İçindekiler:

8 Kasım 2022
Sayı: KB 2022/32

Sosyalizm günceldir!
Ekim Devrimi yol gösteriyor!
"Sahtekarların yüzyılı" başlıyor!
AKP'nin vizyonunda ülke güzellemeleri
TÜSİAD'ın asıl derdi "sermayenin refahı"
Erdoğan'ın Diyarbakır gezisi
Emekçilere araba "müjdesi": TOGG!
Saray'da paçalar tutuştu
TTB yine mafyatik rejimin hedefinde!
Acarköy Tekstil direnişinin gösterdikleri...
Bornova Belediyesi'nde taban örgütlenmesi
Genel-İş'in mücadele bayrağını yere düşüren kim?
Dünyayı sarsan altmış yıl!
Avrupa'da güçlenen sınıf mücadelesi zemini
Doğu Akdeniz'de kartlar kırılıyor
"Dünyadaki durum en kötü senaryoya gidiyor"
2022 Küresel Açlık Endeksi
Dünya İklim Konferansı Mısır'da başladı
NATO'nun şefi Türkiye'de
Madenci katliamı
Maden işçisi hesap sormalıdır!
İEKK İstanbul'da buluşma gerçekleştirdi
MEB-A101 protokolü
Susurluk karanlığı sürüyor...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

27. Dünya İklim Konferansı Mısır’da başladı

 

Krizlerle dolu bir zamanda Uluslararası iklim konferansı COP27, bu yıl 6-18 Kasım tarihleri ??arasında Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde 6 Kasım günü başladı. Devlet başkanları, bakanlar, iklim aktivistleri, sivil toplum kuruluşları ve kapitalistlerin temsilcileri, süregelen iklim değişikliğine güya küresel çözümler bulmayı amaçlıyor. Ekolojik ve sosyal sonuçları dünyanın tüm bölgelerinde görülen insan kaynaklı iklim değişikliklerinin kontrol altına alınması amacıyla konferansa 30 bin civarında katılımcı bekleniyor. Yaklaşık 200 ülkeden temsilciler, küresel ısınmaya karşı mücadelenin nasıl yoğunlaştırılabileceğini müzakere edecek.

Konferansta Ukrayna’daki savaşın, artan jeopolitik gerilimlerin ve Covid-19 pandemisinin sonuçları gibi olayların mevcut iklim sorununu arka plana iteceği kaygısı taşınıyor. Ama “bu gelişmelerin aynı zamanda küreselleşen dünyamızın geleceği açısından önemini acı bir şekilde ortaya koyduğuna” da işaret ediliyor. “Uygulama için birlikte” sloganıyla bu yılki “COP, mevcut iklim anlaşmalarında daha önce verilen sözlerin, 1,5 derecelik hedefin veya 100 milyarlık finansal desteğin sağlanmasının artık zamanının geldiğini ortaya koymayı” amaçladığı ifade ediliyor.

Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde yapılacak iklim konferansı öncesinde beklentiler düşük. Yeni İklim Enstitüsü düşünce kuruluşundan Niklas Höhne “Bu konferanstan beklentilerimi düşük tuttum” diyor ve şunları ekliyor:

“Benim için en önemli şey, konferansın iklim korumasını listenin başına geri koyması olurdu. Enerji krizinden önce, çünkü hasar hayati tehlike arz ediyor. Ve buna göre tepki vermiyoruz.”

Uluslararası iklim politikasından sorumlu Devlet Bakanı Jennifer Morgan, herkesin sadece gaz fiyatları ve silah teslimatlarından bahsetmemesi gerektiğini söylüyor. Zira uluslararası toplum tarafından “iklim krizine karşı cesur ve ortak bir yaklaşım aldatıcı olarak” görülüyor. Yanı sıra zirve, dünya çapında büyük bir güvensizlik yaratan Ukrayna’daki savaşının gölgesinde kalacağı varsayılıyor. Birçok diplomat, bunun çığır açan anlaşmaları engelleyebileceğinden korkuyor.

Dolaysıyla BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’en, “Bu dünyada birçok kriz var ama bu en büyüğü”  ve “hayatımızın krizidir” diye tanımladığı iklim krizini kast ederek. “Onları çözemezsek yok oluruz” endişesinin bir karşılığı olacağı mümkün görünmüyor.

 ***

Bilim, dünyanın egemenlerini on yıllardan beridir uyarıyor. Havada çok fazla sera gazı, yani her şeyden önce karbondioksit (CO2) ve metan, dünyanın ısınmaya devam etmesini ve kısmen yaşanmaz hale gelmesini sağlıyor. Yaşanılan bölgelere bağlı olarak, milyonlarca kurbanla daha sık görülen fırtınalar, kuraklıklar ve seller de yaşanıyor. Bu nedenle ilk dünya iklim zirvelerinden bu yana dünya çapında iklime zarar veren sera gazı emisyonlarının ne zaman ve ne kadar azaltılması gerektiğini belirleyen hedefler saptanıyor. Ama tüm “çabalara” rağmen, 2015 yılında ortaklaşa koyulan küresel ısınmayı sanayi öncesi dönemlere kıyasla 1,5 derece ile sınırlama hedefi hala çok uzakta duruyor.

2021’de Glasgow’daki COP26’da vaat edilenin aksine, çoğu hükümet bu yıl ulusal iklim koruma planlarını yeterince gözetmedi. Yani her şeyden önce kömür, petrol ve gazın aşamalı olarak kaldırılmasını erteledi. 

