İçindekiler:

8 Kasım 2022
Sayı: KB 2022/32

Sosyalizm günceldir!
Ekim Devrimi yol gösteriyor!
"Sahtekarların yüzyılı" başlıyor!
AKP'nin vizyonunda ülke güzellemeleri
TÜSİAD'ın asıl derdi "sermayenin refahı"
Erdoğan'ın Diyarbakır gezisi
Emekçilere araba "müjdesi": TOGG!
Saray'da paçalar tutuştu
TTB yine mafyatik rejimin hedefinde!
Acarköy Tekstil direnişinin gösterdikleri...
Bornova Belediyesi'nde taban örgütlenmesi
Genel-İş'in mücadele bayrağını yere düşüren kim?
Dünyayı sarsan altmış yıl!
Avrupa'da güçlenen sınıf mücadelesi zemini
Doğu Akdeniz'de kartlar kırılıyor
"Dünyadaki durum en kötü senaryoya gidiyor"
2022 Küresel Açlık Endeksi
Dünya İklim Konferansı Mısır'da başladı
NATO'nun şefi Türkiye'de
Madenci katliamı
Maden işçisi hesap sormalıdır!
İEKK İstanbul'da buluşma gerçekleştirdi
MEB-A101 protokolü
Susurluk karanlığı sürüyor...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Saray’da paçalar tutuştu

 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun son yayınladığı ‘halka sesleniş’ videosunda uyuşturucu konusunu dile getirmesi, Saray rejimini ciddi bir telaş ve histeriye sürüklemiş görünüyor. Birkaç dakikalık bir videonun Saray rejimini hop oturup hop kaldırması dikkat çekicidir. Tüm veriler adamların ‘suçüstü yakalanma telaşı’ içine düştüklerine işaret ediyor.

Nitekim Saray beslemesi medya ve troller anında saldırıya geçti. ‘Suç İşleri Bakanı’ diye anılan Süleyman Soylu, “Büyükelçiler konusunda bir şey söyleyebilirler mi? Yarın öbür gün bunun ses kaydı çıkarsa, bir vatansever bunun ses kaydını mahkemeye gönderirse ne olur?” sözleriyle, kriminal suçlara değinmeden Kılıçdaroğlu’nu pervasızca tehdit etti.

Emniyet Genel Müdürlüğü ile Jandarma Genel Komutanlığı da aynı cümleleri kullanarak Kılıçdaroğlu’nu hedef alan açıklamalar yaptı, suç duyurusunda bulanacaklarını ilan ettiler.

Tabii AKP şefi de boş durmadı, bir kez daha Kılıçdaroğlu’na tehdit ve hakaretler savurduğu konuşmasında şu ifadeleri de kullandı:

“Kendisinin siyasetin değil tıp ilminin konusu olduğu tespitimi doğrulayan bu iftiranın hesabını elbette hukuk önünde de soracağız.”

Yargıyı bir aparat gibi kullanan kişinin, “hukuk önünde hesabını soracağız” laflarının bazıları tarafından ‘talimat’ olarak algılanacağı pek çok kez ispatlanmıştır.

***

Saray rejiminin bu kadar telaşa düşmesi tesadüf olamaz. ‘TOGG balonu’ şişiren, ‘Türkiye’nin yüzyılı’ diye bir palavra peydahlayan rejime, Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla ayna tutuldu. Bir kez daha görüldü ki, Saray rejimi ile şefleri gırtlaklarına kadar çirkefin içinde yüzüyorlar. Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği bazı ifadeleri şöyle:

- 28,5 milyar dolar kayıt dışı para girişi sağlayan iktidar bu para ile cari açığı kapattı.

- İstanbul’u dünya suç örgütlerinin, uyuşturucu baronlarının barınma ve çatışma alanı haline getirdiler.

- Kirli para kirli kişileri ülkeye çektiler.

- Uyuşturucu kullanımı hızla arttı.

- Her gelir grubuna hitap eden uyuşturucu satılıyor.

