İçindekiler:

8 Kasım 2022
Sayı: KB 2022/32

Sosyalizm günceldir!
Ekim Devrimi yol gösteriyor!
"Sahtekarların yüzyılı" başlıyor!
AKP'nin vizyonunda ülke güzellemeleri
TÜSİAD'ın asıl derdi "sermayenin refahı"
Erdoğan'ın Diyarbakır gezisi
Emekçilere araba "müjdesi": TOGG!
Saray'da paçalar tutuştu
TTB yine mafyatik rejimin hedefinde!
Acarköy Tekstil direnişinin gösterdikleri...
Bornova Belediyesi'nde taban örgütlenmesi
Genel-İş'in mücadele bayrağını yere düşüren kim?
Dünyayı sarsan altmış yıl!
Avrupa'da güçlenen sınıf mücadelesi zemini
Doğu Akdeniz'de kartlar kırılıyor
"Dünyadaki durum en kötü senaryoya gidiyor"
2022 Küresel Açlık Endeksi
Dünya İklim Konferansı Mısır'da başladı
NATO'nun şefi Türkiye'de
Madenci katliamı
Maden işçisi hesap sormalıdır!
İEKK İstanbul'da buluşma gerçekleştirdi
MEB-A101 protokolü
Susurluk karanlığı sürüyor...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“Dünyadaki durum en kötü senaryoya gidiyor”

E. Bahri

 

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Valdai Forumu’nun (*) genel oturumunda kapsamlı bir konuşma yaptı. Konuşmada dünyadaki yeni güçler dengesi, bu bağlamda Rusya ile ABD-AB arasında devam eden çatışma ve bunun olası sonuçları konusunda önemli tespitlerde bulundu. Bu kapsamdaki bir konuşmanın haber ajansları ve batı medyasında yok sayılması ya da iki paragraflık bir haberle geçiştirilmesi dikkat çekti. Aynı durumun Türkiye medyası için de geçerli olduğunu belirtmek lazım. Oysa konuşma hegemonya çatışmasında ön cephede olan bir tarafın bakış açısını yansıtıyordu. 

“Başında ABD’nin bulunduğu eski egemenlik sistemi çökmüştür”

Üç gün süren forumun son gününde konuşan Putin’i Rusya’nın yanı sıra Brezilya, Almanya, Mısır, Çin, Hindistan, Endonezya, İran, Afganistan, Kazakistan, ABD, Türkiye, Fransa, Özbekistan, Güney Afrika gibi ülkelerden gelen katılımcılar dinledi. Merkezinde ABD’nin bulunduğu batı egemenliğine dayalı sistemin çöküşüne odaklanan Putin, bunun geri dönüşü olmayan bir noktaya geldiğini, ABD ile AB’nin bu gerçeği kabul etmesi gerektiğini belirtti.

Neoliberalizmi hedef alan Putin, bu politikayı dayatan ABD ile ortaklarının dünyayı sömürdüğünü ama bunun sonuna gelindiğini, zira diğer ülkelerin artık bunu kabul etmediklerini söyledi. Batının kendini dünyaya dayattığı, başka halkların inanç ve değerlerine saygı göstermediği, ülkelerin egemenlik haklarını çiğnediği, darbeler yaparak yönetimleri değiştirdiğini hatırlatan Putin, “Washington hala iradesini ve hegemonyasını dayatmaya çalışıyor, ancak dünya halkları bu politikayı kabul etmeyecek” dedi.

Putin bu görüşleri ilk defa dile getirmiyor, ancak bu defa daha açık ve net ifadelerle şu mesajı verdi: “Batının artık dünyaya hakim olma kapasitesi yoktur. Gerçeği kabul edip bu hevesinden vazgeçmelidir.”

“Dünyada ‘devrimci durum’ var”

Eski hegemonya sisteminin çöktüğünü savunan Putin, dünyada ‘devrimci durum’ olduğunu öne sürerek şunları söylüyor: “Dünyayı yönetenler eskisi gibi yönetemiyor. Yönetilen ülkeler ise eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Dünyada devrimci bir durum var.”

Marksistlerin bir ülkedeki ‘devrimci durum’ tanımını dünyadaki duruma uyarlayan Putin, elbette bir dünya devriminden söz etmiyor. O, emperyalist/kapitalist sistem içindeki güçler dengesinin nasıl değiştiğini ve yeni bir durum yarattığını anlatmak için böyle bir tanımlama yapıyor. Bu tanımlamadan dolaysız bir şekilde yeni bir sistemin kurulması gerektiği sonucu çıkıyor. Rus lider, bu durumu ‘tehlikeli bir geçiş süreci’ olarak görüyor ve zıt iki olasılıktan söz ediyor.

