Hugo Chavez kendisini başkanlıktan düşürmeyi hedefleyen referandumdan zaferle çıktı...
Venezüellalı işçi ve emekçiler bir kez daha
CİAnın kirli planlarını bozdular
Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavezi devirmek için yapılan üçüncü girişim de fiyaskoyla sonuçlandı. Böylece CIA ve onun güdümündeki Chavez karşıtı gericiler, bir kez daha Venezüellalı işçi-emekçilerin barikatına çaptılar.
CIA desteği ve yönlendirmesiyle hareket eden Venezüella burjuvazisinin en azgın kesimi, Chavezin devrilmesi için referandum düzenlenmesi talebiyle 2.4 milyon imza topladılar. Bu imzaların önemli bir bölümünün sahte olduğu açığa çıktığı halde, Chavez referandumu kabul etmişti. 15 Ağustosta yapılan referandumda Chavez, oyların yüzde 58ini alarak önemli bir kitle desteğine sahip olduğunu yeniden teyit etme fırsatı buldu. Venezüella tarihinin en yüksek katılımlı seçimi olarak kayda geçen referandumda oy vermek için işçiler, emekçiler ve yoksullar seferber oldular.
Komploları bozan kitlelerin inisiyatifidir
Hatırlanacağı gibi, Nisan 2002de Chaveze karşı CIAnın planladığı bir askeri darbe yapılmıştı. Ancak Venezüellalı işçi ve emekçilerin sokaklara dökülerek Chavezi savunması, darbecilerin ömrünü üç günle sınırlamıştı. Pek çok deneyimin de gösterdiği gibi, eğer işçi-emekçiler askeri darbeye karşı direnmeselerdi, Venezüellada ABD emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerine karşı mücadele edenleri ezmek için yaygın kitle kıyımlarına girişileceğine şüphe yoktu.
Askeri darbe girişimi yarım kalan CIA ve sermaye grupları, bu kez emirlerindeki sendikal ihanet şebekesinin etkin desteğiyle, Venezüella ekonomisinin can damarı olan petrol üretimini sabote etmeye çalıştılar. Petrol üretimini durma noktasına getiren ve aylarca süren bu komplo, yoğun çabalar sonucu boşa çıkarıldı. Karşı devrimcilerin tüm girişimlerin boşa düşmesini sağlayan temel etken, Venezüellalı emekçilerin Chavezi eylemli bir tutumla sahiplenmeleridir. Tüm bu olaylar, tabandan gelen kitle inisiyatifinin gücünü göstermesi açısından dikkate değerdir.
ABDnin yanısıra AB emperyalistleri de
darbecilerin arkasında
Venezüella dünyanın 5. büyük petrol ihracatçısı ve Ortadoğu dışında en büyük petrol rezervini elinde bulunduran bir ülkedir. Sadece bu yönü bile, Ortadoğuyu kana bulayan ABD emperyalizmi için yakın ilgi konusu olmaya yeter. Ancak Chavez bir de, ABDye kafa tutarak, diğer bağımlı ülke halklarına da kötü örnek oluyor. Yaptığı birçok reformla küstah emperyalistlere kafa tutmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
Petrol gelirlerini yağmalayan sermaye grupları ile uluslararası petrol tekelleri de Chavezin attığı adımlardan ciddi bir rahatsızlık duyuyorlar. Zira Chavez petrol gelirlerinin bir kısmını yoksulların sosyal ihtiyaçları için kullanıyor. Bu da kapitalist asalakların kolay tahammül edebilecekleri bir şey değil. Çünkü onlar, emekçileri açlıktan ölüme mahkum etmek pahasına her zaman halkların sahip olduğu ve ürettiği değerleri yağmalamaya alışıktırlar ve Venezüellada da bunu istiyorlar.
Emperyalistleri en az ilki kadar rahatsız eden ikinci olgu ise, Chavezin doğrudan işçilerin, emekçilerin ve yoksulların ortaya koyduğu irade ile devrilmesinin engellenmiş olmasıdır.
