19 Haziran'04
Sayı: 2004/24 (16)


  Kızıl Bayrak'tan
  Devletin sahte açılımları ve Kürt sorununun gerçek çözümü
  Düzen medyası yine görev başında...
  Devrimci tutsaklardan açıklama...
  Castleblair’de eylem ve sendikal ihanet!
  Castleblair işçilerinin açıklaması...
  DİSK 12. Genel Kurulu üzerine
  NATO Zirvesi ve sendikaların tutumu üzerine
  Gaziosmanpaşa’da NATO karşıtı eylem, etkinlik ve pratik çalışmalar...
  BDSP’nin Pendik NATO karşıtı çalışmalarından...
  NATO karşıtı eylem, etkinlik ve faaliyetten
  Mamak NATO Karşıtı İşçi-Emekçi İnisiyatifi’nin eylem ve etkinliklerinden…
  Petkim işçileri eylemde
  Kızıl Bayrak 10. yayın yılını geride bıraktı!
Devrimci sınıf çizgisi ve geleneğinin yayın kürsüsü
  Nice 10 yıllara!
  “Kızıl Bayrak emekle, bedellerle yükseliyor, yükselecek!”
  Liseli gençlik çalışmasının sorunları
  6. ay zamları için örgütlenelim, mücadele edelim!
  İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) toplantısı üzerine...
  ABD emperyalizmine uşak olanlar, siyonistleri desteklemeye mahkumdur
  Aznar’dan sonra “fino köpeği” Blair de seçimlerde hezimete uğradı...
  Emperyalizm özgürlük değil egemenlik ister!..
  Bültenlerden
  Bültenlerden
  1. Çiğli İşçi Kurultayı Sonuç Bildirgesi:
  Tüketirken tükenen kadınlar
  12 Haziran’da Frankfurt’ta yapılan Konferans’ın Sonuç Bildirgesi
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Devrimci tutsaklardan açıklama...

F tiplerinde yoğunlaşan işkence, dayak ve baskılar!
Ceza İnfaz Kanunu çıkmadan uygulaması başladı

Dördüncü yılımızı doldurmakta olduğumuz F tiplerinde tecrit tüm katılığıyla sürdürülürken, işkence, dayak uygulamalarında son dönemde daha da bir artış görülmektedir.

Adalet Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu Ceza İnfaz Kanunu Tasarısı tutsaklara karşı her türlü cezayı, işkenceyi “yasallaştırmak” zihniyetiyle hazırlanmıştır. Tasarı daha yasalaşmadan, uygulaması başlamıştır.

Başta tüm F Tipi hapishaneler olmak üzere, Malatya’da bayan tutsaklara ve Adana Kürkçüler hapishanesindeki tutsaklara yönelik peşpeşe saldırılar yapılmaktadır.

Tecrite eşlik eden sansür nedeniyle kamuoyu bunlardan haberdar olamamakta, istisna olarak bazı gazetelerde yer bulabilen açıklamalarımız karşısında ise, Adalet Bakanlığı yetkililerinin gösterdiği tahammülsüzlük, F tiplerindeki işkence gerçeğinin duyulmasına tahammülsüzlüktür.

İşkencelere her gün yeni örnekler ekleniyor:

Özel izolasyon hücresinde işkence!

14 Mayıs 2004’te Edirne F Tipi Hapishanesi’nde 1. Müdür Emrullah Turan ve 2. Müdürün emrindeki kalabalık bir gardiyan güruhu, A-4/11 No’lu hücreye bir baskın düzenlediler.

Baskında, hücrede kalan tutsaklardan Sadık Çelik koridora çıkarılarak yere yatırılmış, boğazına gardiyanların ayaklarıyla basılmış, dayak atılmış ve daha sonra özel yapılmış, her tarafı süngerle kaplı izolasyon hücresine götürülerek burada fiziki işkence yapılmıştır.

Aynı hücrede kalan Bekir Şimşek ve Veysel Şahin de dayağa maruz kalmışlardır.

