22 Haziran'02
Sayı: 24 (64)


  Kızıl Bayrak'tan
  İşbirlikçi burjuvaziye AB taşeronluğu!
  İşbirlikçi burjuvazi ülkeyi iflasa, emekçileri yıkıma ve kırıma götürüyor
  Metal işçileri sendikal bürokrasi barikatını aşmalıdır!
  Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Temsilciler Kurulu toplantısı yapıldı
  İzmir TEKEL işçisi eylemlerine devam ediyor...
  İSDEMİR direnişinin başarısı için...
  Yerel eylemler ve politik müdahale
  Bush, Şaron ve gerici Arap rejimleri işbirliği içinde
  Filistin'e Nazi kampları
  Futbol şovenizmine karşı mücadele devrim mücadelesinin bir parçasıdır
  Futbol asla sadece futbol değildir!
  Tarihsel kazanımlar birleşik militan mücadelenin gücüyle korunabilir!..
  Büyük direnişin yıldönümünde kitlesel işçi şöleni
   "Yaşasın 15-16 Haziran direnişimiz!"
   Dünya Bankası memuru Derviş liderliğe mi hazırlanıyor?
   Paris'te "İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği" gecesi
   "Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!"
   Dünya Gıda Zirvesi'nin aynasında kapitalizm gerçeği
   İzmir İşçi Bülteni'nden...
   Ankara Öncü İşçi-Emekçi Platformu Bülteni'nden...
   Aymasan'da kazandık! Aymasanlar'da kazanacağız...
   "Sınıf çalışmasının sorunları"
   Şadi Özpolat F tipi hücreleri anlatıyor...
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Yerel eylemler ve politik müdahale

Sınıf hareketinde parçalı hareketlilik tablosu

Sömürü ve yıkım saldırıları giderek yaygınlaşıyor, doğurduğu sonuçlar ise gün geçtikçe ağırlaşıyor. Grev hakkına dönük yasaklama saldırısının ardından şimdi de İş Yasası’nda sermayenin çıkarları doğrultusunda bir takım değişiklikler yapılması gündemde. Bu değişikliklerle kazanılmış bir takım hakların işçi sınıfının elinden alınması hedefleniyor.

İşçi ve emekçiler ise çok değişik kollardan yürütülen bu saldırı politikalarına karşı genel planda bir bekleyiş ve suskunluk içerisindeler. Güçlü saldırı dalgasını göğüsleme yeteneğine sahip örgütlenmelerden yoksunluk ve varolduğu kadarıyla sendikal yapıların sermaye işbirlikçisi bürokratların denetiminde olması, sınıf hareketindeki muhtemel bir gelişmenin en önemli engeli durumunda.

Ama buna rağmen sermayenin saldırılarına karşı suskunluğun özellikle son haftalarda yer yer yırtıldığına, işçi ve emekçilerin tepkilerini ortaya koymak için bir takım eylemler gerçekleştirdiklerine tanık oluyoruz.

Bunlardan ilk akla gelenleri kabaca sıralayalım: Birçok belediyede TİS görüşmeleri uyuşmazlıkla sonuçlandı. Bu nedenle bir grev süreci işliyor. İstanbul’da ve bir dizi başka kentte belediye işçileri hem TİS süreci nedeniyle hem de birikmiş alacaklar türünden bazı taleplerle bir eylemlilik içerisindeler. Basın açıklamaları ve yürüyüşler gerçekleştiriyorlar. Bunlardan en önemlisi 5 Haziran’da İstanbul’da yapılan bir günlük iş bırakma ve yürüyüş oldu.

İzmir TEKEL Sigara Fabrikası’nın kapatılması gündemde. TEKEL işçileri buna karşı neredeyse süreklilik kazanmış bir eylemlilik içerisindeler. Şu anda fabrikayı terketmeme eylemi sürüyor. İskenderun Demir Çelik’te işveren ve sendika bürokratlarının işbirliği sonucu işten atılan taşeron işçileri yeni bir örgütlenme süreci içerisindeler.

Yonca Teknik Tersanesi’nde tüm engelleme çabalarına rağmen grev ve direniş sürüyor. İzmit Köseköy’deki Phillips Ampul Fabrikası’nın 3 Haziran’da kapatılacağı açıklandı. İşçiler bunun üzerine direnişe geçtiler. İşverenin sendikanın ek tazminat talebini kabul etmesi üzerine eyleme ara verildi.

Bunlara benzer bir dizi eylem daha sayılabilir. Ama gerekmiyor. Önemli olan bugün ülkenin birçok yerinde, birçok fabrika ve işletmede işçi ve emekçilerin saldırılara (ve bu arada yer yer sendikal ihanete) karşı kendi işyerleriyle sınırlı ölçülerde de olsa bir eylem pratiği sergiliyor olmalarıdır.

Hareketlenmenin gösterdikleri

Şu ana kadar gerçekleştirilen eylemlerin ortaya koyduğu bir takım sonuçları elbette tartışma konusu yapmak gerekiyor. Fakat şimdilik sınıfın saldırılara karşı tepkisinin niçin parçalı bir eylemlilik şeklinde geliştiği sorusunun cevabını netleştirmeliyiz.