- Yoksulların yaşadığı mahallelerde sokaklarda ‘kristal, ateş buz, met’ gibi adlarla anılan “metamfetamin” adlı zehirleyici uyuşturucunun kullanımı bir yılda 5.5 kat arttı, kullanma yaşı 11’e kadar düştü (bu veriler Emniyet Genel Müdürlüğü raporlarında da yer alıyor.)

- Ülkeyi, sokakları suç örgütlerine bırakmayacağız, zehirlenen çocukların hesabını soracağız…

***

Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri, farklı şekillerde dile getirilen gerçeklerin sadece bir kısmıdır. Türkiye’nin kokain trafiğinin ana güzergahı haline getirilmesi, Türkiye’ye doğru seyir halindeyken içinde uyuşturucu bulunan birçok geminin yakalanması, bunlarla ilgili hiçbir ciddi işlemin yapılmaması, Saray rejiminin bizzat işin içinde olduğuna dair veriler vb… Rejimin bu ve benzer kriminal işleri aylardan beri tartışılıyor.

Ana muhalefet partisi liderinin rejimin ‘kriminal suratına’ ayna tutması, özellikle de hesap soracağını iddia etmesi, Saray’daki zevatın kimyasını bozmuş görünüyor. Topluma ‘din, ahlak, milli değerler’ gibi konuları pazarlayanların, gerçekte iğrenç/kirli işlerle iştigal ettiklerinin ortaya konulması adamları panikletti.

Saldırganlık dozunu bu kadar yükseltmeleri, pis işlerine ayna tutulmasından ciddi bir şekilde rahatsız olduklarını ispatlıyor. Karşılığı olmayan bir iddia olsaydı, üstünde durmaya gerek duymazlardı. Belli ki ‘hassas’ bir noktalarına parmak basıldı. Çünkü sergiledikleri histeri, tam bir suçüstü yakalanma ruh halinin dışa vurumudur.

***

Saray rejiminin kriminal işlere gırtlağına kadar battığı, bir süre önce yayınlanan uluslararası bir raporda da kayıt altına alınmıştı. Ancak Saray rejiminin şefleri o raporu sessizce geçiştirdiler. Zira o konuda tartışmaya girmek, kendi kendini deşifre etmek olacaktı.

11 Ekim 2022’de Artı Gerçek’te raporla ilgili bir köşe yazısı kaleme alan Eser Karakaş’ın aktardığı bazı bilgiler çarpıcıdır. 

Merkezi İsviçre’nin Cenevre kentinde bulunan “Global Initiative Against Transnational Organized Crime” (Ulusal Sınırları Aşan Organize Suçlarla Mücadele İçin Küresel İnisiyatif) adlı uluslararası örgüt, her yıl devletlerin kriminal suçlar endeksini ortaya koyan rapor hazırlıyor. Bu örgütün son hazırladığı 2021 yılı raporunda (Örgütün Ağustos-Eylül 2022 bülteninde tekrar yayınlandı) Türkiye, 193 ülkenin organize suç kriterleri bazında sondan on ikinci sırada yer alıyor. Yani kriminal suç işlemede Türk sermaye devleti 181 ülkeyi geride bırakmış durumda. Devlet görevlilerinin suça katılımı sıralamasında ise sondan dördüncü. Rejimin kriminal bir örgüte dönüştüğü dikkate alındığında yakında birinci olması işten bile değil.

Görüldüğü üzere Saray rejiminin kriminal suçlar karnesindeki ‘yüksek notu’ uluslararası raporlara da konu olmaktadır. Kılıçdaroğlu bunu ülke gündemine taşıyınca, haliyle Saray’da paçalar tutuştu.

 

Hak ve özgürlüklerimizi savunacağız!

