Castleblair işçileri geçen hafta ortasında açıkladıkları eylem programlarını hayata geçirmeye başladılar. Ünlü Marks&Spencer firmasının Türkiyedeki işçilerine yönelik uyguladıkları baskı, sömürü ve sendikalaşma hakkının gaspını içeren saldırılarını teşhir eden bir dizi eylemin ilki Leventteki Metro City alışveriş merkezi önünde yapıldı. 31 Temmuz Cumartesi günü saat 14.00te yapılan basın açıklaması yoğun bir polis ablukası altında gerçekleşti. Sloganlarla başlayan basın açıklaması direnişçi işçilerden birinin hazırladıkları metni okumasıyla sürdü.
Marks&Spencerin üretimini ucuz emek cenneti olan Türkiyeye kaydırdıklarını, Türkiyedeki tedarikçi firmaların da ucuz emek gücünü alabildiğine sömürerek ucuz ve kaliteli mal ürettiklerini, buna karşın ekonomik, sosyal ve demokratik hakları uğruna mücadeleleri karşısında işçilere baskı yaptıkları ifade edildi ve sendikalaşma mücadelesi esnasında yaklaşık 70 işçinin işten atılması buna örnek gösterildi. Açıklamada bu saldırının temel nedeninin ve hedefinin sendikal örgütlülüğü dağıtmak ve örgütlü mücadeleyi engellemek olduğu vurgulandı. Basın açıklamasında devamla, emperyalist tekellerin kendi ülkelerinde demokrat bir maske takındıklarını, fakat Türkiye gibi ucuz emek cenneti bağımlı ülkelerde ise gerçek yüzlerini gösterdiklerini, vahşi kapitalizmin tüm uygulmalarını yaşama geçirdikleri dile getirildi.
Eylem Direne direne kazanacağız!, Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! gibi sloganlar atılarak bitirildi.
Castleblair işçilerinin Marks&Spencer mağazaları önünde yaptıkları basın açıklamalarının ikincisi 5 Ağustos Perşembe günü saat 14.00te Bakırköyde bulunan Carousel Alışveriş Merkezi önünde yapıldı. Eylem yerinde yoğun bir polis ablukası vardı. Basın açıklamasına Bakırköy Sümerbank işçileri de destek verdiler.
Haklarımız ve onurumuz için direniyoruz pankartının açıldığı basın açıklaması sloganlarla başlatıldı. Hazırlanan metnin okunmasından sonra tekrar Direne direne kazanacağız!, Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!, İşçilerin birliği sermayeyi yenecek! sloganları atılarak eylem bitirildi.
Basına ve kamuoyuna...
Bizler, Marks&Spencer için üretim yapan Castleblair firmasının İstanbul Kıraçtaki fabrikasından, salt sendikalaşma ve hak alma mücadelesi nedeniyle işten atılan işçileriz.
35 ülkede 700den fazla mağazaya sahip olan Marks&Spencer, yüzlerce tedarikçi firmayla çalışmaktadır. Kendisine üretim yapan tedarikçi firmalardan kaliteli ancak ucuz mal talep etmektedir. Bunun sonucunda tedarikçi firmalar Avrupadaki fabrikalarını kapatmakta, işgücünün ucuz olduğu ülkelerde fabrikalar açarak işçilerini yoğun sömürü koşulları altında çalıştırmaktadır.
Bu firmalar, işçileri düşük ücretlerle ve her türlü haktan yoksun olarak çalıştırmaktadır. Üç kuruş ücret verdiği işçiler başını kaldırmaya, hak istemeye kalktığındaysa pervasızca saldırıya geçmekte, işçinin sendikalarda örgütlenmesini, kendi haklarına sahip çıkmasını engellemek için her türlü yol ve yöntemi acımasızca kullanmaktadır. Castleblair firmasının İstanbul Kıraçtaki fabrikasında yaşanan da budur. Aralarında bizim de bulunduğumuz 70 kadar işçi, son aylarda hukuk dışı uydurma gerekçelerle sokağa atılmıştır. Fakat herkesin de bildiği gibi, işten atılmamızın gerçek nedeni, işyerindeki sendikal çalışmalara katılmamızdır. İşyerine sendika sokmamızdır, haklarımıza sahip çıkmamızdır.
İngiliz sermayeli Marks&Spencere Türkiyede mal üreten Castleblair firması en temel demokratik haklarını kullanan işçilerini rahatlıkla işten atmaktadır. Marks&Spencer, işten atılmamıza sessiz kalarak, Castleblair patronunun örgütlenme hakkımızı çiğnemekle işlediği suçun ortağı olmaktadır.
Marks&Spencer, Avrupada, çalışanlarının demokratik ve sosyal haklarına saygılı bir şirket olduğunu propaganda etmektedir. Ancak bu şirketin yetkilileri, kendilerine mal üreten tedarikçi firmaların fabrikalarında, işçilerin kölece koşullarda çalıştırılmalarını, örgütlendiklerinde işten atılmalarını görmezden gelmektedir. Avrupadaki fabrikalarda işçilerin haklarına kolaydan saldıramayan Marks&Spencer ve benzeri firmalar, Türkiyede ve başka ülkelerde açtıkları fabrikalarda çalışanları birer köle olarak görmektedir. Onları her türlü haktan mahrum köleler olarak sömürmek istemektedir.
Kendi ülkesinde çalışanların haklarına saygılı şirket maskesiyle gezmek zorunda kalanlar, Türkiye gibi ülkelerdeki işyerlerinde, tam da gerçek kimliklerine uygun olarak, birer vahşi kapitalist olarak hareket etmektedir. Yani bu Avrupalı patronların demokrasi anlayışı ikiyüzlüdür, çifte standarda ve yalana dayanmaktadır. Görüp yaşadıklarımızdan bizim öğrendiğimiz budur.
Uğradığımız haksızlık karşısında sessiz kalmadık. Direnişe geçerek işveren karşısında örgütlenme hakkımızı savunduk. Bundan sonra da sessiz kalmayacağız. Haklarımızı ve onurumuzu sonuna kadar savunacağız. İşe atılanların hak kaybı olmaksızın geri alınması, işyerindeki baskıların son bulması talepleriyle 1 Temmuzda başlattığımız direnişimize sonuç alıncaya kadar devam edeceğiz.
Çalışanların haklarına saygılı şirket maskesiyle dolaşan Castleblair ve Marks&Spencer işverenlerinin gerçek yüzünü ortaya çıkarmak için her türlü yol ve yöntemi kullanacağız. Türkiyedeki ve Avrupadaki emekçilerin desteğiyle bu vahşi kapitalistlerin marifetini her yerde duyuracağız.
Kapitalist sömürü ve hak gasplarına karşı olan tüm işçi ve emekçileri, devrimcileri, ilerici sendikacıları direnişimize destek vermeye, dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz. Bütün basın kuruluşlarını mücadelemize karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz.