6. ay zamları için örgütlenelim, mücadele edelim!
Haklar örgütlü mücadeleyle kazanılır!
İşçi arkadaşlar!
Önümüzdeki ay zam ayı. Hepimiz ücretlerimize ne kadar zam yapılacağının merakı içinde bekliyoruz. Sırtımızdaki geçim yükünü bir parça hafifletmek için daha iyi bir ücret almak istiyoruz.
Daha iyi bir ücret bizim en doğal hakkımız. Çoğumuz günde 10-12 saat süreyle ve en ağır, en sağlıksız koşullarda köleler gibi çalıştırılıyoruz. Çalışırken her türlü keyfi uygulamaya ve baskıya maruz kalıyoruz. Bütün bunlara karşılık da ancak ölmeden yaşamaya yeten bir ücret alıyoruz. Çoğumuzun sendikası hatta sigortası yok. Sosyal hakların sözünü bile edemiyoruz.
Patron uşağı hükümet asgari ücrete yılbaşında üç kuruş zam yaptığı için övünüyor ama diğer taraftan bunu misliyle geri almak için benzinden sigaraya, elektrikten çaya her şeyin fiyatını arttırdığından söz etmiyor. Resmi rakamlar, işçiler daha çok çalıştırıldığı için fabrikalarda verimliliğin yüzde 35 arttığını, buna karşılık işçi ücretlerinin yüzde 30 azaldığını, yani işçilerin daha fazla sömürülmelerine rağmen yarı yarıya yoksullaştığını itiraf ediyor. Aynı resmi rakamlar, bu ülkede, açlık sınırının 500 milyon, yoksulluk sınırının ise 1 milyar 200 milyon olduğunu söylüyor. Ve buna rağmen patronlar bize 303 milyonluk asgari ücreti dahi çok görüyor.
Bizim açlık ve sefaletle boğuşmamız patronların umurunda bile değil. O yüzden de 6. ayda ücretlere zam yapmamayı, eğer zorunlu kalırlarsa göstermelik artışlarla durumu idare etmeyi planlıyorlar. Asgari ücretin yeniden arttırılmasını engellemeye çalışıyorlar. ekonomi düzeldi, enflasyon düştü, kriz atlatıldı diyenler sıra işçilerin ücretlerine zam yapmaya gelince batarız, biteriz diye ağlayıp sızlamaya başladılar. Bin bir masalla bizleri kandırmaya çalışıyorlar.
Arkadaşlar!
Bu kez oyuna gelmeyelim. Bizi bir kere daha kandırmalarına izin vermeyelim. Unutmayalım, hak verilmez söke söke alınır. Patronların düşük ücret dayatmasını boşa çıkartmak bizim elimizdedir. Tek yapmamız gereken şey güçlerimizi birleştirip patronların karşısına örgütlü bir güç olarak çıkmaktır. Örgütlenip hakkımızı aramadığımız sürece sonuç değişmeyecektir. O halde patronların karşısına toplu çıkalım. Bunun için şimdiden hazırlık yapalım.
Yapmamız gereken bellidir. Ücretlerimizin belirlenmesinde söz sahibi olmak için, insanca yaşayacak ücret talebi için harekete geçelim. İlk olarak her fabrikada bütün arkadaşlarımızla oturup neyi nasıl yapacağımızı konuşalım. Sıkı sıkıya kenetlenelim, birbirimize güvenelim ve patronlara karşı dişe diş bir mücadeleyi göze almakta tereddüt etmeyelim. En güvendiğimiz, en mücadeleci arkadaşlarımızdan oluşan Zam komiteleri kurarak örgütlenmenin adımlarını atalım. Tüm arkadaşlarımızı birliğe, mücadeleye çekmek için seferber olalım. Arkadaşlarımızla aramızda görev paylaşımı yapalım, ne yapacağımızı planlayalım. Benzer gelişmelerin olduğu başka fabrikalardan işçilerle dayanışmayı örgütlemek için çaba içine girelim. Daha sonra ne oranda zam isteyeceğimizi tartışarak belirleyelim. Patronun zamları açıklamasınıbeklemeden aramızdan temsilciler seçerek patrona gönderelim ve istediğimiz ücreti bildirelim. Talep ettiğimiz ücret verilmediğinde ise üretimden gelen gücümüzü kullanmaktan çekinmeyelim. Duruma göre iş yavaşlatalım ya da üretimi durduralım.
Göreceksiniz ki, mücadele kararlılığıyla hareket ettiğimizde kazanan biz olacağız. Hem zaten kaybedecek neyimiz var? O halde mücadele edeceğiz ve kazanacağız. Eğer insanca yaşamak istiyorsak, eğer zulüm ve zorbalık düzeninin köleleri olmak istemiyorsak kavgadan ve mücadeleden başka yolumuz yok.
Artık yeter diyelim ve harekete geçelim! Yeter ki kendimize güvenelim, gücümüzü birleştirelim ve mücadeleye atılalım! Bu kez kazanan biz olacağız!
İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
Tüm çalışanlara sigorta!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya da hiçbirimiz!
İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!
Bağımsız Devrimci Sınıf
Platformu (BDSP)
Türkiye masası şefi Rıza Moghadamdan İMF uşaklarına hatırlatma:
Buralara nereden geldiğimizi unutmayın!
