26 Şubat 2005
Sayı: 2005/08 (08)


  Kızıl Bayrak'tan
  SEKA’nın çaktığı kıvılcım büyüyor!
  ABD emperyalizmine yanıtımız: Uşaklarını da al ve ülkemizden defol!
  Savaş kundakçılarından uşaklarına sert emir
  Özelleştirmeler Avrupa Birliği için!
  Öğrenci affı neyi gizliyor?
  SEKA direnişi ve acil görevler
  SEKA direnişine ziyaret
  Cevizli Tekel işçileri eylemde
  Adana BDSP ve DHP’den TEKEL ve SEKA işçileriyle dayanışma çağrısı
  Emek Platformu’nu kim kurtaracak?
  Eğitim-Sen eylemleri
   Mersin’deki katliam protesto edildi
  Sermayenin alternatif muhalefet arayışı
  Ulusal sorun ve Kürt hareketi/3: Kürt hareketinde ideolojik silahsızlanma
  Suriye’ye yönelik tehditler sürüyor
  AB şeflerinin Bush'la suç ortaklığı!
 Filistin halkı “barış” yalanına kanmayacak!
Lübnan’da “Lübnanlaşma”
belirtileri
 Kadın emeği ve sendikal katılım
Sosyalizm, kadının kurtuluşu ve
Sovyet deneyimi
İstanbul Eğitim-Sen 4 No’lu Şube Genel Kurulu...
AB ve Kürdistan sorunu
Bültenlerden
Kapitalizmde mutluluk ancak anketlerde olur!!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken...

Sosyalizm, kadının kurtuluşu ve Sovyet deneyimi

8 Mart yaklaşırken sol-sosyalist ve reformist basında kadın hakları, kadınların kurtuluşu vb. konularda yazılar yayınlanmaya başlandı. “Emekçi kadın mücadelesi nasıl olmalı, bu düzende bu mümkün mü, bu mücadele erkekleri kapsamalı mı” çerçevesinde bir dizi tartışma yapıldı ve yapılıyor. Komünistler bu tartışmaların parçası olmakla birlikte, ideolojik-politik-örgütsel olarak farklı bir yer tutmaktadırlar.

Sözkonusu kadın hakları olduğunda, yaşanan tarihin en ileri adımını gerçekleştiren sosyalizm deneyimini anmadan geçme, burjuva-küçük burjuva kadın hareketinin yaptığı gibi “sosyalizm de kadın sorununu çözemedi” argümanı eşliğinde kaba inkarcılık yapmak, sorunun çözümü konusunda kitlelerin zihnini bulandırmaktan başka bir işe yaramaz. Biz bu nedenle, bir kez daha sosyalizmde kadınların konumunu hatırlamanın ön açıcı olacağını, ne için mücadele etmemiz gerektiği sorusuna güçlü bir yanıt niteliği taşıyacağını düşünüyoruz.

Toplumsal düzende yaşanan her soruna sınıflar mücadelesi cephesinden bakan komünistler için sorunun çözümü nettir. Sınıflar mücadelesinin proletarya ve ezilen katmanlar lehine çözülmesi, yani sosyalizm!

Sosyalizm emekçi kadının kurtuluşunun, tecavüzün, pornografinin, cinsiyetçi düşünce ve uygulamaların ortadan kalkmasının çözümü müdür? Her şeyin satılık olmadığı, kâra dayanmadığı, insanın ve toplumun ihtiyaç ve refahının başat olduğu bir toplum mutlaka ki, emekçi kadınlar üzerindeki sömürüyü, baskıyı sona erdirecektir. “Hayatında bir kadının teslimiyetini para ile ya da herhangi bir başka toplumsal güç aracı ile satın alma deneyimine sahip olmayan yeni bir genç erkek nesli ve gerçek aşktan başka hiçbir nedenle kendisini erkeklere verme ya da ekonomik korkulardan dolayı kendilerini sevgililerinden esirgeme deneyine sahip olmayan bir genç kadın kuşağı”nın tüm eşitsizlikleri yıkma gücüne sahip olacağını yazmıştı Engels.

