26 Şubat 2005
Sayı: 2005/08 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  SEKA’nın çaktığı kıvılcım büyüyor!
  ABD emperyalizmine yanıtımız: Uşaklarını da al ve ülkemizden defol!
  Savaş kundakçılarından uşaklarına sert emir
  Özelleştirmeler Avrupa Birliği için!
  Öğrenci affı neyi gizliyor?
  SEKA direnişi ve acil görevler
  SEKA direnişine ziyaret
  Cevizli Tekel işçileri eylemde
  Adana BDSP ve DHP’den TEKEL ve SEKA işçileriyle dayanışma çağrısı
  Emek Platformu’nu kim kurtaracak?
  Eğitim-Sen eylemleri
   Mersin’deki katliam protesto edildi
  Sermayenin alternatif muhalefet arayışı
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/3: Kürt hareketinde ideolojik silahsızlanma
  Suriye’ye yönelik tehditler sürüyor
  AB şeflerinin Bush'la suç ortaklığı!
 Filistin halkı “barış” yalanına kanmayacak!
Lübnan’da “Lübnanlaşma”
belirtileri
 Kadın emeği ve sendikal katılım
Sosyalizm, kadının kurtuluşu ve
Sovyet deneyimi
İstanbul Eğitim-Sen 4 No’lu Şube Genel Kurulu...
AB ve Kürdistan sorunu
Bültenlerden
Kapitalizmde mutluluk ancak anketlerde olur!!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

Kürdün düşmanları özünde kendileridir!

Kürt yapılarını yönetenler gerçekten Kürt halkına hizmet ediyorlar mı? Bu sorunun yanıtı bizce hayırdır. Yapıları elinde tutanlar aynı zamanda sömürgeciler adına halkımızı denetim altında tutuyorlar. Statünün değişmesine hizmet etmedikleri gibi zihinsel körelmeye sebep oluyorlar.

Ceviz Kabuğu programına katılan Yalçın Küçük (yeni Enverci) diyor ki; ben olsam dağdakileri Barzani'nin üzerine sürerim. Kuzey Irak'ta Yahudi Kürt devleti kuruluyor, engellememiz lazım. Barzani'nin başkanlığını Ali İmralı kabul etmez diyor, mesaj veriyor. Ayrıca 1995 Çiller döneminde üst düzey MİT yöneticisinin kendisini aradığını, kendisinin Paris'te olduğunu, Ali İmralı'ya suikast yapılacağını ona haber verdiklerini, böylece suikasti önlediğini söylüyor. Neden önledin Enverci Yalçın? Değişik basın-yayın organlarında da buna benzer yazılar çıkmıştı. Kürt halkının hayrına değil bu davranışlar, kardeş kanı dökülür. Uşakların göze girme kavgasından halkımız zarar görür. Bu çok eski bir yöntemdir.

Ali İmralı'nın fikirleri yönetenlere feyz veriyor. Güven duygusunu yerle bir ettiler. Ulusal onurumuzu ayaklar altına aldılar. Katilamlar, baskılar devam ediyor. Köşe başları tutulmuş. Halkımızı kara günler bekliyor. İyiye dair ne varsa tahrip edilmiştir.

Mezopotamya toprakları dünya dengeleri için çok önemlidir. Barzani'nin alternatifini arıyorlar ki, çıkarlarına kayıtsız hizmet etsin. Gelenekçi Kürt tipidir. Alternatifini yaratırlarsa, yelkenleri suya çabuk indirir. Ülke çok yönlü baskı altındadır. Her kesimin hesabı ayrıdır. Bu hesaplar Kürtler açısından kaç tane sıfır eşittir sıfırdan öteye gitmiyor.

Çözüm için dört parçada ulusal ve sınıfsal çıkarlarını önplana çıkarılmalıdır. Ayrıca azınlıkların, değişik etnik yapıların kültürel dokularını bozmadan gelişmelerine kolaylık sağlamaları gerekir.

Avrupa'da, metropollerde yaşayanların yüzü ülkesine dönük değilse, bir değer yaratmazlar. Aksine ülkeden göçe ve insansızlaşmaya ön ayak oluyorlar. Bundan ellerini çekmeleri lazım.

Unutmamak lazım, Kürdün Kürde kardeşliği yoksa, yoldaşlığı yoksa, Kürdün hiç kimseye faydası olmaz. Ulusal, sınıfsal, demokratik, laik yapılarını pekiştirmeleri gerekir. Demokrasi kültüründen çok uzaktalar. Problemlerini eleştiri ve özeleştiri yöntemleri ile gideremiyorlar. İlkel feodal aşiret beyleri gibi davranıp demokrasiyi tahrip ettiklerinden dolayı gelişimleri geri kalmıştır. Bireysel çıkışlar/önderlikler böyle toplumlarda gelişir, kökleşir, feodal-bürokratik tarz yerleşir. Söküp atmak zor olur. Ondandır ki, her nefer düşünmeli, başını kaldırıp gökte güneşin, yıldızların, ayın farkına varabilmelidir. Kürdün düşmanları özünde kendileridir.

Alişer

-----------------------------------------------------------------------------------

Amasra Belediyesi işçilerinden basın açıklaması...