Halkların katili savaş makinesi NATO 28 Haziranda toplanacak. Emperyalizmin mali polisi İMF de yaklaşık bir aydır Türkiyede müzakerelerde bulunuyor. İMF Türkiye masası şefi Rıza Moghadam ekonomik programa destek istemek üzere kimi kuruluşlara ziyaret turu gerçekleştirdi. Bu ziyaretlerde Türk-İş, TİSK ve Kamu-Sen öne çıkanlar oldu.
Ağzından dökülen her sözü emekçilere azgınca düşmanlıkla dolu olan R. Baydur, İMFnin ilk kez kendilerini ziyaret etmesinin sarhoşluğuyla görüşmenin ardından şu açıklamayı yaptı: Görüşmede İMF heyeti asgari ücreti yüksek bulduğunu iletti. İMFnin Türkiye ile işbirliği devam edecektir. Biz de TİSK olarak buna destek vereceğiz. Bu zatı-muhterem daha önce de, asgari ücretin Singapurdaki gibi 2 doların altına düşmesi gerekiyor ki bizim de rekabet etme olanağımız olsun. Ocak ayında yapılan zamlar zaten çok fazlaydı. Olası bir zam ekonominin dengelerini bozar diyordu.
İMF heyeti 15 Haziranda da Türk-İş yönetimini ziyaret etti. Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç ile iki saat görüşen heyet, programın sonuçlarının ortaya çıkması için zaman istedi ve Türkiyenin kurtuluşunu yine İMFnin yardımlarına bağladı.
Türkiyenin içinde bulunduğu durumdan yakınan Salih Kılıça R. Moghadam, İMF tarafından açılan yaraları anlattığınızda kalbim kırılıyor diyerek sitem ediyor ve uşaklığını hatırlatıyor: AB kapısını bize borçlusunuz. Buralara nereden geldiğimizi unutmayın, Türkiye 4-5 yıl önce çok kötü bir durumda ve yoğun bakımda idi. İMF yardımları ve finansı olmasaydı Türkiye bugün çok zor bir durumda olacaktı. Bugün AB kapısını çalan Türkiye ile 5 yıl önceki Türkiye aynı değil.
Hani Moghadam haksız da sayılmaz. Doğrudur. Şimdiki Türkiye ile 5 yıl önceki Türkiye aynı mı? 5 yıl önce kölelik yasaları, Norm Kadro, Kamu Yönetimi Reformu, Iraka, Afganistana asker gönderme vb. henüz yoktu. Tümü İMF-DB ya da AB istediği için çıkarıldı. Zaten parlamentonun onayına hangi yasal değişiklik sunulursa, çekinmeden gerekçeleri de açıkça söyleniyor: AB uyum yasaları gereğince, İMFye stand-by anlaşmasında verilen taahhütler gereği gibi...
Borcun azaltılması için özelleştirme yapmak ve kamu maliyesi önlemleri almak zorundayız. Programın ardından yatırım ve istihdam da gelecek. Biraz geç de olsa hedeften şaşmamak lazım. Her şey iyi olacak, sizin de desteğinize ihtiyacımız var. Sizin ve benim hedefler konusunda görüş ayrılığımız yok, ancak yöntemlerimiz farklı diye buyuruyor Rıza Moghadam.
Özelleştirmeler ve kamu maliyesi önlemlerinin borç ve faiz ödemelerini güvenceye almak için dayatıldığı biliniyor. Bu yıkım programının ardından yatırım ve istihdam değil, daha derin bir yoksullaşma ve işsizleşme gelecek. Bugün Türkiyenin 2003 sonunda sadece dış borç stoku 147.2 milyar dolara ulaşmış bulunuyor. Borçların yüzde 23ü kısa vadeli, ama orta ve uzun vadeli ödemeler de yakın bir tarihte. 2004-06 yılları arasında borç ve faizlerinin yüzde 57si ödenecek. Hazine verilerine göre, 2004te 31.3 milyar dolar, 2005te 26.3 milyar dolar, 2006da 25.7 milyar dolar olmak üzere, dış borç ödemesi sözkonusu. Ve bunların önemli bir kısmı İMFye olan borçlardır. Kısacası Türkiye borç, faiz ve emperyalizme kölelik batağı içerisinde debelenmektedir.
Kamu bütçesi artık borç hesapları üzerinden yapılmakta ve uluslararası finans şebekesinin faiz-döviz-borsa spekülasyonlarıyla belirlenen rant hesaplarına hizmet etmektedir. NATO Zirvesiyle birlikte emperyalist kölelik daha ileri boyutlara taşınacaktır. Bu aynı zamanda emperyalizmin mali polisi İMFnin Türkiye ekonomisi üzerindeki denetiminin daha da çoğalması demektir.
Türkiye emekçileri olarak geleceğimize sahip çıkmadığımız taktirde bizi ve çocuklarımızı sefalet içinde bir yaşam beklemektedir. İMFnin kölesi, NATOnun askeri olmayacağız! diyerek ayağa kalkalım! Bu, geleceğimize ve çocuklarımıza olan bir borcumuzdur.
|