 

I?s?sizlig?in, yoksullug?un arttıg?ı, alım gücünün asgari geçim kos?ullarının altına düs?tüg?ü bir ülkede artık kitlelere geleceg?e dair umut veremeyen bir iktidar ne yapar? Bu sorunun cevabını AKP’nin son dönemde izledig?i politikalara bakarak yanıt vermek mümkün. AKP-MHP iktidarı kars?ı kars?ıya kaldıg?ı hiçbir sorunu çözemiyor. “Ekonomik önlem paketleri” emekçiler nezdinde bir güven ve itibar görmüyor. Düs?en oy oranlarına çözüm olmuyor. Dıs? politika oyunları “dünya lideri Erdog?an” imajını tazeleyemiyor. Geriye iki seçenek kalıyor: Baskı ve zorbalık politikalarını tırmandırmak ve toplumu kutuplas?tırmak! TTB Bas?kanı S?ebnem Korur Fincancı’nın tutuklanması ve arkasından bas?latılan cadı avını, AKP iktidarının bu politikalarının?bir örneg?i olarak ele almalıyız. Burada hem muhalif tüm kesimlere gözdag?ı verilmekte hem de toplum bir kez daha “terörist” olanlar ve olmayanlar kodlaması üzerinden saflas?tırılmaya çalıs?ılmaktadır. Aynı s?ey yeniden ısıtılan türban tartıs?maları ve AKP Grup Bas?kanvekili Mahir Ünal’ın açıklamalarıyla alevlenen cumhuriyet meselesi için de geçerlidir.

Emekçilerin taleplerine kars?ılık veremeyen iktidarlar korku politikalarıyla halkı sindirmeye, provokatif tartıs?malarla emekçileri bölüp birbirine düs?ürmeye çalıs?ır. Bu, aynı zamanda emekçi sınıfları onları birles?tiren gündemlerden uzak tutmanın da aracıdır. AKP’nin yıllarca bas?arıyla oynadıg?ı bu oyuna gelmemek gerekir. Biz iktidar partilerinin, onun ekmeg?ine aynı konularda yag? süren düzen muhalefetinin, her ortaya attıg?ı gündemi tartıs?mak zorunda deg?iliz. Artan yoksullug?un, is?sizlig?in, düs?en alım gücünün milyonların ana gündemi oldug?u açıktır. Bunların düzen siyasetinin tozu dumanı altında görünmez kılınmasına elbette izin veremeyiz. Fakat bu, is?çi sınıfının bu ülkenin temel siyasal sorunlarına kayıtsız kalması manasına gelmez.

Bugün hiçbirimiz “Ben sadece ekmeg?imin pes?indeyim, hayat pahalılıg?ı var, zamlar var, düs?ük ücretler var, gerisi beni ilgilendirmez” dememelidir. Ekmeg?imizi büyütmek için yürüttüg?ümüz mücadelenin sömürücü iktidarlara, onların düzenine kars?ı bir mücadele oldug?unu, bunu ancak siyasal alana tas?ıyabildig?imizde kalıcı kazanımlara dönüs?eceg?ini akıldan çıkaramayız. Bu konuda ne iktidarın manevralarına taviz vereceg?iz ne de düzen muhalefetinin demagojilerine aldanacag?ız. Sözkonusu olan bizim haklarımız oldug?unda iktidarıyla muhalefetiyle onların bir taraf bizim ise bas?ka bir taraf oldug?unu bileceg?iz. Birlig?imizi kuracag?ız, kendimize güveneceg?iz, onlardan bag?ımsız örgütlenip mücadele edeceg?iz. Yalnız ekonomik ve sosyal haklarımızı deg?il, kendimiz ve çocuklarımız için daha yas?anabilir bir ülke ins?a edeceg?iz. Bunun için baskıya kars?ı demokratik hak ve özgürlükleri, emperyalist devletlerle kölece ilis?kilere kars?ı bag?ımsızlıg?ı, inançların istismar edilmesine kars?ı laiklig?i, yas?am tarzına müdahaleye kars?ı özgürlüg?ü, ayrımcılıg?a?kars?ı es?itlig?i, yalana kars?ı?gerçeg?i, karanlıg?a kars?ı aydınlıg?ı savunmaya devam edeceg?iz.

Yalnız kendi kurtulus?umuzu deg?il, tüm insanlıg?ın kurtulus?unu da grevlerle, direnis?lerle, mücadelerle ilmek ilmek örüp kazanacağız.