Tarih sahnesinde kadınlar pek çok toplumsal hareketlenmeye kitlesel olarak katılmışlardır. Ekim Devrimi'nde de aynı durum yaşanmıştır. Devrim, Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü'nde “çocuklarımız için ekmek ve erkeklerimiz cepheden, savaştan geri gelsin” taleplerini ileri süren Petrogradlı kadın tekstil işçilerinin gösterisiyle başlamıştı. Böylece emekçi kadınlar ilk proleter devrimin başlatıcısı olma onurunu kazandılar.

Elbette bu bir rastlantı değildi. Bolşevik Parti'nin kadın sorununa, emekçi kadının proleter devrime kazanılması sorununa verdiği önem ve bunun için yürüttüğü çalışma, devrim yürüyüşünde onların rehberi oldu. Rusya'da ilk Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü 1912 yılında Bolşevik Partisi'nin düzenlediği yasadışı gösterilerle kutlandı. Zaferden sonra da Bolşevikler meseleye gereken önemi vermiş, 17 Ekim 1918 yılında ilk yazılı yasayı kadına ve aileye ilişkin olarak çıkarmışlardır. Ardı adına çıkarılan genelgeler ve yasalarla kadınlara yeni haklar tanındı. Lenin'in ifade ettiği gibi, burjuva düzenlerin 130 yılda ulaşamadığı düzeye sosyalist iktidar çok kısa bir sürede ulaşmıştı.

 Ekim Devrimi'nden altı hafta sonra o güne dek kilisede gerçekleştirilen nikahların yerini sivil nikah aldı. Kadınlar aile içinde yasal olarak erkeklerle bütünüyle eşit haklar kazandılar. Kürtaj hakkı yasalaştı. Taraflardan birinin isteğiyle boşanma hakkı getirildi. Geleneksel kadınlık rollerinin ve yükümlülüklerinin kadınların ekonomik-sosyal ve politik yaşama katılımının tam ve eşit olmasının önündeki en büyük engel olduğunu gören Bolşevikler, çocuk eğitimi ve ev işinin toplumsallaştırılması alanında büyük başarılar elde ettiler.

Kırda ve kentte kreş, yuva, ana-okulları, mevsimlik ana-okulları, gençlik ve çocuk kampları gibi kolektif kurumlarla okul öncesi yaştaki hemen tüm çocukların toplumsal bakım ve eğitimini sağladı. Ev işlerinin toplumsallaştırılması, büyük çamaşırhanelerin, yemekhanelerin kurulması noktasında, karşılaşılan büyük zorluklara rağmen büyük başarılar elde edildi. 1936'da nüfusun %35'inin yemek ihtiyacını kamu mutfakları karşılıyordu. Ayrıca yırtık-söküklerin dikilmesi için terzihaneler de unutulmamıştı.

Kadını köleleştiren, silikleştiren angaryalar toplumsal bir yükümlülük haline gelince, emekçi kadınlar iş hayatında ve ülke yönetiminde de kendilerini ifade edecek zamanı ve cesareti buldular. Sovyet iktidarı koşullarında kadınlar tüm meslek alanlarında çalışmaya başladılar.

 Kadınların gerçekten tüm meslek alanlarında temsil edilmesini sağlamak amacıyla kadın kitlelerinin genel ve mesleki eğitimini yükseltme mücadelesi verildi. Nüfusun %51'ini oluşturan Sovyet kadınının %60'ı yüksek öğrenim görmüştü. Bilim insanlarının %40'ı, hakimlerin %32.6'sı, doktorların %65'i, öğretmenlerin %71'i kadındı. Kadınların %33'ü de bir işte çalışıyordu.

Komünist Partisi kadınların partide ve Sovyetler'de aktif olarak temsil edilmesi için bilinçli bir mücadele yürüttü; kadınların tüm parti ve devlet organlarında yeralması ve özelde yönetici organlara seçilmesi ve atanmasına önem verildi. 1936'da Sovyet kadını mecliste %33, yerel halk meclislerinde %50, yüksek şurada üçte bir oranında delege ile temsil edilmiştir. Bugün burjuva siyasette birkaç kadın milletvekilliğiyle sergilenen orta oyununun aksine, Sovyet kadınları siyasi hayata kitlesel olarak katılmış ve devlet yönetiminde önemli roller üstlenmişlerdi.

