26 Şubat 2005
Sayı: 2005/08 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  SEKA’nın çaktığı kıvılcım büyüyor!
  ABD emperyalizmine yanıtımız: Uşaklarını da al ve ülkemizden defol!
  Savaş kundakçılarından uşaklarına sert emir
  Özelleştirmeler Avrupa Birliği için!
  Öğrenci affı neyi gizliyor?
  SEKA direnişi ve acil görevler
  SEKA direnişine ziyaret
  Cevizli Tekel işçileri eylemde
  Adana BDSP ve DHP’den TEKEL ve SEKA işçileriyle dayanışma çağrısı
  Emek Platformu’nu kim kurtaracak?
  Eğitim-Sen eylemleri
   Mersin’deki katliam protesto edildi
  Sermayenin alternatif muhalefet arayışı
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/3: Kürt hareketinde ideolojik silahsızlanma
  Suriye’ye yönelik tehditler sürüyor
  AB şeflerinin Bush'la suç ortaklığı!
 Filistin halkı “barış” yalanına kanmayacak!
Lübnan’da “Lübnanlaşma”
belirtileri
 Kadın emeği ve sendikal katılım
Sosyalizm, kadının kurtuluşu ve
Sovyet deneyimi
İstanbul Eğitim-Sen 4 No’lu Şube Genel Kurulu...
AB ve Kürdistan sorunu
Bültenlerden
Kapitalizmde mutluluk ancak anketlerde olur!!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Kadın emeği ve sendikal katılım

Türkiye'de kadının işgücüne katılımı %28 civarındadır. Ancak bu nüfusun %68'i ücretsiz aile işçisi olarak, %10'u sanayide ve %19'u hizmet sektöründe istihdam edilmektedir. Kadınların işgücüne katılımı Avrupa ülkelerinde %50, Japonya'da %60'dır. Kadın emeğinin işgücüne katılımı İkinci Dünya Savaşı sonrası hız kazanmış olmasına rağmen, özellikle ‘80 sonrası ya da neo-liberal saldırı dalgasıyla birlikte artış göstermiştir. 1980'de ABD'de kadınların işgücüne katılımı %40 iken, bugün % 63'e yükselmiştir. Reel ücretlerin erozyona uğraması sonucu tek ücretle hanenin ayakta kalmasının imkansızlaşmasının, kadınların ve çocukların işgücüne katılmasını zorunlu kılması bunun en önemli nedenidir.

Öte yandan sermaye tarafından belli alanlarda kadın emeği özellikle tercih edilmektedir. Esnek çalışma ilişkilerinin (part-time, evde çalışma gibi) hakim kılınmaya çalışıldığı hizmet sektörü ve talebe göre üretim yapan sektörler (özellikle ihracata dayalı üretim yapan) bu alanlardandır. Bilindiği gibi, sermaye part-time çalışma ve eve iş verme modeliyle maliyetleri en düşük seviyede tutabilmekte, böylece ulaşım, yemek, sigorta gibi pek çok “yük”ten kurtulabilmektedir. Kadınların erkeklere göre daha sıkıcı, monoton işlere, düşük ücretlere, uzun çalışma saatlerine ve kötü yaşam koşullarına rıza gösterebilmeleri, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, Latin Amerika ve Uzak Doğu ülkelerinde, kadınların sendikal mücadeleden uzak durmaları, daha uysal ve başeğen tutumlar içine girmeleri, sermaye tarafından kadın emeğinin tercih edilmesinin diğer nedenlerindendir.

İşgücüne katılımının kadınlar için ikincil olduğu, ev dışında çalışmanın aslolarak erkeğin görevi olduğu ideolojik söylemi nedeniyle, kadınlar bu alandan uzak tutulmuş, evde yaşamını sürdüren kadınlarda sınıf ve örgütlenme bilincinin gelişmemiş olduğunu da burada belirtmek gerekir.

Sendikal mücadelede kadınların tuttuğu yer ve kamu emekçileri sendikaları

Türkiye'de kadınlar genel olarak sendikal örgütlülüğün zayıf olduğu hizmet sektöründe istihdama katılmaktadır. İmalat sanayinde kadınların yoğunluklu yeraldığı tekstil sektörü ise küçük ve orta düzeyde atölyelerin yoğun olduğu ve bu nedenle örgütlenme açısından dezavantajlı konumda bulunan alanlardır.