İzolasyon odasında üzerindeki giysiler soyularak bekletilen Sadık Çelik, bir süre sonra hücresine geri getirilmiş ve ardından da 1 ay ziyaret yasağı verilmiştir.

Ailelerimize saldırı

17 Mayıs 2004’te Tekirdağ F Tipi Hapishanesi’ne ziyaret çıkışında Niyazi Saygılı isimli ziyaretçi, keyfi bahanelerle askerlerin saldırısına uğramış ve ardından da gözaltına alınmıştır.

Bu haksızlığa tepki gösteren ailelerimiz de orada bulunan Yüzbaşının talimatı üzerine askerlerin saldırısına maruz kalmışlar, ziyaretçilerimizden Mahmut Akça, Şenay Akça ve Suzan Akça cop ve yumruk darbeleriyle yaralanmışlardır. Şenay Akça’ya, saldırı sonrası yapılan doktor muayenesinde 10 gün iş göremez raporu verilmiştir.

Ziyaretler sırasında her türlü engel çıkarılan, aşağılanan, onursuz aramalar dayatılan ailelerimize karşı açık fiziki saldırılara da başlanmış olması, F tiplerindeki tecrit ve işkence politikasının ağırlaştırılacağının açık bir kanıtıdır.

AKP, “AB’ye uyum” imajının arkasına sığınıp, zulmü arttırıyor

Sansürün ve “AB’ye uyum” yasalarının arkasına sığınan AKP iktidarı, F tiplerinde başta Tek Tip Elbise olmak üzere yeni dayatmaları gündeme getirmek için fırsat kollamaktadır.

Yeni yaptırım ve dayatmalarını kabul ettirebilmek için de bugünden baskıyı, fiziki işkenceyi, keyfilikleri alabildiğine yoğunlaştırmaktadır. Tedavileri engellenen, etrafı boşaltılmış tek kişilik hücrelerde izole edilen, her gün sayım, arama bahanesiyle fiziki baskıya maruz kalan tutsakların sayıları yüzlerle ifade edilebilir.

Sadık Çelik arkadaşımızın yaşadıklarında görüldüğü gibi, artık her F tipinde özel bir de “işkence odası” oluşturulmaktadır.

Devrimci tutsaklar, dört yıldır olduğu gibi, bundan böyle de bu baskılara direnmeye devam edeceklerdir.

AB’ye uyum yasalarıyla “demokratikleşildiği” gibi bir aldatmaca içinde gerçekleri görmez hale getirilmek istenen tüm halkımızı uyarmak istiyoruz. Bu demokratikleşme makyajları, hapishanelerde de, dışarıda da daha fazla baskıyı, zulmü beraberinde getirmektedir.

Bu nedenle nerede ve kime yönelirse yönelsin, baskılar karşısında tavır almak, örgütlü bir mücadeleyi geliştirmek, şimdi her zamankinden önemli ve acildir.

10 Haziran 2004

F tiplerindeki devrimci tutsaklar adına:

Ercan Kartal, Kenan Güngör, Yunus Aydemir, M. Aytunç Altay, Tuncay Kurtbaş, Bayram Kama, Erol Turan, Hasan Rüzgar, Erol Kangal, Ahmet Karayel



Adli Tıp Kurumu’nu yenileme iddiası

Geçtiğimiz günlerde 1.Yargıtay Adli Tıp Sempozyumu yapıldı. Sempozyumda konuşan Adli Tıp Kurumu Başkanı Keramettin Kurt, Adli Tıp Kurumu’nun yapılan teknolojik yenilemelerden sonra artık tartışılır olmaktan çıkacağını, bundan böyle işkencenin örtbas edilemeyeceğini, insana insanca muamele yapılacağını, doğru tespit ve doğru karar vermenin mümkün olacağını vb. dile getirdi.