Bartın'a bağlı Amasra Belediyesi işçileri, belediyenin 72 işçiyi işten çıkartma girişimini Amasra Madenci Heykeli önünde yaptıkları bir basın açıklamasıyla protesto ettiler. Açıklamada birçok işçinin eyleme katılmadığı, bunda belediye başkanının işçileri eyleme katılmamaları yönünde tehdit etmesinin etkili olduğu vurgulandı. İMF politikalarının da eleştirildiği açıklamada işten çıkartılma kararının geri alınması istendi. (Kızıl Bayrak/Zonguldak)

------------------------------------------------------------------------------------

Bir sömürü cehennemi!

800 işçinin çalıştığı bir tekstil fabrikasında çalışıyordum. İşe gitmek için sabah saat 04:00'de kalkıyordum. Fabrikaya varana kadar saat 05:30 oluyordu. Saat 06:00'da işbaşı yapıyorduk. Günde (zorunlu mesailer de dahil) 16 saat çalışıyorduk. Günde iki kere mola veriliyor. İlk molamız 10 dakika, ikinci molamız ise yarım saatten oluşan yemek molası. Dinlenmeye hiç vakit bırakmıyorlar. Fabrikanın verdiği yemekler yenecek durumda değil, çoğunlukla kurtlu çıkıyor. Onun için her işçi kendi yemeğini evden getiriyor. Buna rağmen yemek parasını işçilerden kesiyorlar. Çalışma koşulları oldukça ağır. Sürekli acele etmemiz için ustabaşları rencide edici bir şekilde bağırıp çağırıyorlar. Bölüm şefleri de aynı tavrı sergiliyor. İşten atma ve dövme tehdidinde bulunuyorlar. Hatamız yakalandığı anda 20 YTL para kesiliyor, ki en düşük para cezası bu.

Oldukça katı kurallar var. İş esnasında arkadaşınla konuşmak yasak, telefon taşımak yasak, hatta hastalanmak bile yasak! Hastalanıp da işe gitmeyeceğini haber vermezsen 60 YTL para cezası kesiliyor. Sermayedarların istediği hiç bozulmayan bir robot. Ben hastalandım diye işime son verdiler. Atmadan önce bir sürü bahane gösterdiler. Fabrikada sendikal örgütlenme yok. Geçmişte sendikal faaliyet yürütüldü, fakat başarılı olunamadı. Öncü işçilerin tamamı işten atıldı.

Kısacası bu fabrika tam bir sömürü cehennemi. 350 YTL maaş alıyorduk. Belli bir ayı tamamladıktan sonra sigortalı yapıyorlar. Ama belli şartları var bunun için. Hiçbir sendikayı istemediğine dair bir sözleşme imzalatıyorlar. Sözleşmede işçi aleyhine daha pek çok hüküm var. Örneğin elektrik kesildiğinde o gün işçiye ücret verilmeyecek. Sözleşme imzalanmaz ise işine son veriliyor. Fabrikanın sağlıksız çalışma koşuları var. Uzun yıllar bu fabrikada çalışan işçilerin bir kısmı verem oluyor. Kesin maske takılmak zorunda .

Son söz olarak, işçiler birlik olmadığı koşullarda bu vahşi sömürü koşulları devam edecek. Biz öncü işçiler birliği yaratma yolunda aktif olmalıyız.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Antakya'dan bir işçi

--------------------------------------------------------------------------------

İsviçre'de “göç politikası” konulu seminerler...

19 Şubat'ta İsviçre'nin Basel şehrinde “Avrupa Birliği'nde ve İsviçre'de göç politikası” konulu bir seminer gerçekleştirildi. Seminere 50'yi aşkın kişi katıldı. Göç konusu, güncel ve hassas olması nedeniyle ilgiyle dinlendi. (Aynı seminer bir gün önce de Cenevre kentinde verilmişti).

Seminerin ilk bölümünde göç politikasının siyasi, iktisadi ve sosyal nedenleri kapitalizmin tarihsel gelişimiyle birlikte anlatıldı. Çeşitli örnekler ve rakamlarla dünyada 150 milyon insanın kapitalizmden kaynaklı çeşitli nedelerle göç ettiği, bunun ancak 20 milyonunun AB ülkeleri ve İsviçre'ye geldiği, geriye kalan 130 milyonun ise Asya ve diğer kıtalarda yaşadığı çeşitli rakam ve belgelerle ortaya konuldu.

İkinci bölümde ise göç trajedisini anlatan kısa bir dia gösterimi yapıldı. Göçün en çok Avrupa kıtasına olduğu genel kanısının yanlış olduğu ortaya çıktı. Göç, en çok Asya ve diğer kıtalar arasında yaşanıyor. Fakat genelde AB ülkeleri ve özelde ise İsviçre'de yabancılarla ilgili konularda bir kaşık suda fırtınalar kopartılıyor. Irkçı politikalara ihtiyaç duyuluyor. Semineri sunan arkadaş bunun kapitalizmin çeşitli dönemlerde ekonomide yaşadığı daralma ve gevşemeler ile ilgili olduğunu, genelde Avrupa'da çok ucuza bu insanların emeğinin sömürüldüğünü ve bilinçli bir politika izlendiğini verilerle ortaya koydu.

Seminerin son bölümünde çeşitli sorular soruldu. Eksik kalınan noktalara vurgu yapıldı. Sunum yapan arkadaş kapitalizmin politikalarından zarar gören göçmenlerin neler yapması gerektiği üzerine öneriler sundu. Yerli ve yabancılar arasındaki ortak sorunlarda nasıl bir mücadele ve örgütlenme çizgisi izlenebileceğini anlattı.

Bir-Kar/İsviçre