Ekim Devrimi ayrıca Gürcü, Azeri, Türkmen, Ermeni vb. halkların ulusal boyunduruklarına son verirken, Doğulu emekçi kadınların da ulusal geleneklerden kaynaklı yaşadığı cinsel sömürü zincirini parçaladı. Ayrıca Ekim Devrimi, burjuva demokrasisinin ulusal sorunu çözerken (!) yaptığı gibi kadınları köleleştiren, ataerkil, gerici ulusal gelenek ve göreneklerle uzlaşmadı. Tam aksine kadını tutsak alan tüm geriliklere karşı amansız bir mücadele yürüttü.

Kapitalizm hiçbir şekilde sosyalizmin Rusya'da yaptıklarını yapamamıştır, zira bu onun doğasına aykırıdır. Çünkü onun esas sorunu insanlardan önce mülkiyetin güvenliğinin korunmasıdır. Sömürü ve adaletsizliğin kaynağı olan kapitalizmden emekçi kadınların sorunlarına çözüm beklemek ham hayaldir.

Kapitalist toplumda, egemenliğin devamı için yapılan haksızlıklara ses çıkarmayan “suskun bir çoğunluk”a ihtiyaç vardır. Sindirilmeye, yıldırılmaya, çalışılan sadece emekçi kadınlar değildir. İşçi sınıfı ve emekçi katmanların tümüdür. Emekçi kadınlar ise çifte sömürünün altında ezilmektedir. Komünistler politika yaparken emekçi kadınların özel duyarlılık alanlarını da gözetmek durumundadır.

Devrimin kazanımlarını yoketmeye çalışanların ilk önce kadın ve aile hayatında revizyonlar yapma ihtiyacı duyması (Gorbaçov ünlü Perestroika kitabında “kadınları, kadınlık misyonlarına geri göndermek”ten ısrarla bahseder), kadının devrimde tuttuğu yeri, oynadığı rolü iyi bilmelerinden kaynaklanmaktadır. İşte tam da bu yüzden, tüm anti-sosyalist karalama kampanyasına rağmen emekçi kadınların hafızalarında sosyalizm hala canlılığını korumaktadır.

Kadınların özlemi eşitlik ve özgürlük nasıl ki Sovyet Birliği ve bir dizi diğer devrimci kalkışmada erkek sınıf kardeşleriyle birlikte kurulmuşsa, bu topraklarda da eşitlik ve özgürlük mücadelesi, kadın-erkek proleterlerin birlikte yürüttüğü sınıf mücadelesi kılavuzluğunda mümkün olacaktır.

Son sözü sayfalarımızda daha önce yayınlanmış bir yazının bir paragrafı ile bağlamak istiyoruz:

“Kapitalist toplumda ve dolayısıyla toplumumuzda kadının çifte ezilmişliği, aynı zamanda onun toplumsal düzene karşı yaşadığı derin hoşnutsuzluğun ve bu temelde potansiyel olarak taşıdığı büyük mücadele enerjisinin de kaynağıdır. Bütün büyük sosyal mücadeleler ve devrimler kadının bundan kaynaklanan muazzam girişkenliğine ve enerjisine tanıklık etmektedir. 8 Mart emekçi kadınlar için özgürlük ve eşitlik uğruna mücadeleye bir çağrıdır. Fakat 8 Mart aynı zamanda emekçi kadının çifte ezilmişlikten kaynaklanan bu büyük devrimci enerjisinin açığa çıkarılması, seferber edilmesi ve kurulu düzene karşı etkili bir yıkıcı güce dönüştürülmesi için gerçek devrimcilere, yani komünistlere de bir çağrıdır. Emekçi kadının onların uyarıcı eğitici, örgütleyici ve seferber edici çabalarına ve katkılarına her zamankinden çok ihtiyaçları var.”

B. Utku