Aslında bu açıklama, Adli Tıp’ın bağımsız olmadığını, sistemin çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini gösteriyor. Gerçekten bundan sonra, yeni uygulanacak olan teknolojilerle kararlar doğru bir şekilde mi verilecek? Sadece birkaç bilgisayar programı mı bunu sağlayacak?

Adli Tıp Kurumu’na giden bir kişi oradaki doktorlar tarafından mı muayene edilecek, yoksa teknolojik gelişmelerin ürünü programlarla mı? Teknolojinin insan hayatını kolaylaştırması noktasında söylenecek birşey yok, ama bu düzende sermaye devletinin kurumları da, yargısı da sermaye düzeninin sürekliliğini sağlamak amacı güttüğünden, teknolojinin bu tür kurumlara uyarlanması da ancak onun devamının sağlanmasına hizmet edecek.

Nitekim bu sempozyumda “Tıbbi uygulama hataları” başlıklı oturumun yöneticiliğini yapan kişi, daha önce işkenceyi gizlediği için İstanbul Tabip Odası tarafından altı ay meslekten men cezası verilen Nur Birgen’dir. Bu kişi daha önce birçok tartışmalı karara imza atmış, dövülerek gözaltına alınan kişilere toplu olarak “sağlamdır” raporu vermiştir, ki bu raporun her kişi için ayrı ayrı verilmesi gerekmektedir. Yine ölüm orucu nedeniyle Wernicke Korsakoff hastalığına yakalanan ve cezası altı ay ertelenen kişiler hakkında ‘iyileşebilir’ raporu vermiştir. Böyle bir sicile sahip birisi, yeni teknolojilerle Adli Tıp Kurumu’nun yenileneceği, işkence iddialarının örtbas edilemeyeceği, gözaltına alınan kişilerin Adli Tıp’taki muayeneleri sırasında kolluk kuvvetinin bulunmayacağı, raporların direk savcıya gönderileceği vs. iddialarının ileri ürüldüğü bir sempozyumda Adli Tıp adına başkanlık yapabiliyor. Bu olayın kendisi bile, ortaya atılan iddialı sözlerin nasıl bir ikiyüzlülük olduğunu ortaya sermektedir.

Teknolojik gelişmelerin kapitalist sistemde insanların daha iyi yaşaması için kullanılamayacağını, dahası onlara yıkım, kan ve gözyaşı olarak geri döndüğü/döneceği gerçeğini bir an bile akıldan çıkarmamalıyız.



İzmir’de mektup eylemi

İHD İzmir Şubesi 11 Haziran günü Cumhuriyet Postanesi’nden Adalet Bakanlığı’na mektup gönderdi. Tutsakların sağlık sorunlarına değinilen mektupta; cezaevlerinde teşhis ve tedavilerin zamanında yapılmaması, mesai saatleri dışında doktor dahi bulunmaması, hastane gidiş gelişlerinde yaşanan sorunlar, hastanelerde mahkum koğuşunun bulunmaması, sevklerin geç yapılması gibi nedenlerle onlarca hasta tutuklu ve hükümlünün yaşamlarının risk altında bulunduğu belirtildi. Mektupta şu istemler yeraldı:

“Cezaevlerinde bulunan tüm tutuklu-hükümlülerin:

- Sağlık kontrollerinin TTB, Tabip Odaları denetiminde yapılmasını,

- Hastalık tespiti yapılan tutuklu-hükümlülerin tedavilerinin geciktirilmeden yapılmasını,

- Sağlık giderlerinin ailelere yüklenmemesini,

- Cezaevi koşullarında kalması hayati sonuçlar doğuracak hükümlülerin tahliyelerinin sağlanmasını,

- Ciddi bedenen ve psikolojik sorunlara yolaçan ‘tecrit’ uygulamalarına son verilmesini talep ediyoruz.”

Açıklamanın ardından “İçerde dışarda hücreleri parçala!”, “Tecridi kaldırın ölümleri durdurun!”, “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Tek tip insan olmayacağız!” sloganları atıldı.

Kızıl Bayrak/İzmir