Kamuda çalışan kadınların özlük hakları ve sendikal katılım bakımından diğer alanlarda çalışan kadınlara oranla çok ilerde olduğunu söylemek gerekir. Ancak buna rağmen kamuda çalışan kadın emekçiler hem işte, hem de sendikal katılım düzeyinde pekçok sorunla karşılaşmaktadır.

Türkiye'de 2 milyon kamu emekçisinin 1/3'ü kadındır. KESK'e bağlı sendikalarda örgütlü 386 bin kamu emekçisinden 131 bini kadındır. Kadınların en yoğun çalıştığı işkollarındaki kadın üye ve sendika yöneticisi oranları ise şöyledir:

Eğitim-Sen'de üyelerin %41'i kadın iken sendika yöneticilerinin %19'u; Büro Emekçileri Sendikası üyelerinin %42.5'i, yöneticilerin %21'i, Sağlık Emekçileri Sendikası üyelerinin %54'ü yöneticilerin ise %33'ü, Tüm-Bel Sen'in üye sayısının %22'si yöneticilerin %9,5'i kadındır.

Verilerden de anlaşıldığı üzere tüm sendikalarda kadın üye sayısının oranı, yönetici oranının çok üstündedir.

Eğitim düzeyi görece yüksek ve politikleşmiş kadınların yeraldığı sendikalarda kadınların yönetici düzeyde yeralmamasının pekçok nedeni bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi kadınların işte-evde yaptıkları çalışmaya bir üçüncüsünü katmaktan uzak durmalarıdır. Sendikal mücadeleye katılım kadınların omuzlarına üçüncü bir vardiyayı da bindirmektedir. Bunun dışında kadın emekçiler sendikal mücadelenin, yönetim düzeyinde yeralmanın genelde erkek işi olduğu zihniyetiyle de mücadele etmek zorunda kalmaktadırlar.

Kadın üyelerin çoğunlukla aidat ödeme dışında sendikal eylemliliklere katılmadıkları da görülmektedir. Kadınların sendikal katılımının düşüklüğünde (toplumsal nedenleri olmasının yanısıra), kamu emekçileri sendikalarının yetersizlikleri de rol oynamaktadır.

KESK'e bağlı sendikaların, kurulduklarından bu yana kadın sorununa duyarlılık gösterdiklerini ve bu alanda çalışma yürüttüklerini söylemek gerekir. KESK'e bağlı bazı sendiklarda kadın sekreterliği, diğerlerinde de çeşitli isimler altında kadınlara yönelik çalışma yapan birimler bulunmaktadır. KESK tarafından bugüne kadar pekçok kadın kurultayı ve sempozyum yapılmış, çeşitli etkinlikler düzenlenmiştir.

Bu olumlulukların yanında KESK'in kadın çalışmaları önemli bir eksikliği barındırmaktadır. Belli bir program çerçevesinde, ısrarlı ve belli hedeflere yönelik çalışmaların olmaması en büyük eksikliktir. KESK bünyesinde yürütülen çalışmalar daha çok belli günlere yönelik (8 Mart, 25 Kasım gibi) ve yasal değişikliği talepleriyle sınırlı kalmıştır. Kurultaylar önergelerin sunulup karara bağlandığı alanlar olarak görülmüş, kadın emekçilerin sorunlarının çözümü için mücadele programları oluşturulmamış, öncelikli hedefler belirlenmemiştir. Kısacası kadın emekçilerin acil-demokratik taleplerini gözeten bir çalışma biçimi oluşturulmamıştır. Oysa kadın emekçilerle kreş, nöbet sisteminin kadınların özgül durumlarına göre düzenlenmesi, servis, işyerinde yaşanan ayrımcı uygulamalara karşı verilecek mücadele, kadınların sendikal mücadeleye daha aktif katılımını sağlayabilirdi.

