7 Ağustos'04
Sayı: 2004/31 (23)


  Kızıl Bayrak'tan
  Satılmış ve kokuşmuş sendikal ihanet çetelerini alaşağı edelim!
  İMF’ye verilen yeni “niyet mektubu” açıklandı...
  DEP’lilerin TİSK ve Hak-İş ziyaretleri üzerine...
  Sermaye devleti ve medyası emperyalist işgalden yana...
  “Barışsever” Cola Turka... Aynanın arkasına bakın!
  “Hızlı” cinayet ve sermaye medyasının dolaysız sorumluluğu
  Metal TİS’leri ve sendikaların tutumu
  Castleblair işçilerinden teşekkür mesajı...
  Castleblair işçileri Marks & Spencer mağazaları önünde...
  5. Munzur Doğa ve Kültür Festivali sona erdi...
  Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nden siyasi tutsakların açıklaması...
  10. yıl kampanyasını güçlü bir devrimci siyasal çalışma haline getirelim!..
  Ekim Gençliği'nden...
  Kurtlar sofrasındaki ülke: Sudan
  Irak’ta “Müslüman Gücü” hazırlıkları
  İsrailli aydınlar siyonizmi mahkum etti!
  Büyük ve çok boyutlu oyun...
   Hiroşima ve Nagazaki’nin yıldönümünde gerçek barışa giden yol,
  İspanya’nın kırmızı çiçeği, Neruda’nın yasemin demeti...
  Flamenko Lamenko’nun kızıl dansçısı Antonio Gades öldü...
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Yoksulluğa ve yozlaşmaya karşı Mamak 1. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Metal TİS’leri ve sendikaların tutumu

Metal işkolundaki grup toplu iş sözleşme süreci, işçi sendikalarının taslaklarını sunmalarıyla başladı. Buna göre Türk-Metal Sendikası birinci altı ay için %13, diğer altı aylar için ise enflasyon artı %5 refah payı istemektedir. Çelik-İş Sendikası birinci altı ay için %18, diğer altı aylar için ise enflasyon artı %10 talebinde bulunmaktadır. Birleşik Metal-İş Sendikası ise birinci altı ayda %18, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylarda ise enflasyon artı %2 refah payı talebiyle masaya oturmaktadır.

Türk Metal çetesinin, Birleşik Metal-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu ve örgütlenmeye çalıştığı fabrikalarda, patronlarla işbirliği içerisinde örgütlülüğü tasfiye etme girişimlerinin damgasını vurduğu bir dönemde TİS sürecine girilmiştir. Bundan dolayı Birleşik Metal-İş Sendikası geçmiş yıllara nazaran farklı bir tutum sergilemektedir. Sözleşme öncesi Türk Metal’le görüşmeme tutumunu benimserken, Çelik-İş Sendikası’yla gerekli koşullarda ortak davranacaklarını belirtmektedir. Yanısıra Birleşik Metal Sendikası, Türk Metal’in ücret ve sosyal ödemeler dışında, özellikle de çalışma sürelerine ilişkin taslağında herhangi bir değişiklik yapmadığını ve esnek çalışmaya onay vermiş olduğunu açıklamaktadır. Buna karşılık Türk Metal de, talep edilenin değil souçta bağıtlanan sözleşmenin önemli olduğunu, herkesin kendi talepleri doğrultusunda mücadele etmekte özgür olduğunu belirtmektedir.

“Endüstriyel İlişkiler Kurulu” talebi sınıf
sendikacılığı anlayışına tezattır!

Türk Metal’in yaptığı açıklamalar ve sunduğu taslaktan anlaşılacağı üzere, bu TİS süreci bir kez daha Türk Metal’in ihanetiyle sonuçlanacaktır. Bu yıllardır metal işçilerinin alışageldiği bir durum olmakla birlikte, Birleşik Metal’in bu yıl bu ihanetçi şebekeyle görüşmeme kararı bir olumluluk sayılmalıdır. Ancak bu, Türk Metal’in son dönem kendilerine karşı izlediği hasmane tutumdan kaynaklanmaktadır. Oysa metal işçilerinin ihtiyacı, Türk Metal çetesinin ihanetine karşı direnecek, bu anlamda alternatifsiz olmadıklarını gösterebilecek, sınıf sendikacılığı zemininde mücadeleci örnek bir pratiğin kendisidir.

