7 Ağustos'04
Sayı: 2004/31 (23)


  Kızıl Bayrak'tan
  Satılmış ve kokuşmuş sendikal ihanet çetelerini alaşağı edelim!
  İMF’ye verilen yeni “niyet mektubu” açıklandı...
  DEP’lilerin TİSK ve Hak-İş ziyaretleri üzerine...
  Sermaye devleti ve medyası emperyalist işgalden yana...
  “Barışsever” Cola Turka... Aynanın arkasına bakın!
  “Hızlı” cinayet ve sermaye medyasının dolaysız sorumluluğu
  Metal TİS’leri ve sendikaların tutumu
  Castleblair işçilerinden teşekkür mesajı...
  Castleblair işçileri Marks & Spencer mağazaları önünde...
  5. Munzur Doğa ve Kültür Festivali sona erdi...
  Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’nden siyasi tutsakların açıklaması...
  10. yıl kampanyasını güçlü bir devrimci siyasal çalışma haline getirelim!..
  Ekim Gençliği'nden...
  Kurtlar sofrasındaki ülke: Sudan
  Irak’ta “Müslüman Gücü” hazırlıkları
  İsrailli aydınlar siyonizmi mahkum etti!
  Büyük ve çok boyutlu oyun...
   Hiroşima ve Nagazaki’nin yıldönümünde gerçek barışa giden yol,
  İspanya’nın kırmızı çiçeği, Neruda’nın yasemin demeti...
  Flamenko Lamenko’nun kızıl dansçısı Antonio Gades öldü...
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Yoksulluğa ve yozlaşmaya karşı Mamak 1. Kültür Sanat Festivali’nde buluşalım!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Flamenko Lamenko’nun kızıl dansçısı Antonio Gades öldü...

“Benim en büyük acım, komünizme daha fazla
hizmet edemeden ölmektir!”

İ. Deniz

14 Kasım 1936’da Elda Kasabası’nda komünist bir inşaat işçisinin oğlu olarak dünyaya gelen Antonio Esteve Rodenans, daha sonra tanıştığı İspanya’nın önde gelen Flamenko dansçısı Pilar Lopez tarafından Gades adını alır.

Gades, açlığın ve savaşın çocuğudur. Daha bebekken, babası Franco faşizmine karşı savaşmak üzere ailesinden ayrılır. Aile ancak iç savaştan sonra Madrid’te tekrar bir araya gelir. Fakat, faşizmin baskısı altında ve yoksullukla mücadele içindedirler. Antonio Gades 11 yaşında okulu bırakarak çalışmaya başlar. Bisikletle yaptığı servisçilik, boksörlük, boğa güreşçiliği ve dansla hayatını kazanmaya çalışır. Birkaç pesata karşılığında bir kabarede dansçı olarak çalışırken, kendisine yalnızca Antonio Gades ismini değil, Flamenko dansının inceliklerini de kazandıran Pilar Lopez tarafından keşfedilir. İspanya’nın önde gelen kadın dansçısı Lopez, boğa güreşçiliğini bıraktırmak için henüz 16 yaşındaki bu gence şöyle der: “İlerde belki büyük bir boğa güreşçisi olabilirsin, aa senin iyi bir dansçı olabileceğini de görüyorum. Eğer bir gün bir boğa yaşamına son verirse, ne bir boğa güreşçisi olabilirsin, ne de bir dansçı.” (Michael Eayde, The Guardian, 22 Temmuz 2004)

Toplumsal koşulların sert ve acımasız darbeleriyle, açlıkla, baskılarla keskinleşen bir yaşam, boğa güreşinin, yorucu işlerin biçimlendirdiği güçlü, esnek ve dayanıklı bir beden ve ardından 9 yıl boyunca birlikte çalıştığı Pilar Lopez’den öğrendiği dansın incelikleri, Flamenko dansının en büyük sanatçı ve yorumcularından birini çıkarır ortaya.