Bugün KESK'in kadın çalışmalarında görülen bir diğer eksiklik, neo-liberal saldırı dalgasının bir sonucu olan kamunun tasfiyesi ve kamusal hizmetlerin özelleştirilmesinin kadın emekçilere etkisi noktasında, kadın emekçilerin yeterince bilinçlendirilmemesidir. Bilinmelidir ki neo-liberal saldırılar öncelikle kadınları etkilemektedir. Neo-liberal saldırı dalgası güvenceli alanlarda kadın istihdamını azaltırken, kadınları güvencesiz alanlara sürmektedir. Böylelikle çalışan yoksullara daha çok kadın katılmaktadır.

Kamuda görece eşit bir biçimde istihdam edilen kadınlar, tasfiyeyle birlikte işsizlikle karşı karşıya kalacaklar. Annelik ve toplumsal cinsiyete dayalı işbölümünü dikkate almayan performansa dayalı ücretlendirmeyle de öncelikle kadın emekçilerin ücretleri düşürülecektir. Kamusal hizmetlerin tasfiyesi sadece kamu emekçisi kadınları değil tüm kadınları etkilemektedir. Örneğin eğitim hizmetlerinin özelleştirilmesiyle öncelikle kız çocuklarının eğitiminden vazgeçilecektir.

Özetle, görece daha politik ve örgütlenme deneyimi olan KESK'li kadınlar sorunların çözümü noktasında daha fazla inisiyatif almalıdır. Kadınların karşısına çıkan her türlü geriye düşürücü, mücadeleden koparıcı uygulama, gelenek, zihniyet de ancak mücadele ederek altedilebilir.

S. Doğan

--------------------------------------------------------------------------------------

Sovyet kadınının yeni yılı

Geç endam aynasının karşısına,

Seyret bacım tepeden tırnağa kendini,

Göreyim yılbaşı ağacı gibi süslendiğini

Beyaz, yeşil, ışıl ışıl.

İpeklilerin en halisinden olmalı balo elbisen:

Birleşmeli onda

Kafkas şafaklarının ılık pembeliğiyle

Sibirya karlarının yumuşak mavi beyazlığı.

Çorapların örümcek ağından ince,

İskarpinlerin

Taze badem içi kabuğu gibi narin.

Boynunda gerdanlığın olmalı,

Pırıldamalı nehir boylarınca kurulan

Bütün elektrik istasyonlarının ışığıyla,

Onların her birinde

senin ellerinin de mukaddes payı var.

Uçsuz bucaksız ülkende ellerinin sıcak şefkatli gücünü duyamamış

ağaç mı, alet mi,

hayvan mı, beşik mi var?

Çapayef'in makineli tüfeğini kimin elleri işletti?

Stalingrad cephesinde uçağın yekesine şahin kanatları gibi

konan eller

senin ellerin değil miydi?

Traktörlerin volanını kimin elleri güvercin kanatları gibi

okşuyor bugün?

Ellerinin vefalı türküsünü duyan avuçlar

Ellerini bir daha unutamaz bacım.

Ellerin büyükçe biraz,

ellerin bir hayli yıpranmış,

yani en akıllı alınlar gibi geniş,

kırışık ve harikulade güzel.

Hiçbir kadın bahtiyarlığa senin kadar layık olmadı.

ve hiçbir kadın bahtiyarlığını senin gibi paylaşamadı

bahtsızlarla.

Sofran açık bütün halklara.

Ekmeğinden, şarabından tatmayan var mı?

Senin gibi ev hanımı dünya dünya olalı beri görülmedi.

Geç endam aynasının karşısına,

seyret bacım tepeden tırnağa kendini

göreyim yılbaşı ağacı gibi süslendiğini

beyaz, yeşil, ışıl ışıl.

Ne olurdu sürmeni ben getirebilseydim sana

İstanbul'umun yıldızlı gecelerinden,

bir nar çiçeği takabilseydim yakana

Bursa bahçelerinden.

Buyur bacım içerde valse bekliyorlar seni.

En büyük ustalar

en güzel şiirleri senin valsin için besteledi.

İzin ver elini öpeyim bacım.

Yeni yılın kutlu olsun Sovyet kadını!

Nazım Hikmet