Birleşik Metal’in esnek çalışmaya ilişkin maddelere sözleşme taslaklarında yer vermedikleri yönündeki açıklamaları bir olumluk içermekle birlikte, gerçek anlamda bir kazanım olarak ifade edilebilmesi, TİS dönemi boyunca bu talepler doğrultusunda gösterilecek uzlaşmaz bir tavrın sergilenmesine bağlıdır. Bu tutum ise gücünü, mücadeleye sınıfın tarihsel haklılığı ve meşru mücadele üzerinden yaklaşan sınıfsal bir bakıştan alabilir. Birleşik Metal-İş’in TİS vesilesiyle MESS’e dönük yapmış olduğu açıklamalar ve sözleşme taslağında yer verdiği “Endüstriyel İlişkiler Kurulu” talebi ise, izlenmesi gereken sınıf sendikacılığı anlayışıyla büyük bir tezatlık oluşturmaktadır.

MESS’in AB’ye yaklaşımı ile pratikte sergilediği çelişkiler üzerinden patronları sıkıştırmayı ummak, sınıf mücadelesinin gerçeklerinden kopmak anlamına gelmektedir. Zira MESS’e üye patronların bahsi geçen konulardaki tavırları, kendi sınıf çıkarları ile AB’ye katılım çerçevesinde ileri sürdükleri politikalar arasında bir tercih sözkonusu olduğunda, her zaman birinciden yana tercihte bulunacaklarına dair iyi bir örnektir. Üstelik bu tezatlıklara “sosyal diyalog” ortamlarında “Türkiye’nin özgül koşulları, kayıt dışı istihdamın fazlalığı” vb. gibi nasıl açıklamalar getirdiklerini en iyi Birleşik Metal bilmektedir. Son dönem yaşanan gelişmeler, Birleşik Metal açısından bu gerçekliğin kendi deneyimleri üzerinden bir kez daha doğrulanmasıdır. Bundan gerekli sonuçları çıkaramamak, BMİS yönetimnin vaatettiği sınıf sendikacılığı anlayışı açısından da bir handikaptır.

BMİS’nin sözleşme taslağında yer verdiği “Endüstriyel İlişkiler Kurulu” talebi ise, sınıf sendikacılığı anlayışıyla hiçbir biçimde bağdaşmayan somut bir tutumun ifadesi olarak daha da vahim bir örnektir. BMİS yaklaşık ‘92’den beri sözleşme taslaklarında bu talebe yer vermektir. Bu talep ileri sürülürken, amacının “işyerinin ve çalışanlarının çıkarlarını ilgilendirilen konularda, işveren ve işçi tarafının ortak çıkarları doğrultusunda çalışmalar yapması” (Muzaffer Şahin’in Türkiye’ de sosyal diyaloğa dair konferans konuşması) olarak açıklanmaktadır.

Bu talep ileri sürülürken, taban tabana zıt çıkarları temsil eden iki sınıfın hangi “ortak çıkar” paydası altında buluşturulabileceğinin bir açıklaması yoktur. Eğer iki sınıf arasında uzlaşmaz çıkar farklılaşması varsa, böyle bir durumda alınacak kararlar, son tahlilde bir sınıfın ihtiyaçlarına ve çıkarlarına hizmet edebilir ancak. Burada kurulmak istenen kurulun işlevi ise, alınacak bu kararların sadece daha çatışmasız ve sancısız bir şekilde hayata geçirilmesinden başka bir şey olamaz. Patronların her yanıyla örgütlü bir sınıf olmanın avantajıyla işçi sınıfı ve emekçilere önemli bedeller ödettirerek saldırabildiği günümüzde ve sendikaların mevcut durumunda, kurulacak bu kurulun işçilerden ziyade patronlara hizmet edeceği yeterince açık olmalıdır.
Nitekim bu “ortak çıkar” vurgusu, “sosyal diyalog” yaklaşımını da doğuran sınıf uzlaşmasına dayalı “çağdaş sendikacılık” anlayışının doğal bir sonucu olarak ifade edilebilmektedir. Oysa “sosyal diyalog” konusunda ‘80’den bu yana nasıl bir mesafe alındığı ve bu “diyalog”un işçiler aleyhine nasıl sonuçlar doğurduğu yeterince açıktır. BMİS’de yıllardır uzlaşmacı sendikal anlayışı “çağdaş sendikacılık” adı altında yaşatmaya çalışan yönetimler, tam da bunun sonucu olarak BMİS’e üye işçiler tarafından kongrelerde cezalandırılmışlardır.

