İçindekiler:

8 Kasım 2022
Sayı: KB 2022/32

Sosyalizm günceldir!
Ekim Devrimi yol gösteriyor!
"Sahtekarların yüzyılı" başlıyor!
AKP'nin vizyonunda ülke güzellemeleri
TÜSİAD'ın asıl derdi "sermayenin refahı"
Erdoğan'ın Diyarbakır gezisi
Emekçilere araba "müjdesi": TOGG!
Saray'da paçalar tutuştu
TTB yine mafyatik rejimin hedefinde!
Acarköy Tekstil direnişinin gösterdikleri...
Bornova Belediyesi'nde taban örgütlenmesi
Genel-İş'in mücadele bayrağını yere düşüren kim?
Dünyayı sarsan altmış yıl!
Avrupa'da güçlenen sınıf mücadelesi zemini
Doğu Akdeniz'de kartlar kırılıyor
"Dünyadaki durum en kötü senaryoya gidiyor"
2022 Küresel Açlık Endeksi
Dünya İklim Konferansı Mısır'da başladı
NATO'nun şefi Türkiye'de
Madenci katliamı
Maden işçisi hesap sormalıdır!
İEKK İstanbul'da buluşma gerçekleştirdi
MEB-A101 protokolü
Susurluk karanlığı sürüyor...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

2022 Küresel Açlık Endeksi

 

Bugün dünya çapında zenginlik görülmemiş boyutlara ulaşmış olmasına rağmen günümüz kapitalizminin en göze çarpan gerçeklerden biri, açlığın ve yetersiz beslenmenin giderek büyüyor olmasıdır. 2022 Küresel Açlık Endeksi de bunu doğrulamaktadır.

13 Ekim’de açıklanan 2022 Küresel Açlık Endeksi (GHİ) raporuna göre, küresel açlık vahim bir duruma ulaşmış bulunuyor. 2022 Küresel Açlık Endeksi, onlarca yıllık açlığın azaltılmasının fiilen durma noktasına geldiğini gösteriyor. Dünya, açlığı “sona erdirme çabalarında” ciddi bir gerilemeyle karşı karşıya. Çatışmalar, savaşlar, iklim krizi ve Covid-19 pandemisinin -Ukrayna’daki savaşın etkisiyle artan- ekonomik yansımaları, açlık krizini felakete dönüştürüyor. 2022 Küresel Açlık Endeksi, birçok ülkede açlık durumunun çok ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor. Ayrıca, “açlığın üstesinden gelmede onlarca yıllık ilerlemenin” tersine döndüğüne işaret ediyor. Oysa Birleşmiş Milletler, güya “Sıfır Açlık” programı ile 2030 yılına kadar dünya çapında açlığı sona erdirme hedefinde belirlemişti.

Dünya, küresel gıda sistemindeki kırılganlıkları ortaya çıkaran ve açlığın sona erdirilmesine yönelik ilerlemeyi baltalayan bir dizi kesişen kronik ve akut krizle karşı karşıya. Son GHI tahminlerine göre, bir bütün olarak dünya ve en az 46 ülke 2030 yılına kadar düşük açlık seviyelerine bile ulaşamayacak. Açlığın üç ana nedeni olan iklim değişikliği, şiddetli çatışmalar ve Covid-19 pandemisinin neden olduğu ekonomik durgunlukların her biri açlığı büyütmeye katkıda bulunuyor. Ukrayna’daki savaş, dünya çapında gıda, gübre ve enerji piyasalarındaki kargaşayı artırıyor. Bu krizlerin en ağır yükü, yerleşik yoksulluk, eşitsizlik, zayıf kurumlar ve kötü yönetişim karşısında zaten savunmasız olan ülkeler ve nüfuslar tarafından omuzlanmaktadır.

İnsan kaynaklı iklim değişikliği, insanlar ve doğa üzerinde geniş kapsamlı olumsuz etkileri olan daha sık ve daha yoğun aşırı hava olaylarına neden oluyor. İklim değişikliği, tarım ve ormancılığın yanı sıra balıkçılık ve su ürünleri endüstrilerini de etkiliyor. Aynı zamanda insan ihtiyaçlarını karşılamayı giderek zorlaştırıyor. Aşırı hava ve iklim koşulları, tarım ve balıkçılığın verimliliğini etkilediğinden, bu durum artan gıda güvensizliğine, su kıtlığına ve yetersiz beslenmeye yol açmaktadır. Mevcut tahminlere göre iklim değişikliği, ikinci BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi olan “2030 yılına kadar sıfır açlığa” ulaşılmasını engelleyen kilit bir faktördür. Açlık ve iklim değişikliğine ilişkin 2019 Küresel Açlık Endeksi’nde açıklandığı gibi, “insan eylemi, nüfusu yeterli ve sürdürülebilir bir şekilde beslemenin giderek zorlaştığı bir dünya yarattı.” 