Bu olgular, biçimsel demokrasi şampiyonu görünmeyi adet edinen AB emperyalistlerini de rahatsız etmiştir. Zira AB emperyalizmi çoğunluğun oyunu alarak başkanlığa seçilen, dahası seçmenlerinin eylemli desteğine sahip olan Chavezi değil, CIA ile birlikte darbe tazgahlayan, her türlü kirli komploya girişen gericileri destekliyor. Demokrasi örtüsü altında her türlü kirli ve kanlı icraatı sürdüren bu gerici zorbalar, demokrasinin işletilmeye çalışıldığı bir süreçte darbecilerin safını tutuyorlar. Nisan 2002de CIA güdümlü askeri darbe yapıldığında da, dönemin AB Bakanlar Konseyi Başkanı sıfatı taşıyan İspanya başbakanı Jose Maria Aznar darbecilere açık destek vermişti.
Emperyalistlerin tutumu zerre kadar şaşırtıcı değildir. Venezüella örneği, emperyalist güçlerin ikiyüzlülüğünü bir kez daha gözler önüne sermiştir. Aynı zamanda emekçilerin iradesini yansıtan en basit demokratik süreçlere ne kadar tahammülsüz olduklarını...
Referandum çatışmanın sonu değil
Chavez karşıtları, henüz sayım sonuçları açıklanmadan, referandumu kazandıklarına dair medya kuruluşlarına e-posta mesajları gönderdiler. Ancak sözkonusu mesajların Venezüelladan değil, ABDnin Virginia eyaletinde bir bilgisayardan yollandığı anlaşıldı. Her fırsatta emekçilere kin kusan bu CIA işbirlikçileri, referandum sonuçlarına da itiraz ettiler. Bu girişimleri de fiyaskoyla sonuçlandığına göre, sefil amaçlarına ulaşabilmek için farklı yollar arayacaklarına kuşku yoktur.
Son günlerde basında yeralan haberler, Chavez karşıtlarının kanlı komplolara hazırlandığına işaret ediyor. Zira pek çok subayın, yanlarına ağır silahlar ve büyük oranda patlayıcılar alarak ortadan kaybolmalarına tanık olunuyor.
İki hafta önce İspanya gazetesi El Mundonun dünyaya duyurduğu haber ise, CIAnın yeni planlar hazırladığını ortaya koyuyor. El Mundo gazetesi, Chavezin Bolivarcı Devrimini engellemek için, CIAnın güney yarımküreden sorumlu sekreter yardımcısı William Spencerin Şilinin başkenti Santiagoya gönderildiğini yazdı. Spencer, Chavezi devirme planı hazırlamak amacıyla burada Brezilya, Ekvador, Peru ve Kolombiya CIA istasyon şefleriyle gizli bir toplantı yapmış.
Endonezyadan Şiliye, Güney Koreden Brezilyaya, Arjantinden Türkiyeye... CIA güdümündeki karşı-devrimcilerin toplumsal hareketlilikleri hangi kanlı yöntemlerle bastırdığı bilinmektedir. Venezüelladaki karşı-devrimcilerin de koşullar elverdiği anda aynı yöntemlere başvuracaklarına kuşku yoktur. Şu ana kadar yapamamaları bunu henüz göze alacak durumda olmamalarından dolayıdır.
Keskinleşmesi kaçınılmaz olan bu sınıflar çatışmasının sonucunu, Venezüellalı işçiler ve emekçiler ile ilerici-devrimci güçlerin alacağı tutum belirleyecektir. Bu da sert sınıf çatışmalarına hazır olmak demektir. Burjuvazi, gerici güçler ve onların arkasındaki emperyalistlerle nihai hesaplaşmaya hazırlanabildikleri ölçüde zafer Venezüella işçi sınıfı, emekçileri ve ilerici devrimci güçlerin olacaktır.
|