Düşünce kuruluşu “Climate Action Tracker” tarafından yapılan analizlere göre, ülkelerin mevcut tüm iklim planları uygulansa bile, dünya iki derecenin üzerinde bir ısınmaya doğru gidiyor - şu an için CO2 emisyonları artmaya devam ediyor. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, 1,5 derecelik hedefe ulaşmak için küresel emisyonların 2025’e kadar zirveye ulaşması ve ardından 2030’a kadar 2019’a kıyasla hızla yüzde 43 azaltılması gerekiyordu. Ancak pek çok ülkenin iklime zarar veren kömüre giderek daha fazla güvendiği ve yakıt ve gaz tüketimini sübvanse ettiği mevcut enerji krizi göz önüne alındığında, pek kimse bunları beklemiyor. 

Sonunda bir tür sonuç bildirgesi var. Ancak NATO ile Rusya (Ukrayna savaşı nedeniyle) veya Çin ile ABD (Pekin’in Tayvan üzerindeki iddiaları nedeniyle) arasında yeni açılan çatlaklar göz önüne alındığında, nihai bir belgenin bile karara bağlanmaması düşünülebilir. Federal Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock (Yeşiller), bu zamanlarda nihai bir belgenin olup olmayacağının otomatik olarak net olmadığını söyledi

Karar verilmesi gereken konulardan bir ise daha başka ülkelere iklim koruması için yapılması gereken mali yardımla ilgilidir. Yıllar önce, zengin sanayileşmiş ülkeler ve kalkınma bankaları, 2020’den 2025’e kadar her yıl 100 milyar ABD doları yardım sözü vermişlerdi. Ancak ev sahibi Mısır Dışişleri Bakanı Samih Schukri, dpa röportajında ??bunu “Güven eksikliği var” sözleriyle ifade etti.

 

 

 

Sudan’da askeri cunta protestosu

 

Sudan’da 30 yıl iktidarda kalan dinci diktatör Ömer el Beşir’in rejimi halk isyanıyla alaşağı edildikten sonra, demokratik kitler örgütleri, meslek örgütleri, siyasi partilerle askerlerden oluşan ortak bir geçici yönetim kurulmuştu. Ancak askerler, el Beşir diktatörlüğünü yıkan güçleri temsil eden örgütlere ihanet ederek ittifakı bozdu. 25 Ekim 2021’de darbe yapan askerler yönetime el koydular. Çoğunluğu el Beşir rejiminin işlediği suçlara bulaşan generaller yine uğursuz rollerini oynayarak, halk isyanının kazanımlarını kaba kuvvetle ortadan kaldırmaya giriştiler.

General Abdülfettah el Burhan başkanlığında kurulan cunta yönetimi, darbeye karşı gelişen kitle hareketini kanlı bir şekilde bastırarak işe başladı. Ancak tüm baskılara rağmen kitleler cuntaya boyun eğmediler. Darbenin birinci yıldönümünde bir kez daha sokaklara çıkan emekçiler, askeri cunta yönetimini protesto ettiler.

Sudan Tribune’nin haberine göre Omdurman, Hartum, Kuzey Hartum, Atbara, Kassala, Port Sudan, Sennar, Singa, Al Qadariq, Madani, Hasahisa, Al Hosh, Al Duwaim, Kosti, Nyala, Al Geneina, Al Fasher, Al Daein ve Zalingei kentlerinde toplan on binler, askeri yönetimi reddettiklerini dile getiren şiarlar yükselttiler.

Başkent Hartum’un birden fazla noktasında eylemler yapılırken toplamda ülkenin 19 kentinde kitleler sokaklara indi. 25 Ekim’de gerçekleşen gösterilere saldıran kolluk kuvvetleri göz yaşartıcı gaz, plastik mermi, bazı kentler ise gerçek mermi kullandı. Bir gösterici askeri araçla ezilerek hayatını kaybetti. Merkez Doktorlar Komitesi, cunta protestolarında hayatını kaybedenlerin sayısının 119’a çıktığını açıkladı. Bu arada kolluk kuvvetlerinin saldırılarında 185 kişi yaralanırken, 98 kişi ise gözaltına aldı.

Eylemleri önlemeye çalışan kolluk kuvvetleri Hartum’da köprüleri kapattı. Ülke genelinde internet bağlantısını kestiren askeri rejim, eylemcilerin iletişim kurmalarını engellemeye çalıştı. Ancak polis/asker saldırıları ve engellemelere rağmen eylemlerin saatlerce sürdüğü ifade edildi.

***

Askeri cuntayı protesto eylemleri 27 Ekim günü de devam etti. Başkent Hartum’da farklı noktalarda toplanan göstericiler hem askeri cunta yönetimini protesto etti hem gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep ettiler. 27 Ekim günü kentteki köprüleri kapatan kolluk kuvvetleri, göstericilerin başkanlık sarayına ulaşmasını kaba şiddet kullanarak engelledi.

Başkentin kuzeydoğu banliyösü Hartum Bahri’de sabahın erken saatlerinde sokaklara çıkan binlerce kişi barikatlar kurarak “Askerler kışlalara!” sloganları attı. Çevrelerindeki yolları taş, ağaç dalları ve yanan lastiklerden ördükleri barikatlarla kapatan göstericiler eylemlerini saatlerce sürdürdü.

El Beşir’in dinci diktasını yıkan kitleler, orduyu devre dışı bırakabilecek bir yönetim kurabilecek güce ulaşamadılar. Bu durum onları suç dosyası kabarık olan orduyla bir tür ‘geçici ittifak’ kurmak zorunda bıraktı. Bunu fırsat bilen ordu ise halka ihanet ederek darbesini yapsa da kitleleri sindirmeyi başaramadı. Tüm baskı ve cinayetlere rağmen kitle hareketi halen güçlü ve cesur eylemler yapabilecek güç ve moral değerlerini koruyor.