Öte yandan “Endüstriyel İlişkiler Kurulu”, sendikaların giderek işletmelerin yönetiminde birer eklenti araçlara dönüşmesi gibi bir riski de içermektedir. Hele de Türkiye’de sendikal örgütlülüğün önündeki baskı ve engeller ile sendikal örgütlülüğü tasfiye etme yönündeki saldırılar düşünülürse, sınıf sendikacılığı iddiasındaki bir sendikanın sözleşme taslağında böyle bir talebi ileri sürmesi kendi ipini kendisinin çekmesi gibi bir şeydir.

BMİS’nin taslakta ücretlere ilişkin talebi ise, işçilerinin katlandığı fedakarlıkları karşılamaktan uzak, diğer iki sendikayla arasındaki farkın silikleşmesine neden olacak bir orandır. İstenilen oranın pazarlığa açık olduğu, MESS’in de en düşük seviyede masaya oturacağı düşünüldüğünde, BMİS’nin yüzde 10-13’e şimdiden razı olduğu anlaşılmaktadır.

BMİS gücünü, sınıfa güven ve mücadelenin meşruluğu temelinde aramalıdır. Bunu sağlayabildiği oranda Türk Metal çetesinin gerçek yüzünü metal işçilerine teşhir etme imkanını bulur ve onların desteğini alabilir. Niceliksel güç elbette önemli olmakla birlikte, bu niceliği doğuracak olan niteliksel düzey ve güçtür. Bu yönde ortaya konulacak bir önderlik pratiği Çelik-İş’i de taraf olmaya zorlayacaktır. Bu önderlik ise her türlü sınıf uzlaşmacı anlayış ve mücadele yönteminin, talebinin reddedilip mahkum edilmesine bağlıdır. Metal işçilerinin kendi hakları uğruna patronlara karşı dişe diş bir mücadeleyi göze alabilmesi, sendikalarının göstereceği önderlik ve mücadele anlayışından bağımsız olmayacaktır. Bu nedenle, sınıf sendikacılığı anlayışının BMİS iccedil;erisinde hakim kılınabilmesi, sınıf bilinçli öncü metal işçilerinin önünde duran en önemli görevdir.



Çorum’da binlerce kiremit işçisi
hakları için kararlılıkla direniyor!

Çorum’da 27 kiremit fabrikasında çalışan yaklaşık 7500 işçi sendikalı olmak istedikleri için işten çıkartıldı. Bunun üzerine işçiler sendika, sigorta ve 7,5 saatlik işgünü talepleriyle direniş başlattı. İşçiler iki haftayı aşkın bir süredir direnişlerine kararlılıkla devam etmekteler ve kentin öteki emekçi kesimlerinden de destek almaktalar.

Bu arada işçilerin direnişini kırmak amacıyla patronlar cephesinden sayısız oyunlar ve baskılar sergileniyor. Son olarak asılsız ihbarlarla 5 işçi jandarma tarafından gözaltına alınıdı. Bir başka fabrikada ise patron başka işçiler getirterek kiremit yükletmeye çalıştı. Ancak bunu haber alan yaklaşık 400 işçi dört saat fabrika önünde bekleyerek kiremit yüklenmesine engel oldu.

İşçilerin gösterdiği büyük kararlılık ilk sonuçlarını da vermeye başladı. Kiremit fabrikalarının ikisi işçilerin sigorta ve sendika talebini kabul etti. İşçiler Türk-İş’e bağlı Çimse-İş Sendikası’na üye olacaklar.

Çimse-İş bölge temsilcisinin yaptığı açıklamada, diğer fabrikaların da en kısa zamanda işçileri geri almalarını bekledikleri dile getirildi.