İçindekiler:

8 Kasım 2022
Sayı: KB 2022/32

Sosyalizm günceldir!
Ekim Devrimi yol gösteriyor!
"Sahtekarların yüzyılı" başlıyor!
AKP'nin vizyonunda ülke güzellemeleri
TÜSİAD'ın asıl derdi "sermayenin refahı"
Erdoğan'ın Diyarbakır gezisi
Emekçilere araba "müjdesi": TOGG!
Saray'da paçalar tutuştu
TTB yine mafyatik rejimin hedefinde!
Acarköy Tekstil direnişinin gösterdikleri...
Bornova Belediyesi'nde taban örgütlenmesi
Genel-İş'in mücadele bayrağını yere düşüren kim?
Dünyayı sarsan altmış yıl!
Avrupa'da güçlenen sınıf mücadelesi zemini
Doğu Akdeniz'de kartlar kırılıyor
"Dünyadaki durum en kötü senaryoya gidiyor"
2022 Küresel Açlık Endeksi
Dünya İklim Konferansı Mısır'da başladı
NATO'nun şefi Türkiye'de
Madenci katliamı
Maden işçisi hesap sormalıdır!
İEKK İstanbul'da buluşma gerçekleştirdi
MEB-A101 protokolü
Susurluk karanlığı sürüyor...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

MEB-A101 protokolü: Çocuk işçi sömürüsü ve ucuz iş gücü

 

AKP-MHP iktidarı işçileri daha ucuza çalıştırmak ve kapitalistlerin çıkarlarını korumak için bir dizi saldırıyı hayata geçiriyor. Kapitalistlerin çıkarlarını korumak için her yöntemi ve aracı kullanıyor. Eğitim alanında da kapitalist şirketlerle yapılan protokollerle meslek liseli öğrencileri ucuza çalıştırılıyor. Ayrıca öğrencilere emeğinin karşılığı olarak sadece asgari ücretin %30’u oranında ücret kamu kaynakları kullanılarak veriliyor. Böylelikle kapitalistlerin yararına uygulamalar hayata geçirilmiş oluyor.

Son iki yıl içinde meslek liselilerin ucuz iş gücü olarak kullanıldığına dair birçok veri gün yüzüne çıkmış durumda. Pandemi döneminin başından sonuna kadar meslek liseli öğrencilerin, okullar kapalıyken dahi atölyelerde maske ve dezenfektan üretimi gerçekleştirmesi bunun en göze çarpan örneğidir. Ayrıca son dönemde ekmek fabrikalarında ve okullara yapılacak kütüphanelerin malzemelerinin (masa, dolap, sandalye vb.) yapımında öğrencilerin çalıştırılması çocuk işçiliğin getirildiği noktayı gözler önüne sermektedir.

6 Ekim 2022 tarihinde MEB ve A101 kapitalisti arasında imzalanan protokol bu açıdan yeni bir gelişmedir ve bu örneklerin en güncel halidir. MEB ve A101 kapitalisti arasında imzalanan protokole göre: “Mesleki Eğitim Merkezi’ne (MESEM) kayıtlı öğrenciler, okulda olmaları gereken gün ve saatlerde A101 marketlerinde gidip çalışacak. Ayrıca öğrenciler hafatnın dört günü marketlerde çalıştırılırken sadece bir gün okulda eğitim alacaklar. MEB tarafından çırak öğrencilere asgari ücretin yüzde 30’u, kalfa öğrencilere ise asgari ücretin yüzde 50’si oranında ödeme yapılacak. Ayrıca A101 marketlerinde çalışan yetişkinlerin bir kısmı da MESEM’de gösterilecek ve asgari ücretin yarısı tutarında bir para bu çalışanlara MEB tarafından ödenecek.”

İmzalanan protokol AKP-MHP iktidarının ve bakanlıkların kapitalist şirketleri korumak ve ucuz işçiliği yaygınlaştırmak için attığı yeni adımlardan yalnızca biridir. Ekonomik krizin derinleşen etkisinde altında kapitalist şirketlerin üzerindeki yükler hafifletilirken, krizin ağır faturası işçi, emekçi ve gençlerin omuzlarına bindirilmektedir. Bu protokol de krizin faturasının emekçilere ödetilmesinin yeni bir örneğidir sadece. Bu kapsamda MESEM aracılığıyla çalışan yetişkinler asgari ücretin yarı ücretine, MESEM’e kayıtlı öğrenciler de asgari ücretin %30’u oranında ücrete çocuk işçi olarak çalıştırılacaktır.

Yapılan bu protokoller ve anlaşmalar, her 12 Haziran’da “Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü”nde çocuk işçiliği yasaklayacaklarını dillendiren kapitalist düzenin temsilcilerinin açıklamalarının birer yalan ibaret olduğunu ve emekçileri kandırmak amaçlı olduğu açıktır.

