Fil avcıları
Filler toplu olarak yaşarlar. Sürüyü yöneten fil en başta olur, diğerleri takip eder. Sosyal bir familyadır fil sürüsü.
Fil avcıları bunların geçtiği yerlere derin kuyular kazıp üstünü çalı çırpı ile örterler. Fil çukura düşer. Çırpınıp çıkmak ister ama çıkamaz. Fil avcıları filler tanımasın diye kara gömleklerini giyip, kara maskelerini takıp üç dört gün sonra çukurdaki fili kamçılarla dövmeye giderler. Filin her tarafını yara bere içinde bırakırlar. Aynı ekip birkaç gün sonra güya fili kurtarmaya giderler. Bu sefer bembeyaz giyerler. Kazma kürek götürürler, file sevdiği yiyecekleri verirler. Filin patlayan yaralarını okşarlar, nihayet fili çukurdan çıkarırlar. Fil de sadakatini onlara gösterir. Ömür boyu sahiplerine sadakatte kusur işlemez. Fili en ağır yüklerin taşınmasında ve savaşta kullanırlar. Fil avcılığı böyledir.
Gelelim bizim fil avcılarına...
Dün kırmızı elbise giyenler bugün beyaz giyiyorlar. Kara elbise giyip, bizi sömürgecilerin kültürü ile yoğurup, beynimizi ve ruhumuzu düşman adına teslim almaya çalışıyorlar. Ama başaramayacaklar!..
Leyla Zana ve arkadaşları Ali İmralının uzaktan kumandalarıdır. 10 yıl önceki Leylalardan eser yok. Çıktıkları tur, konuştukları dil Kürt halkına ve değerlerine zarar veriyor. Bunların böyle olduğunu Ulucanlar Cezaevinde devrimcilere, sosyalist tutsaklara yapılan saldırıda görmüştük. İki koğuş ilerisinde çok sayıda şehit verilirken, en ağır bedeller ödenirken sessiz kalanları unutmayacağız! Bu zihniyet Ali İmralının teslimiyet çizgisidir. Kürtlerin elit tabakasına mensuptur bunlar. Kürt bürokrasisini ve reformculuğunu bunlar temsil eder. Leylaların bu halka verdiklerinden çok aldıkları vardır. Onları kahraman yapan şehitlerimiz ve yapılan fedakarlıkların toplamıdır.
Kürt halkı bunları omuzlarına alıyor. Bunların yeri omuzlarımızın üstü değildir. Düşünün onların ideolojisi sömürgeci tahribattan daha da tehlikelidir.
Gözümüz aydın tek problemimiz kaldı! O da Ali İmralının serbest bırakılması. Onu da başarırsak Kürt halkı özgürlüğüne, bağımsızlığına kavuşmuş olur, tüm problemler biter!
Ama siz de bitersiniz! Sizin adınıza yazılan tarih sayfalarına, geleceğe miras bırakılacak son söz, halkına ve ülkesine ihanet ettiler olacaktır. Tarih ihanetin notunu düşecektir. Dehakın torunlarısınız ama Demirci Kawalar ve Mazlumlar, Boranlar Kürdistanda her zaman varolacaktır. Topraklarımızda çimenler yeşerdikçe işgalcilere ve taraftarlarına, emperyalizme karşı mücadele edecek insanlarımız da varolacaktır.
Tarih sizleri bugünden ölüme mahkum etmiştir!
Bir festivalden izlenimler...
Her yıl Münsterde geleneksel olarak düzenlenen Yaz Festivaline bu sene biz de katıldık. Münster Üniversitesi Kampüsünde bu yıl 29.su yapılan festivali, Yabancı Öğrenciler Temsilciliği ve Üniversite Meclisi (ASTA) ortak organize ettiler.
Festivalde Latin Amerika, Asya, Afrika, Türkiye ve Ortadoğudan çeşitli kurum ve kişiler tarafından yaklaşık 60 stand açıldı. Standların çoğu yiyecek ağırlıklı olmakla beraber bilgilendirme amaçlı olanlar da vardı. Çeşitli uluslardan binlerce kişinin yanısıra çok sayıda Alman da festivale katıldı. Katılımın ağırlığını öğrenci gençlik oluşturdu. Festivale çeşitli kültürlerin tanıtıldığı, hoşgörü ve dayanışmanın hakim olduğu, enternasyonal bir atmosfer egemendi.