Bu soruya verilecek yanıt iki maddeden oluşmaktadır. Birincisi, kendilerine duyulan tüm güvensizliğe rağmen sendikal ihanet çetelerinin sınıf hareketinin önünü tıkama konusunda küçümsenemeyecek bir başarı elde etmiş olmalarıdır. Sınıf hareketinin genel planda yükselmesi ancak bu barikatın aşılması ölçüsünde olanaklıdır ve şu an için bunun imkanları yaratılamamıştır.
İkincisi ise, sınıfın ve emekçi kitlelerin saldırılara ve yer yer de sergilenen bu ihanete karşı bir mücadele arayışı içinde oldukları gerçeğidir. Bu durumun da gösterdiği gibi, sendika bürokratları sınıf üzerindeki denetimlerini büyük ölçüde örgütsel araçları ellerinde tutuyor olmalarına borçludurlar. İşçi sınıfını ideolojik ve politik olarak da sermayenin yedeğine takma, kitlelerin bilincini sermayenin çıkar ve politikaları doğrultusunda biçimlendirme konusunda ise aynı ölçüde başarılı değillerdir. Mevcut saldırı, sömürü ve yıkım tablosu içinde zaten bu pek kolay bir iş de değildir. Sınıf kitleleri arasında, özellikle de saldırının doğrudan hedefi durumuna gelen sektör ve fabrikaların işçileri içinde saldırılara mücadeleyle yanıt verilmesi gerektiği doğrultusunda bir ğilim söz konusudur.

İşte yerel ve parçalı eylemler, bu zorunluluklar ve mücadele dinamiklerinin kesiştiği noktada gündeme gelmektedir. Toplu tensikata uğrayan, çalıştığı fabrika kapatılan ya da saldırıların doğrudan sonuçlarını benzer biçimlerde yaşayan işçi ve emekçiler, çoğu zaman elde edilecek sonuçtan bağımsız olarak çareyi harekete geçmekte görmektedirler.

Parçalı hareketin sunduğu politik
müdahale olanakları

Saldırı ve ihanet cenderesi içinde sıkışmış sınıf hareketi açısından bugünkü sorunların aşılması, sınıf hareketinin devrimci temellerde yeniden inşa edilmesine bağlıdır. Bu ise sınıf hareketine her imkandan yararlanarak devrimci politik müdahalede bulunmayı temel bir sorumluluk olarak önümüze koymaktadır. Sınıf hareketine dönük devrimci politik müdahale için önümüze çıkan olanaklardan biri ise sözünü ettiğimiz yerel ve parçalı eylem, direniş süreçleridir.

Son zamanlarda kitlesel merkezi eylemlilikler yapılmıyor. Tabanda oluşan büyük güvensizliğin farkında olan sendika bürokratları bundan özellikle kaçınıyorlar. Merkezi eylemlerin denetimlerinden çıkabileceği endişesini taşıyorlar.

Gerçekten de geçmiş yıllarda bu tür kitlesel merkezi eylemlilikler sınıfa politik müdahale ve sendika bürokratlarının teşhiri için kimi olanaklar sağlıyordu. Bu olanak bugün için büyük ölçüde ortadan kalkmış durumdadır. Çünkü dediğimiz gibi sendika bürokratları böylesi eylemleri artık pek tercih etmiyorlar. Bu noktada yerel eylemleri düzeni ve bürokratları teşhir için kullanmak özel bir önem taşıyor.

Fakat yerelde yaşanan bir hareketlenmeye dönük müdahalede düzenin ve sendikal ihanetin kaba teşhiriyle yetinmek mümkün değildir. Çünkü eyleme yol açan neden son derece somut olarak karşımızda durmaktadır. Ya fabrika kapanmıştır, ya işçiler atılmıştır vb. O nedenle yerelliklerdeki gelişmelere dönük müdahalemiz mutlaka bir somut politika üzerine oturmalıdır. Eylemlilik içerisindeki işçi ve emekçilere önereceğimiz bir politikamız olmadan, politik-pratik bir kazanım elde etmemiz son derece güç, hatta imkansızdır.

Kısaca değinmek gerekirse, önereceğimiz bu politikalar, elbette ki eylemdeki işçilerin beklenti ve ihtiyaçlarını karşılama kaygısı taşımalı, fakat asıl olarak onların politikleşmesine, bilinç düzeylerinin yükselmesine hizmet etmelidir.

Şu da var ki, başarılı ya da başarısız her yerel eylemlilik sınıf hareketinin hanesine yazılmış bir deneyimdir. O nedenle halihazırda yaşanan ya da geride kalmış bir yerel hareketliliğin mümkün olan tüm bilgisine ulaşmak, bunları tartışıp politik sonuçlar çıkartmak ve komünist basın üzerinden bunları paylaşmak büyük önem taşımaktadır.

Elbette ki bir yerel eylem üzerinden ortaya konulacak müdahalenin yaratacağı etkinin sınırları aşağı yukarı bellidir. Bu bakımdan daha genel bir müdahalenin gücüyle kıyaslanması doğru değildir. Fakat eğer eylemlerin söz konusu olduğu her yerellikte gereken inisiyatif gösterilebilir, benzer politikalarla bir müdahale ortaya konulabilirse, bu tek tek yerellikleri aşan siyasal sonuçlar olacaktır.