Onun için dans, yalnızca bir sanat ve yalnızca bir meslek değil, aynı zamanda toplumsal olayların beden diliyle öykülenmesidir. Kendi deyimiyle, ona bu mesleği kazandıran açlıktır. Zira aç olduğu için dans etmeye başlamıştır önce. Bu yüzden dansı üst sınıfların bir eğlence aracı olarak gören, kendini onlara beğendirmeye çalışanlardan hayatı boyunca uzak durmuştur. Zaman zaman yurtdışında yüksek sosyeteye hitap eden sahnelerde yer alsa da o sınıfa ait değildir. Açların, acı çekenlerin, mücadele edenlerin dansçısı olarak kalmayı tercih etmiş, sanatını onların hizmetine sunmuştur.

Antonio Gades, Flamenko’nun yaratıcıları olan Çingeneler’den ve Endülüslüler’den değildi. Fakat, olağanüstü figürleri ve duruşundaki çekicilikle ateş ve hareket, zerafet ve duygunun büyülü ifadesi Flamenko dansını bütün dünyaya tanıttı. Onun dünya çapında bir ün kazanması, yıllarca sahnede canlandırdığı oyunların bazılarının beyaz perdeye uyarlanmasından sonradır. Bu filmlerden en çok bilinenleri, İspanyol yönetmen Carlos Saura tarafından aynı adla sahneye konulan ve Antonio Gades’in kareografi ve büyülü danslarıyla klasikleşen, Federico Garcia Lorca’nın “Kanlı Düğün-1981”, Proper Merimee’nin “Carmen-1983” ve “Kanlı Aşk-1986” eserleridir.

Dans, tiyatro ve sinemanın eşsiz bir bileşiminden oluşan bu eserlerden ilk ikisi, İspanyol çingenelerinin dramatik yaşamları üzerine kuruludur. Sahneyi bir çatışma ortamı, dansı da çatışmaların ve çelişkilerin ifade aracı olarak kullanmak bakımından Gades, yeni bir tarzın yaratıcısı ve öncüsü olmuştur. Flamenko dansının popülerleştirilip, Flamenko’nun toplumsal içeriğinin çarpıtılmasına cepheden karşı koyar. Bu yüzden Fransa’da kurduğu dans şirketini kapatır. Dans demek hareket demektir. Hareket ise, beden dilidir. Beden bu dili, kaçınılmaz olarak ona yön veren toplumsal eylemlerden alır, onu öyküler.

Dansa olduğu kadar, politik yaşam ve sosyalizme de tutkuyla bağlı bir kişilikti Gades. Franco’ya, onun kanlı iktidarına duyduğu nefret, genç yaşlarda politikaya örgütlü bir insan olarak katılmasına yol açtı. 1981’deki bölünmeye kadar genç yaşlarda üye olduğu İspanya Komünist Partisi’ne maddi ve manevi desteğini esirgemedi. Avrupa komünist partilerinin sağa kayması ve sosyal demokratlaşması, Sovyetler’deki çöküş, onun sosyalizme olan inancını zayıflatmadı. Özellikle ‘80 sonrasındaki hızlı savrulma ve çöküşten sonra, başından beri gönüllü destekçisi olduğu Küba Devrimi’ne ve Küba’ya daha fazla bağlandı, Küba Komünist Partisi’ne üye oldu.

Bu bağlılık, ölmeden birkaç hafta önce Raul Castro’ya yazdığı mektuptaki şu sözlerde ifadesini bulur: “Benim en büyük acım, komünizme daha fazla hizmet edemeden ölmektir.” Küba halkı ise onu bağrına basar ve 20 Temmuz tarihinde 67 yaşındayken yaşama veda etmeden 6 hafta önce, büyük Ulusal Sanat Nişanı olan Jose Marti Nişanı’yla onurlandır.

Vasiyetinde yazdığı gibi külleri, 1959’da Sierra Maestra Dağları’nda hayatını kaybeden devrimci gerillalar için yapılan anıt mezara konulacak.