Bir-Kar olarak festivale bir yemek standı ve Paris Gençlik Korosu ile katıldık. Standımıza, yurtdışındaki çeşitli kitle örgütlerinin NATO Zirvesine karşı biraraya gelerek oluşturdukları Resistanbul 2004un afişlerini astık. Diğer çadırların çoğu da dağıttığımız afişleri astılar. Festivalin kültürel bölümünde onlarca grubun yanısıra Paris Gençlik Korosu da sahne aldı. Söylediği Türkçe ve Kürtçe parçalar beğeni topladı.
Dünyanın çeşitli yerlerinde etnik farklılıkların kışkırtılarak ulusların birbirine kırdırıldığı, Avrupada ırkçılık ve yabancı düşmanlığının devlet eliyle beslendiği günümüzde bu tür etkinlikler oldukça anlamlı olmaktadır. Bu tür enternasyonal etkinliklere katılımın bilinçli bir müdahalenin konusu haline getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Pikniğimizi politik bir etkinliğe çevirdik
13 Haziranda İsviçrenin Fransızca konuşulan bölgesinde bir piknik düzenledik. Belli bir ön hazırlık çalışması yaptığımız etkinliğe 90 kişi katıldı. İnsanları sosyal açıdan kaynaştırmayı hedeflediğimiz pikniğimizi belli bir program akışı içinde sürdürdük.
Etkinlik kısa bir açılış konuşmasıyla başladı. Konuşmada Irak savaşı, NATO Zirvesi, sermayenin dayatmış olduğu işsizlik ve sosyal saldırılar ile sonuçlarına değinildi. Ardından NATO ile ilgili bir bildiri okundu. Zirve karşıtı eylem ve etkinliklere katılma çağrısı yapıldı. Ekim Gençliğinin son sayısında çıkan Irakta Ebu Garib zindanından haykıran bir kadın esirin kısa ama anlamlı mektubu okundu. Ardından anlamlı bir bilgi yarışması yapıldı. Yarışmacılara kitap ödülü verildi. Bir takım eksikliklerimize rağmen etkinliğimiz başarılı geçti.
Sınıfla birlikte nice 10. yıllara...
Gazetemiz yayın hayatına başladığı ilk günden itibaren işçi sınıfının sesi olmaya, sınıfın çıkarlarını savunmaya devam ediyor. Düzenin bütün baskı ve saldırılarına rağmen geçen 10 yıllık süreçte devrimci çizgisini istikrarlı bir şekilde koruyor.
Sermaye düzeninin burjuva medya aracılığıyla işçi sınıfı ve emekçileri dört bir yandan kuşattığı, olayları kendi çıkarları doğrultusunda yansıttığı bugünkü koşullarda sınıfın sesi olmaya devam eden Kızıl Bayrakımızın önemi daha da artıyor.
Ancak bu doğrultuda bütün Kızıl Bayrak okurlarına da önemli sorumluluklar düşüyor. Gerek haber yazıları ve diğer katkılarımızla yayını zenginleştirmek, gerekse de yayınımızın işlevini yerine getirebilmesi için daha geniş kitlelere ulaştırılabilmesini sağlamak bu sorumlulukların başında gelmektedir.
NATO Zirvesine sayılı günler kala böylesine yoğun ve kritik bir dönemde Kızıl Bayrakın daha geniş kitlelere ulaştırılabilmesini sağlayarak, emperyalist savaş ve saldırganlık örgütünün kanlı planlarını işçi sınıfının gündemine taşıyabilmek ayrı bir önem taşımaktadır.
Buradan bütün genç komünistlere bir çağrı yapmak istiyorum. Gençlik yayınlarımıza göstermiş olduğumuz ilgiyi aynı şekilde Kızıl Bayraka da göstermeliyiz. Bunun için de gazetemize daha çok yazı göndererek onu daha iyi sahiplenebilmeliyiz.
Son olarak, işçi sınıfının sesi Kızıl Bayrakımıza bütün baskı ve engellemelere rağmen sürdürdüğü istikrarlı çizgide nice 10 yıllar diliyorum...
Selam olsun
Kızıl Bayrakın 10. yılına
Kavgamız her yerde sürecektir, kardeşler!
Ve ölülerimize adadığımız,
Kanımızla ıslanmış bu bayraklar
Yüreğimizde sonsuz bir ilkbahar yaprağı gibi
Serpilip gelişecektir!
Partinin önderliğinde, ellerimizde kızıl bayraklarımızla, o güne kadar kavgaya adadık kendimizi
Kavga sonuna kadar
kav-ga
|