2021 Küresel Açlık Endeksi’nde açıklandığı üzere, açlığın bir başka temel nedeni şiddetli çatışma ve artan savaşlardır. Küresel Gıda Krizleri 2022 Raporu’na göre, 2021’deki akut gıda güvensizliğinin ana itici güçleri çatışma veya istikrarsız güvenlik durumlarıydı. 2010-2014 ve 2015-2019 yılları arasında her yıl çatışmaların sayısı artmakla kalmadı, aynı zamanda giderek daha karmaşık ve uzun süreli hale geliyor. Ukrayna’daki 2022 savaşı, gıda fiyatları ve arzı üzerindeki küresel etkisiyle, çatışma ve açlık arasındaki ilişkiyi daha da şiddetlendiriyor.   

Covid-19 salgını, düşük ve orta gelirli ülkelerin ekonomik durumunu kötüleştirdi. Ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor, mal ve hizmet fiyatlarını artırıyor ve küresel yoksulluk oranlarını arttırması bekleniyor. 2020’de Covid-19 pandemisinin patlak vermesinden bu yana, artan enerji fiyatları, küresel tedarik zincirlerindeki aksama ve bazı durumlarda büyük teşvik paketlerinin tümü artan küresel enflasyona katkıda bulundu. Hem düşük gelirli hem de yüksek gelirli dünya çapındaki ülkeler, 20 yıldan fazla bir süredir en yüksek küresel enflasyon artışını yaşıyor. Aşırı yoksulluğun artması bekleniyor. Küresel olarak çok fazla insan hala açlık çekiyor ve aslında, GHI’nin dört göstergesinden biri olan yetersiz beslenmenin küresel yaygınlığı, onlarca yıllık düşüşün ardından yeniden yükseliyor. 2021’de 828 milyon kadar insan yetersiz beslenmiştir.

Oysa bugünün dünyasında devasa bir zenginlik birikimi ve herkese fazlasıyla yetecek kadar yiyecek var. Ulaşılan üretim düzeyi, yaratılan servet ve kaynak birikimi, açlık sorununu rahatlıkla çözecek düzeydedir. Fakat zenginlik birikimi üzerindeki kapitalist özel mülkiyet bunun önündeki biricik engeldir.

 

 

Almanya’da emekçiler sokakta

 

Almanya’da her geçen gün daha da büyüyen servet-sefalet kutuplaşması ve emekçileri saran yoksulluğa karşı 22 Ekim tarihinde Almanya’nın altı büyük şehrinde binlerce emekçi biriken tepkilerini sokaklara taşıdılar. Bu yürüyüşlerin birisi de NRW eyaletinin başkenti olan Düsseldorf’da gerçekleştirildi. Saat: 12.00’de DGB (Alman Sendikalar Birliği) merkez binası önünde başlayan yürüyüş parlamento binası önünde yapılan bir mitingle devam etti.

“Dayanışma sonbaharı” sloganıyla yapılan etkinliğin çağrısı hizmet, eğitim inşaat ve gıda işçileri sendikaları tarafından yapıldı. Sendikaların yanısıra eylemler sosyal kurumlar tarafından desteklendi. Büyük çoğunluğu işçilerden oluşan 5 binin aşkın emekçinin katılımı ve büyük bir coşkuyla gerçekleştirilen eylem hızla artan yoksulluk ve sefalete karşı emekçilerin cephesinde biriken öfkenin açığa vurması bakımından çok anlamlıydı.

Yürüyüşün en dikkat çeken yanı hizmet işçileri sendikası (Ver.di) ve inşaat işçileri sendikası (IG-BAU) üyelerinin yoğun katılımı olmuştur. Sendikalarının bayrakları ve iş kıyafetleri ile eyleme katılan emekçiler tarafından bütün bir yürüyüş boyunca sermayenin saldırılarına karşı coşkuyla atılan sloganlar eyleme damgasını vurdu. Özellikle “Savaşa değil emekçiye bütçe!”, “Yapılan zamlar geri alınsın, ücretler yükseltilsin!”, “İnsanca yaşamaya yetecek sosyal yardım!” solaganları bütün bir yürüyüş boyunca en sık ve coşkuyla atılan solaganların başında gelenlerdi.

Eyleme MLPD, Sol parti, DKP yerli partilerin yanısıra, BİR-KAR, RJ, ATİK, DİDİF gibi göçmen örgütler katılım gösterdiler. RJ (Avrupa Devrimci Gençlik Birliği) yürüyüşe üzerinde “Krizin faturasını biz ödemeyeceğiz, işgal, grev, direniş!” sloganının yazılı olduğu pankart ve bayrakları ile katılan RJ’li genç yoldaşlar eylem boyunca attıkları devrimci solaganlarıyla dikkat çektiler. BİR-KAR çalışanları ise bayrakları ile yürüyüşe katıldılar. Sendika bürokratları tarafından emekçiler cephesinde biriken öfkenin boşaltılması amacıyla düzenledikleri eyleme katılımın güçlü bir şekilde gerçekleşmesi için hiç çaba ortaya konulmadığı açıktır. Ama buna rağmen binlerce emekçinin yürüyüşlere katılması işçi sınıfı cephesinde biriken öfkeyi göstermektedir. Bütün bu gelişmelerin ortaya çıkarttığı temel gerçek, emekçiler cephesinde her geçen gün daha da büyüyen mücadele isteği ve bunun üzerinden gelişecek olan toplumsal mücadele dinamikleridir.

Kızıl Bayrak / Dortmund-Almanya