Zira kapitalist şirketlerin kârını düşenenler, şirketlerin mali yükünü kamu kaynakları aracılığıyla hafifletenler, yapılan protokollerle hem kendi iktidarlarını hem de kapitalist düzenin devamlılığını sağlamak istemektedirler. Kendi iktidarının devamlılığını düşünenler öğrencilerin geleceğini düşünmezler. Hatta yaptıkları protokollerle geleceklerini ve emeklerini gasp ederler.

Öğrencileri çocuk işçi olarak çalıştıran, işçileri ise sefalet ücretine mahkum edenlerin bu saldırılarına sessiz kalınamaz.

Çocuk işçiliği yaygınlaştıran ve milyonlarca işçinin emeğinin karşılığını vermeyen kapitalist düzene ve onların efendilerine karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmek dışında bir yol yoktur. 

 

 

MEB’den öğrencileri fişleme hamlesi

 

Milli Eğitim Bakanlığı okullara “Sınıf risk Haritası Yönergesi” gönderdi. Söz konusu harita yönergesinin sınıf/rehber öğretmenleri tarafından doldurulacağı ve öğrencilerin “risk gruplarında yer alma durumlarını belirlemeye” yönelik olduğu belirtildi. Söz konusu harita yönergesinde toplanmak istenilen veriler ise anne-babası ayrı yaşayan, sevgi evlerinde kalan, ailesinde ruhsal hastalık bulunan, ailesinde cezai hükmü olan, ruhsal hastalığı bulunan ve ailesi mevsimlik işçi olan vb. şeklinde tasnifleniyor.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), “MEB, Okullara Gönderdiği ‘Sınıf Risk Haritası Yönergesi’ ile Öğrencileri Fişlemekten Vazgeçmelidir!” başlığı ile yayınladığı açıklamada, konunun birçok yönüne dikkat çekerek şunları ifade etti: “Öğrenciler hakkında sınıf risk haritasında toplanması istenen verilerin tamamı 6698 sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanunu kapsamında kişisel veridir ve bazılarının özel nitelikli kişisel veri olması nedeniyle yapılan işlem devlet eliyle öğrencilerin fişlenmesi anlamına gelmektedir. Bu durumda öğrencilerin ve velilerin rızası olmaksızın, kişisel ve özel nitelikli kişisel verilerin bu şekilde toplanması, bunun için sınıf ve rehber öğretmenlerin görevlendirilmesi hukuka aykırıdır ve suçtur.”

MEB’in sicili öğrencileri ve eğitim emekçilerini fişleme bakımından zaten bir hayli kabarık. MEB benzer uygulamaları zaman zaman çeşitli bahanelerle hayata geçirmeye çalıştı. Örneğin 2006 yılında okullardaki rehber öğretmenlere gönderilen gizli bir yazıyla “şiddete karışan öğrencilerin” çetelesinin tutulması istenmişti. 2013 yılında da benzer bir uygulama hayata geçirilmek istendi. Öğretmenlere öğrenci ve velilere anket yapması yönündeki uygulama, sendikaların mahkemeye başvurması ile “özel hayatın ihlali” gerekçesiyle iptal ettirilmişti. 2014 yılında ise bir başka skandala imza atan MEB, müfettişler aracılığıyla çeşitli illerde gezilen okullardaki öğrenci ve velilerin yazılı ifadeleri alınarak okullarda siyasi propaganda ve hükümet eleştirisi yapılıp yapılmadığı gibi sorular sormuştu.

Yıllardır öğretmenlerin nasıl fişlendiğini 2016 yılındaki KHK sürecinde daha açık olarak görüldü. İktidar yanlısı Eğitim Bir Sen’e üye olmayan öğretmenlere idari kadrolarda yer verilmemesi, ortaya çıkan belgelerde mülakat değerlendirmelerinde öğretmenler için “Kesinlikle değerlendirilmemeli. Alevi Militan biri….Her şekilde engellenmesi gereken biri, ulusalcı…kesinlikle değerlendirilmemeli, …..milliyetçi kesinlikle değerlendirilmemeli,….dengesiz tutarsız kesinlikle değerlendirilmemeli, …çok tehlikeli kesinlikle değerlendirilmemeli” gibi notların düşüldüğünü, Eğitim Bir Sen sendikasına üye olan öğretmenler içinse “…üyemiz…kesinlikle değerlendirilmeli” şeklinde fişlemelerin yapıldığı açığa çıkmıştı.

Öğrencileri ailelerinin durumuna göre potansiyel suçlu olarak görmek ve dışlamak bu düzene karakterine uygun düşen bir uygulamadır. Küçük yaşlardaki bir çocuğu suça sürükleyen nedenlere dönüp bakılması gerekmektedir. Bu nedenlere baktığımızda da düzenin yarattığı sorunların topluma yansımasını görüyoruz. Kısacası MEB, bu uygulamalarla sorunun kaynağı ve nedenleriyle değil yalnızca sonuçla ilgileniyor. Bu durumda okullarda yaşanan sorunlar da çözülmeden orta yerde duruyor. Ki ailelerde dolayısıyla çocuklarda görülen yozlaşma, şiddet eğilimi ve “suç” işleme potansiyelini var eden bu düzenden bu sorunları çözmesi de beklenemez.

M. Nevra