26 Şubat 2005
Sayı: 2005/08 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  SEKA’nın çaktığı kıvılcım büyüyor!
  ABD emperyalizmine yanıtımız: Uşaklarını da al ve ülkemizden defol!
  Savaş kundakçılarından uşaklarına sert emir
  Özelleştirmeler Avrupa Birliği için!
  Öğrenci affı neyi gizliyor?
  SEKA direnişi ve acil görevler
  SEKA direnişine ziyaret
  Cevizli Tekel işçileri eylemde
  Adana BDSP ve DHP’den TEKEL ve SEKA işçileriyle dayanışma çağrısı
  Emek Platformu’nu kim kurtaracak?
  Eğitim-Sen eylemleri
   Mersin’deki katliam protesto edildi
  Sermayenin alternatif muhalefet arayışı
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/3: Kürt hareketinde ideolojik silahsızlanma
  AB şeflerinin Bush’la suç ortaklığı!
  Suriye’ye yönelik tehditler sürüyor
 Filistin halkı “barış” yalanına kanmayacak!
Lübnan’da “Lübnanlaşma”
belirtileri
 Kadın emeği ve sendikal katılım
Sosyalizm, kadının kurtuluşu ve
Sovyet deneyimi
İstanbul Eğitim-Sen 4 No’lu Şube Genel Kurulu...
AB ve Kürdistan sorunu
Bültenlerden
Kapitalizmde mutluluk ancak anketlerde olur!!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Öğrenci affı neyi gizliyor?

Yazdan bu yana gündemde yer tutan af tartışmaları artık olgunlaştı. Yeni bir öğrenci affı 23 Şubat günü çıkarıldı. Bu vesileyle af tartışmalarının hangi art niyetleri gizlemek için kullanıldığına ve YÖK düzeninin af aldatmacasına bir kez daha bakalım.

Kimin kabahatinin özrü?

1980'den bu yana yaklaşık on kez öğrenci affı çıkarıldı. Hatta geçmişte af iki yılda bir tekrarlanan periyodik bir oyun halini almıştı. Son af ise 2000 yılında çıkarılmış, demek ki araya hayli zaman girmişti. Bunun aslında iki nedeni var. İlk olarak 2000 yılında zindanlardaki direnişi zayıflatmak için çıkarılan ve bizzat direniş tarafından boşa düşürülen af, çiçeği burnunda Ecevit hükümetini hayli zora sokmuştu. İkinci neden ise sermayenin farklı klikleri arasında süregiden çatışmanın her konuda pürüz kaynağı haline gelmesidir. Bu iki neden, 5 yıl boyunca her af tartışmasında hükümetlerin önüne çıkan sorunlar oldu. Güncel tartışmada da bunlar etkin birer engel olarak varlıklarını hissettiriyor.

Nitekim af sorunu özü itibariyle türban tartışmalarından çok daha köklü olduğu halde, buna bağlama eğilimleri ile birlikte ortaya çıkan AKP'nin türban tartışmaları, bir yıldır gündemde olmasına rağmen affın bu kadar sarkmasının nedeni oldu. YÖK'ün ve ÜAK'ın da bu yönde tutum alması tartışmayı daha da körükledi. Geçmişte af önergesinin gelmesi, gitmesi, kamuoyunda tartışılması en fazla birkaç gün sürerken, bugün bu yapay tartışmalarla bir yılı buldu. CHP'nin her nasılsa bir burjuva partisi olarak misyonunu hatırlaması sonucu konuyu uzatmaması, bağımsız bir milletvekilinin önergeyi vererek tarafları ilk taşı atma derdinden kurtarması ve en son olarak DYP'li Ümmet Kandoğan'ın af için harekete geçmesi ile sorunun meclisteki aşaması çözüldü. Beraberinde YÖK ve ÜAK'ın tavsiyesi ile affın kapsamı 2000 yılına daraltıldı ve bu da kuşkusuz gerilimlerin üzerinin örtülmesinde faydalı oldu. Nihayetinde burjuva siyaseti asıl görevi olan iş takibi ilkesini hatırlayarak affı çıkarmak için işbirliği yapmaya başladı. Elbette her konuda olduğu gibi bu konuda da tartışma bitmiş değil ve klikler arası çatışmada malzeme olarak kullanılmaya devam edilecek. Nitekim CHP başlangıçta almış oluğu tutumu unutarak affı muhalefet malzemesi haline getirdi. Komisyondaki CHP'liler bir ay önceki sözlerini unutarak, affın öğrencilere yarar getirmeyeceğini ve eşitliği bozduğunu öne sürdüler.

Aslında af, YÖK düzeninin özrünü örtmek için süreklileştirilen bir uygulamadır ve bugün siyaset malzemesi haline getirilse de burjuva meclisinin iki yılda bir imzaladığı bilindik bir antlaşmadır. YÖK üniversitede sermaye iktidarını en faşizan yöntemlerle temsil eder, öğrenci gençliğin düzen sınırlarında kalması için var gücüyle çalışır ve burjuva meclisi de bu görevin gerektirdiği ayıpları örter. İki veriyle bunu temellendirelim. Af tartışmaları ve şimdiye kadar çıkan aflar, hep 1980'den sonrasını kapsar, yani bu uygulama YÖK ile birlikte gereklilik kazanmıştır. Binlerce öğrencinin işkence tezgahlarından geçtiği, özerkliğin tümüyle ortadan kalktığı, üniversitelere kanlı ve çamurlu bir postal izinin resmi mühür gibi basıldığı günden bu yana!..