“Ya yeni bir sistem ya da çöküşe doğru gitmek”

Rosa Lüksemburg, “Barbarlık içinde çöküş ya da sosyalizm!” demişti. Putin ise, “Hiçbir yanılsamaya yer yok. Kriz artık herkesi etkiliyor. İnsanlığın iki yolu var: Ya çöküşe doğru ilerlemek ya da birlikte yeni bir sistem üzerinde çalışmak” diyor.

Putin’in bahsettiği yeni sistem kapitalizmden başkası değil elbet. O, emperyalist/kapitalist sistemdeki hegemonyanın yeni duruma göre düzenlenmesinin zamanının geldiğini söylüyor. ABD ile batıya bunu birlikte inşa etme çağrısı yapıyor. Değişimin artık kalıcı olduğunu ve bunu engelleme çabalarının çöküşe yol açacağını söylüyor.

“Tarihi bir andayız. Hiç şüphesiz 1945’ten bu yana en tehlikeli, en önemli ve öngörülemeyen bir on yılla karşı karşıyayız” saptamasını yapan Putin, Batı’nın Ukrayna savaşını körükleyerek kanlı ve tehlikeli bir oyun oynadığına atıf yaparak, bu politikanın üçüncü dünya savaşını tetikleme ihtimali olduğuna işaret etti.

“Kutuplar arası eşitlik herkes için güvenlik”

Yeni sistem öneren Putin, Rusya’nın tutumunu şöyle açıklıyor:

“Rusya, şiddet içeren sömürgeci Batı’nın dayatmalarına asla müsamaha göstermeyecek… Rusya’ya nasıl bir toplumda yaşaması ve hangi değerleri izlemesi gerektiğini kimse dikte edemez. Rusya Batı’ya medyan okumuyor ama var oluş hakkını da sonuna kadar savunacak…”

Putin, çöküşü engellemek için ise genel hatlarıyla şunları öneriyor: “Batı diğer halkların kültürlerine, değerlerine, egemenlik haklarına saygı göstermek zorundadır. Bir ya da iki değil, çok kutuplu bir sistemin birlikte inşa edilmesi gerekiyor. Birleşmiş Milletler’in yapısı yeniden düzenlenmelidir. Diğer ülkelere daha çok söz hakkı tanınmalıdır. Ülkelerin büyük çoğunluğu artık uluslararası ilişkilerde demokrasi talep ediyor, o halde kutuplar arasında eşitliğe dayalı ilişkiler kurulmalıdır. Sistem herkes için güvenliği sağlamalıdır. ABD ve Batı, Rus rezervlerine el koyarak doların ve rezerv para birimlerinin güvenilirliğini yok etti; yeni bir mali sistem oluşturulmalıdır. Rusya bir süredir bunun için çaba sarf ediyor. Medeniyetler arasında diyalog kanalları açmak ve hepimizin içinde buluştuğu insan varoluşunun özünü aramak gerekiyor. Halen bunlar yapılmadığı için dünyadaki durum en kötü senaryoya doğru gidiyor…”

Putin, ortaya koyduğu ana fikri desteklemek için uzun konuşmasında başka pek çok konuya da değindi ve sistem içinde ‘makul’ denebilecek bir çözüm ya da çıkış yolu önerdi. Sorun şu ki, Putin’in de savunduğu emperyalist/kapitalist sistem, yapısal olarak her zaman ‘makul’ çözümlere yatkın olmuyor. Zaten bu gerçeği belli bir yere kadar kendisi de kabul ediyor. Nükleer silahlarla iklim krizinin yarattıkları riskin baki olduğunu söylemesi ve insanlığın önündeki iki yoldan birinin çöküş olabileceğini söylemesi buna işaret ediyor. 

Putin’in göremediği şey, üçüncü bir çıkış yolunun da olmasıdır. Bu çıkış yolu, insanlığı çöküşten kurtarmak için emperyalist/kapitalist sistemi tarihin çöplüğüne atmak ve sınıfsız/sömürüsüz sosyalist bir dünyanın inşasını başlatmaktır. Kapitalistler bir yana bırakılırsa, insan soyunun önünde bundan başka bir çıkış yolu da bulunmuyor.  

(*) Valdai Forumu 2004 yılında kuruldu ve adını forumun ilk toplantısının yapıldığı Moskova ile St. Petersburg’un yaklaşık ortasında bulunan Valdai Gölü’nden alıyor.

Forum, çeşitli entelektüel seçkinler arasında diyaloğu teşvik etmeyi ve Rusya ile dünyadaki siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmelerin bağımsız, bilimsel bir analizini sağlamayı amaçlıyor.

Valdai Forumu’nun kurucuları arasında, Rusya Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Moskova Uluslararası İlişkiler Enstitüsü de dahil olmak üzere bir dizi Rus sivil toplum ve eğitim kurumu bulunmaktadır.