir şey ifade etmez, çünkü tam aynı CHP tabanı referandumda, seçimde bağımsız bir irade ile davranamadı. Ortaya konamayan irade ile muhaliflerden veya ayrıksı davranamayan tabandan nasıl bir değişim çabası öngörülebilir ki? CHP’nin verili yönetiminin de sözde muhaliflerinin de bu süreçlerdeki pespayelikleri ortada. Faturayı birbirlerine keserek onlara umut bağlayan toplumsal kesimlere yanıt verme çabası ve bir de fırsat bu fırsat koltuk savaşlarında yeni bir raund işletmek.

Rahatsızlık noktalarının çözümü için düzen sularından uzaklaşılmalıdır!

Aslında CHP tabanında ve düzlemindeki insanların ülkenin tek adam tablosu, karanlığı derinleştiren gericilik vb. karşısında kaygıları büyüyor. Kılıçdaroğlu ve yönetiminin sağcı kesimin oyunu almak için ittifak yönünü buralara çevirmesinden rahatsız. Eren Erdem’in milletvekili seçilmemesi ve ardından tutuklanması bile başlı başına tepki konusu. Tüm bunlar tabanda rahatsızlık noktaları. Kurultay metninde de bu noktalar ifade edilmiş. Sağa yaslanarak yol yürünmemesi gerektiği, Kılıçdaroğlu’nun miadını doldurduğu ifade edilen şeyler arasında. Tabanın sözünü söyleyebileceği, CHP’nin yönetimine katkı sunabileceği kanalların tıkandığını ifade eden kurultay çalışması yürütenler, tüzük değişikliğinin de kurultayda kesinlikle tartışılması gerektiğini ifade ediyorlar.

CHP’de vuku bulan, seçimlerin ardı sıra düzen muhalefetine kalan iç krizlerin yansımasıdır. CHP içindeki iki taraf da kendilerinin sözünün geçtiği, istediği veya istediğine yakın bir konumları oldukları sürece el ele yürüdüler. Kurultayın sonucundan bağımsız olarak, sermaye düzeninin çıkarları gerektirirse hâlâ da yürüyebilirler. Zira düzen muhalefetinin içerisindeki tüm kliklerin kıblesi kapitalist sömürü düzenidir.

Z. İnanç

 

 

 

 

Örtülü ödenekte artık tek söz sahibi: 3.7 milyar emrinde

Başbakanlığı döneminde rekorlar kırarak harcadığı, Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra ortak olduğu örtülü ödenek, artık tamamen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kullanımına geçti. Erdoğan, bu yıl 3 milyar 756 milyonluk bir tutarı tek başına harcayabilecek.

“Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”ne geçişi düzenleyen 703 sayılı KHK ile, örtülü ödenek harcamaları da cumhurbaşkanının tasarrufuna geçti.

2018 yılı için 3.7 milyar TL anlamına gelen ödeneğin tariflenen amacı ise dikkat çekici: “Kapalı istihbarat ve kapalı savunma hizmetleri, devletin milli güvenliği ve yüksek menfaatleri ile devlet itibarının gerekleri, siyasi, sosyal ve kültürel amaçlar ve olağanüstü hizmetlerle ilgili Devlet ve Hükümet icapları için kullanılmak üzere...”

Erdoğan, diğer idare bütçelerindeki örtülü ödeneklerin de kullanılma yeri, hesapların tutulma yöntemini de belirleme yetkisine sahip olurken, bu yetkinin kullanımında maliye bakanı ve ilgili bakanın imzaladığı kararnameden de vazgeçildi.

Örtülü ödeneğin geçmişi

AKP’nin hükümet olduğu 2002’den bu yana örtülü ödenek adı altında 15 milyar liraya yakın para harcanırken bu rakam önceki hükümetlerin harcadığı miktarın çok üzerinde. Bu harcamanın son yıllarda büyük artış göstermesiyse dikkat çekici. 2003-2014 arasında 7 milyar 93 milyon lira örtülü ödenek harcaması yapılırken, geri kalan yaklaşık 7.9 milyar TL ise günümüze dek harcandı.