İkinci veri ise son derece güncel. Çıkacak affın kapsamında 224 bin öğrenci yeralıyor. Demek ki 2000 yılından bu yana 224 bin öğrenci okullarından atılmış. Üstelik bu sayının içinde Açık Öğretim öğrencileri bulunmuyor. Bunlarla birlikte toplam sayı 677 bin. Sadece 4 yılda 224 bin öğrenciyi okullarından atabilen YÖK düzeninin ne olduğu daha iyi görülmektedir. 224 bin! İnsanların dershanelere milyarlar harcadığı bir zamanda 4 yılda 224 bin öğrenci. Her yıl örgün lisans programlarına yaklaşık 250 bin kişinin yerleştirilebildiği bir ülkede 4 yılda bu kadar insanın ilişiğinin kesilmesi yeterince açıklayıcıdır.

Af tartışmaları, popülizmin ve faydacılığın burjuva siyasetinde hangi boyuta vardığını gösteriyor. YÖK ve ÜAK'ın saçma ve kaprisli tutumları, CHP'nin akıl oyunları ve AKP'nin yanlış anlaşılma kaygıları... Oysa bu baylar sadece kendi pisliklerinin üzerini örtecekler ve bunu bile nazlanarak, birbirleriyle dalaşarak yapıyorlar. Ama onlar sadece üstünü örtebilirler, o pisliği temizleyemezler.

Öğrenci gençlik YÖK'ü affetmeyecek!

Tepkileri dizginlemek için oynadıkları bu orta oyununu yaklaşık on kez izledik. Her seferinde aynı sonu gördük. Afla okullarına dönme hakkı kazanan ve ardından yeniden atılan yüzbinler! Bir kez daha mı? Hayır. Artık YÖK düzeninin telafi sınavlarından da yoksun biçimde tarihin çöplüğüne atılması zamanı gelmiştir. Gerçekten de şu ya da bu nedenle yüzbinlerin eğitim hakkını ellerinden alan YÖK, afla bunu affettiremez. YÖK öğrenci öğütmektedir, geleceğimizi öğütmektedir.

Af tartışmalarının gündeme geldiği dönemlere bakalım. Soruşturmaların ayyuka çıktığı, binlerce öğrencinin saçma sapan gerekçelerle okullarından atıldığı dönemlerdir bunlar. Geçen yıl tam da böyle bir dönemde af konusu ciddi bir tartışmaya dönmüştü. Önceki yıl ise anadilde eğitim kampanyasının ardından ortaya çıkan soruşturma terörü döneminde bu tartışma yapılıyordu. İşte burjuvazinin demokrasi yalanı, işte ikiyüzlülük! Bir yanda gizli soruşturmalar, polis toplantıları, sivil faşist beslemelerin saldırılarını takip eden YÖK terörü, bir yandan af çıkarma gayretkeşliği... Artık bu yalan düzenine çocuklar bile inanmıyor.

Af konusunda tutumlar

Öğrenci gençlik içinde bu konuda da farklı tutumlar ortaya çıkmaktadır. Bunların ilki ve özü itibariyle burjuvazinin aldatmacasına çanak tutanı, sermaye iktidarından af dilenmektir. Liberal bazı gençlerin Ankara'da Yüksel Caddesi'nde stand açarak imza topladıklarını hatırlıyoruz. Bu sadece pratik bir eylem, ancak aslında yaygın bir tutumu temsil ediyor. Etkin biçimde olmasa da yazık ki genel gençlik kitlesi konuya böyle bakıyor. Bu bilinçli bir tutumdan çok kandırılmışlığı anlatıyor. Bu öğrencilere affın bir kurtuluş olmadığını döne döne anlatmak durumundayız. Bugün alınması gereken tutum sadece ilişik kesmeler değil, fakat tüm sonuçlarıyla YÖK'ün ortadan kaldırılması için çaba harcamaktır. Aksi halde bir yandan af çıkarılırken bir yandan okullar boşaltılır.

İkinci tutum ise küçük-burjuvazinin ara tutumudur. Bu da “istemem yan cebime koy” tavrıdır. Bir yandan affa dair bir beklenti içindeymiş gibi hareket etmeyen, ancak diğer yandan da konuya dair açık bir tutum almaktan kaçınan popülist yaklaşımı örgütlü gençlik gruplarında görebilmekteyiz.

Son olarak genç komünistlerin tutumunu özetleyelim. Genç komünistler sorunu yazdan beri gündemlerinde tutuyorlar. Yaz döneminde de yayınlarımızda yer bulan bu sorunu o günden beri zaman zaman ele alıyorlar. Ama öğrenci gençliğin geniş yığınlarına af aldatmacasını teşhir etmek için daha fazla çalışmak gerektiği açık. Artık bu sorunu pratik eylemlere de konu edeceğiz. Soruşturma gündemli eylemlere bu gündemi taşımak için daha fazla çaba sarfedeceğiz.

Af bir tuzaktır, YÖK'ün tuzağı. Öğrenci gençliğin en geniş yığınlarında bu konuda bir kafa açıklığı sağlayarak bu oyunu boşa çıkaralım.

Ekim Gençliği